bildirgec.org

pilli pati

11 yıl önce üye olmuş, 158 yazı yazmış. 4141 yorum yazmış.

Canım Efendim

pilli pati | 07 July 2008 11:32


Benim görevim yüzünüzdeki hüzün kırıklarını toplamak; size zulmedenin ardından akıttığınız o gözyaşlarına pansuman olmakMutluluğum, uykularınızdaki derin huzuru izlerken yüzüme çarpan soluğunuzu hissettiğime şükredip çocuk gibi sevinmek

Doğal olarak gelişen bütün anormalliklere, hayatın ceplerime biriktirdiği taşlar gibi yavaşça alışmak… Benim yanılgım, Kuantum yasaları gereği aslında size hiç dokunmadan, dokunabildiğimi sanmak! Aldanmış eriklere gelecek yıl aynı hatayı yapmamalarını öğütleyip, her bir sonraki yıl onlarla beraber aynı kaderi paylaşmak… Yapmaktan bir türlü vazgeçemediğim, gözbebeğinizin bir refleksi ile bakışlarınıza biriken ipuçlarını okumak… Sizinle bütün acıları denemek ve işin adı güvensizlik olduğunda, ruhumun sizinkinden hiçbir farkı olmadığını size birgün anlatabilmeyi hayal etmek… Üşenmeden, bütün düşen elmalarınızı toplamak birer birer… Hepsi çürük değil elbet

Davud’un Elleri

pilli pati | 30 June 2008 09:50

Elleri güzel erkekler dikkatimi hep cezbetmiştir. Davud’un ise; ellerinin güzelliği kadar daha başka birçok özelliği ile beni etkilemesi, aşağıda okuyacağınız satırların yazılma sebebidir artık.

“Bir zamanlar Davud bir hayli gençti. Gerçi elleri hala güzel ama o zamanlar ayrıca dayanıklı ve güçlüydü de… Çobanlığı kadar sapan atmasıyla da ün salmıştı.

Söylenegeldiğine göre, etrafına yansıttığı etki ile birgün bir avuç insanı da ardına katıp o çok güçlü düşmanına karşı savaşmaya karar verdiği anı, Davud’un babası, ne zaman sorsam, bana olağanüstü bir üslupla ve hiçbir detayı unutmadan anlatmıştır.

Distortion

pilli pati | 27 June 2008 17:57

Joe Satriani
Joe Satriani

Türkçe’de bozulma, tahrif, çarpıtılma şeklinde anlaşılabilecek bir ifade olan “distortion” elektro gitarın vazgeçilmezidir. Bu, her ne kadar bozuk tonları kapsasa da müzisyenlerin sıklıkla başvurduğu bir efekt halini almıştır. Amplifikatörlerin güçlü çıkışlar sağlayabildiği zamanlarda keşfedilmiştir. Farklı pedallar sayesinde farklı tonlar elde etmek mümkündür. Burada “Soft distortion” ya da “crunch distortion” gibi bir iki uç örnekten bahsetsek de daha örnek verilebilecek çok çeşitli tarzlarda üretilir ve büyük bir zevkle tüketilir.

Elektro gitarda basılan seslerin her an temiz çıkmasına tahammül edemeyen müzisyenlere şükürler olsun!

Bıçak

pilli pati | 22 June 2008 13:56

Beni aldattığını öğrendiğimde, sanki sen 10 yaş, belki de 20 yaş büyümüştün: O kadın ve sen yetişkinlerdiniz artık. Bense bu acayip dünyanın düzenini anlamaya çalışan küçük bir kızdım. Sığınağım olan odamda dünya düzenleri bana saldırıya geçmiş, savunmamı yıpratmak için her şeyi seferber ediyorlardı. Ağlamak çözüm müydü? Değildi belki ama, insanın otomatik bilinci devreye giriyordu bu tip durumlarda: “Sus!” diyen sesi duymuyordu; “Güçlü olacaksın!” cümlelerine kahkahalarla gülüyordu. Beynimde bu sesler yankılanıyorken bilincim otomatiğe bağlamış son sürat gidiyordu.

Ah İki Gözüm

pilli pati | 09 June 2008 09:35

Göz nezlem azmıştı. Bir şeye aşırı odaklanarak bakmam imkansızdı. Neyse ki ortam aşırı aydınlık değildi. Yine de herşeyin üzerinde kısa aralıklarla göz gezdiriyordum. Aynı zamanda bu kaşıntıdan kurtulamayacağımı bildiğimden; gözlerimi, normalde olması gerektiğinden daha seri kırpıştırarak, o anlık geçici bir rahatlama hissine kavuşmayı umuyordum belki ama, bu hareket de aşırı romantik, ne bileyim, bence çok salak bir hava katıyordu bana… Ona bakıp mütemadiyen gülümserken üstelik…

Roman

pilli pati | 04 June 2008 16:40

Roman bir aşkım oldu, bir zamanlar. Özü sözü bir! İnsanın hası! Biraz ego yüzünden uyuşamadığım ve belki de bu yüzden gönlümden geçmesine izin vereceğimi kısa sürede anladığım

Sonraları hep onu hatırlayıp öğrenecektim; göçüp giden aşkların akıllarda tatlı bir lezzet bırakacağını ve birçok söze dökülmemiş delikanlılığın kitabını yine Romanlar’ın yazdığını… Kimbilir, daha ne çok gönüller yaktı? Ah, o çimenin üzerinde içilen gündüz rakısı. Bir o dedi, ben iki düşündüm insan olmanın ehemmiyetini. Olmadık şeylere güler, kessen kanı sarı lacivert akardı. Yemin billah! Bir tas mercimek çorbası için bin fersah yol katedebilecek azimdeydi. Hırsını ardına katıp ehil etmişti bilgisini, kontrole almayı başarmıştı iradesini. Ah o rakı da olmasa! “Seviyodu be, n’aapsın”dı.

Platonik Aşklar Trafiği

pilli pati | 25 May 2008 00:27

O zamanlar bana aşık biri vardı. Bana bakışlarından ve aksayan cümlelerinden anlıyordum bunu. Sonraları, olayı farkeden başkaları da gelip kulağıma fısıldadılar konuyu, ama umursadım mı? Asla!

Ben sana sevdalıydım.

Sen ise beyaz BMW’si ile, Tunalı Hilmi’nin sonundaki o parkta süzülen kuğular gibi dolaşan Ceyla’ya aşıktın. Gerçi Ceyla’ya aşık olmayan var mıydı?

Değil mi canım? Kızın güzel gözlerine bir bakan bir daha dönüp bakar; hatta o geçip gittikten sonra bile ağızlarını açık unutup okulun koridorlarında canlı heykeller gibi dikilip dururlardı…

Beyaz Kahve

pilli pati | 27 April 2008 04:45

Kahveye takmışlığım vardır: Bilirsiniz. Bu sefer de sizler için beyaz kahveyi araştırdım. Dünyanın çeşitli bölgelerinde adını duyuran kahve çeşitlerinden sadece biri değildir, bu bahsedeceğim beyaz kahve! “Ama ben böyle birşey duymuştum. Acaba birkaç ülkede farklı şekillerde kavrulan bir kahve mi?” diye düşünüyorsanız, haydi ilk önce bu konudaki merakınızı gidereyim de sonra asıl anlatmak istediğim beyaz kahveyi anlatayım size. Eminim zaten, ilk etapta adını duyunca şöyle bir düşündünüz, sonra şaşkınlıktan suratınızda garip bir ifade belirdi, değil mi?… Daha tadına da bakmadan üstelik!

Director’s Cut Versiyonu

pilli pati | 26 April 2008 14:52

Bazen bir DVD dükkanına gittiğinizde aynı filmden iki tane olduğunu, fakat film kapaklarından birinin üzerinde “Director’s Cut” ifadesinin yer aldığını fark etmiş olabilirsiniz. Bunun kısaca anlamı şudur: Filmin montajı, filmin yönetmeninin bizzat kendi elinden ya da onun talebi doğrultusunda çıkmıştır.

Sinema dünyasında ezelden beri süregelen bir konudur; film yapımcıları ile film yönetmenleri arasındaki muhtemel fikir ayrılıkları… Hatta bir projeye başlarken bile bu gizli ego savaşının sonunda, olayın kimin elinde patlayacağını kimse tahmin edemez. Film yapımcısı projeden elde edeceği maddi gelirin ve firmasının tanıtımına sağlayacağı katkının peşindedir. Yönetmen ise daha ön planda sanatsal faaliyetinin uyandıracağı etkiyi maksimum düzeyde tutmak için en etkileyici sahneleri çekmek adına tüm enerjisini harcamayı hedefler. Elbette ki; yönetmenin de o işten edineceği kazanç ve ismini tanıtma sevdası gönlünde yatar ama sanat aşkı mutlaka buna baskın gelir. Hatta sanatçı kaprisleri de beraberindedir, çoğu zaman… Ama bu işin kaymağını biz; son kullanıcılar, müşteriler, parayı verip düdüğü çalanlar olarak bir güzel yeriz, tadını çıkarırız… Sinema aşkına bir filmi birden çok kere izleyip eleştirilerini internet sayfalarında yayımlayanlardan tutun da, filmde yapılan gafları yakalamak için dakikalarca pür dikkat kesilenleri de biliriz. Bir de yönetmenin gözünde olayın nasıl başlayıp nasıl bittiğini merak edenler için, işte bu “director’s cut” versiyonları en vazgeçilmez parçalardır.

Bir Kaşınma Analizi

pilli pati | 21 April 2008 08:46

kaşıntı
kaşıntı


Ne oluyor da kaşınma ihtiyacı hissediyoruz?

Bu soruya yanıt vermek için bile kafanızı kaşımanız gerekmiş olabilir. Tuhaf değil mi? Zira ben de kaşıdım ve bu konuyu araştırmaya koyuldum. Bulduğum bilgileri de paylaşmadan edemedim.

Normal bir kaşınma hissi için, beynimiz deri altındaki sinir hücrelerine vakti geldiğinde kaşınma eyleminin sinyalini iletiyor. Sinir hücreleri harekete geçiyor ve kaşınmamız gerektiğini anlıyoruz. Çünkü derimizin yenilenmeye ihtiyacı var. Ölü hücrelerin, birçok başka yolla vücuttan atılması gibi bu yolla da atılarak yenilenmesi gerekiyor. Bunu da kaşınırken, havlu ile kurulanırken, giyinirken ya da soyunurken bir anlamda sağlıyoruz. Bir an aklıma eski zamanlarda zırhlarla savaşmak durumunda olan şövalyeler geliyor. Onlar için ne de büyük bir sorun olmuştur bu konu, düşünsenize!