bildirgec.org

isim de yok başlık da

lulu-thebrainsweeper- | 02 January 2004 03:32

13 yıl önce creative writing dersinde yazdığım bir öyküyü buldum, hoşuma gitti, türkçesini de yazayım bakalım aynı etkiyi bırakacak mı diyerek yazıyorum şimdi:

altıda uyandı. on yıldır hep altıda kalkardı. geç kalmadığından emin olmak için saate baktı. aslında hiç geç kaldığı olmamıştı. yüzünde yeni bir kırışık aramadı, aksine dinginlik, huzur buldu. O yüzden aynadaki aksine gülümsedi. kahvaltıyı hazırladı: çocuklar için süt, yumurta, reçel; koca için kahve ve gazete. Önce kocayı uyandırdı. Koca kravatını bulamadı. Çocuklar kalkmak istemediler. onlara çikolata alacağına söz verdi. yıkanıp giyinirlerken çocuklara yardım etmek gerekiyordu; kahvaltılarını bitirmeleri için de başlarında durmak. koca hazırdı. masaya biraz para koydu. çocuklar da hazırdı. öpüp onu çıktılar dışarı. yıkanmayı bekleyen bulaşıklarla, pişirilmeyi bekleyen yemeklerle, ütülenmeyi bekleyen giysilerle yalnız kaldı. o, kendisi bekleyecekti. bulaşıklardan başladı. dışarıda yağmur yağıyordu. bulutlar güneşe geçit vermiyordu. yine de o gün ev kasvetli gelmedi ona. koca için enginar pişirdi. çocuklar için köfte ve patates kızarttı. odaları topladı. pantolonları, gömlekleri ütüledi. çiçeklere de su verdi. söz verdiği çikolataları aldı, reçelli ekmekler hazırladı. çocuklar eve geldiklerinde atıştıracak birşeyler bulmaktan hoşlanıyordu. üzerindekileri değiştirip makyaj yaptı. koca onu güzel ve bakımlı görmekten hoşlanıyordu. sonra balkona çıktı. bulutlar dağılmıştı ve gökkuşağı açmıştı. Bu kez kendisi güneşe geçit vermedi. çocuklar ağladılar. “anlamıyorum” dedi koca, “mükemmel bir evliliğimiz vardı.” “anlıyorum” diye düşündü komşu kadın, “ama yoktu buna hiç hakkı.”

bin900doksan3

knemo | 01 January 2004 23:23

arada kalırsın… gün gibi uzanır. sabah olunca başka: kar yağar: motorsiklet sesi. toparlanırsın hemen. divana yan yatarsın. pencereden bakarsın. pastaneden ufak pizzalar: tavşanlar kokar. odun sobasını yakarsın. gazeteler kıvrılır. tuvalet soğuktur. yatakodasına girilmez. yatakodasına girersin. sallanır yatak bu sefer. tuhaf. bakarsın. bir çatal çalarsın. çatal batar. beşiktaş a yürürsün. kırmızı bir kedi görürsün. kedi kırmızıdır. ve incelen bir ip gibi uzak. uzak’laşırsın oradan. beşiktaş bir iskeledir.

evlilik mevzuu

| 01 January 2004 21:32

offf offf günlük… hayır bu sefer bana bişi olmadı. amcamla yengem boşanmak üzere, daha doğrusu ne olacağını şu an kimse bilemiyo. sebebi ne mi? çağımızın çiftler arası sorunu “geçimsizlik!” eğer boşanırlarsa yengem %99.9 almanyaya gidecek ve iki yaşındaki kuzenim de onunla birlikte tabii… eğer giderse bi daha bizi ne zaman görür, hatırlar mı bilmiyorum. o benim küçük hobbitim. kıvırcık kafalı bi yumurcak ve çok sevimli. off yaa, olaylar çok karışık ve tabi ben küçük(!) olduğum için gidip de direk müdahale edemiyorum olaylara. aile büyükleri (başta babam olmak üzere) olaya odaklanmış durumda. ama bi çözüm üretilemiyo. amcam evinde bile kalmıyo. şu an bizde. ve içerde hararetli bi tartışma var. aynı şeyleri tekrar ve tekrar konuşuyolar. aslında eğer boşanmaları daha hayırlıysa boşansınlar derim. çünkü şevvalin kavga ve gürültü dolu bi ortamda büyümesini istemiyorum. bundan daha kötü bişi yok çocuklar için. (kendimden biliyorum) ve zavallı babam da, onca derdinin arasında bi de bununla uğraşıyo. iyi ki o var da olaylara aklı selim biri müdahale ediyo. filmlerdeki gibi mutlu son olmayacağını biliyorum ama en azından, umarım hasar herkes için en az olur…