bildirgec.org

morfik

11 yıl önce üye olmuş, 136 yazı yazmış. 2441 yorum yazmış.

depresyon dibinden sesler..

morfik | 14 May 2009 12:13

kahve gözlerimde iki damla deniz, anılar derinliğince, dalgalandı yine..
yüreğime atılan kumları bir bir saydım işte. artık biliyorum, kaç kum tanesi var mezarının üzerinde..
bir taş olsaydım, mermer mermer dikselerdi başucuna. adını okusalardı beyazlığımda..
ufkun ötesine taşındığın günden bu yana, rüya kuşları kanat çırpmaktan karanlıklarda boğuldu..
ufka sürdüm ellerimi, çizgisi yüzüme vurdu. sersemledim, düştüm geldiğim yerlere..
gündoğumu trenlerinde nereye gittiğini bilmeyen yolcular arasındaydım..
yarı açık bir pencere olmadığımın farkında ve ne olduğumu asla bilmeden..
kimi zaman çıvgın altında, nem tutmuş göğsümü gere gere öfkeli rüzgara kafa tuttum. kırılmadı buzum. bir bahar gününde gelincik gülüşünde tuz oldum..
çoğu zaman, bir parça tozdum nefesimde..şimdi,
fırtınam önümde şahlanır, nefesim üzerinde..de,
kış, kendini tanıtmıştı sıcak uyanmış bir Perşembe akşamı..hani o tanımda ben, harf harf asılı kalmıştım. yaz,
kan yağışlı bir Cuma sabahı..sabah olduğunu unutacağım siyahlar kaplayacak göğümü.
imbikten geçecek son bir ışık. kendi masalına uçacak tüm periler.
bir günlük hasrete bile dayanamaz sevgililer, emanetimi almaya geldim, yalnız bırakın bizi huriler..

kafam karışık bu aralar..

morfik | 12 May 2009 16:21

Ebedi uyku alıştırmaları arasında takılıp kaldığım sorular hatalı..çoğu zaman ağlamaklı..
Tanrı’dan sonra sen dememin ardından isyan etmeye hakkım yok. cehennemine aldırmadan cennetinde olmayı dilemek aptallık.
Yalnızlıklarımız değil mi bizi beraberliğe götüren? Yokluklarımız değil mi var eden?
Özlemlerimiz değil mi bunca özleten?
Sebep..
Hayallerimiz, gecenin kimsesiz bebeği yani.. güneş güneş sahiplendiğimiz. Tutunduğumuz, yandığımız. Tutkumuzu göbeğin kopmuş bağında biriktirip yine de kuşku içinde olduğumuz.
‘Gökte gezinen kuş mudur gerçekten!’ gökyüzünde birlikte uçmadığımız müddetçe muamma galiba biraz da hummalı kemirgen.
Huzur bir anda iken hüznün akrebi felç edecek denli zehirli midir?
Üstelik..
Çok yakından geçmiş gecede, kalem, adını karalamıyor muydu yüreğime?
‘’ Sen benim en yaramaz çocuğumsun..
İstekleri gerçekleşmediğinde avazı çıktığı kadar bağıran, ses tellerinden endişe ettiğim..
Aç mı tok mu diye kaygılandığım..gecenin bir yarısı uyanıp merak ettiğim, alnına dokunmak istediğim..başını göğsüme dayama arzusunda tüm dünyayı bir kenara ittiğim..
Sen benim en yaramaz çocuğumsun ve tek ve doğurmadığım, doğduğum çocuğumsun..’’
Tuhaf..
Doğduğumuza inanıp ta öldüğümüze inanmamak!!
Olası..
Leyla’nın Mecnun’u Ferhat ile aldattığını, Kerem’in Aslı ile yattığını, Yusuf’un uzun bir süre akıl hastanesinde kaldığı hikayesi bizi duygusuz bırakırken, imkansızlıklara bağlanmak meziyet midir?
Off..
Dur!! Kafam karıştı şimdi. Bildiklerim ile inançlarım arasındaki müsabakada birinci gelen sancı.
Dur!! Anlatsana..hatırlat şiir nasıldı?
Bir sen var bende, senden içeri-bir ben yok sende, yoktan ileri..ile başlayan hani.
Dur!!
Ya da git en iyisi..kafam karıştı şimdi.

üz-ül-ünce

morfik | 30 April 2009 10:47

Mayınlardan bahsetmek istiyorum. Bir dizin, tek bir damarla bacakta durmaya çalışmasını, vücuduna karşı onurunun eline taşınmasını ..
işte bu sahneyi yüz sayfa, bin sayfa en ince ayrıntısına, detayın detayına kadar anlatmak istiyorum.

Katilleri de.. En korkunç cinayetleri hakkında yazılacak tek kelime kalmayana kadar.

Küçük bir kıza tecavüz edilirken, kelimelerim ağlarcasına dökülsün istiyorum.
Bu ağıt hiç bitmeyecek sansın okuyan.

Ekmek parasını taştan çıkarırken hakkı yenen babanın, intihar ederek cehennemin dibini boylamasını da not düşmeli.. ateşi hissetsin okuyan.

başlık sizden-içerik benden//sayfa bir..

morfik | 11 April 2009 13:36

‘Keder , üç kuruşa-mutluluk beş kuruşa..gel..’ diye bağırıyordu pazarcı.

Arada hep iki kuruşluk fark olurdu ve tek kuruşa tonlarca aşağılama, hesapta hep yerini buldu.

Birkaç saniye dalgınlık adımlarını yüzlerce saniyelik dalgınlığa bıraktı.

Hava kararmak üzereydi. Bulutlar, ‘dağları öyle bir döveceğim ki; bu kez ne denli yüklenmiş olduğumu anlayacak’ dercesine füme nefretini topluyordu. Rüzgar, büyücü edasındaki fısıltısıyla önce dolgun dudaklarımı, ardından tüm pazarı dolaştı.
Öyle bir dolaştı ki pazarı aldı götürdü.

en yalın haliyle ayrılık..

morfik | 01 April 2009 16:24

‘Gidiyor musun ? ‘ diye sormuştun bir gece yarısında. Gitmek ile kalmak arasında gidip geldim saatlerce. Gitmem gerekiyordu. Kalmak istiyordum.
Yanında olabilmek için ayaklarımı kırmıştım gecenin sabahında. Canım acımamış mıydı!! Çok. Hem de çok acımıştı.
İlk iki gün öylesine ağırdım ki kendime, tarifi hep zor olacak, bütün dilleri öğrensem de.

Secdeye dururken avucumdaki çizgiler alın yazıma, isyan içinde olmamamın huzurunda tebessüm çizgileri kendini gösteriyordu, bir bakışta.
Hayaller biçtim oturduğum yerden. Hayaller biçtim sana.
Beceriksiz ellerim, körelmiş iğnelerimle. Yine de ;
Güneşi dikiyordum gözlerine. Denizi pileliyordum dudaklarına. Günden geceleri kesiyordum.

dilsiz kelam..

morfik | 26 March 2009 14:29

Şeytanla inatlaşmayan bir Tanrı düşündüğümde kesildi başım.
Tanrı ile inatlaşmayan bir şeytan dilerdim, son dileği sorulmayan bendim.

Belki de fazla yaklaştım kıyılara. Sığ sular boğar insanı. Açıklar yüzdürür.
Kesik başlar kimbilir kimleri güldürür ??

Gelme buralara sevgilim..!
ruhun, dut ağacında deli bir yaprak olması da hoş değil. Yaşamın kuralları çıkarılmadıkça bu dünyada, ha yaprak olmuşsun ha insan. İster deli olmuşsun ister dahi.
Bir görüntüdür kalan..et, kan, damar ya da yeşil bir ten olan.