bildirgec.org

gerçek mi

ali orman | 22 October 2005 00:55

geçen gece radyo dinlerken bir radyo spikeri fatih sultan mehmet’in küpe taktığını söyledi.ben yavuz sultan selim’in taktığını biliyordum ama fatihi ilk defa duydum ve çok şaşırdım.bu konu hakkında bilgisi olanların yardımına ihtiyacım var.

Beyaza Konduramadığım Gülücük

eskutk | 21 October 2005 22:18

Her taraf karanlık, Ve sadece ortada bir beyaz ışık. Etrafında insanlar sitemkar Dolan gözlerle herkes o beyaza aşık! Yalnızlık böyle bir şey olsa gerek, Herkes gülerken ağlamaktır o zaman beyazlık! Acı duymanın kuralıdır, Mutlu olamazsın bir sen beyazken, Karanlıkta yutmamaya and içmiştir Sen sessiz sessiz ağlarken. Umudun siyah olmaktır, Yapamazsın. Amacın karanlık olmuştur, Tek başına konuşamazsın. Göz yaşların kurumaya yüz tutarda, Sen yine de o beyaza bir gülücük konduramazsın! Sürpriz bir hayaldir senin için, Tek beyaz dostunsa kefen. Bir gün siyahlarda ölür ve beyazlara bürünür, İşte o zaman,beyaza konduramadığımgülücük olurum ben.*********************** şiiri sevenlere ufak bir hediye

AŞIK OLMAYA HAZIRMISINIZ???

prenses18 | 21 October 2005 22:08

Evinin seni içine sıgdıramayacak kadar dar oldugunu
fark edeceksin…
Sokaga firlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüregine dar geldigi gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl
gökyüzü…
Kendini tasıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir
yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir seyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan saglık.”
“Yasamak güzel.”
“Bos ver, her sey unutulur.”
Sen hiçbirini duymayacaksın…
Göz yaslarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az
sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok
seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet
kopacakmıs” deseler basını
kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
Ikisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtigin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittigin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabilecegini
söylese,kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istedigin halde, o acıyı
yasamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düsünerek geçirmek
isteyeceksin….
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiçbir sey oyalamayacak seni…
Ilaçlara sıgınacaksın…
Birkaç saat kafani bulandiran ama asla onu
unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından
seyrettiren…
Bütün sarkılar sizin için yazılmıs gibi
gelecek… Bogazın dügümlenecek,
dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay
olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “Hiç günes dogmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne
çıkana sarılmak isteyeceksin
Nafile…
Düsüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istedigin…
Her sıçrayarak uyandıgında onun adını söyledigini
fark edeceksin…
Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacagını bile bile…
Her çaldıgında yüregin agzina gelecek…
Aglamaklı konusacaksın arayanlarla…
Yüregin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir sey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp
tutusacaksın…
Defalarca aradıgi günlerin kıymetini bilmedigin
için nefret edeceksin…
Yasadıgın sehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadigi bir yerlere gidip
yerlesmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karsılasma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın…
Buna yasamak denirse…

geç artık

onerty | 21 October 2005 18:58

iskambil kağıtları misali devriliyor günler önümde. karanlık ipekten perde, gündüzler cehennem; her ışık parçası tenimin gözeneklerine saplanan mizrak sanki.

her dakika daha fazla tiksiniyorum senden dünya, mânası yok bu tek kişilik krallığın..

there are worse things than being alone but it often takes decades to realize this and most often when you do it’s too late and there’s nothing worse than too late.”

c. bukowski – oh yes

W.Shakespeare

eskutk | 21 October 2005 12:37

Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun, Güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun, Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun(W. Shakespeare).********************** İnsanlar nekadar sevse de sevilse de unutulmaya mahkumdur anlaşılar!Bu güzel sözü hepimiz kavrayalım ve bu haytta unutulmamak için elimizden geleni yapalım!

Balıklarda Ağlar Bilirmisin

eskutk | 21 October 2005 12:28

Aslında denizler mavidir bilir misin ya da biraz yeşil… Griye bulanmış sulara , siyaha bulaşmış derinliklere deniz demeye dilim varmıyor benim. Varnalının kızıyım ben. Geldiğim yer Suyun öte yakası. Kanım ayak uyduramıyor kasvetine Anadolu’nun. Hüzün kokusu alıyorum buram buram dağlarda uçuşan martılardan.Düşlerimdeki bembeyaz martılar; dünya barışının beyaz güvercinlerine inat, huzurla yüzerlerdi bir zamanlar, maviliğinde içimin denizlerinin… Artık içimi temelli terk ettiklerini keşfetmiş bulunuyorum.Zaten çoktan, çağdaş resimden çıkarılıp atıldı bulutların kenarına iliştirilen martı siluetleri.Şimdi tuvallerden siyah kargalar sarkıyor salkım saçak. Sebebini merak ettim bir süre ve sonunda çözdüm.Entelin biri açıklayıverdi sıvazlayarak keçi sakalını. “Martılar çöplüklerde uçmaya alıştılar denizi terk ettiler….ve onlar artık çevre kirliliğinin bir simgesi” dedi ve asla resme giremezlermiş kirlenmiş beyaz giysileri ile.Nasıl mantık ama! Tüm yaşamım boyunca; bu tür keskin ve zeka ürünü tanımlamalar yapabilmeye özenmişimdir. Oysa ki fazla zeki biri değilim. Bu yüzden içim sızlayarak martıların giysilerini temizleyebilmeyi düşlüyorum.Hala! Denizimin kokusu..denizimin kıyısı… mavisi.. biraz da yeşili….nerede şimdi ? Hışırtısını dinleyemediğim dev dalgaların. Yüzümde serpintisi dolaşamadığında tuzlu rüzgarın ve başlıyorum usuldan. Yaşam bu mu ya da başka bir deyişle bu yaşamak mi, diye. Hem bilir misin ki balıkların sesi çok neşelidir aslında. Ağız dolusu seslenirler birbirlerine kaygan derilerine tutunmuş yaşamlarının gücü yettiğince. Denize düşme talihsizliğine uğramış bir simit parçasını paylaşmaya çağırırlar birbirlerini. Ve bu seslenişle bilirler ki her boyda balık gövdesi icabet edecek bu çağrıya. Ve yine bilirler ki büyük balık küçük balığı yutar. Ama seslenişleri donmaz dudaklarında. Islak gövdelerindeki kıpırdaşma; yaşam kavgasının erdemine dönüşüp yüzgeçlerinde soluklanır ve belki de; son bir kuyruk darbesine takılır kalır. Ama ne gam. Sudaki yaşamda gam yoktur bilir misin? Yeter ki suyun içinde olmaması gereken bir nesneye tutunmasın yazgıları. Bir olta iğnesine kanmak ve çırpınmak, gergin misinayı sallayarak. Yazgıları değildir aslında. Ya da olmamalı. Şimdi kirli ve pis bir kentteyim. Sevda, paslı iğnesine takmış zokayı… Misina gergin. Yazgım bu değil aslında. Ya da olmamalı. Bana ait olmayan havalarda soluk almayı bilmiyorum. Ben Rahimdeki suyun usta dalgıcıydım. Şimdi ise; yüreğimdeki cenin, yüzgeçlerine sevdalı bir pirhena gibi, akciğer solunumuna geçmeyi reddediyor. Çok net olarak görüyorum ki; kıyılarımda sarı çizmeleriyle suya girmiş adamlar var. Ellerinde; kirli soluk ışıklarıyla göz kırpan gemici fenerleri ve ağırlaşmış ağlar, çığlıklar atıyorlar.O Sarı çizmeli adamlar var ya Varnalının kızı;işte o adamlar…Büyük balık küçük balığı yutar kuralını bile bozdular.Şimdi ise eğri büğrü gövdeleri ve kirli elleriyle ördükleri ağlarını topluyorlar. Ağlar gergin ve ağır. Yarı bellerine kadar suya girmiş adamlar sarı çizmeli.Ağlarında ise ; balıklar var. Sana, asla yanıtlamak zorunda olmadığın son bir soru daha sevdiğim. Balıklar da ağlar…. Bilir misin?**************************************
Balıklarında bizler gibi olduğuna güzel bir kanıttır bu yazı.Bizler gibi ağlarlar ve Bizler gibi avlanırlar,avlarlar.Tek fark onları avlayanların bizler olması!Yazı güzel,anlam güzel.Lütuf ederde okuyanlar olursa yorumlarını beklıyor olacağım!

trimax video iftiharla sunar

abacus | 21 October 2005 12:25

porno-komedi türünün mucidi, 2002 Berlin Erotik Film Festivali’nde ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü alan şahin yılmaz nam-ı diğer şahin k’nın değerli izleyenlerinden bir ricası var!

sevgiliye

deniz_ | 21 October 2005 10:22

Bugün herkes sevdiğine “Seni Seviyorum” desin. Çünkü sevgimizi belli etmezsek bir gün bir bakmışız ki o başkasına “Seni Seviyorum” diyor. Lütfen geç kalmayın!