bildirgec.org

sbaskentli

11 yıl önce üye olmuş, 125 yazı yazmış. 295 yorum yazmış.

Bir ustanın diyarından

sbaskentli | 12 October 2006 11:02

Son dönemlerde müzik dünyasında yaşanan dejenarasyondan birçoklarınızında benim gibi rahatsız olduğundan eminim.

Özellikle sanat müziği alanında yaşanan kısır döngü can sıkıcı bir hal aldı.

Peki ya uzun zamandır beklemede olan bir musiki ustasının artık yeter deyip harekete geçtiğini söylesem.

Hemde güfte ve bestelerin tamamı kendisine ait bir albüm ile.

Dejenarasyonun kulaklarımız da gerçekleştirdiği paslanmadan şikayetçi olan herkes en az bir kez dinlemeli bu ustayı.

www.yalcinmihci.com

Tam bir yıl sonra

sbaskentli | 02 October 2006 20:38

Can sıkıcı günlerin birbirini tren katarının vagonları misali ağır ağır kovaladığı günlerden biri idi. Bundan tam bir yıl öncesi.

Yazma hastalığının son deşarj şekli olan blogları yeni keşfetmiş ve onlarla oyalanma çabası içerisinde iken tanıştım pilli camiası ile. İlk önceleri sadece bildirgeç vardı benim için. Hafif sadece adını duyduğum ve ilgilenmediğim bir kardeş site idi.

O vakitler yazdıklarımızın okunma sayılarını görebiliyorduk yazılarımızın altında. Yazdıklarını sadece kendisi okuyan ve bu olguyu böyle seven ben için farklı bir tattı.

Tam bir yıl sonra ;

sbaskentli | 02 October 2006 08:01

Can sıkıcı günlerin birbirini tren katarının vagonları misali ağır ağır kovaladığı günlerden biri idi. Bundan tam bir yıl öncesi.

Yazma hastalığının son deşarj şekli olan blogları yeni keşfetmiş ve onlarla oyalanma çabası içerisinde iken tanıştım pilli camiası ile. İlk önceleri sadece bildirgeç vardı benim için. Hafif sadece adını duyduğum ve ilgilenmediğim bir kardeş site idi.

O vakitler yazdıklarımızın okunma sayılarını görebiliyorduk yazılarımızın altında. Yazdıklarını sadece kendisi okuyan ve bu olguyu böyle seven ben için farklı bir tattı.

Yarım kalan hikayeler

sbaskentli | 28 September 2006 12:35

Bir okyanus gördüm dün gece Ankara yolu üzerin de. Oysa göller bile ufacıkdır buralarda bırakın okyanusu deniz bile olmaz diye bilirdim bu bozkır topraklar da.

Oysa evet vardı ve tam oradaydı. alabildiğine mavi , alabildiğine coşkun dalgalara sahip bir okyanus. Zaman zaman duruluyordu dalgaları ama tatlı bir gülümseyeşin vals yapan eşi gibi tekrar coşuyordu dudaklardan yayılan tebessüm ile birlikte.

Bir kaç ay olmuştu sanırım Ankara ya gelmeyeli ve bu yollardan geçmeyeli. çoğu zaman olduğu gibi sadece bir günlüğüne gidiyordum gene memleketime. Yorucu geçen bir gün gecenin saat 3 ünde binerek başladığım otobüs yolculuğunun başlangıcı ile noktalanmıştı benim için.

Zaman Daralıyor

sbaskentli | 24 September 2006 17:35

Bir süredir buralardan uzak kaldım. Aslında aynı kısır döngü içerisinde ki tartışmalarımıza devam etmeyi gerekesiz görüyordum.
Çünkü benim pilli camiasında bir ırkçı ,faşist , kafatasçı vs. gibi ünvanları ; henüz İsrail Lübnan a girmemiş iken yahudiler ve siyonistler ile ilgili yazdıklarım sayesinde kazanmış birisi olarak yazdığım her bir satır ve kelime aynı kalıplara sığdırılıyordu.

Aradan geçen zaman içerisinde İsrail bir takım bahaneler ile Lübnan a girdi. Ve şu anda USA üzerinde ki tüm etkisini kullanarak Suriye nin zayıflatılması için hava saldırısı yapılmasını istiyor.

Bir nefes almak

sbaskentli | 13 September 2006 00:59

Bazen gökyüzünde yıldızları seyretmektir nefes almak
Zaman zaman sıcak bir kumsalda adımlamak toprağı
Bir dostun sesini duymaktır en sıkkın anında
Ya da sadece iç çekmek bakerken bir güzele

Yarin gözleridir nefes almak bir kavuşma anında
Bebeğinin kadife tenidir bir anne için o an
Ve bir baba için bilmektir evladının huzurunu
Nefes almak bazen huzur bazen sevgidir hayatın anlamıdır.

Almak ya da almamak

sbaskentli | 08 September 2006 23:25

Bir dönemdir gerek mailler ile gerek ise buradaki yazılar ile değişik basın ve medya araçları ile sürek gündeme gelen bir konu var. İsrail e destek olan firmalar kampanyası…

Bu konu da hala kutuplaşmış iki taraf olmasına rağmen , ben kamyanyanın bir sonra ki aşamasına geçilmesi taraftarıyım.

Bu güne kadar söz konusu markaları almamak gibi bir eylem yapılması ile ilgili tartışmalar yürütülmekte idi. Bu saatten sonra o ürünleri satan yerlerden alışverişi tamamen kesme kamyasına geçilmelidir.

Ben kendi adıma bunu en hayati ihtiyaçdan başlayarak bunu uygulamaya koymaya başladım. Erikli su satan yerlerden alışveriş yapmıyorum.

Yetim ve/veya özürlü çocuklar

sbaskentli | 04 September 2006 09:21

Maillerle gelen bir yazı belki işine yaraycak birilerini tanıyanlar vardır.

ÇOCUKLAR VARSA LÜTFEN ILETIN

DEVLET ÖZÜRLÜ YADA YETIM OLAN ILKÖGRETIM OKULUNA GIDEN ÇOCUKLARA 150 YTL EGITIM YARDIMI YAPIYOR.
BUNUN IÇIN YAPILMASI GEREKEN

1 Okuldan alinacak Ögrenci Belgesi
2 Çocugun nufüs kagidi fotokopisi
3.Özürlü kimlik ya da Ölüm kagidi fotokopisi
4 Velinin Nufus kagidi fotok.(1.dereceden yakin olan da alabilir)

Bu evraklar hazirlaninca Unkapani’nda Resat Nuri Sahnesi’nin yaninda Sosyal
Hizmet Binasi var.
O binadan ödeme alabilirsiniz.

Yeni bir hayat

sbaskentli | 01 September 2006 18:19

Ve uzakda ki dağların ardında ne yaşndığını hatta yaşanabileceğini bilmeden oraları özlemek orda olmayı hayal etmek. Henüz okul çağlarında öğretilrer orda bir köy var uzakda diye geyik muhabbeti yapılır yıllarca .

Ancak zaman zaman bunu ister mi insan ? Hiç bilmediği bir yere gitmeyi , tanımadığı inanlar arasında adeta yeniden doğmuşcasına yeni bir hayata başlamayı.

Kimi zaman küçük bir kasaba sahil kenarına kurulmuş. Tek bir caddesi olan medeniyetin ve dolayısı ile şehir insanının yozlaştıramadığı güler yüzlü sevecen insanlar. Sahil kenarında bir ev ve denizin maviliği üzerinden süzülerek ufka bakan kocaman bir teras. Dalga seslerinin martılar eşliğinde verdiği mükemmel konser ile birlikte yenen akşam yemekleri.
Herhangi bir engele çarpmaksızın direk evinizin içine süzülen ve sabahın eşsiz tazeliğini denizin mükemmel kokusu ile bütünleştirerek size sunan güneş ışıkları .

Derdimiz ne bizim ?

sbaskentli | 26 August 2006 12:04

Yanan ormanlar ,
Sivil toplum örgütleri ,
Kaybolan toplum değerleri ,
Yoksulluk , eğitim vs vs vs
Ve hatta ülke yönetimi

Aslında toplumca çok profesyonel olduğumuz bir durumun tekrar açığa çıkmasından başka bir şey değil bu ; hissettiklerimizin çaresizlikle bütünleşmesi.

Tepki göstermeyi bilmiyoruz.

Ya kendi kendimizi yiyip bitiriyoruz. Hiç bir şey yapmadan seyirci kalmanın verdiği acizlik içerisinde ya da yapmak istediğimiz eylemi ya da diğer tepki çeşitlerini elimize gözümüze bulaştırıyoruz.

Ve her gecen gün tepki göstermek için içimizin parçalandığı ancak buna rağmen hiç bir şey yapmadan oturup izlemeye devam ettiğimiz olaylara bir yenisi daha ekleniyor.