bildirgec.org

biz neye kızmışız biliyor muyuz? yoksa bilmede

john.doe | 06 February 2006 00:51

biz neye kızmışız biliyor muyuz? yoksa bilmeden mi kızıyoruz? öfke en ilkel duygumuz mu? yapılanlar provakasyonmu? provakasyon yaptıklarımız mı? iki çizgi bir söze mi yıkılır bütün inançlar, söz sahibine ait ise neden gocunuruz, bu konu gündemi kasıp kavurur, elçilikleri yakarken neden sessiz kalırız… neden konuşmayız, yoksa konuştukça daha da mı korkarız, korktuğumuz içimizde…

12 angry man

qb | 05 February 2006 23:26

yaww bir süre önce bir arkadaş 12 Angry Man diye bir film izlemiş trt’de. 1997 sürümü olanını bunun. tercihen türkçe dublajlı ya da en azından altyazılı versiyonunu nereden bulabilirim bilen birileri varsa epey makbule geçer. elinde olan varsa o da olabilir…

Olası 3.Dünya savaşı sebepleri nelerdir?

escape | 05 February 2006 22:33

11 Eylül sonrası amerika’da ve avrupa’da tırmanan müslümanlara karşı sert tutum takınılması dikkatinizden kaçmamıştır. müslümanların potansiyel terörist olarak lanse edilmeleri ve son karikatür olayının ardından olası 3. Dünya savaşı’nın sebeplerini düşünmeye başladım. Din.. Belki de savaş için bir araç olacak. Önceleri 3. dünya savaşının su ya da değerli madenler sebebiyle olacağını düşünürdüm. Ama şimdi aklımda bir sürü soru işareti var ve düşündükçe yenileri ekleniyor.

ab’nin, türkiye’yi kalabalık ve vasıfsız nüfusu nedeniyle istemediğini biliyoruz. ama tüm islam ülkeleriyle dertleri nedir? Bu karikatürlere müslümanların tepki göstereceğini biliyorlardı. Bunun düşünce özlürlüğünden çok başka bir sebebi olduğunu düşünüyorum ama ne olduğunu bulamıyorum. Teknolojileri çok gelişti de; bunu denemek için hedef mi arıyorlar? Amerika ve İngiltere gibi yayılmacı politikaya sahip, haçlı seferi ile Irak’a girdiklerini söyleyen ve savaş çığırtkanı iki ülke neden bu karikatür olayında “ılımlı” bir portre çiziyor?

Artık günlüğüm okunsun istiyorum..

escape | 05 February 2006 16:40

Sevgili günlük, onbeş yaşındaydım, sana içimi dökmeye başladığımda. kimseler okuyamasın diye kilitli bir defter almıştım. Anahtarını bir zincire takmıştım, zinciri de boynuma. Yıllarca seni köşe bucak saklamıştım. Ailem az uğraşmamıştı seni bulmak için, seni bulduklarında; anahtarını bulmak için de az uğraşmamışlardı. bulamayınca da kırmakta hiçbir sakınca görmemişlerdi. bu olacakları önceden tahmin etmişim gibi, temkinli olma kaygısıyla, hiçbir sana içimi gerçekten dökememiştim. Korktuğum neydi, nasıl bir hata ya da hatalar yapmıştım da böylesi çekinerek içimi döküyordum sana? Annemin sevdiği vazonun kırılmasının faili olmak ya da okul çıkışı sinemaya gitmek gibi “büyük” günahlarımı sana anlatamıyordum işte.. Oysa şimdilerde, yaşım kemale erdiğinden midir yoksa kaybedecek bir şeyim kalmadığından mıdır nedir, artık günlüğüm okunsun, birileri bana yorum yapsın ya da en basiti “saçmalıyorsun” diyerek tepkisini göstersin istiyorum. Her doğum günümden sonra, şimdi olduğu gibi şu söz dizinini tekrarlıyorum, “sanırım yaşlanıyorum.”