bildirgec.org

koca tt

gameover | 01 June 2006 08:56

koca audi
koca audi

sevgili audi, canımdan çok sevdiğim tt konseptinde kocaman bir araba heykeli yapıvermiş. reklamın alternatif yollarına örnek olabilecek 10.2 metre uzunluğu, 3.25 metre yüksekliği ve 4.5 metre genişliğindeki koca tt’yi herkes konuşuyor, inceliyor.

(*) aa yeni tt.

Akıllı Korkuluk

plumprune | 01 June 2006 03:40

Güney Florida Üniversitesi bilgisayar mühendisliği öğrencileri bilgisayar ile kontrol edilen bir korkuluk tasarlamış. Bir de hareket edebilirse, pek güzel olacakmış.

Alakasız belki ama aklıma, “M.K. Atatürk, tarladan kargaları kovduğu gibi, yurdumuzdan düşmanları kovdu,” dediğimiz günler geldi. Ne günlerdi…

Radikal Online ve “Garibanizm”

dreamworks | 01 June 2006 03:37

Radikal Online’nın “Özlü Sözler” bölümünü magazinleşme çabaları olarak görenler var.

Gerçekten de bunlar magazinin aslı mıdır yoksa ironi mi yapılmaktadır?

[Radikal Online, Radikal2]

“Hayat materyalini bilinç dışı kirli kullanmanın Türk medyasındaki en takdir alan örneği”
Haftalık dergisi Ece Temelkuran’ı tanımlıyor. Yanında açıklamasını da verseler!

“Çok mutlu oluyorum yaşlılarla birlikte olmaktan. İhtiyar demiyorum bakın.”
Nadide Sultan’ın ortaokuldayken Türkçe dersleri boş geçti herhalde. Yoksa ihtiyar ve yaşlının aynı manaya geldiğini bilebilirdi.
————————————————————————
“Müşteri daima haklı değildir. İşimi kimse benden iyi bilemez. Burası benim işyerim. Burada son sözü ben söylerim. (Radikal)”
Şirinevler’de bir çiğ köfte dükkanı sahibi olan ve ‘Akşam 5’te açılır’, ‘Gece 10’da kapanır’, ‘Pazar açılmaz’, ‘Kredi kartı geçmez’, ‘Çocuğa satış yapılmaz’ gibi kuralları olan Kenan Demirbaş…

Bilgisayara uzaktan erisim

Orkun | 01 June 2006 03:18

bilgisayarima uzaktan erismek istiyorum. Halihazirda xp pro’nun icinde bu ozellik var. fakat ip istiyor. Ip tanitmak istemedigimden ayni islevi gorecek remote desktop programi biliyor musunuz? Freeware olmasi onemli bir husustur.

Amazon’un Mekanik Türk’ü

knemo | 01 June 2006 01:18

Şurada kısaca açıklanan ve şurada da çok leziz bir şekilde tartışılan Mekanik Türk‘ten esinlenerek,

peki ama bunu bir makina yapabilir mi?
mekanik türk

Amazon.com‘un 2005’te oluşturduğu ve Mechanical Turk, adını verdiği hizmette yapay zekalar için ölüm-dert, faniler için çocuk oyuncağı görevler, genel bilgisayar kullanıcılarına cüz’i bir ücret karşılığı yaptırılıyor.

Xerox’un kağıttan arama motoru

mit1980 | 01 June 2006 00:36

Xerox, kağıt üzerinden elektronik arama yapan ve TrueMatch adını verdiği yeni teknolojisini duyurdu. Kağıt dokümanlarla elektronik dosyaları karşılaştırılan teknoloji elektronik belgeleri bulmaya yarıyor. Ağ üzerinden başka bilgisayarlara bağlanarak tüm dosyalar taranabiliyor.

Çember daralıyor, tecrübe masumiyeti öldürüyor…!!!

wurgun5 | 01 June 2006 00:15

Çember daralıyor…tecrübe, masumiyeti öldürüyor…

tecrübe masumiyeti öldürüyor
tecrübe masumiyeti öldürüyor

Gündelik hayatımızda attığımız her adım, kurduğumuz her ilişki bize bir ders veriyor. Ve bu dersler birike birike hayat tecrübeleri haline geliyor. Yaşanmış her hikayenin sonunda elimizde kalanlara bakıp, buradan dersler çıkarıyoruz. Bunlar ise bildiğimiz ve anladığımız kadarıyla, bundan sonra hayata doğru atacağımız her adımın niteliğini belirliyor. Bu anlamıyla da en tecrübesiz halimiz en masum çağlarımıza denk düşüyor. Tecrübe; insana ve yaşama dair biriktirdiklerimiz, masumiyeti öldürüyor. Önyargısız ve savunma kalkanları olmadan hayat, bir ihanetler toplamı haline geliyor. İnsanın, yaşamın her alanında kendini korumaya çalışması, insana karşı mevziler kurması anlaşılır hale geliyor. Ama hayat burada da durmuyor ve akıyor. Çünkü öğreteceği çok şey var. Savunma hatları fırsatını bulduğu anda saldırı hatları haline geliyor. Bu yolculuk sürerken insan “meşruiyetini” hiç kaybetmiyor. Çünkü hayat bu; öğretiyor, onu aşamadığımız, ona öğretemediğimiz andan itibaren, önünde saygıya durmaktan başka seçeneğimiz kalmıyor. Bu yolculuğa direnenler, rotasını başka yöne çevirenler, hayatla inatlaşanlar, ona rağmen yaşamayı deneyenler, bir tür “kaybeden” muamelesi görüyor. Sanki tüm toplum “dersini almamışları” tuhaf bir kaygıyla izliyor. Çünkü onlar hayatın vicdanı ve aynası işlevini görüyor. Onları kategorize etmek mümkün olmadığı oranda yapay karşıtlıklar yaratılarak, vicdanlar soğutuluyor. Bu tip bir “düşmüşlük/düşmemişlik” durumu pek kabul görmüyor. Çünkü anlaşılır değil, hayat, kendimiz gibi olmayanları anlama yeteneğini de kazandırmadığı için, hayatı anlayamayan ve anlamlandırmayanın biz değil, karşımızdaki olduğuna duyduğumuz derin güvenle sürekli birilerinin düşmesini bekliyoruz. Çünkü o düştüğünde “kazananların” tarafında olduğumuz bir kez daha doğrulanacak. Leş yiyicilik de hayatın öğrettiği bir şey. Ama doğanın bir dengesi var, vahşilik bir taraftan pervasızca yükselirken, diğer taraftan tüm insanlık tarihinin yarattığı ve biriktirdiği değerler, hayatın omurgasında sağlam bir yer tutuyor. Ayakta durmayı ve sürekliliği sağlıyor. Hayatın kendi bütünlüğü ve iç dengesi sağlanıyor. Bugünün “kaybedenleri” biliyor ki, bu değerlerin tek başına yaratıcısı değil ama aktarıcıları, tarihin “kaybedenleridir” Yaratıcılık tüm insanlığın ortak değeridir, yaratılanlar tüm insanlığa aittir. Bu yüzden de herkesin yaşamında iyi kötü bir yerlere tekabül eder. Ama sistemin içinde etki ve hareket gücümüz arttıkça ya da hedefimiz bu olduğunda, duruş noktalarımız olan değerlerimizin de altı oyulmaya başlanıyor. Çünkü “gerçeklerin” dünyasında hem iş yapmıyor, hem de çocuksu kalıyorlar. Sistem bize göz kırptıkça, değersizleşmeyi normalleştiriyoruz. Çünkü gerçek kayıplar maddi olanlardır. Bu tecrübeler biriktikçe, çember daralır. Üretmek, biriktirmek, bugünkü hayatı sürdürmek için “ne gerekiyorsa” anlamına gelir. Her adımda kaybettiklerimiz, kazandıklarımızı aşar ama zaten artık kayıp ve kazanç kavramları da ters yüz edilmiştir…!!!