bildirgec.org

super hero

11 yıl önce üye olmuş, 60 yazı yazmış. 648 yorum yazmış.

ON İKİ

super hero | 30 July 2012 10:11

Çok eskiden bir hikaye dinlemiştim. Üç gün oluyor. Hemen burun kıvırıp, üç günün çok eskidenden sayılacak kadar uzun olmadığını söyleyecek okuyucu varsa eğer, üç gündür çıkartmadığım çoraplarımı gösterebilirim. Çorap için yeterince uzun sayılan, hikaye için de uzun sayılır bence.

Biri aradığında, her seferinde “hayırdır” diyerek telefonun en az üç kez çalmasını bekleyen bir adamla tanışmıştım. Tüpçüde çalışıyormuş eskiden. Bir gün patronu, telefonlara adam gibi bakmıyor diye sinirlenip işten kovmuş bunu. Hikayeyi ondan dinlemiştim.

BİBERON – sinopsis

super hero | 26 April 2012 09:23

Bir Alman, bir Fransız ve bizim Temel’i konu alan hiç yazılmamış bir hikaye peşindeki yazarın hayal kırıklığını anlatan hüzünlü öykünün filmini seyrettikten sonra aldığı ilhamla, kafasında yarattığı süper kahramanın kendisini yaratan şişko ve kel yazarı fark ettiğini hayal eden şişko, kel, ve sakallı adam, gecenin bir yarısında tüm bunları bir araya getiren kelimeleri bir kağıda dökmeye karar verir. Tükenmez kaleminin kağıt üzerinde geçtikçe bıraktığı izler yavaş yavaş, bilindik kelimelerle dolu bilinmedik cümlelere dönüşürken, nasıl bir mal olduğunun farkına varamadan geçip giden kibir dolu hayatlar kadar acı bir şey olmadığını düşünür: Onlar için değil, kendisi için. O kibirler kendisine değdiğinde canı çok acıdığından mıdır nedir, yazarını fark eden süper kahramanı yazdığını hayal eden kel, şişko, ve sakallı adamı yazan kel, şişko, sakallı ve kısa boylu başka biri daha olabileceğini düşünen bambaşka bir adamın hikayesini yazmaya çalışırken bulur kendini.

Sonra olaylar gelişir.

SENİN ADIN KEDİ OLSUN

super hero | 14 December 2011 09:36

Bütün suçu kediye yüklemek istemiyorum ben de; ana yaptığım tüm tetkikler sonucunda bütün işaretler hep kedinin olduğu yönü işaret ediyor.

Bizim evin duvarlarını boyayan Remzi Usta, amatör matematik dehasıydı aynı zamanda. Çekmecedeki çatal bıçağın nasıl olup da zamanla eksildiğine kafayı takmıştı – ki haksız değildi zannımca. Sonunda, eksilen çatal bıçaktan yola çıkarak, içinde yaşadığımızı algıladığınız üç boyutun dışında da başka boyutlar olduğunu ispat etmişti. Bu boyutlar, öyle filmlerde romanlarda falan anlatıldığı gibi hepsinde birden var olduğumuz ama hepsinde de farklı şeyler yaşadığımız yerler değildi. Sadece, bizim içinde var olmadığımız başka boyutlardı onlar. Biz buradaydık, o boyutlar orada.

ÇAKAL ÇATAR

super hero | 28 July 2011 16:31

Suadiye’de çalıştığı butikte boynundan bağlamalı sırtı açık bluzla duran ama Sultanbeyli’deki evine gitmeden önce bütün düğmelerini boğazına kadar iliklediği yelek giyen Serap ile tatil için İstanbul’a dayısıgile gelmeden önce on günlüğüne iPhone kiralayan Ömer, o gün giydiği yüksek topuklu ayakkabı ayağını çok fena vurduğu için o sıcakta bir türlü bitmek bilmeyen yolu topallayarak yürümek zorunda kalan Ebru’ya çarpmamak için ani fren yapan minibüste yanyana oturuyordu.

Ben o sırada evde, yazarın beni yazmasını bekliyordum. Çok susamıştım; ama yazar su içmeme izin vermiyordu.

KARANLIK ADAMLARIN KAPISI

super hero | 15 June 2011 11:55

Bir oda dolusu karanlık adamın dünyayı ele geçirmek için icat ettiği dışarıyı içeriden – içeriyi dışarıdan ayıran kapı (bundan sonra sadece karanlık adamların kapısı olarak anılacaktır) her nasıl olduysa bizim Nahit Bey’in odasına takıldı.

Aradan bin küsur sene geçtiği için hiç kimse karanlık adamların kapısının dışarıyı içeriden – içeriyi de dışarıdan ayırma özelliği olduğunu hatırlamıyordu. Zaten hiç kimse o kapının bu kapı olduğunu da bilmiyordu.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 4

super hero | 02 June 2011 17:30

Bu yazı, www.countercurrents.org sitesinde yer alan Robert Riversong imzalı The Thermodynamics Of An Intelligent Living Universe adlı makalenin çevirisidir. Çeviri için site yönetiminden izin alınmıştır.

Makale çok uzun olduğu için dört kısma bölünmüştür.
Birinci kısmı buradan okuyabilirsiniz.
İkinci kısmı buradanokuyabilirsiniz.
Üçüncü kısmı buradanokuyabilirsiniz.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 4

Tarımsal devrimle birlikte fiziksel ve kültürel çevremizde değişen şeylerden biri de “kâr” kavramıyla tanışmamız oldu. Bütün canlı organizmalar ve ekosistemler enerjiyi vücuttaki karbonhidrat ve yağ olarak, veya yemiş ve tohum zulası olarak, ya da ormanların ve okyanusların tabanında çok uzun zaman içerisinde biriken humus ve biyokütle olarak saklarken, bunu her zaman için günlük ve mevsimsel dengeleri muhafaza edecek şekilde yapmış, sağlıklı ve olgun bir ekolojinin geri dönüşüm kapasitesini aşmamıştır. Bu ekolojik zorunluluk, Kızılderililerin sadece ihtiyaçları olduğu kadarını aldıkları, bireysel ve toplumsal bir karar alırken sonraki yedi nesli de gözettikleri felsefelerine benzemektedir.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 3

super hero | 02 June 2011 09:41

Bu yazı, www.countercurrents.org sitesinde yer alan Robert Riversong imzalı The Thermodynamics Of An Intelligent Living Universe adlı makalenin çevirisidir. Çeviri için site yönetiminden izin alınmıştır.

Makale çok uzun olduğu için dört kısma bölünmüştür.
Birinci kısmı buradan okuyabilirsiniz.
İkinci kısmı buradanokuyabilirsiniz.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 3

Termodinamik açıdan, dünyadaki hayatın amacı, güneş sistemimizdeki en güçlü enerji farkını azaltmaktır: neredeyse 5500 derecelik güneş ve neredeyse mutlak sıfır derecedeki uzay. İçinde yaşam, ve oksijen üreten organizmaların sağladığı atmosfer olmasaydı, Dünya adını verdiğimiz gezegen çok sıcak bir kaya parçasından ibaret olurdu; ve güneş enerjisini uzayda dağıtmaya dayalı entropi görevini yerine getiremezdi. Ancak talihimize, Dünya, göktaşlarından buz toplayacak, basit hücresel yaşamın oluşması için gereken şartları bir araya getirecek, oksijen dolu atmosferini güneşin gücünün bir kısmını filtreleyecek bulutlar ve ozon tabakasıyla kaplayacak, canlı sistemleri yavaş yavaş, sonradan ayrı varlıklar haline gelecek olan çok hücreli komünlere dönüştürecek, sonra bu komün varlıkları, toprakla havayı, yeraltı sularıyla atmosferi birleştiren fotosentezci bitkilerle ve sonra bu bitkileri sindirebilen, gittikleri verimli topraklara meyvelerini taşıyabilen mahlukatla çeşitlendirecek, sonra da sonsuz yaşam – ölüm döngüsü içerisinde maddenin akışını sağlayan ayrıştırıcı ve geri dönüşümcü organizmalar yaratacak kadar akıllıydı. Çok zeki bir Gaia.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 2

super hero | 01 June 2011 09:33

Bu yazı, www.countercurrents.org sitesinde yer alan Robert Riversong imzalı The Thermodynamics Of An Intelligent Living Universe adlı makalenin çevirisidir. Çeviri için site yönetiminden izin alınmıştır.

Makale çok uzun olduğu için dört kısma bölünmüştür.
Birinci kısmı buradanokuyabilirsiniz.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 2

Hem Herakles’e (M.Ö. 500 yılında “Aynı nehirde iki kere yüzemezsiniz.” demiştir) hem de çoğumuza göre, her şey akışkandır: Evren dinamik bir devinimdir ve hiçbir şey aynı kalmaz. Bu aynı zamanda, biz zeki primatların normal öznel tecrübesidir.
Daha basit şekilde, yaratıcı zeka (başka pek çok şeyin yanı sıra jeodezik kubbenin mucidi) Buckminster Fuller’in ünlü lafındaki gibi, bir fiildir.

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 1

super hero | 30 May 2011 11:32

Evrenin neden var olduğunu, bir amacının olup olmadığını ve varsa bu amacın ne olduğunu, ondan önce bir “şeyin” olup olmadığını, fiziksel uzayın ötesinde bir İlahi İrade veya Kozmik Zeka olup olmadığını bilemeyiz; muhtemelen de hiç bilemeyeceğiz. Ama bildiğimiz bazı şeyler var.

Evrendeki “büyük patlamanın” 13,7 milyar yıl önce gerçekleştiğini biliyoruz (ancak bu, başka bir evrenin sıkışma sonrası geri tepmesi olabilir). Bildiğimiz anlamdaki yaşamın, en azından yerel olarak, bu sürenin yaklaşık üçte birinde var olduğunu biliyoruz. Bunu biraz düşünün. Biz (yaşam kendini yenilediği için asli anlamda “biz”) fiziksel evrenin üçte biri yaşındayız. Şimdiye kadar çoktan olgunlaştığımızı düşünebilirsiniz.

doğal kaynakların verimli kullanımı

super hero | 15 April 2011 03:58

Birbirlerine yakın iş yerlerinden akşamları aşağı yukarı aynı saatlerde çıktığımıza göre onu herhalde daha önce de görmüşlüğüm vardı; ama onu fark edişim bundan 5 – 6 ay öncesine rastlar. Ya da belki daha fazladır, çok emin değilim.

Benim boylarımda, muhtemelen benimle aynı yaşlarda, ve aşağı yukarı aynı kilodaydı. Aksayarak yürüyordu. Saçları alın bölgesinden başlayarak yarı yarıya seyrelmeye başlamıştı. Dişleri eksikti; zaten çirkin bir adamdı, ağzını her açtığında iyice itici oluyordu.

Ama bu adamı fark etmemin, fark ettiğim günden itibaren de tiksinmemin sebebi dış görünüşü değil, o gün şahit olduğum inanılmaz derecede seviyesiz küfürleşmeydi.