bildirgec.org

Açık mektup…

koza 68 | 04 October 2006 11:33

Sn.Ali Koç,

Fenerbahçe “aşkınıza” inandığım için bu açık mektubu kaleme almayı düşündüm…

Mensubu bulunduğunuz holding de “ yeni iş geliştirme koordinatörü” olarak görev yapıyorsunuz…Stratejik bir görevdesiniz yani…Sizin , çok değerli ve iyi yetişmiş bir işletmeci olduğunuzdan şüphem yok , sayın Koç!….Ancak Fenerbahçe’yi nereye koşturduğunuz da merak konusu…
Fenerbahçe gönüllüleri , bu büyük aşklarının kendilerine ihanet ettiğini ve bu sevdanın gün be gün eriyip gittiğini görmüyorlar mı sanıyorsunuz?…
Sayın Koç! Siz bir stajyersiniz,bunu biliyoruz. Sadece izliyorsunuz…Batmakta olan bir imparatorluğu “ kralın kibriyle” yükseklerde bir yerden izliyorsunuz adeta…
Sayın Koç; Şahsınızın çok önem verdiğini bildiğim “ etik iş yapma “ kavramının neresindesiniz , neden suskunsunuz?…
Fenerbahçe’yi adeta “ tapınağı “ haline getiren bir “başkanla”çalışıyorsunuz ,böyle gittiği takdir de bu tapınağın, olası yıkıntıları altında kalabileceğimizi anlamıyormusunuz!!!…
Sayın Koç; Bana göre “siz” Fenerbahçe’nin “tek” umudusunuz, ne başkandan ne de yönetim kurulundan öğrenebileceğiniz bir şey yok…Olmamalıdır….
Evet Sayın Koç; Bu yönetim , müteahhitlik hizmetlerini yapmıştır.buna bir sözüm yok..Ama buna karşın hedeflerin ve Fenerbahçe’nin “hayat” bağlantılarını da kopartmıştır…Sayın Koç; Fenerbahçeli kaygılı !Fenerbahçeli korkuyor! …
Fenerbahçe , hızla çatışmaya ve güvensizliğe doğru yol alıyor…Lütfen sizden bekleneni yapınız ve “Fenerbahçe’yi” bu kaostan çıkartıp,olması gereken yere getiriniz…

spellcasters v1.1

yamuk bey | 04 October 2006 10:35

daha önce şu ve şu bildirilerde geçen ilk türk yapımı mmorpg olan spellcasters’ın beta 1.1 sürümünü çıkardık. yeni ekran görüntüleri buradan incelenebilir. yaklaşık 150 mb tutan beta 1.1 sürümünü bu adresten tamamen ücretsiz olarak indirip oyuna girebilirsiniz.

Hayal gücü suçu – Elif Şafak, Agatha Christie, Stephen King ve Dan Brown

MerakliKedi | 04 October 2006 09:43

Son yıllarda düşünce özgürlüğü konusunda ülkede ciddi bir değişim var. Durumu özellikle değişim olarak adlandırmak gerekir. Çünkü aynı anda hem düşünce özgürlüğü konusundaki tabuları yıkmayı hedefleyen ve bu yolda canla başla çalışan insanlar hem de karşı yönde baskıcı ortamlar geliştirip sürekli dava açan, halkı provoke etmeye çalışan insanlar var.

Orhan Pamuk, Hrant Dink, Perihan Mağden ile doruk noktaya ulaşan fikirlerini özgürce açıklama eylemine karşılık ciddi saldırılar yaşandı. Üçü de kendi düşüncelerini beyan ettiklerinden gerçekten düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek, bu konudaki karşıt görüşlerin de kendilerince haklı ifadelerini dile getirmelerine sebep olacak bir durumdu. Herkesin düşüncesi kendine doğrudur. Belirli noktalarda benzer düşünebildikleri insanlar da taraftar olurlar. Ama takım taraftarlığı ile fikir taraftarlığını karıştırmamak lazım. Bir fikrin tarafında yer alabilmek için öncelikle kendi önyargılarından kurtulup fikri mümkün olduğunca objektif değerlendirmek gerekir.

Dezenformasyon çok yaşa!

| 04 October 2006 09:34

amerika adlı demokrasi havarisi sözde özgürlükler ülkesinin kafası karışık ankara büyükelçisi, müzikal terimlere olan ilgisini türkiye’nin hayat-memat meselesi irtica konusunda “kakofonik” bir çıkış sergileyerek mütareke basınının da çirkin kukla yüzünü görmeyenler için görünür kıldı aslında. anlayana…

askerlikten yırtma aşkıyla “vicdani ret” hakkına abanan bir aklı evvelin uçak kaçırma oyununu birinci sayfalarının tepesine döşeyen anlı şanlı “böyyük gasteler” müstemleke basını yolunda emin adımlarla yerlerini pekiştiriyorlar utanıp sıkılmadan.

fener için opera

yamuk bey | 04 October 2006 09:26

youtube’de 500k sınırına ulaşmış +18 video, fenerlilerin bile diline dolanmış durumda. buradan orjinali, buradan gitar versiyonu, buradan da küfürsüzü izlenebilir.

not: fanatik fenerli arkadaşlar rahatsız olabilir.

Diyetleri çöpe atın, iştah belirleyici molekül ve Obezite

poshet303 | 04 October 2006 08:12

Eddie Murphy ‘nin çatlak profesör filmini muhtemelen izlemişsinizdir. Bu sefer çatlak proseförler japon ‘yadan.
burdaki habere göre Japon bilim adamları memelilerde iştahı belirleyebilen bir molekül keşfetmişler. molekülümüzün adı nesfatin-1 ve doğal olarak beynimizde üretiliyor.

bir grup farenin (evet yine zavallı fareler- aslında rat’lar) beynine bu molekülü enjekte etmişler. Fareler iştahtan kesilmiş ve kilo vermeye başlamışlar. sonra anti-nesfatin-1 isimli zıt bir molekülü aynı farelere enjekte etmişler. Farelerde iştah artmış ve şişmanlamışlar.

bak irtica geliyor selam veriyor herkes ona bakıyor merak ediyor

neoturk | 04 October 2006 07:13

İrtica geliyor ha! bak geliyor nasılda geliyor ! bak bak bak !
bu lafları 93 yılında ve 2000 lere doğru duyduğumuzda bilmem hatırlar mısınız ne oldu ? ülkemizi 45 milyar dolar fakirleştirdi…terör ve onu oluşturan fakirlik ve eğitimsizlik en az 5 kat daha arttı niye mi çünkü yediğimiz içtiğimiz irtica olmuştu. Konuşmak için kim ağzını açsa irticadan bahsediyordu.” CAMBAZA BAK ” cambaza iyi bakın ki biz cebinizi boşaltırken ruhunuzu öldürürken sizi soysuzlaştırırken haberiniz olmasın.
İçinde bulunduğumuz birkaç gündür bu cambaza bak olayını yeniden yaşar gibiyiz ya birileri iyice halkı aptal yerine koymaya çalışıyor yada şu anda kasalarda biriken mevduattan ağızları sulanmaya başladı sizce hangisi ?
Ülkemizde dini anlayışın bazı kesimlerce uç kısımlarda yaşanmaya ve uygulanmaya çalıştığı doğrudur ancak bunun yaptırımları ve özgürlükleri kürsülerden belirlenmez bunun yeri adalet ve yasama organlarıdır. Herkese alışverişten sonra fiş verilen bu ülkede , fişinizin doğru yazılması için çalışırsanız bir adım dahi atamazsınız ve siz ülkemin değerli karar mevkilerinde bulunan insanlar sadece fişlerdeki bilgilere göre insanımızı yargılar ve değerlendirirseniz elimizde olan ancak kıymetini bilmediğimiz bu yüzden de ülkeye değer olarak katamadığımız kişiler grubuna daha yenilerini eklersiniz.
Anlamak anlamaya çalışmak sonuca giden en kestirme yoldur. Polisiye ve askeri çözümler sorunları derinleştirmeye yarar görünürde çözdüğü sanılsada.

ISLOMANIA – 2- Kim “Kaçmak” İster?

tenedian | 04 October 2006 05:04

ISLOMANIA – 2- Kim “Kaçmak” İster?
Konu ile ilgili ilk yazıda tanımlarla uğraştık daha ziyade. Şimdi madem islomanyak olma durumu tıp kitaplarına girmemiş ruhsal bir arıza, öyleyse önce tanımı hatırlayalım:” Islomanyaklar adalarda karşı konulmaz bir çekicilik bulan ve adalarda dogmasalar bile, buralara ellerinde de olmaksizin katma deger ekleyen insanlardır.” Cunku islomanyaklar aslında kendi kafalarındaki cenneti yaratmaktadırlar…” Sonra da kim bu manyaklar ona bakalım…
Ne güzel köyler var yemyeşil, etraf bereket fışkırıyor. Fışkırıyor fışkırmasına da bizimkiler hiç heveslenmiyorlar oralara. Varsa yoksa kara kuru adalar.
Çünkü ada “dışarıdan” ayrıktır, anakaradan – gerçek dünyadan- kopmuştur. Dışarısı kalabalık, karmaşık ve kaotiktir. Halbuki adanın her anlamda sınırları bellidir. Yüzölçümü, nüfusu, ilişkileri,….Acele edenler dışarıdan bir sebeple geçici olarak gelenlerdir. Adada yaşayan aceleye gerek duymaz. Zaman boldur ve çok yavaş ilerler. İslomanyaklar, bilerek ya da içgüdüsel olarak adalara koşarlar. Çünkü yapmak istedikleri vardır ve dışarıda ideallerini gerçekleştirmeleri zordur; ya güçleri yetmez “dışarısı” ile uğraşmaya, ya vakitleri yoktur. Adalarda ideallerini daha kolay gerçekleştireceklerini düşünürler. Ve bu doğrudur ! Çünkü ada sanki dışarısı ile boğuşmaya gücü yetmeyenler ve idealleri olanlar için yaratılmıştır. Ya da şöyle de denilebilir: Güçlerinin çoğunu ideallerine kanalize etmek isteyenler için…Konusu adalarda geçen romanları, onların kahramanlarını düşünün: A.Huxley’in “Ada”’sı, L.Durrell’in “Reflections on a Marine Venus” (ki Durrell’in bir heykeli kavga kıyamet geçenlerde Korfu adasına dikilmiştir), Thomas More –Utopya, William Golding ve niceleri. Don Kişot’u hatırlayın: Sancho Pansa’nın efendisinden en büyük beklentisi hizmetlerinin karşılığı olarak ona bir gün bir ada bağışlaması değil miydi?
Madem ruhsal bir arıza bu islomania, elbet tedavisi de vardır. Tembellik etmek veya idealleri gerçekleştirmeye çalışmak değil tabi. Onlar olsa olsa sebepleri olabilir.
İlacı ise neredeyse bütün adalarda bol bulunan birşeydir: Şarap!