bildirgec.org

jack nicholson

asymptot | 31 January 2007 16:58

jack nicholson bu pozu san antonio spurs ve lakers maçından önce vermiş. kevork djansezian adlı -muhtemelen bir ermeni- biri de fotoğraflamış assciated press 28 ocakta bu fotoğrafı dağıtmış. latimesın blogların buldum bu fotoğrafı.

burda boston’da setteyken set içinde celtics reklamını tamamen yasakladığı söyleniyor. set işöçilerinde bile celtics froması görse seti kapatmakla tehdit etmiş. kimse de bunu şaka olarak algılamamış. insan böyle biriyle konuşurken ne gerçek ne oyun nasıl ayırdedebilir acaba?

TOTAL FİLM TÜRKİYE

nikopol | 31 January 2007 16:50

duymayan kalmasın.empire‘dan sonra total film dergisinin türkçesi şubat ayında raflarda. crash filmini hediye veriyor fiyatı 7.5 ytl. pek hediyelik bi tarafı kalmamış gerçi. ilk başlarda güzeldi fakat bu kadar çok ard arda piyasaya girmeleri pek hoşuma gitmedi. umarım mevcut sahip olduğumuz dergilerin okurunu bölüp hepsi birden yok olmazlar.

Zaten Aşk…

buddhala | 31 January 2007 16:03

Günlerdir hastayım ve bu beni delirtiyor…
Sınavlar bittiği gibi kafayı boşaltmaya inmiştim barlara. Nerden bilebilirdim onun orda olacağını. Arkadaş çevremiz aynıydı, biri onu da çağırmıştı. Ama onu barda görünce ya da onu bir yerde görünce, aklıma ortamla, koşullarla ilgili bir şarkı gelir. Onu barda görünce de djimiz devreye girdi.
Ne güzel sürpriz bu böyle
Hoşgeldin…

Tek başına değildi tabi ki. Ben önce köşeye çekilip yalnızları oynayayım dedim. Ama film sarmadı beni. Onca gürültüde benim kafamda hep başka şarkılar çaldı. Onun keyfi yerinde, erkek arkadaşı ve mutluluk tablosunun diğer karakterleri. Ben ise dudak kurutan bir votka limona sarılmış, sahnedekileri izliyordum.
… kıskançlık aktığında durmaksızın damarlarımda…

Levi’s® LoveMachine

plush | 31 January 2007 15:41

/

yaklaşan 14 şubat öncesi dhl, lava ve teknosa‘dan sonra bir kampanya da levi’s başlattı. 41 29’ın yaptığı levi’s® lovemachine adlı sitede mutsuz insanları yoldan geçen insanlara ayartıyoruz. pek cömert bir kampanya olduğunu söyleyemem birinciye wii, ikinciye ipod nano, üçüncüye ise kot veriyorlar. bir de iki gün sonra dağınıklık yapıyor diye atacağınız 25 tane saat.

buna benzer bir uygulama (sokaktan geçen hasta insanlara grip ilacı dağıttığımız) yapılmıştı neydi o?

McAfee SiteAdvisor

saltindagli | 31 January 2007 14:49

www.siteadvisor.comReklam Yazılım, Spam, Virüs, Çevrimiçi Aldatmaca Koruması : Casus yazılım, spam, virüs ve çevrimiçi aldatmacalara karşı güvende olmanıza yardım etmek için Web’i test ediyor…

Küçük bir eklenti ile sizde girdiğiniz siteleri test ettirebilirsiniz.

firefox ve iexplorer da kullanabiliyor.

internet açık kimlik standartları gelişiyor

arikan | 31 January 2007 14:14

Internet servislerini kullanırken her seferinde kullanıcı adı ve şifre girmek yerine OpenID ile sadece blog adresinizi kullanabilirsiniz. Bu açık kimlik sisteminin temel prensibine göre nasıl web sitelerine tek bir adresten ulaşabiliyorsak (örn. http://bildirgec.org) herhangi bir kişi de kimlik bilgilerine aynı şekilde tek bir web adresinden ulaşabilir. web2.0 trendinin en tartışmalı noktası birey hakları ve OpenID bu alanda açık bir standart olma yolunda ilerliyor.

OpenID
OpenID

Google Bildiğiniz Gibi Değil

cheki | 31 January 2007 13:58

Google’ın aynı zamanda kapsamlı bir hesap makinesi olduğunu biliyor muydunuz? görneğin bir google sayfası açın arama yerine herhangi bir işlem yazın ve çıkan sonuca şaşırın!

basit hesaplama işlemleri haricinde;

*para dönüşümleri yapabilirsiniz örneğin “50 liras in euro” yazın.

*uzunluk, ağırlık vb. birimleri birbirine dönüştürebilirsiniz örneğin “260 metres in inch” yazın.

daha tedaylı bilgiyi buraya tıklayarak alabilirsiniz…

ayrıca bir diğer özellikte telefon defteri! new yorktaki smith soyadlı kişileri listelemek adres, telefon ve evinin haritadaki yerini görmek istiyorsanız “phonebook: smith ny” yazın ve enter’a basın.

Balina penisi

kopanisti | 31 January 2007 13:05

Balina. Dünya denizlerinde yaşayan en büyük memeli. Filmlere ve pekçok romana konu oldu yıllarca. Mobidik, Orca, Özgür Willy ve diğerleri. Avlandılar yıllarca acımasızca. Dişinden kuyruk ucuna kadar tüm bedenlerini acımasız ve düşüncesiz insanın kullanımına sundular. Ve onlar da tıpkı insanlar gibi ağladılar yavrularını yada ailelerini kaybedince.

Amerika. Yeni Dünya. Avrupa’dan pek çok insan yeni bir hayat kurmak için, yeni umutlarla gemilerle bu kıtaya gitti. Atlas Okyanus’undan geçerken hepsinin hayalleri vardı. ‘’Makarnacı’’ lakaplı Al Capone da bu gemilerden biriyle kafasındaki hayallerle genç yaşta yolla çıktı. O’nun hikayesi de onlarca kitaba ve filme konu oldu. Ama buradaki konumuz O’nunla değil balinalarla ilgili.
Rum asıllı bir ailenin 1906 yılında İzmir’de bir bebekleri dünyaya gelir. 17 yaşına kadar İzmir’de yetişir genç bir delikanlı olur, 1923 yılında Anadolu’nun işgalden kurtuluşu sonrasında, yangın yerine dönen İzmir’de, harabelerin içinden içkiler ve eşyalar toplamaya başlar bunları yabancılara satmakla para kazanmanın zevkini tadar. İlk işadamı olma tohumları burada atılır. Bir süre sonra ailesiyle birlikte İzmir’den ayrılır ve tek başına Cenova’ dan Arjantin’e giden bir umut gemisiyle açılır Atlas Okyanusu’na. O’nun da kafasında hayalleri vardır mutlaka, okyanus kokusunu alırken, balinaları seyrederken, güneşin batışını izlerken geleceği hakkında planlar kurar. Kısa süre sonra Arjantin pasaportuyla bir tütün şirketinde çalışmaya başlar, telefonlara bakar ama tatmin olmaz kazandığı paradan. Yavaş yavaş Türkiye’den tütün getirtmeye ve bunu büyük şirketlere pazarlamaya başlar. Genç yaşta çok paralar kazanır. Bildiğimiz asıl şöhretini 1930 yılında yakalar. Ekonomik kriz ile birlikte o ana kadar biriktirdiği paralarını nasıl değerlendireceğini düşünürken, okyanus geçişi sırasında gördükleri önemsiz şeyleri hatırlar ve bir anda ne yapacağına karar verir. İflas eden bir Kanada şirketinden fırsatçılığını da kullanarak çok ucuz fiyata 6 tane gemi satın alır. Artık o Armatör Onasis’ tir. Savaş zamanı silah ve eşya taşıma işini başarıyla sürdürür. Devletlerden büyük paralar kazanır. Arkadaşları artık devlet başkanlarıdır.

2.dünya savaşı sonrasında ise Yunan ortağı Costa ile birlikte bu gemilerle balina avcılığına başlar. Hatta daha da ileriye gider balinaların göç yollarını inceleyen bir bilim kuruluşundan sızdırılan bilgilerle sürülere saldırmaya başlar. Balinaların göç yollarına dalar. Kazandığı paralar az gelir, tutamaz kendini balinaların sevişme ve yavrulama alanlarına da girer, tam bir katliam başlatır. İşini ve kazandığı paraya öylesine tutkuyla bağlanır ki tüm sektöre hakim olmak ister. Bu amaçla 1952 yılında Olympic Challeger isimli bir fabrika gemisini denize indirir. Okyanusta avcı gemilerinin katlettiği balinaları denizde işleyen bu gemi aslında 2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan bir tankerden, yüzen bir fabrikaya döndürülmüştür. Burada da forsunu kullanmıştır. Katlettiği balinalardan kendisi için parçalar ayırmayı da ihmal etmez. Bu parçaları ileride ünlü yatı Christina’ da kullanma fırsatı olacaktır. Uluslararası kuralları hiçe sayarak avlanmaya devam eden Onasis’in gemilerine 1954 yılında Peru hükümeti el koyar. Onasis’in bittiğini sananlar kısa süre sonra yanıldıklarını anlarlar. Gemilerini sigorta ettirmiş olan Onasis, zekasını burada da kullanmıştır. Bugün genciz yaşlılığımızı da düşünmemiz lazım çalışamaz olursak ne yaparız diye düşünmüş olacak ki tüm gemilerini iş durmasına karşı sigorta ettirmiştir. Balina avının herhangi bir sebeple durması halinde de bu kuralın işleyeceği garantisi vardır genel şartlarda. Sigorta şirketinden her bir gün için yüklü miktarda tazminat almaya başlar. Bu avlandığı günlerden bile daha fazla gelir getirir kendisine. Balinalar kurtulmuştur ama kasaları dolmaya ve tonlarca para kazanmaya devam eder. Sonuçta güme gidecek olan sigorta şirketinin imdadına İngiliz Hükümeti yetişir ve Peru makamlarıyla yapılan görüşmeler ile gemiler serbest bırakılır. Olympic Challenger bu olaylardan sonra da katliama devam eder. Bu kez de Norveç’te yayınlanan duyarlı bir gazete Onasis’in balina katili olduğu yönündeki haberlerini sıklaştırınca işin seyri değişir Norveç hükümeti gemilerin Hamburg limanında tahliye ettikleri 6300 ton balina yağının kaçak ve yasadışı olduğunu iddia ederek dava açar. Bu kez de tutuklanan gemilerden kurtulmanın yollarına arayan Onasis kıvrak işadamı zekasını yine kullanır ve tüm filoyu Japonlara satar.

Gemilerin adları değişir. Bu zenginlik ile şatafatlı yaşamına renk gelsin diye ünlü yatı Christina’yı denize indirir. Ve gemileri de hazır satmışken Avrupa Jet sosyetesinin merkezi Monte Carlo’ya gider. Yıllarca balinaları katlederek tonlarca para kazanan Armatör Onasis, bu kez de insanlardan para emmeye devam edecektir. Savunmasız ve masum balinalar kendi istekleri dışında av olmuştur, para kazandırmıştır O’na oysa insanlar kendi ayaklarıyla giderler Monte Carlo’da açtığı kumarhanelerde emilmeye. Paralarına para katmaya devam eder. Zenginleştikçe zenginleşir. Avrupa Jetsetini, hatta Amerika Başkanı Kennedy ve güzel eşi Jacklyn’i bile yatında konuk eder çok sıkı dost olurlar. Yıllardır katlettiği balinalardan topladığı dişleri ve penisleri Christina’nın iç döşenmesinde kullandığını konuklar biliyor mudur, ya da koltuklara oturan jetset neyin üstüne oturduğunun farkında mıdır bilemeyiz ama yatın barındaki sandalye ve koltukları balinaların penis derisiyle kaplatmış, ayak dayama yerlerinde balinaların dişlerini kullanmıştır. Bunları bilemeyen sosyete bayanları banyolarında kullandıkları hoş kokulu sabunların, parfümlerin süründükleri krem ve rujların, sperm balinasının kafasının içindeki kutu denilen bölmede depolanan ve çok değerli hoş kokulu olan kıvamlı ispermeçet yağından yapıldığını da bilmiyorlardır. Hatta ipeksi saçlarını taradıkları tarakların ve pahalı kıyafetlerindeki düğmelerin bile balina kemiğinden yapılmış olduklarına da kafa yormamışlardır muhtemelen. Ancak bir gerçek vardır, bu kozmetik ürünleri kullanmaları ve balina penisinde oturmaları Onasis sayesinde olmuştur.
Birgün bu ihtişamlı yaşam kabusa dönüşür. Hayat hep canım cennette değildir, acılar, kederler ve gözyaşı da vardır. Çok sevdiği oğlunu daha hayatının baharındayken bir uçak kazasında kaybeder. Yavrusundan yetişkinine kadar ayırt etmeden balinaları katleden, anne balinaların karınlarındaki yavrularını bile satan ünlü armatör evlat acısını yaşadıktan sonra yaptıkları kafasına dank etmişmidir onu da bilemeyiz ancak yavruları parçalanırken anne balinaların gözlerinden akan yaşların aynısı şimdi O’nun gözlerinden akmaktadır. Cenazede oğlunu toprağa verirken yanındaki arkadaşına şu sözleri söylediği duyulur. ‘’Dünyanın en yoksul, en acınacak en mutsuz ve hiçbir şeyi olmayan insanıyım ben şimdi.’’