bildirgec.org

Virüsler

ibrahimus | 25 September 2003 21:52

AIDS’li ilkokul öğrencisi V.O. ve onun okulda yaşadıklarını okuyunca AIDS ve virüsler üzerine bir şeyler yazmam gerektiğiniz düşündüm, vakt-i zamanında DNA’nın 50. yılı ile ilgili blog’um üzerine virüslerle ilgili de bir şeyler yazmam istenmişti zaten, şimdi bi nevi o yazıya devam ediyorum.

Öncelikle belirtmeliyim, bu yazıyı yazmama sebep olan V.O nun sınıftaki bu görüntüsüdür, bir insanın bu kadar acımasızca toplumdan dışlanması -hem de daha ilkokulda- beni çok derinden etkilemiştir. Şimdi yazıya başlayabilirim: Virüs nedir? Virüs, bir protein kılıfla sarılmış, içinde nükleik asit (DNA ya da RNA) bulunduran bir cisimdir. Canlılığın tanımı gereği virüslere canlı denmiyor, çünkü bir şeyin canlı olabilmesi için bir metabolizmaya ihtiyacı var ve virüslerde bu yok. Yani enerji üretmiyorlar, hareket etmiyorlar (hareketten kasıt aktif harekettir) ve üremiyorlar. Tek yaptıkları boş boş gezinip, tutunabildikleri hücreleri ele geçirmek. Peki bunu niye ve nasıl yapıyorlar? Niye sorusu biraz felsefiktir ve net bir cevapı yoktur; ama benim görüşüm “nasıl”ın cevabının “niye”yi de kapsadığıdır. Her neyse, şimdi virüslerin nasıl bulunduğunu, nasıl sınıflandığını, nasıl yok ettiğini, nasıl süründürdüğünü, nasıl öldürdüğünü ve nasıl işimize yaradıklarını iredeleyim.

üyelik sözleşmesi

ibrahimus | 25 September 2003 17:24

hafif.org’a yeni üyelik için imzalanması gereken belge. eğer işe yararsa ssg’de ekşisözlüğe yeni üye alımında bu sözleşmeyi kullanacakmış…

labirent

karamel-hafif | 25 September 2003 16:58

biliyorum devam edeceksin yağmaya, içindeki kin hiç bitmeyecek. arkası dönükken çocuk gücünle sırtına yumruk atmaya devam edeceksin. hiç kimse bilmeyecek nedenini. ne kadar gülümsesen de bahar dallarına, ruhundaki güneş yüzü görmeyen orman biliyor gerçeği. kaçamazsın ama, affedemezsin de. sadece kazıp yüreğini, daha derine bir yerlere gömersin. düşüp kanatınca da ruhunu, tekrar filizlenmesini engelleyemezsin. yaşam boyu gittiğin her yere taşıyacağın gittikçe ağırlaşan, kalbini daha da çok sıkmaya başlayan bir yüktür bu. yorma kendini, nasılsa bir labirenttesin ve peyniri bulsan da sonuç aynı..

everybody is fucked

chemical Lovers | 25 September 2003 11:27

Bazi seylerin tibbi olarak kanitlanmasina gerek yoktur:Suphe sagliga zararlidir. Paranoyanin dumandan kaynaklandigi tezi uzerinde durulsa da cok saglikli vucutlarda da psikodelik semptomlarin varligi ortadadir. Smokers die younger Orbital coverlamak huner ister.. Eldeki tek gercek bunlar degil.

Bati dillerinde oldugu gibi islam dillerinde de duz anlamda “bas”; tepedeki, ust olan, yetkili olan anlamina gelmektedir.Bati dillerinde de acik ya da ortulu olarak “bas”‘a yaptigimiz gondermeler(ing;head,chief,capital) Arapca’da re’s ve re’is olarak; Farsca’da ser olarak, Turkce ‘de de bas olarak aynen kullanilmaktadir. Basimiza tas yagacak.Olmek zorunda kalacagiz..

Doomsday Book

olhor | 24 September 2003 14:57

“Kötü hava, daha da kötü yemekler” deyince akla haliyle yeşil adalar grubu, sağlı sollu ortaların ana vatanı ve tabii ki medeniyetin beşiği olan İngiltere geliyor. Bugünlerde “biz 12 bin yıl önce medenileştik, bakın bu da 30 kuşak öteden dedemin bir mamuta yazdığı şiir” modunda olsalarda onların tarihinde de ipe sapa gelmeyecek tonla şey var. Ve fakat bu tonla şeyden biri olan Doomsday Book gerçekten bir efsane. Doomsday Book tarihte eşi benzeri görülmemiş bir sayımın ürünü (buraya “bakın nasılda çaktım spotu” dercesine bir boşluk koymak lazım).

ruyalar

rusty-hafif | 24 September 2003 14:48

Abuk subuk ruyalar goruyorum. Gunlukleri dolasinca anlatmadan edemedim. Cogu zaman ipe sapa gelmez seyler. Bir duzeni yok. Bazen bir kaptiriyorum arkasi yarin gibi ayni ruyanin devamini goruyorum. bir gece once kaldigi yerden devam ediyor hatta ve hatta bir gece onceki konuyu rotuslayip devam ediyorum maceralarima.

Bir kac tane enteresan ruya. Iste ilki. Formula 1 Severim sanrim o yuzden gordum bu ruyayi. Bir F1 yarisindayim, pistte donup duruyorum. Hersey acayip gercek. Hizi, ruzgari, heseyi hissediyorum. Arabanin yakiti azaliyor ve pite, o araclari klasik hizli girisini yapip duruyorum. Sonra bilinen seyler lastik degisiyor, yakit dolduruluyor ve kaskim siliniyor. Kacinciyim diye soruyorum. Birincisin abi Micheal 28 saniye arkanda diyorlar. Oh oh cok iyi deyip basiyorum gaza. O sirada uyaniyorum ve yorgana sarilmis ve ucunu direksiyon gibi yapmis, hafif oturur durumda ve agzimla wnnnnn wnnnn sesleri cikarirken buluyorum kendimi. Sonra yine yatiyorum, ayni yerden ayni virajdan ruyaya devam. Yine pite giriyorum. yine uyniyorum bu sefer arabinin pitte cikardigi sesi yapiyorum, ayni oturur pozisyonda. Uzun bir wınlama. Yine uyuyorum. yine ayni hikaye. Bu bir kac kere tekrarlandiktan sonra esim uyanip, yahu iyimisin deyince basiyorum kahakayi.