AIDS’li ilkokul öğrencisi V.O. ve onun okulda yaşadıklarını okuyunca AIDS ve virüsler üzerine bir şeyler yazmam gerektiğiniz düşündüm, vakt-i zamanında DNA’nın 50. yılı ile ilgili blog’um üzerine virüslerle ilgili de bir şeyler yazmam istenmişti zaten, şimdi bi nevi o yazıya devam ediyorum.
Öncelikle belirtmeliyim, bu yazıyı yazmama sebep olan V.O nun sınıftaki bu görüntüsüdür, bir insanın bu kadar acımasızca toplumdan dışlanması -hem de daha ilkokulda- beni çok derinden etkilemiştir. Şimdi yazıya başlayabilirim: Virüs nedir? Virüs, bir protein kılıfla sarılmış, içinde nükleik asit (DNA ya da RNA) bulunduran bir cisimdir. Canlılığın tanımı gereği virüslere canlı denmiyor, çünkü bir şeyin canlı olabilmesi için bir metabolizmaya ihtiyacı var ve virüslerde bu yok. Yani enerji üretmiyorlar, hareket etmiyorlar (hareketten kasıt aktif harekettir) ve üremiyorlar. Tek yaptıkları boş boş gezinip, tutunabildikleri hücreleri ele geçirmek. Peki bunu niye ve nasıl yapıyorlar? Niye sorusu biraz felsefiktir ve net bir cevapı yoktur; ama benim görüşüm “nasıl”ın cevabının “niye”yi de kapsadığıdır. Her neyse, şimdi virüslerin nasıl bulunduğunu, nasıl sınıflandığını, nasıl yok ettiğini, nasıl süründürdüğünü, nasıl öldürdüğünü ve nasıl işimize yaradıklarını iredeleyim.