bildirgec.org

turictanyel1

11 yıl önce üye olmuş, 51 yazı yazmış. 1 yorum yazmış.

Final Draft (2007)

turictanyel1 | 27 January 2009 12:54

Slagonu: ‘Bazı hikayeler hiç yazılmamalıdır’ olan, izleyebileceğiniz en yavaş ilerleyen psikolojik korku filmi. Dawson’s Creek dizisinden aşina olduğumuz James Van Der Beek rolünün hakkını verebilmiş ancak senaryo biraz karışık ve filmi anlamak için sonuna kadar beklemeniz gerekiyor.Kız arkadaşı tarafından terkedilmiş yazar Paul Twist, kariyerinin en önemli senaryosunu tamamlayabilmek için kendini 18 günlüğüne eve kilitler.Buna yakın arkadaşı David Hockin ile karar vermişlerdir. Ona ne olursa olsun kapıyı açmamasını, kendisini arayıp sormamasını söyler.

David Hockin’e anlattığı hikaye ilgi çekicidir. Uyurken sürekli gördüğü bir palyaçonun bir gösteri esnasında elindeki yanan çubuğa üfledikten sonra havaya yayılan alevin geri dönerek yüzünü yakmasına çocukların tepkisinin tıpkı diğer gösterilerinde olduğu gibi bunada güldüklerini gördüğünü söyler ve arkadaşına kendisini o palyaço gibi hissettiğini söyler.Bana böyle gülselerdi ne yapardım diye sorar? O gülen çocukların büyümesini bekleyeceğini ve her birini öldürübileceğini söyler. Bu sürekli gördüğü olayı yazmaya karar verir ve tüm film boyunca bu hikayeyi bitirmeye çalışır.Hayal gücününde etkisiyle yaşadığı duygusal durumu, yalnızlığının onu kendisiyle konuşmaya zorlamasını, günden güne aklını yitirmesine şayit olursunuz. Yazdığı hikayenin sonunu kendi sonu yapmak ister.Kabusuna odaklanarak yazdığı hikayeyi bitirmiş olur.

Australia (2008)

turictanyel1 | 27 January 2009 09:53

‘Moulin Rouge’un yönetmeni Baz Luhrmann 7 yıl aradan sonra çektiği Australia filminin oyuncuları Shea Adam , Hugh Jackman, Nicole Kidma , Bryan Brown ile sinemaya yeniden merhaba demiş ve 2.dünya savaşı öncesini anlattığı filmi en iyi kostümdalında oscara aday gösterilmiş.
Yer yer sıkıcı olduğunu düşündüğm bu film 2. Dünya savaşından önce,Lady Sarah Ashley (Nicole Kidman) ve Drover (Hugh Jackman) ikilisinin Avustralya’da yaptıkları uzun bir yolculuk sırasında geçiyor.İngiliz aristokratı Lady Sarah Ashley‘nin kocasının öldürülmesi üzerine, kuzey Avustralya’daki kocasından miras kalan sığır çiftliğine gider. İngiliz sığır baronlarının arsasını almak istemesi üzerine, İngiliz aristokratı Lady Sarah Ashley, 2000 sığırının Pearl Harbor dan geçirmek için yakışıklı hayvan bakıcısı Drover’dan yardım ister. Karşılığında ona safkan atını verir. Daha sonra 2000 sığırlarıyla birlikte uzun ve çetin bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk sırasında birbirlerine aşık olurlar Avustralya’yada hayran kalır ve kendisi için yeni bir hayatın başladığının farkına varır.

Step Brothers (2008)

turictanyel1 | 26 January 2009 17:49

Step Brothers, Türkiye’de 24 Ekim 2008 tarihinde gösterime girmiş ve başrol oyuncularından Will Ferrell, yönetmen Adam McKay ile senaryoyu yazmış ve sonuç olarak muhteşem bir komedi ortaya çıkmış.Filmin posteride 2008 yılının en iyi komedi posteri seçilmiş.

40 yaşlarında, annesiyle yaşayan Brennan Huff ve babasıyla yaşayan Dale Doback‘ın anne ve babasının bir konferans sırasında birbirlerini görüp aşık olmaları ve hemen ardından evlenerek aynı evde yaşamaya başlamalarını konu almış.
Dale Doback yeni üvey kardeşiyle sadece aynı evi değil,aynı odayıda paylaşmak zorunda kalır.Birbirlerine alışmakta ve kabul etmekte zorlanan bu iki koca adam, sadece dış görünüş olarak benzemezler.

Awakenings

turictanyel1 | 12 January 2009 13:59

Vin Dieselin ilk filmi 1990 yapımı “Awakenings” Uyanışlar adlı film yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor. Robin Williams Dr. Malcolm Sayer, Robert De Niro ise, Leonard Lowe adlı kronik hastalığı olan bir karakteri canlandırıyor.
Bu film üniversitelerde “Kişiler Arası İletişim” derslerinde izlettirilen bir filmdir. Empati kurmanın duygusal zekanın işlevi gibi önemli unsurların kullanıldığı filmde, Dr. Malcolm Sayer’ın diğer tüm doktorların tedavi yöntemleri dışında farklı bir şeyi denemek istediğini gözlemliyoruz; hastaları duygusunu duymaya, onları anlamaya çalışmasını bu uğurda verdiği mücadelesiyle aslında tam bir duygu okur yazarı olduğunu görüyoruz.

Dr. Malcolm Sayer, yatağa bağlı olmadan bir nevi bitkisel hayat yaşayan “comatose” yani koma gibi bir hastlalığa tutulmuş, surat ifadelerinin sabit olduğu, konuşamayan, gezemeyen hastaların tedavi edildiği bir hastanede iş başvurusuna gider ve kabul edilir. Hastaları tanımak ve onları hayata döndürmek ister. Bir konferansta tesadüfen duyduğu L-Dopa adlı ilaç için şansını denemek ister ancak ilaç çok pahalıdır. Bu ilacı Leonard Lowe’un üzerinde dener. Ertesi sabah Leonard Lowe normal bir hasta gibi kalkar, konuşur, gülümser. Mucize olarak görünen olay gerçekleşmiş olur.

The Brave One

turictanyel1 | 11 January 2009 14:32

“The Brave One”da sıradan bir olayın insanda yarattığı psikolojik duyumsamaların etkilerine yer verilmiş ve bu etkilerin meydana getirdiği içsel ve dışsal değişimlerden bahsedilmiş. Film her ne kadar sık yaşanan bir olayı anlatmış gibi görünse de, insana “neden, ama bu haksızlık, ben olsaydım …” gibi sorular sordurtan, üzgün, asi bir ruh hali verebilen, iç burkan, aynı zamanda da insanı cesaretlendirebilen bir kurguya sahip. “How many wrongs to make it right?” sloganıyla o “en gizli kimliğinizle nasıl yaşarsınız?” sorularının cevabını aramış.

The Silence of the Lambs (1991) ve Nell (1994) gibi filmlerden tanıdığımız Oscar ödüllü Jodie Foster, gizemli ses tonu ve değişik telaffuzuyla oynadığı karakterle birebir örtüşmüş. Aynı zamanda, Lost dizisinden tanıdığımız, “Said” karakterini canlandıran Naveen Andrews da ona eşlik etmiş.

Tenacious D – The Pick Of Destiny 2006

turictanyel1 | 02 January 2009 11:52

Özellikle Jack Black hayranlarının çok seveceğini düşündüğüm bu film için anlatılcak çok şey var. Herşeyden önce Tenacious D, Jack Black‘in kurduğu kendilerini komedi&rock olarak tanıtan bir grup, filmdeki canlı performanslarında kendi besteledikleri kulağa çok hoş gelen soundları belki sizde de hayranlık yaratabilir. Hatta izledikten sonra parçaları bir daha dinlemek isteyebilir, bunun için de onlara buradanulaşabilirsiniz.
Görülmeye değer eğlenceli çalışmaları, hoş bir web siteleri var. Bunun dışında adları ile aynı olan bir de debut albümleri var.

Filmin konusu kısaca şöyle: Jack Black, sıkıcı, bunaltıcı Kickapoo şehrinden ayrılmaya karar verir ve dindar ebeveyinlerini terkedip Hoolywood’un en muhteşem rock grubunu kurmak için yollara düşer. Yolda yetenekli, akustik gitarist Kyle Gass ile karşılaşır ve onunla hayellerini paylaşır. Kyle Gass ise “The Kyle Gass Project” adlı hayali grubundan bahseder, grubunda çalması ve evini temizlemesi şartıyla parasız, yuvasız Jack’e evinin kapılarını açar. Kısa süre sonra Jack, Kyle’in onu kandırdığını anlar. Kyle’ın işsiz olduğunu, ailesiyle yaşadığını öğrenir. İkisinin de eşit koşullarda yaşayan insalar olduklarını anlarlar ve Kyle Jack’den yalan söylediği için özür diler ve ona yepyeni bir gitar almak istediğini söyler. Daha sonra kendi gruplarını kurarlar “Tenacious D”JB (Jack Black) veKG (Kyle Gass) takma isimlerini kullanmaya başlarlar.

Enduring love

turictanyel1 | 31 December 2008 17:35

Film, bir çiftin piknik yapmak için gittikleri yerde tesadüfen karşılaştıkları kırmızı bir balonun hayatlarını sonsuza dek değiştirmesini konu almıştır. Bu etkileyici başlangıçla seyircinin dikkatini yakalayıp filmin sonuna kadar ilgiyi sürdürmeyi başarmıştır. Yer yer seyircinin kafasını karıştırıp aşk nedir gibi felsefik bir soru sordurtan film, bir süre sonra bir adamın başka bir adama olan tutkusunu anlatmaya başlamış ve hikayenin daha karmaşık bir hal almasına neden olmuştur.

Herkes için , yalnız Jed in varlığı rahatsızlık vermeye başlar. Çünkü Jed beklenmedik davranışlar sergiler, Joe ve Claire çiftinin huzurunu kaçırır, Joe yu sevdiğini söyler, sabaha kadar evinin önünde bekler,gittiği yerlere gider, Joe yu takip eder. Bu durum Joe için rahatsızlık edicidir ve Jed in yaşadığı yere gitmeye karar verir ve her şey gün yüzüne kavuşur.
Film, Ian McEwan ‘ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır.
Daniel Craig, Joe karakteriyle British Independent Film Ödüllerinde en iyi erkek oyuncu ödülüne aday gösterilmiş. Aynı zamanda Roger Michell en iyi yönetmen, Samantha Morton en iyi kadın oyuncu rollerinde aday gösterilmiştir. 2005 London Critics Circle Film Ödüllerinde, Daniel Craig yılın İngiliz aktörü ödülüne layık görülmüştür.

The Assassination of Jesse James by the coward Robert Ford

turictanyel1 | 22 December 2008 16:59

Jesse James, gerçek hayatta yaşamış, 1870’lerde hükümet güçlerini uzun yıllar peşinden koşturmuş ünlü bir kanun kaçağıdır. Kardeşleri ve arkadaşlarıyla oluşturduğu bir çeteyle, tren ve banka soygunları yapmış ve yakın arkadaşı Robert Ford tarafından öldürülmüştür.
Film Jesse James’in hayatını konu almış psikolojik cözümlemeler ve karakterler arası kurulan gerilimi çok başaralı bir şekilde anlatmıştır.“Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı” filmin adından anlaşılabileceği gibi Brad Pitt Jesse James karakteriyle akıllı, tecrübeli, soğukkanlı, kendine son derece güveni olan karizmatik kişiyi, Casey Affleck‘te bir o kadar korkak, kendine güveni olmayan zayıf bir kişiyi canlandırmış.
Jesse James’in yanından ayrılmayan Robert ve Charley Ford kardeşler, içten içe Jesse’yi çok sevmektedir. Kardeşi wood’u öldürdüğünde de içi içini yemesine rağmen Jesse’ye bir şey söylemez ama Jesse zaten herşeyi biliyordur.
Missouri Valisi Jesse James’in başına 10 bin dolar ödül koyar,
Robert Ford , Jesse James’in çok yakın arkadaşı olmasına rağmen hiç düşünmeden Jesse’yi arkası dönükken sonra vurur daha sonra da yüzsüz bir şekilde gidip parasını ister ,ama ödül almak yerine 1. derece cinayetten hüküm giymiş ve idamına karar verilmiştir, daha sonra vali tarafından affedilse de hayatı boyunca adı coward (alçak, korkak) ve hain olarak kalmıştır.
Film hakkında ufak tefek ayrıntılar mevcut : 2007 yılının en başarılı filmleri arasında gösterilmiş ayrıca Casey Affleck Oscar ödüllerinde en iyi yardımcı oyuncu aday adayı olmuş.

Wristcutters: A Love Story

turictanyel1 | 15 December 2008 09:52

Writscutters : A Love Story, Etgar Keret’ın romanından esinlenilerek, intihar edenlerin öbür tarafta toplandığı depresif bir mekanı anlatan kara komedidir.
Baş karakterimiz Zia bileklerini keserek intihar eder ve gözlerini intihar edenlerin toplandığı özel bir yerde açar.
Burası izleyenin bakış açısına, hayal dünyasına göre hitap edebilen tam olarak öbür taraf olmayan bir öbür taraftır. Zia’nın kendi tabiriyle gerçek dünyadan biraz daha kötü bir yerdir ve intihar eden biri için bu yeterli bir cezadır. Ölüm sonrası hayatına devam eder, Pizzeria Kamikaza’de iş bulur, arkadaşlarıyla bara gider ve aynı sıkıcı hayatı sırasında uğruna kendini öldürdüğü rüyalarının kızı Desiree‘ın da bir ay sonra intihar ettiğini öğrenir ve onu aramaya koyulur.

Yolculuğu sırasında iki farklı kişiyle karşılaşır. Biri oraya yanlışlıkla düştüğünü iddia eden Mikal diğeriyse Rus bir rocker olan Eugene dır.

Filmi çekici kılansa ayrıntılarıdır.
Araba koltuğunun altındaki kara delik gibi, yıldızsız gökyüzü, insanların gülümsemeyişi, barlarında sadece intihar etmiş elemanları olan Nirvana ve Joy Division gibi grupların şarkılarının çalınması ve yolculuk sırasında kendilerini Tom Waits canlandırdığı Kneller adlı bir adamın mucizelerle dolu kampında bulmaları gibi. Film, Tom waits’in dead and lovely şarkisiyla açılıyor.

Ayrıca shea whigham’in canlandirdiği eugene karakteri gercek hayatta Gogol Bordellonun solisti Eugene Hutz dur. Filmde grubun muhteşem şarkısı ”Through The Roof ” dinleyebiliyorsunuz .
Son olarak burdan filmin aldığı ödüllere ve yönetmen ve senarist Goran Dukichakkında daha fazla bilgiye ulaşabilir hayranlığınıza hayranlık katabilirsiniz.

The Ruins (Lanetli Topraklar) (2008)

turictanyel1 | 03 November 2008 09:47

Jeff(Jonathan Tucker), Amy(Jena Malone), Eric(Shawn Ashmore), Stacy(Laura Ramsey)ve Mathias(Joe Anderson)dan oluşan bir arkadaş gurubunun, tatil için gittikleri Meksika’da gizemli Maya harabelerinde geçirdikleri birkaç günü konu alan
film, Oscar adayı senaryo yazarı Scott Smith’in hayran bırakan yaratıcılığıyla yazdığı çok-satan gerilim kitabından “The Ruins / Lanetli Topraklar” sinemaya uyarlanmıştır.
Kısaca bu arkadaş gurubu, gizemli piramidin ve sarmaşıkların esrarengiz büyüsüne kapılarak, çıkışı olmayan bir yere girerler ve hayat mücadelesi vermek zorunda kalırlar.