bildirgec.org

supermarket

11 yıl önce üye olmuş, 9 yazı yazmış. 15 yorum yazmış.

Joe Strummer

supermarket | 25 December 2002 13:32

Öldüğünü duydum bugün… Oysa en son okuduğum röportajında yeni projelerinden bahsediyodu. Çok üzdü ölümü beni. Sanki bir yakınımı kaybetmiş gibi bir damla gözyaşı burnumun üstünden kaydı gitti. Kimdi peki? Neydi onu Joe Strummer yapan? Müzik kariyerini takip ettim elimden geldiğince. Ankara’lıydı birincisi çok önemliydi “Ankara’da pank seven insanlar” için bu. Sevmiyen yokdu bence onu. Hani herkezin ” aaa ne güzel şarkı dediği” kulaklarda kalan bir melodi vardı ya; should i stay or should i go diye. bir melodi gibi kulaklarımda kaldı adeta gidişi… 101’sadlı bir pank grubunda çalarken ” Asla Sex Pistols gibi müzik yapacağımı zannetmiyorum” demişdi… Ama o pankda bir isim, bir marka ve bir tad oldu adeta. Kötüydü sesi zaten davulcuydu esasında. Seneler 1976 yı gösterdiğinde müzik gruplarının çalışması için şimdiki kadar olanak yokdu pek. Bir grubun çalışması için davulcunun davulu, vokalistin mikrofonu, gitaristin gitarı olması gerekiyordu. Onunda bir davulu vardı ama o davul değil, gitar çalmak, vokal yapmak istiyodu. Gitti bir gün London SS adlı grubun vokalisti Mick Jones a ” Abi alın davul sizin olsun ben gitar – vokal oluyum” dedi. Olur dedi Mick Jones ile Paul Simonon. Amaçaları bu kötü sesli, berbat gitaristi bir süre kullanıp, tabir-i caiz yerindeyse ” davuluna çöküp” sonrada s..dir etmekti grupdan. Gruba girdiği ilk günden itibaren gitar konusunda kendini yetiştirmeye başladı. Bir gün bir kayıtlarını dinnettiler bilir kişiye “Bu adamda bu ses varken kesin meşhur olursunuz siz” dendi atamadılar grupdan. Zaten kötü gitar çalan grubun ikinci gitaristi Paul Simonon basa atıldı, Joe Strummer gitara geçdi ve eksik kalan tek şey yeni bir grup adıydı. The Clashkurulmuş oldu. ( 1977 ). Tam akımın yılıydı ki gidip baba bir firmayla anlaşma yaptılar. Ama bu baba firma ( “soni” ) bunlara “pank yapmayın başımı belaya sokmayın” dedi. Bunun üzerine düşünüldü, taşınıldı reggea yapmaya karar verildi. Ama pankdı bu. Özünde pank dış görünüşde reggeaydi aslında. Tutturmuşlardı bir güzel. Turneler vardı durmadan. Ordan oraya ordan oraya. Bir çok hit parçaları vardı artık. “London’s Calling, Straight To Hell, Lost In The Supermarket (ki nikimi aldığım şarkıdır), Train in Vain… ooo saymakla bitmezdi. White Riot vardı mesela. İlk albümleri Clashde. En iyi aslbümleriydi bence. Grup dağıldıkdan sonra değişik işler yapmaya başladı. Solo albümler çıkardı. Valla yazdım yazdım ama ne detaylı bilgi vermek çok ciddi bir yazı yazmak istedi canım, nede annatmak zaten ilgili insanlara bildiklerini yeni başdan… Büyük adamdı Joe Strummer. Eğer çok detay isterseniz elimde bulunan otopsi raporu adlı fanzinin 2. sayısında tam 8 sayfalık özel clash eki var mesela. onu yolluyum size. İlk dinlediğimde bu adamları babama sordum “kimler bunnar? ” diye. “clash pank grubu bunlar var bende iki, üç plağı ” dedi. 8 yaşındaydım sanırsam… şimdi olduk 23. bi günüm geçdimi clashsiz. Hiç sanmıyorum. İşte bu yüzden sanki ailemden biri ölmüş gibi üzülüyorum. Hani özenirdi onu sevenler bi ona. Yakalarını kaldırıdı gömleklerinin. Ben saçlarımı mohikan keserken onun saçlarına bakıp keserdim aynı olsun diye. Vall çok üzüldüm ben. Mail atınistediğiniz bişey varsa bu kouyla ilgili…

Sanırım itfayie musluğu oldum…

supermarket | 18 December 2002 01:45

Şimdi bir kız vardı… enberbats mail list bilir az çekmediler bu kız yüzünden benden… aşığım lağnnn diye geziniyordum ortalarda….

ahmet vardı benim arkadaşım o çok çekdi bu aşkdan… az rahatsız etmedim “ahmet seviyorum olum naapcam” diye… ahmet bide bizim işyerinden bi arkadaş bi gün bana “lan tam liseli aşkına döndü senin bu işler” dediler… sonra bi gün icq da bu aşk yaşadığım bayanın en iyi arkadaşlarından biriyle konuşuyorum o da dediki ee hadi artık dedi bende o gaz söyledim o gazla… o gün bugün oldu bu ilşki… artık çok mutluyum… şimdi bu itfayiye musluğu ne derse birisi… şimdi gökçen ( bu o güzel bayan oluyor ) bkz burda resimleri var… bana bir gün dediki “her aşk bir gün biter supermarketciğim” dedi. ( aslında adımı söyledi ama teşhir edemem kendimi) bnede kendisine abayı yakıp bide bunu söyleyince dedimki ” madem her aşk bir gün bitiyo bende sana aşık olmam itfayiye musluğu olurum ” dedim…. olay bundan ibaret… sonuç: itfayiye muslusğu oldum… çokda mutluyum… special thanx tu: aymet, u.m., ziqy, enberbats….

Geliyor…

supermarket | 14 December 2002 00:50

Şimdi kan kardeşim geliyo ankara’ya… acaip mutluyum… datçadan bu yana görmemişdim acaipde özlemişdim… bekliyoruz burda bülent ince… hade çabuk….

Hieeeyttt.

supermarket | 14 December 2002 00:47

Nası söyledim ama.. Düşündüm dedimki kendi kendime ” ulan biraz daha tuatrsan içinde patlıcak bi yerlerde”. Nasıl iyi demişim dimi? Daha da tutmadım kendimi. { aslında imla kurallarına dikkat ederim ama çok heycanlıyım yani acil yazıyorum. } yaz sonu beatnick geldiğinde ankaray söylemişdim ona ben aşığım bu kıza beatciğim diye… söyle lan dedi o gazı taaa o zaman vermişdi bende dün söyledim… yani seviyorum dedim. mutluyum en azından ok yaydan çıkdı biliyo artıkya. ya ben galiba hakkaten çok seviyorum ya. neyse… hadi öperim kendimi. bu aralar hayat bi çok güzel dimi?

Herşey yoluna girince…

supermarket | 02 December 2002 20:58

Herşey yoluna girince bir mutluluk sardı beni. Daha öncede kısım kısım oluyordu bu bana aslında. Hep “dünya dönüyor etrafında, senin için herşey yolunda” tadında bir şarkı vardı dilimde. Bugün ise öyle güzel bir gündü ki diğer günlerin aksine o şarkıyı benim için söyleyen insanlar görüyordum sanki karşımda. Öncelikle ailem ile arama giren kara bulutlar, sonra ise pembe panter misali hep kafamın üstünde dolaşan yağmur bulutlarım dağılmışdı bugün. Çocukluğumdan bir gündü, eskilerdendi bugün. Yaptığım bütün kötü işleri kendi uydurduğum karakterlerin üstüne yıktığım günler gibiydi aslında. Sonra aram düzelmeye başladı birden en sevdiğim arkadaşlarımla. Hızar vardı bunların başında. Sanki konuşunca üstüme oturmuş soluk alan bir fil “Haydi yolcu yolunda gerek” misali kalkıyordu yoluna koyuluyordu. Sonra database oluşturmuştum siteme ama çalışmıyordu bir türlü. Bugün “Yaparım lan ben bunu” cümlesiyle uyanmıştım. Frameler görüyordum rüyamda. Frameleri bir dayadım Tex Willerın yumruk sesi çıktı birden karşıma “ZIBAMMM”. Canavar olmuştu. Sonra herşeyi berbat ettim sanıyordum cumartesi gecesi. Bugün ise konuşunca onunla herşeyi berbat etmediğimi aksine bilmeden bi kaç blurlu hadiseyide baya bir günyüzüne çıkardığımı öğrendim. Kısacası çok gelmezdi böyle bir gün insanın başına. Sonra düşündüm kırıkdı kalbim ve üstüne üstlük nezleydim ama artık herşey yoluna giriyordu. Sanırsam kötü bir rüyadan kıçıma batan bir toplu iğne ile uyanıyordum. Herşey güzel… Çiçekler, işyeri, ailem, arkadaşlarım, o, o, o,… Bugün tarihe geçmeli benim hayatımda diye düşünüyorum…

İkinci Karakterler

supermarket | 16 November 2002 02:44

Küçüklüğümden bu yana okuduğum çizgi romanlarda ikinci karakterler her zaman daha çekici gelmişdi bana. Bakdım ki onlarsız çizgi romanın pek bi güldürücü ve eğlendirici bir tarafı yok…

Bunun üzerine bende oturdum bazı çizgi romanlardaki ikinci karakterlerin başroldeki karakterlere efektlerini, getirilerini ve götürdüklerini araşdırdım. Evet yapdım bunu. Sonuç şudur ki; Düldül olmadan Red Kitbir hiç olurdu. Eğer her bar kavgası esnasında bir ıslıkla camın altına koşup Red Kit atlamasını beklemeseydi ya da kızıderililer onu bir kazığa bağladığında Düldül ağzında bıçakla Red Kit in ipini kesmeseydi nasıl kurtulurdu Red Kit bu zorluklardan. Daha sayısızca Red Kit – düldül örneği… Ya da Kaptan Haddock olmasaydı Tentengibi çok düzgün, iyi aile çocuğu, terbiyeli ve yardımsever bir insanın çizgi romanları dünya çapında o kadar satarmıydı. Bu gün Afrika kıtasında bile hala en yaygın olarak basılan çizgi roman Tenten yada esas adıyla Tintin dir. Ama asıl alanlar Tenten için değil, bir macera esnasında binbir tane küfrü sıralayan ( bin lombar, tahtakuruları, eskimiş kaşarlar vs vs ), yapdığı babacan ataklarla Tentene e birazda sahip çıkan ve son anda yetişip Tenten i zor anlarından kurtaran bir adam için alırlar o maceraları. Keza orjinal adıyla Milu ya da bozuk Türkçesiyle Fındıkda öyledir. (Bkz: Tenten Kongo’da). Sözün özünde Konyakçısız ve Doktor Salassosuz bir Tommiks, Kit Carson’sız ya da Navajo Tiger’sız bir Tex Willer ve ya Hopdediks’siz (Obulix)bir Asterix neyimize yarar. Aslında göz ardı edilen fakat olmazsa olmaz olduğu hala anlaşılmayan o 2. Adamlardeğilmidir bu gün bile okurken insana keyif veren.

(Gölgesinden hızlı silahıyla Red Kit objektiflere gülerken)

Garip Günler Serisi

supermarket | 13 November 2002 21:32

Bugün garip bir iş günü geçirdim. Öncelikle bazen acaip bay geldi ama böylesi hiç gelmemişdi. Bugün garip bir iş günü geçirdim. Öncelikle bazen acaip bay geldi ama böylesi hiç gelmemişdi. Sabahdan akşama kadar Illustratorda oluşdurduğum bir adet flyerı freehande kabul ettirmek için uğraşdım ama o kitlendi kitlendi… Akşam üzeride en sonunda binbir güçlük ile freehande import ettiğim dosyayı cd ye yazmakla uğraşdım. Durmadan cd ler yandı yandı… Bende çok sıkıldım. Bunun üzerine gece herkez gidince daldım internete attım winamp a güzel şarkılar ve gökçenin buraya bana yemek getirmesini beklemeye başladım. Bu arada bir kaç forum gezdim dolaşdım ama bir tat alamaz oldum eskisi kadar. Düşündüm hevesim mi geçti acaba? Hayat diyorum neresinden bakarsan bak karman çorman gözüküyor gözüme. Herkeze iyi geceler diliyorum.

aman tanrım dedirtti

supermarket | 29 October 2002 21:57

tam olarak parasız, pulsuz kaldığım için sattığım bilgisayarımdan sonra bu kötüyle başbaşa kaldım neyse şikayet etmiyorum ama bu ev mevzusu sinirlerime dokunmaya başladı. gece rüyamda aşık olduğum kızı görüyodum sonra birden onu öpmeye başladım buda yetmezmiş gibi uykumun ortasında uyanıp kendime kendine gel supermarketdiye tokat attım yani ses getirir cins tokatlardan. bilmiyorum o kadar bi sinirim bozukki mesela yarın doğum günüm ama ben ortalardan kaybolmayı falan düşünorum sanırsam bide istanbula taşınmak istiyorum. yani yakında ankara kusmaya başlıcam ben ya amma sıkıldım. ama dur şu sergimi bi açıyımda… evet plastik sanatlar sergisi açıyorum herkez gelsin baksın beğendiği bişey olursada alsın götürsün. sanırım git gide birisinin bana sonu hayırsız bir oyun oyandığını anlamaya başladım ama bi patlıcak departman adı bulamıyorum. sıkıldım. herşeyden sıkılıyorum.

Peter Murphy

supermarket | 16 October 2002 16:20

Peter Murphy adını belkide çoğu kişi duymuşdur. Dönemin efsanevi gruplarından Bauhaus un belkemiği yapıtaşı, akıllarda kalan tek adamıydı. Bu Peter Murphy Ankara semalarında çıkıyor karşımıza. Kendisini köpeğini gezdirken sıkışdırveriyoruz bir kenarda elimizde demoyla buyrun diyor bir adet takdim ediyoruz. Nazik adam kırmıyor bizi alıyor demoyu. Bize bu adresi veriyor. Neyse bakıyoruz evde bi “nası lan?” diye dinliyoruz ee fena da değil. Hatırlıyanlar varsa eğer Bauhaus u bi dinlesin Peter Murphyi. Eh pek aynı taddalar demekde olmaz ama güzel hoş yapmış adam biz buna “Yılların verdiği tecrübe sayesinde biraz ucundan çakmak” dedik.