Hazır bok muhabbeti açılmışken, artık bizim de günümüz var diyebiliriz o halde.
Aylık arşiv: November 2003
bilişimciler
neo | 17 November 2003 12:35
iT SEKTÖRÜ iLE iLGiLENEN VE CYBER CULTURE ORTAMINDA BÜYÜMÜŞ HERKESiN GiRMESi GEREKeN BiR SiTE. şAHSEN BEN DE YENi KEşFETTiM!
Türban ikinci sınıflığın kabulüdür
onkasim | 17 November 2003 12:33
fuck machine
breathless-hafif | 17 November 2003 11:42
fuMe fuU, faydali bir eser
hack
breathless-hafif | 17 November 2003 11:27
Ahmet Sanı hacklemisler.
belki ii olurum…
refuj | 17 November 2003 01:42
depresyondayım.şu an.ulan yanımda biri var özel bişey yazacam diye kovdum adamı.herneyse geçen doktora gittim.sen hastasın dedi depresyondasın.2 kutu ilaç verdi bilmiyom belki gerçeken pskolojik bi rahatsızlığım var.ama ilaçları kulanmamdan beri bi fiziksel rahatlama var.her neyse …..
Birçok ünlünün portre çalışması
Chudo | 17 November 2003 01:34
eğer
indianropetrick | 17 November 2003 00:50
günlük sesli olsaydı şu an söyleyeceklerimin tamamını bizzat kendi sesimden duyabilirdiniz. ama sesli olsaydı günlükler ve teknoloji henüz gelişmediği için default olarak hepsi açık gelseydi burası tam bir tımarhaneye dönerdi. sonra kendi aramızda tartışırdık “günlüklerin sesi kapatılmalı”, “hayır kapatılmamalı, günlüğün tanımına uyuyor bu, ne istersem söylerim sanane, istemeyen dinlemesin” şeklinde. ufkumuz genişlerdi. sonra hafif de kısılabilir ama kapatılamaz bi sistem geliştirirdi.
yazım şekilleri konusunda tartışmalar biterdi tabi ama “ne baarıyorsun, bana lolo yapma” gibi diyaloglara da sahne olabilirdi sevgili günlük. ya eğer bi de görüntülü olsaydı diye bi soruyu kendi kendime hiç sormamış sayıyorum.
kırım savaş esirlerinin trajedisi…
nikita | 16 November 2003 23:31
Kanlı Cumartesi
llus | 16 November 2003 22:33
“İnsandık biz , bilmeli ve alışmalıydık böyle olaylara. Ne acı, ne lanet şey bu!!!” departmanından…
Dün sabah saatlerim çalmadan uyandım.Cumartesi tembelliği yapıp önce sahilde biraz yürüyüp ofise gittim. Kahvemi aldım, sigaramı yakıp güzel bir winamp list hazırladım. Sonra ajanslardan İstanbul’da patlama haberi geçmeye başladı. Tek satırlık son dakika gelişmesiydi. Ama sürekli ayrıntılar gelmeye başladı. Ölü ve yaralı sayısı yükseliyordu. Bir yandan doğalgaz patlaması olabilir diye düşünürken daha sonra tüm bu patlamaların bir saldırı olduğu ortaya çıktı. Ajans resimleri elimize ulaşmaya başladı. Her birine baktığımda yaşadığım dünyaya olan korkumu bir kez daha anımsadım. Gelen haberleri yazmaya başladım. Evet, bugun benim işimdi. Ne biçim bir işim vardı benim? Ölü sayısı arttıkça yazacaktım üstelik birde utanmadan enkaz ve parçalanmış insan bedenlerinin resimlerini düzeltip habere yetiştirmeliydim. Kan aranıyordu, hastaneler “hasta getirmeyin” diye anons yaptırıyordu, insanlar yakınlarını kaybetmişti, acının ve gözyaşının resimleri bilgisayarıma indikçe onlara sadece mouse’un imleciyle dokunabiliyordum. Ne acı bir işti bu?