bildirgec.org

olhor

11 yıl önce üye olmuş, 148 yazı yazmış. 441 yorum yazmış.

Beyin sarsıntısı programı, Ş.L ve digital platform

olhor | 15 December 2002 07:46

Başlık biraz karışık olmuş, en yeni gelişmeden başlayalım anlatmaya. Sabahlama projem dahilinde televizyon başında gerçirdiğim bir kaç saatlik sürede geçen sene film festivaline gelen (rica ederim link beklemeyin) Hedwig and the angry inch’i izleme fırsatım oldu ülkemizin ısrarcı (bu kısma sonra gelicem) dijital platformu digiturkte. Filmin bütününü bir kalemde geçiyorum ve fakat filmin bir sahnesinde beni ters köşeye yatıran bir olay cereyan etti. Digi’nin tasarruf planları dahilinde filmleri lise öğrencilerine ya da istanbul ingiliz dili mezunlarına çevirttiğinin farkındaydım bir süredir ve fakat film içinde “Deny, ben ve kötü kaderimiz” olarak alt yazılanan “Deny me and be doomed” (“beni reddedersen lanetlenirsin” olabilir en muhtemel ve basit çevirisi) cümlesi ufak bir havale geçirmeme neden oldu. Haa daha bir çok şaheser de bulunmaktaydı tabii ilk aklıma gelen “all the strange rockn’ rollers” (anlayın artık nasıl kötüydü) sözcük grubunun “sabaha kadar rock yapalım” olarak çevrilmesi falan ve filan. Neyse geçelim bir başka konuya, filmlerdeki abuk çeviri, aynı filmi bir günde 4 kere izlemek (movie max yenilendi diye tanıttıkları buydu), lig t.v’de pozisyonun üstüne çıkan tüp reklamları ve galatasaray’ın ilginç ofsayt taktiği nedeniyle digiturk’u bırakmaya karar verip (ani bir ayrılık oldu onlar için) kendilerini aramıştım geçen günlerde. İlk karşıma çıkan bireyle aramda şöyle bir muhabbet döndü: Olhor: Merhaba, üyeliğimi bitirmek istiyorum. Birey: aaa, bi saniye bi saniye, tamam, evet, acaba neden bırakmak istiyorusunuz? O:(yukarıdaki nedenleri sayar) B: Bütün bu nedenlere kısaca kanal sayısının azlığı diyebilir miyiz? O: Size olası geliyorsa neden olmasın. B: Yani başka bir sebep var mı? O: Ha birde Eurosport’u türkçe seslendiren kişi Curling taşlarına “top” demişti. B: Peki o zaman sizi bir başka yetkiliye bağlayacağım, onunla görüşmenizin sonunda hala üyeliğinizin iptalini isterseniz işlemlerinizi başlatıcam. (Bu noktada bu parantezi bana çok görmeyin sayın okuyucu, gördüğünüz gibi levellı bir ayrılık sistemi söz konusu, yani üyelik iptal isteğimin bir üst yetkili tarafından gerçekçi bulunması lazım)

Mars Havası

olhor | 13 October 2002 18:47

İstanbul’un diğer kısımlarını bilemiyorum ve fakat bu tarafta (Kadıköy – Bostancı hattı) bir Mars havası hakim. Güzel olmasa bile sempatik olan güneşimiz biraz sapıtmış olmalı ki gökyüzü ciddi ciddi kızıllaştı. Hatta biraz önce bir arkadaş gök kuşağını işaret edip “Her şeyi anlarım ama bu ne?” gibi bir soru sordu. Kendisine hak veriyorum benim de istanbul civarında 10 yıldır gördüğüm ilk gök kuşağıydı. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, hava kızarmadan hemen önce bildiğimiz sarıydı.

Bunun iki anlamı olabileceği kanaatindeyim, ya gök yüzü Cim Bom’un şampiyonlar ligindeki kötü gidişine tepki gösterdi ve acilen takımda revizyona gidilmesini, mümkünse Suat’ın emekli olmasını ve hatta Ümit Davala ve Hakan Ünsal’ın takımdan bir süreliğine kesilmesini, sola Victoria’nın alınmasını, sağ tarafınsa sezon başında yollanan Perez’le takviye edilmesini istedi. Ya da Mars Güneş sistemi içinde bir tura çıkıp Dünya yörüngesine uğradı. Böyle böyle. Haa bir de evet sanattan sayıyorum bu görüntüyü. Ayrıca kategorilerde meteoroloji yokmuş, bu gibi durumlarla karşılaşma olasılığımız yüzünden olmalı diye ekleyip bitiriyorum.

Dünyayı Kurtaran Adam’a rakip, (evet izledim): ALTAR

olhor | 09 October 2002 04:21

Kısa bir özet geçiyorum, her zamanki gibi uyku tutmadı, “acaba televizyon dünyası ne halde” diye bir düşünce takip edilip t.v açıldı. Sinema Türk isimli kanalda Altar başlıklı 85 yapımı, baş rollerinde Çeçilya Daymaz diye bi kadının ve Sait Seyit diye bir erkeğin oynadığı film izlendi. Daha doğrusu filme saplanıldı hatta film yakamı bırakmayı reddetti diyebilirim. Bilinen şeyleri, yani oyuncuların amatörlüğü, yönetmenin sette yokmuş gibi davranmasını ve komik dekorları falan hemen geçip, deha eseri olduğuna inandığım senaryoyu özetliyorum: Film Altar’ın babası Oltar’ın (ya da Olta, ya da Atar, bunların hepsi olası dublaj kötüydü) nedensiz yere kötü ateş kralının sarayını basmasıyla başlar. Abartmıyorum Oltar’ın elinde en az 1.80 uzunluğunda bir de kılıç vardır. Oltar ateş kralına “Ateş, Su, Toprak hepsi Oltar’ın” der (isim başka bir şey de olabilir dublaj kötüydü), ateş kralı kale almaz, askerlerine bakıp “zippo, keranyuk, da” diye bağırır (zippo’yu duydum, eminim, kesinlikle sallamıyorum), askerler Oltar’a doğru giderken, kendisi “Seni, askerleri ve kuzenlerini biçerim” şeklinde bir tehtit savurur. Askerler tınmaz ve Oltar’ın çevresinde halka yaparlar. Oltar Excalibur’un modifiye versiyonu diyebileceğimiz kılıcıyla ekseni etrafında dönüp saniyede 3 asker hızıyla katliam yapar. Katliamın sonlarına doğru kılıçla beraber yuvarlanır, kılıç ağır gelmiştir. (kesinlikle sallamıyorum, ilk kahkahamı orda attım). O sırada ortaya Oltar’ın oğlu Altar çıkar, henüz velettir, ve fakat oraya nasıl geldiği belli değildir. Altar babasına “Kılıcın zulmünü izlemeye, onları biçmeni görmeye geldim” der. Evet Altar doğuştan militaristtir. Oltar oğluna “sana gelme demedim mi? kan bahçesinde çiçek yetişmez demedim mi?” diye feveran eder. (çok uzun oluyo böyle hızlanıyorum) Altar’ı rehin alırlar, Oltar klasik hareketi yapıp kılıcını sarayın sutünuna saplar. Hapsedildikleri yerde Oltar’ın isteği üzerine Altar onun şah damarını ısırır ve kanını içer. Olayın açıklaması basittir: Kandaki güç Altar’a geçer. Neyse Altar bi şekilde kaçar ordan ve 35 senelik bir zaman atlaması yaşarız. Haa bu arada Oltar’ı kimse öldürememiştir ve fakat kendisi irade gücüyle vucudunu tutuşturmayı basarmıstır, yani Altar yasal olarak öksüzdür.

Hayat Rock Star olunca güzel

olhor | 23 September 2002 16:18

Ian Banks denilen takdire şayan birey güzel dilimize Rock Laneti olarak çevrilen, Espedair Street isimli kitabında tersini söylese de güzel şey şu rock star olmak. Sevdiğin işi yapmanın üstüne dünya turu, karşı cinsle zahmetsiz yakınlaşmalar falan filan da eklenince daha bile güzel hatta. Gerçi orana vurduğumuzda biz rock star olamayanlar ciddi bir çoğunluk olarak gözükmekte hala, işte bu yüzden Carl (o da bizden) isimli bir girişimci Rock star game‘i yazmış. Söz konusu adreste bir rock star yaratıp, konserlere çıkıp, pratik yapıp, mutsuz olup, sonra düzelip şarkı yazıp bir single veya albüm çıkarabilir, milyonlar satıp karşı cinsle oynaşabilirsiniz. Help dosyası üşengeçleri için bi kaç bişi de yaziyim hemen: Gittiniz kendinize bir rock star yarattınız diyelim. Adı da sallıyorum olhor olsun mesela. Şimdi oyunun başında size 100 puan veriyo galiba söz konusu oyun, bu yüz puanı pratik yapmaya vakfedin, hatta önce sarkı yazmaktan çok ability olayına yüklenin. Neden derseniz, rock starınız yeni olduğundan ve hiç bişi çalamadığından şarkı yazmaya kalkması felaketle sonuçlanacaktır. Yani ortaya mor ve ötesi türü bir şeyler çıkar yüksek ihtimalle, eh insanlık böyle bir şeyi ikinci defa kaldıramayacağından en iyisi yazmamak di mi? evet. Tamam şimdi unutmayın o başta aldığınız puanlar bittikten sonra her 3 saatte bir 7 puan alıcaksınız. Bu puanlarla ben sizin yerinizde olsam sürekli tura çıkar, ülke popülerliğimi artırırdım. Sizde öyle yapın önce bol bol turlayın popüler olun, ondan sonra yaratıcılık ve abilitiniz arttığında oturun şarkı yazın, yüzbinler hatta milyonlar satın kısaca koşun durmayın. Tamam üşendim buraya kadar.