bildirgec.org

isa’nın tutkusu..

| 26 February 2004 00:02

aşırı derecede dinine bağlılıyla bildiğimiz mel gibson’ın yönetmenliğini yaptığı film “The Passion of the Christ” yurtdışında vizyona girdi. iyi bir hasılat yapması beklenen filmin en ilginç yanı ise; isa’ın çarmığa gerilmesine yahudi’lerin neden olduğu gibi ilginç, tartışmalara neden olan malzemeler içermesi. dini yanı bizi pek ilgilendirmez ama bu filmin tartışmaları buralara kadar uzanır gibi görünüyor.. cevizkabuğu‘nun hastasıyız hali hazırda..

triplets

| 25 February 2004 23:35

karakterlerin ve mekanların büyük bir kısmını kendi çizen ve animasyonunu yapan triplets‘in yönetmeni 3dyi pek sevmediklerini sadece animasyonu zor olan mekanik objelerde 3dden faydalandıklarını söylemiş..şurda filmde kullandıkları teknikler hakkında güzel bir yazı ve birde röportaj var.. toonboom

az daha kadınları anlıyordum

ELOY | 25 February 2004 20:15

dün akşam eve yaklaşırken kapının önünde bir demet çiçek gördüm. aman allahım bu ne. nasıl heyecan nasıl zevk nasıl bilmem ne (bu bilmem ne yalnızca kadınlar tarafından algılanıyor olsa gerek ben anlamadım).
son kat merdivenindeki deparım taktire şayan, hızım ise erişilmezdi.
yaklaşık iki saniye içinde “lan kim gönderdi bunu, lan ne hatunlar var” falan düşünüyorum.
buketi aldım. üzerinde küçücük, ufacık, minicik bir zarf. “ulan bu kadar küçük bir zarfa ancak zarif eller yazar” di mi? “neyse açayım, yok eve girince açarım. hem o ana dek bir kaç isim düşünürüm.”
evet o hetyecanlı an geldi zarfı açıyorum.
xxx yyy belediye başkan adayı. zart için zurt için vs vs.
“höö?!, nası ya, hani hatun, zarif eller?!” allah cezanı vermesin senin be yapılır mı lan bu.hani benim kapıya bıraktın bari başkalarına bırakma di mi?
ulan zaten sana oy vermeyi düşünmüyorum, bir dahada hiiiiç işim olmaz.
yine neyse bugün işe gidiyorum, bir halı sahanın yanında geçiyorum dev bir pankart… xxx yyy belediye başkan adayı futbol turnuvası.
hassiktir.

Sağlıksız mı?

Mundane | 25 February 2004 20:10

Yarım tencereden biraz fazla makarna, iki büyük parça antrekot, bir kutu kola, üç bardak su, yarım paket tuzlu fıstık, dört tane de zeytin. 25 dakika.

Yalnızım

Mundane | 25 February 2004 19:33

Yalnızlık yine peşimde bense kaçarken karanlığa dalmışım. İnce inlemeleri saklamaya çalışırken ağlamaya tutulmuşum. Gürültüden kaçarken yalnızlığın kanatlarına sığınmışım. İşte yine başlangıca geri dönüşü ben böyle tamamlamışım. Oof oof! Neden böyleyim ben. Silkinmeliyim aniden coşkuyla, şaşırtmalıyım ruhumu temizleyişimle adeta dans etmeliyim yalnızlığın soğukluğuyla. Rahatça dalga geçebilmeliyim hayatın acımasızlığıyla.

Yıllardır en iyi tanıdığım ve en nefret ettiğim şey yalnızlık. Geçen yıl çaresini bulduğum dertti benim için, ama tam kurtulamamışım yine buldu beni eziyet çektirmek için…

fos nitro

| 25 February 2004 14:14

heyecanlı gençlerin kendilerini forumda yazı yazıyor zannettikleri dergi.. dergiye verdiğim parayı muhalif’in tedavisine ayırsam hayvandan değerli insanlar* için önemli birşey yapmış olmanın hazzını yaşardım..