bildirgec.org

scapegoat35

11 yıl önce üye olmuş, 9 yazı yazmış. 18 yorum yazmış.

ben mi ağırım kurşun gibi, yoksa mermi gibi mi sözler?

scapegoat35 | 05 January 2011 16:50

günlerdir dalgın dalgın geziyorum.

neden birisine yardım ettikten sonra, yardım ettiği kişiyi ezer ki insan? ya da yaptığı iyiliğin yükünü hissettirir? o zaman bu iyilik olur mu ki?
olmaz olsun dedirtmez mi insana? al diyetini deyiverip kolunu kesesi gelmez mi insanın?

ciğerleri yerinden söktüm

scapegoat35 | 15 October 2010 12:38

“Kız evladını veren baba, göğsü açılıp ciğerleri yerinden sökülmüş gibi hissedermiş” dedi kayınpederim.

kızıyla dillere destan bir düğün yaptık. ancak daha 3 ay geçmeden dolandırıldım ve battım. o günden beri de zor günler yaşıyoruz.

bunca sıkıntı içinde yaşarken, katıldığı bir düğün davetindeki gelinin babasını bu şekilde örnek vermesi çok can sıkıcıydı. kendi hislerini yüzüme vuruyordu resmen. ama içimdeki asıl sıkıntıyı, derdi, kederi bilmiyor ki.

sene başında hayatımızı biraz olsun düzene koymamızla birlikte, eşimle çocuk sahibi olmaya karar vermiştik. eşim hamile kaldı. çok mutluyduk. ben de sanki kız çocuğum olacak gibi hissediyordum. ancak dereyi görmeden paçaları sıvamamak gerekiyormuş. eşim 8 haftalık hamileyken, düşük yaptı. o günlerde sadece eşimi düşünüyordum. yeter ki o iyi olsun diyordum.

gerçek hepimiz için aynı gerçek mi?

scapegoat35 | 07 October 2010 14:29

hiç düşündünüz mü, neden bazı insanların beğendiği şeyi, başkası beğenmez? ya da, neden kimimiz bir renkten hoşlanırken, kimimiz farklı renkten hoşlanır?

bunun cevabı sadece kişiliğimizde, düşünce yapımızda ya da zevklerimizde mi yatıyor? sanmıyorum. öyle sanıyorum ki, bazı fiziksel ve biyolojik etmenler de bu beğenilerimizde rol oynuyor olabilir.

ışığın yapısını, doğa içindeki davranışlarını hepimiz az çok biliyoruz. bizim konumuzda önemli olan ışığın ortam değiştirmesi, bir başka deyişle kırılması.

ışık, ortam değiştirirken, yoğunluğa bağlı olarak açı değiştirerek yol izler. hatta ışığın bu özelliği ile miyop ve hipermetrop hastaları, ince veya kalın kenarlı mercek kullanarak sağlıklı görüşlere kavuşabilirler.

matematik… evrensel dil mi? dayatma mı?

scapegoat35 | 30 August 2010 09:22

uzun zamandır matematiğin mutlak gerçek, ve dünya üzerindeki tek evrensel dil olduğunu düşünüyordum. ancak son zamanlarda bazı ufak tefek konuları kafamda süzerken oturmayan şeyler olduğunu farkettim.

çok küçük bir örnekle başlıyorum.

hepimiz x*y eksenini biliriz. uzayda 2 boyutu temsil eder.

bu eksenler eksi sonsuzdan başlayıp artı sonsuza kadar devam eder. benim matematiğe bakış açım ve biraz da hayal gücüyle bu eksenlerin eksi ve artı sonsuza tutunduklarını düşünürüm.

qmatic

scapegoat35 | 21 May 2010 10:55

hemen hemen hepimizin aşina olduğu bir cihaz. bankalarda bulunur(çoğunlukla). gidip, düğmesine basıp sıra numarasını alır ve bekleriz.

ilk çıktığında amacı insanları kuyrukta bekletmemek, kalabalık şubelere gelen insanların sıra numarasını alıp diğer işlerini de halledebilmesini sağlamaktı. çok faydalı bir uygalama idi. idi diyorum çünkü artık sinir sistemini yıpratan bir hale geldiler. özellikle bazı bankalar, kapitalizmin tüm gereklerini yerine getirme pahasına bu aleti de ona uygun hale getirdiler.

banka müşterisi değilseniz, normal bir sıra numarası alıyorsunuz. bu en sade vatandaş durumu. şimdi yavaş yavaş paranın gücüne doğru yol alalım.

dido

scapegoat35 | 14 May 2010 16:41

en son hava alanına giderken beni de yol üzerinde diye Karşıyaka iskelesinde bıraktıklarında görmüştüm O’nu. sanki yarın görcekmişim gibi vedalaşıp gönderdim. halbuki İstanbul’a dönüyordu. yılda 1 veya 2 kez görebiliyor ve o zamanlarda özlem giderebiliyordum. nasıl olsa bir sonraki bayram görürüm diye, birde sanki hiç kaybetmeyecekmişim gibi düşündüğüm için olsa gerek o kadar hüzünlü ayrılmadım ondan.

ama sanırım ablamın hisleri daha kuvvetliydi. annemin anlattığına göre yolcu ederken sımsıkı sarılmış ve hüngür hüngür ağlamıştı.

füze denemesi (mi?)

scapegoat35 | 14 May 2010 15:36

uydu görüntüsünde yakalanan füze
uydu görüntüsünde yakalanan füze

resimde kırmızı ile çevrilmiş koordinatları google earth de bakınmak için ilginç yerler ararken internetten bulmuştum. bana füze gibi gelmişti. yerini işaretleyip kaydetmiştim. geçenlerde bir arkadaşıma göstermek istedim. ancak füze görüntüsü ortadan kaybolmuştu. ancak saolsun google earth programının geçmiş tarihli görüntüler diye bir özelliği var. resmin alt kısmında sol tarafta tarih de belirtiliyor.

merak ettiğim bu görüntü gerçekten tesadüf olarak yakalanan bir füzenin görüntüsü mü? düzeltilme sebebi de bu mu? birileri herkesten gizli füze denemesi mi yapıyor acaba? bunu merak ettim. tabi ki paylaşma hissi de bu yazının sebebi.

Polikistik Over Sendromu (PKOS)

scapegoat35 | 13 May 2010 10:37

son yıllarda kadınların sıklıkla karşılaştığı bir sağlık problemi olan polikistik over sendromu yumurtalıkta birden fazla kist oluşması durumu olarak bilinir. bu hastalığın bazı belirtileri başta adet düzensizliği, saç dökülmesi, tüylenme, kilo alma olarak gösterilebilir. pkos hastalarının şeker hastalığına yakalanma riski de yüksektir. insülin direnci olarak baş gösteren bu durum hastanın kilo vermesini zorlaştırır.

kimi uzmanlar, doktor kontrolü, sağlıklı beslenme ve spor üçlüsünün bu hastalığın tedavisinde önemli bir yeri olduğunu ve biri olmadan diğerlerinin uygulanmasının zor olduğunu belirtmektedirler.

geçmişteki karanlık nokta

scapegoat35 | 11 May 2010 18:04

bugünlerde en çok düşündüğü şey o gündü. evet o gün. babasının ona zerre kadar güvenmediğini anladığı, fakat buna tepki verecek cesareti olmadığı gün.

bir şirketin ortağıydı babası. 2 ortağı daha vardı ve bir tanesiyle çok tartışıyorlardı. en sonunda hisselerini çocuklarına devretme ve çekilme kararı aldılar. bugün geriye dönüp bakınca bu karara karamsar bir şekilde gülüyor hala. devir işlemleri bitti. kimse ona ve diğer ortağın oğluna sormadı neyi nasıl yapalım diye. kendi bildiklerini okudular sadece.

devri takip eden günlerin birinde bir akşam babası gelip “senet imzalayacaksın” dedi. çok sevinmişti. işle ilgili bir mesele söz konusuydu ve onun imza atması gerekiyordu. kendisini gerçekten işin bir parçası olarak hissetmişti. babasına asla karşı gelemezdi, ne derse yapardı ancak yine de merakını yenemeyip sordu. “ne için gerekiyor?” aldığı cevabı, bir ömür boyu unutamayacağını bilse kesinlikle bu soruyu sormazdı. aldığı cevap kızgınlıktan öte çok yoğun, çok ağır ve çok travmatik bir kırgınlık yaratmıştı onda. işte o gün onun geçmişinde karanlık bir nokta olarak kaldı. hiç bir şeyin silemeyeceği, üzerini örtemeyeceği, duvara eğik olarak “perçinlenmiş” ve asla düzeltilemeyecek bir resim gibi duruyordu içinde.
“o senet annende duracak, ilerde onlara yanlış yaparsan ellerinde bir güvence olacak”