bildirgec.org

arabesk hayatta babam ve oğlum

escape | 10 February 2006 22:48

Kaç zamandır sersem gibiyim. Üstüne bir de, “artık yaşım kemale erdi nasılsa duygulanmam.” diye düşünerek bu filme gitmiş bulundum.

Babam ve oğlum aslında tam bir arabesk film.. İzleyenin duygularına göndermeler yapılıyor. Hani bir dönem yasemin’in penceresinden programında Yasemin hanım, ünlüleri konuk edip, onların geçmişte yaşadıkları acıları anlatıp ağlatıyordu ya; işte aynı bu programdaki gibi ağlatmaya yönelik sahneler çekilmiş. Eliniz mahkum, ağlayacaksınız! olmadı dolu gözler de kabulumüzdür.

Konu “baba” olunca soğukkanlı yaklaştım olaya.. Küçük yaşta babasını kaybetmiş ve uzun yıllar babası olan çocuklara ölesiye özenmiş bir yetişkin olarak, filmde benim sessiz hıçkırıklarla ağlamam kadar normal bir şey yoktu. Tek sorun filmin amacının da ağlatmak olduğunu bilmemdi. Bunu bile bile avlandım ve ağladım. gece boyunca çocukluğuma, çocukluğumun geçtiği yerlere ve elbette babama dair onlarca rüya gördüm. Sabah uyandığımda da sanki babam henüz vefat etmiş gibi içim acıyla doldu ve yine ağladım. Kısacası bu film bana hiç iyi gelmedi. Benim gibi içinizde derin bir yaranız varsa, kesinlikle bu filmi izlemeyin. Benden söylemesi…

yüksek sadakat

nothingrows | 10 February 2006 21:36

blujean yayın yönetmeni kutlu özmakinacının bas gitarlarını çaldığı grubu belki üstümüzden bir kuş geçer gibi liseli kız melankolisi içerisindeki bir şarkıları ile tanımış bulunmaktayız. yalnız biraz araştırırken -çok değil ama biraz garip- yazılarla karşılaşıyoruz. örneğin burada ; Kendi adlarını taşıyan ilk albümleri ile müzik marketlerdeki yerini alan albümde aşk, tanrı, uzaklaşma, hüzün, tutku, özgürlük, hayaller ve yollar üzerine yazılmış alışık olmadığınız türden şarkılarla karşılaşacaksınız. gibi hiç alışık olmadığınız türde bir paragrafa denk gelebilir ya da burada vokal arkadaşın kendisinin türkiye’nin en iyi erkek vokali olduğu itirafını bulabilirsiniz. breh breh.

IT sucks to be me

| 10 February 2006 20:42

bu aralar sık söylediğim bir slogan bu; evet. bu hafta çok söylediğim sözlerden biri de “herkesin derdi başka tabii”…

son zamanların hızlı hayat özetim şöyle: 1. sürekli hastalanmaya başladım; belim tutuluyor, kramplar giriyor kaslarıma, bel fıtığı ağrısı çekiyorum, nezle oluyorum, zatürree eşiğinden dönüyorum, ve saire… nazar mıdır bilmiyorum ama, elimden geleni yapıyorum sağlıklı bir hayat için. nitekim başaramıyorum.

2. şirketi kapatıyorum. şirket kurunca danışmanlık vermeye başladığı eski şirketime tekrar döndüm. garip bir ara pozisyon oluşturup adını hede hödö müdürü koydular pozisyonun. ve hasbelkader o pozisyona geçtim mart başı itibariyle. ama danışmanken de aynı işi yapıyordum, eskiden burda çalışırken de. bir yerlerde yanlışlık var gibi ama anlayamadım.

stock imaj

Chudo | 10 February 2006 18:10

istockphoto 50 milyon dolara getty images tarafından satın alındı.

getty images bir imaj için 80 dolardan başlayan fiyatlar belirlerken istock photo 1 dolardan başlayan imajlarla hem imaj satın almak isteyenler için güzel bir kaynak sunuyor, hem de fotoğraf ve çizimlerini değerlendirmek isteyenlere güzel bir şans tanıyordu. ve ben bunun zaman içerisinde getty images, corbis gibi şirketler için dezavantaj olduğunu düşünüyordum. zaten istockphoto’dan sonra ShutterStock, Bigstock, DreamsTime, GimmeStock, StockXpert, FotoMedia, FotoLia, AreaImage, 123RoyaltyFree gibi bir sürü site açıldı. Sanırım getty imaj pazarın şu anda en iyi comunitesini satın alarak ileride bu alanda bütün kontrolü elinde tutacak. bunun site kullanıcıları için ne gibi avantaj veye dezavantaj getireceğini de zaman gösterecek.

manzaralar

azurenus | 10 February 2006 17:55

son dönemde google sansür davası nedeniyle çin’in adını çok duyduk. düşünce özgürlüğü olmayan bu ülkeyi bir de güzellikleriyle tanıyalım. [muhteşem çin görüntüleri]

doğaya uzak biriyseniz [mexico city]’yi helikopterle gezin.

Türk olmak

ap | 10 February 2006 14:24

Insan hali, oraya gidiyoruz, buraya geliyoruz, degisik ulkelerde yasiyoruz, insanlar taniyoruz, kulturleri irdeliyoruz. Yasam bu.. akip gidiyor. Bu karmasa icerisinde, ozellikle de yurt disinda iseniz, ‘kim oldugunuzu’ kendinize hatirlatma babinda bir siir.

Pülümür’ün Yaşsız Kadını

Pülümür’ün bir dağ köyünde gördüm onu Yaşını sordum, bir giz gibi güldü Kimi seksen dedi köylülerden, kimi yüz Yüzüne baktım… bir giz gibi güldü Bir asa vardı elinde Bir solmuş krallığın Kadifeden harmanisi üzerinde Bir Hititliydi o, bir Selçuklu Bir Ermeniydi, bir Kürttü Bir Türk… Yaşını sordum, bir giz gibi güldü Koluma girdi bir soylu kadınca Tozlu köy yolunda sürükleyerek eteğini Beni bir tek gözlü sarayına götürdü Koy yapısı kulübesinin Zamanı onda yitirdim ben Yitik zamanlara onda eriştim En soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında Bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliğim.

Başörtüsü: YÖK ve MEB Eğitim için Ne Yapıyor?

elfiya | 10 February 2006 11:20

Başörtülü olarak yaşayabileceğiniz yaşam alanları giderek daralıyır. Şimdi Danıştay’ın verdiği bir karar ile sokaklar dahi kamusal alan (ne demek olduğunu ben de bilmiyorum)olarak değerlendiriliyor. YÖK ve MEB el ele vermişler biz kadınlara ve imam hatiplilere hayatı nasıl dar ederiz diye uğraşıyorlar.

Bu esnada liseli öğrenciler birbirleri vuruyor (Şimdi Kurtlar Vadisi’ni eleştiren arkaşlar haksız mı?). Her gün okullarda şiddet ve sosyal uyumsuzluk artıyor. Uyuşturucu, alkol ve sigara kullanımı almış başını gidiyor. Ama MEB ne ile uğraşıyor!

yorgunum bu gece hayattan ve yaşamaktan

sbaskentli | 10 February 2006 01:17

Saat gece yarısını biraz geçiyor.Bilgisayarın başına oturdum maillerime mesajlarıma baktım bir kısmına cevap yazdım cevap bekleyen bir kısım resmi mailler ise sırada bekliyor. Sabah tahminen 06:00 sularında kalkıp yeni güne başlamam gerekecek tabi biraz da ha burada oyalanırsam hiç yatmama bile gerek kalmayabilir.

Şöyle camdan dışarı bakıyordum 2 dk önce yazmaya ara verdiğim bir boşlukta. Ne kadar da hızla akıp gecmekte zaman denilen kavram. Daha dün ilk aşkımı kan kardeşleriminde sevdiğini öğrenip yıkıldığımı hatırlıyorum henüz ilkokul sıralarındaydık o zamanlar…