bildirgec.org

teacher07

11 yıl önce üye olmuş, 126 yazı yazmış. 2082 yorum yazmış.

TARİHTEN AŞK MEKTUPLARI

teacher07 | 03 November 2008 14:57

Artık ölmekte olan bir sanat gözüyle bakabiliriz aşk mektuplarına. Ancak, insanların hala aşk mektupları yazdıkları da kuşku götürmez. Hızlı ulaşım araçları, telefon ve internet mektuplaşmaya gerek bırakmamakta… Günümüzde gençler birbirleriyle kolayca buluşup, rahatça gezmek konusunda geniş özgürlüklere sahiptir. Ana-babalar ya da toplumsal engeller yüzünden, birbirinden ayrı kalan aşıklar da yok sayılır. Ama aşk mektuplarını süsleyen romantik kelimelerin, ateşli itirafların modası geçmiş durumda. Yine de mektup yollama ve almanın, sevinç ve üzüntülerin yerini, en derin duyguları en tatlı hayalleri, özlemleri, ebedi aşk yeminlerini, yalnızlığın verdiği acıları mektupla anlatma isteğinin yerini hiçbir şey alamıyor.

ARKADAŞLIK

teacher07 | 30 October 2008 13:45

Arkadaşlık kurmak, bazı kişiler için hiç çaba gerektirmeyen bir iştir. Bazıları içinse hiç de kolay olmaz. Yaşamı anlamlı ve katlanılabilir kılmak için, kurulan toplumsal bağların en gereklisi arkadaşlıktır. Başkalarını sevmek ve onlar tarafından sevilmek, ortak konulara, tecrübelere sahip olmak, bazı kişilere çıkar hesaplarının karışmadığı, rahat bir yakınlık kurabilmektir.Gerçek arkadaşlığın özünde, özgecilik (diğerkamlık) yatar; birbirine eşit düzeyde, iki kişi arasında, ekonomik, ruhsal, siyasal ya da cinsel art niyet taşımayan bir ilişkidir. Özgecilik en ilkel biçimde bazı hayvanlar arasında görülebilir. Bazı köpekler, küçükleri koruyucu tavırlar göstermişlerdir. Şempanze uzun süre birlikte olduğu arkadaşından ayrılınca, kızgınlık ve mutsuzluk gösterebilir. Bir süre ayrı kaldıktan sonra buluşan iki erkek yunus balığının davranışları şöyle gözlenmiştir: Çok büyük coşku gösterileri olmuş, birkaç saat yan yana yüzmüşler. İki erkek yunus balığı, çiftleşmeye yatkın dişi yunusla ilgilenmemiştir. Birkaç gün hiç ayrılmamışlardır.

Devrim Otomobil öyküsü

teacher07 | 23 October 2008 08:55

Yıl 1961. Ordunun binek otomobil gereksinimini karşılamak için, cumhurbaşkanı Cemal Gürsel otomobil üretilmesini ister. 16 Haziran 1961’de Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Türk mühendislerine görev düşer. Tamamen Türk mühendislerince, Türk yapımı bir otomobil yapılmasına karar verilir. Yapılan üst düzey toplantılarda alınan kararla, dört buçuk ay gibi bir zamanda Devrim Otomobil’in tamamlanması gerekmektedir. Otomobil 29 Ekim 1961 Cumhuriyet Bayramı’na yetişmelidir. Ödenek, bir milyon dört yüz bin Türk Lirası’dır.

EVLİLİK

teacher07 | 25 September 2008 11:39

Tam boy resim için tıkla, Sitene eklemek için SAĞ tıkla

(Okumaya başlamadan link açıp hem okumanızı hem dinlemenizi öneririm ama siz bilirsiniz yine de…)

M. Ö. İki bin yıllarından beri insanlar evliliğe bir anlam verir olmuşlar. Yani dört bin yıldır süregelen bir kurum evlilik. Milyonlarca yıl olmuş insanlar yeryüzüne gelişi, yaşam sorunlarını çözmek için birlikte olmuşlar. Aile, evlilik kurumu yeni kurulmuş gibi düşünülebilir geçen zamana bakarak.

LÜLETAŞI

teacher07 | 22 September 2008 13:10

Lületaşı, renginden dolayı, beyaz altın ya da denizköpüğü diye de anılır. Eskişehir’in simgesi olan bir zenginliktir. Dünya rezervinin %70 ini karşılayan lületaşı Eskişehir’de çıkarılır. Eskişehir taşı da denir… Beyazlık, yumuşaklık, verimlilik yönünden, çıkarılmakta olduğu diğer yörelerden ve ülkelerden daha kalitelidir. “Meerschaum” adıyla dünyaca ünlüdür.Yurdumuzda, Eskişehir, Çanakkale, Bursa, Kütahya’da çıkarılmaktadır. Ancak en çok üretilen yer Eskişehir’dir. Dünyada; Kenya, Madagaskar, Fransa, Fas, Rusya, İspanya, Çekoslovakya ve Yunanistan’da çıkarılmaktadır. Ancak, kalite ve miktar olarak, Kenya dışında dikkate değer değildir. Lületaşı, Viyana kuşatmasında, yeniçeriler tarafından Avusturyalılara tanıtıldığı da söylenmektedir.

UKALALIK

teacher07 | 17 September 2008 16:45

Her fırsatta, ortaya atılan, her konuda ben bilirim tavrıyla boy gösterenleri bilirsiniz. Sen ne bilirsin “ öyle değil” deyip, mangalda kül bırakmayan, bir sürü laf (boş laf) söyleyip, sonunda balon gibi sönen nice insanlar vardır. Konuyla ilgisi olmayan birçok söz üretip “ hani ne diyordum?” diyerek tekrar başlayan çenesine güvenenler vardır. Söyledikleri havada kalıp, yılışlık yılışık esprilere başvurmaya çalışan, kendi eksiklerini kapatmaya çalışan, söyledikleriyle birkaç numara büyük elbise giymiş durumuna düşenler de vardır. Bazıları da önce övgüler düzer ( sen çok güzelsin vb.), ancak “ben daha harikayım” diye böbürlenirler. Tamamen insanları kendinden tiksinecek duruma getirenler, düştükleri küstah ve aptal durumun farkında bile olmayanlar vardır.

Ukalalık, bilgili olduğunu sanıp, burnu büyük tavırlarla kendilerini kaptıranlar, kendine değer verilmesine muhtaç, takdir edilmemiş kişilerin düştüğü durumdur. İnsani özelliklerle değer kazanıldığının farkında olmayan saflıktır. Ukalalık, kendini dağ gibi gösterip, kibirlenmedir. Bilmezler ki kibirlilik ve herkesten kendini üstün görme öldürücü bir zehirdir. Bu zehir, onları aptal sarhoş durumuna sokar.

ÖFKE

teacher07 | 15 September 2008 14:48

Hangi durumlarda öfkelendiğinizi düşündünüz mü hiç? Bu durumlarda ağzınızdan çıkan sözcük ve cümlelere dikkat ettiniz mi? “ Ağzınızdan çıkanı kulağınız duydu mu?” Bu sözleri işitip, hıı ben sinirlendim, öfkelendim dediğiniz oldu mu? Başkalarından duyduğunuzda evet, çok öfkeli dediğiniz oldu mu? Ne bu ya, beş-altı saat elektrik kesilir mi? İnsaf be kardeşim, bu kadar da zam olur mu? Yavrum; bir gün de yatağını, eşyalarını topla da öyle çık! Tam yeriydi yani, benzin de bitecek zamanı buldu! Bunlara benzer yüzlerce söz ya da cümle sayabiliriz. Bunları söylediğinizde, söyleyeni duyduğunuzda, kendinizi ve söyleyeni incelediniz mi? Hangi duygu ve görünüşte olduğunuzu gözlediniz mi? Son zamanlarda gazete ve televizyonlarda öfkeli insanlar görmeniz gerek… Ne durumlardalar inceleyebildiniz mi? Öfkeleri sonucu ne gibi durumlara düştüklerini, hangi yaptırımlarla karşılaştıklarını biliyorsunuz umarım.Engellenmelerle karşılaştığımızda, haksızlığa uğradığımızda, yaralanma ve incinmelerle karşı karşıya kaldığımızda, herhangi bir tacize maruz kaldığımızda, bir hayal kırıklığına uğradığımızda, tehdit altında kaldığımızda vb. durumlarda öfkeleniriz. Kontrolden çıkmadıkça, yıkıcı ve kırıcı olmadığı müddetçe öfke, son derece doğal bir duygudur. Toplumsal, aile içi ya da çocuğa yönelik şiddetin temelinde öfke vardır. Öfke, fiziksel dış ortamlardan bize yönelen olumsuz olan ya da olumsuz algıladığımız durumlar sonucu verdiğimiz tepkidir.