bildirgec.org

rasgon

11 yıl önce üye olmuş, 14 yazı yazmış. 91 yorum yazmış.

Öğrencilerin nesli tükenmesin

rasgon | 28 May 2009 12:22

İnsanın belkide en güzel çağıdır öğrencilik yılları. Hele de üniversite. Özgürlük duygusunu bir türlü bastıramaz insan. Anne babadan uzakta her şey güllük gülistanlıktır onun için. Ama onunda bir zorluluğu vardır. Eve çıkan öğrencieler rahat duramazlar, elbet bir şeylerden saçma sapan, kimsenin aklına gelmeyen, patenti direk olarak öğrenciye ait buluşlar yaparlar. Bu bazen bir ütü, bazen çaydanlık, buzdolabı yada kanepe gibi her şey olabilir. Alkol ve sigara yada evde yaşama zorluğu gibi nedenler ( örnek teşkil etmesin ) her zaman öğrenciyi yaratıcılığa teşvik eden nedenlerdir. Öğrenci sınır tanımaz, öğrenci yaratıcıdır. Fakat bu yaratıcılığı nedense okul yaşamından sonra sona ermektedir. Bunun nedenleri arasında; takım oyununun sona ermesi, emir veren bir şahsın yada gurubun bünyesi altına girme, eski arkadaşlarla iletişim bozukluğu yada tamamen yok olması yada eve dönüş maruzatı sebebiyle anne baba kurallarına alışamama…

Öğrenci zeki, çevik, kurnaz ama bi o kadarda ahlaksız ve tembel olabilir, Kendini bile bile vize, final yada büt haftası gibi zamanlarda bunalıma sokan, depresyona giren bu şahıslar, diğer boş zamanlarında ders çalışmak yerine; siyasi, futbol yada kurtlar vadisi sohbetleri, halı saha maçları, batak yada okey (genelde 101 denen oyun tercih edilir) oynamaları, aylak aylak gezmeleri, sabahlara kadar cepteki son parayla içmeleri ve hocalarla bizzat 1. derece yakınan ailevi ilişkilere girme çabalarıyla ( Bilmem şu hocanın ben… )meşhurdurlar. Türkiyenin reddedilemeyen tek kurnaz varlıklarıdır kendileri. Bu zeka sonucuda işte böyle şeyler ortaya çıkmakadır…

Öğrenci eylem yapar ama onuda kendince yorumlar
Öğrenci eylem yapar ama onuda kendince yorumlar

tüp hep biter ama bir çaresi vardır
tüp hep biter ama bir çaresi vardır

olmazsa olmaz
olmazsa olmaz

e bu kadarda olmaz
e bu kadarda olmaz

Sultanıma en güzel çiçeklerim

rasgon | 28 May 2009 11:16

SULTANIMA BAHÇEMDEN EN GÜZEL ÇİÇEKLERİM…

Zor oldu abiiim biliyomusun : ) çöllere yağmur yağdırmak kadar çok zor aslında… Küçücük bir göz yaşı damlası kadar ümitsizce başlayacaktı bu hikaye ve o damlalarla sen bir vahayı cennete dönüştürecektin, farkında olmasanda.

“Çiçek bile bir damla su ile hayat bulur ve yetişir…”

Aşkım seni kendi hayatıma katmak, yeniden bi hayata başlamak kadar zor oldu. İnatlaşman, isteksizliğin, korkuların, yaraların önümde kocaman engeller olarak birikmişlerdi. Benimde senin gibi korkularım vardı aslında tekrar birinin kalbini kırma yada kendi kendimi üzmem gibi… Sebebsiz sancılarla boğuşmaktan bıktım artık aslında ve sığınacak bir yer arıyorum, ümitsizce dalgalarla boğuşan bir tekne gibi… Yok denecek kadar az bir ümitle çıktım yola, kalbine giden o yola… Dalgalar arasında… Fırtınalar içinde…

Hoş geldin Kadınım

rasgon | 26 May 2009 11:02

Hoş geldin kadınım, Seni çok özledim

Tarla tarla gezmiş yorgunluktan çatlamış ayakları sızıdan durmuyordu. Yaşına nazaran hala yaşam ile inatlaşan yüzü, yüreği kadar derin çizgilere sahip tombul yanaklı bir teyzeydi. Bir kır gezisinde karşılaşmıştım onunla, oturup konuşamadım zatende dilsizmiş. Hikayesi o kadar derin ve acı vericiki insanın göz yaşlarını bırakıp o suda boğulası geliyordu.

Daha 15 yaşındayken görücü üsülü evlenmiş sevmediği bir adamla. Yıllar geçmiş ve kadın bir bakmış o adama aşık olmaya başlamış. Neden, nasıl olduğunu anlayamamış; yaşını ilerlemesinden olsa gerek reşit olduğunu farkedince anlamış neler olduğunu. Evlilik ve biriyle aynı yatakta yatmanın anlamını. 19 yaşında ilk kız çocugu dünyaya gelmiş. Eski köy halleri işte… Ama bi değişiklik varmış, kadının zoruna giden hiç birşey yokmuş seviyormuş o koca deli adamın ama aşkta diyemiyormuş. Yıllar yılları kovalamış… Bir 13 eylül sabahı adam siyasi düşüncelerin elinden çıkan bir mermi sesiyle yığılıvermiş yere. Bedeni öyle bir yere çarpmışki sanki köy meydanında davullar inlemeye başlamış. Kadın elindeki sepetle yere çökmüş ağzından hiç bir kelime dökülemiyormuş. Kursağında takılan cümleler sanki ellerin kollarını saran birer ip oluvermiş ansızın. Kadın hızlıca yanına koştu ve o koca adamın vücudun yanına oturdu. Gözlerinden biraz yaş birazda acı dökülüyordu. Kocası, evinin direği, kızının babası, gözleri önünde yok oluyordu. Ona söyleyemedikleri içinde bir mızrak yarası gibi kazılı kalmış ve birdaha bırakmamaya kararlıydılar.

Erkeğin özgürlüğünü kaybetme korkusu

rasgon | 25 May 2009 15:02

Günümüzdeki kadın rollerinin, erkeklerin annelerinden gördükleri rollerden farklı olması zamanımız erkeklerinden bazılarında evlenme korkusuna neden oluyor. Normal evliliklerde anneler ev işleri ve çocuk yetiştirmekle sorumlu tek kişidirler. Fakat günümüzde kadının iş hayatına atılmasıyla birlikte geleneksel kişiliklerde değişti. İşte burda da erkeğin olgun bir ilişkiye uyum sorunu ortaya çıktıErkek bir kadına bağladığında evlenirse, tanışacağı kadınların, arkadaşlarıyla geçireceği zamanın, parasının, başkası tarafından sınırlandırılacağını düşünüyor. Daha da ötesi sorumluluklarının artacağından korkuyor. Bu korku karşısındaki insana göre farklılıklar göseterebiliyor. Yeni çağda erkekte, kadına karşı birtür güvensizlik oluşmuştur. Bunun nedenlerinden birisi de; yıllardır baskı altındaki kadınların ekonomik, sosyal özgürlüklerinin peşinde koşması ve bu konularda kimseye karşı taviz vermemeleridir. Erkek iktidar savaşında karşısında bir kadın görmek istemeyeceği için ilişkinin bu duruma gelmesinden endişe duymaktadır.

Erkek bazen bir kadını sever ve ilişki ciddileşmeye başladığında bir seçim yapar, Hayat ile o kadın arasında, ve bazen hayatı seçer…

Konuyla ilgili bazı bilgileri burdan bulabilirsiniz

Yağmurun en güzel kokusu

rasgon | 24 May 2009 13:38

Akan su ve arada yıldırım sesleri, ve tarif edilemeyen huzur dolu bir koku… yağmur sonrası toprak kokusu.

Bu kokuyu sevmeyenimiz yoktur herhalde, parfümü yapıp satılamaz, stoklanamaz, anlıktır ve kişiyi mest eden bir şeydir. Küçüklüğümde dedemden öğrenmiştim yağmur kokusunun anlamını. Her yağmur yağdığında dedem camı açar derin derin nefes alarak kokuyu çekerdi ciğerlerine. Kimine göreyse bu koku ölümle özdeşleştirilmiştir. Belkide bu yüzdendir ki her yağmur yağdığında dedem aklıma gelir. Bir yandanda yaşamak ne kadar güzel dedirtir insana…

Küçük işletme büyük iş

rasgon | 23 May 2009 12:40

Büyük şirketlerin ortaklaşma örnekleri ama küçük bireysel işletmelerde…

Arkadaşlar herkez bi yerlerden bir şekilde para kazanmak istiyor. Ve bu türkiyede baya zor bir iş gibi gelebilir insanlara. Halkalı sirkeci tren hattında bir adamla karşılaştım. Adam küçücük limon sıkacağı gibi birşey satıyordu. Limona batırıp çeviriyor ve her çevirişinde limon suyu geliyor aparattan. Pratik ve kullanışlı bir şey. Adam sadece o vagonda durduğu süre bir durak boyunca 4 tane sattı. Gittim bir tanede ben aldım. Almamın nedeni kullanmak değildi sadece işin nasıl yürüdüğünü öğrenmek istedim. Küçük sermayelerle yapılan işler her zaman igimi çekmiştir. Adamla biraz sohbet ettik, bir de bizim oralı çıkınca baya sardı muhabbet. Sonra asıl cevapları öğrenmeye başladım…

SİZ NASIL YEMEKTESİNİZ ?

rasgon | 23 May 2009 10:04

Geçmişten günümüze insanoğlunun onsuz yaşayamadığı ve mecburen vazgeçemediği tek olgudur yemek yemek. İnsana, kültüre, coğrafyaya, demografik yapıya yada ekonomik yapıya göre ne kadar değişiklik göstersede yemek yemek çoğu insan için bir sanattır. Ben Belekte 5 yıldızlı bir otelde çalışıyorum. Ve bu aralar ekranların gözde programlarından olan yemekteyiz’e takılmış durumdayım. Hele bir garson olarak; servis usülleri, masa dizaynı gibi şeylerin tartışıldığını görmek çok komiğime gidiyor. Peki televizyonu geçelim siz nasıl yemektesiniz? Masa düzeniniz nasıl ? Yada eve her gelen misafire böyle masalar hazırlayıp daha önce yapmadığınız yemekler yapmaya çalışıyor musunuz ? Ben bunları cevaplamıycam sadece size doğduğum yörenin etkisityle evimde yıllardır nasıl yemek yediğimi açıklıycam.

Doğuda sofra düzeni ve yemek…

Çiçek Abbas

rasgon | 21 May 2009 16:06

Sinan Çetin’in bize çok güzel bir armağanı bence “çiçek abbas”.
Film 1982 yapımı bir komedi ve drama filmidir. Prodüksüyon şirketi KÖK FİLM olup yönetmeni; Sinan ÇETİN, görüntü yönetmeni; Sertaç KARAL, senarist; Yavuz Turgul’dur, müzikler ise Cahit BERKAY’a aittir. Baş rolllerde İlyas SALMAN, Şener ŞEN, Pembe MUTLU oynamaktadır. Film 1982 Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünü aldı. İlyas SALMAN çiçek Abbas rölünde, Şener ŞEN; şakir, Ayşen GRUDA; Şükrüye, Pembe MUTLU; Nazlı rölünde oynamaktadırlar.
Şakir’in (Şener Şen) yanında çalışan saf bir muavin olan başrol oyuncumuz çiçek Abbas (İlyas SALMAN) minibüs şöförü olup sevdiği kızla (Pembe MUTLU) evlenmek istemektedir. Fakat Şakir’de aynı kıza hastadır ve abbas’ın eline bırakmak istemez.