bildirgec.org

morfik

11 yıl önce üye olmuş, 136 yazı yazmış. 2441 yorum yazmış.

sevgiliye kelam-kahve altı-

morfik | 30 April 2010 09:38

(Aşka düşmek başka, aşkına düşmek başka..)
Aşkı her dem sevdim..bir şarkıya dahi aşık olduğum ,, Günbatımlarına – denizlere sevdalanıp şiirler yazdığım,, Hiç tanımadığım safi hayalle şaraplar içip dans ettiğim oldu.
Kendimi zorla aşık ettiğim, kolayca hayatından çekip gittiğim dost yüzlü adamlar oldu. Haberleri dahi yoktu.
Ben aşkı çok sevdim, sevgilileri ise aşkın hatırına..
aşk vazgeçilmezdi benim için, aşık olunanlar asla..
durum bundan ibaret olunca, artıyor gönülde yokluklar! Yokluk artar mı deme, inan, nasıl da çoğalır mendebur! fırsatını bulduğunda..hele nemli bir geceye rastladığında..
durmadan çoğalıyorsun, misal:
yüzünde yağmurlar çoğalıyor, sağanak!
bir taş zıplayarak oturuyor yüreğine, ağırlaşıyorsun, kan gitmiyor gözlerine, körlemesine geçiyor yıllar..
piramitler ruhunda inşa ediliyor,zulümle..
çözemiyorken denklemi,
aşktan vazgeçmeye açılmışken,
kaybolmuş fakat kendimi kaybetmemişken
kaba saba şehrimde izlerini bulup göğün, bana han olsun diyerek yollara düştüm..yıllar nereye giderse gitsin..
aşka değil, aşkına ait oldum. Kaybolmuşluğum kaydı gitti göklerden..
seninle azaldım..yağmurlar aktı bitti, taşlar düştü yüreğimden.
(aşk yakar, aşkına yanılır..)

el cevap..

morfik | 21 April 2010 09:44

yorulduğum bir gündü, duş almak bile fazlalık geldi. oturmak ile yatmak arası bir duruşla kaldım beyaz koltukta.
beyazlığı mı yoksa yumuşacık mı olması ya da
hiçbirinin etkisi yoktu da sana duyduğum özlem mi sebepti gel ortaam, gel dostum, uzak şehir arkadaşım, yarım şiirlerimin son dizesi, aşkın ve sevdanın ötesi, yumuk kalplerimizin açılmış papatya hali gel artık diye dileyişime
sebep hangisiydi? bilmiyorum.

bilmiyorum, dünyaya karşıtlığımızın sebebini..akıl almazlığımızı, taşlı yolların ipeklenmiş halini anlamak güç..bilmiyorum
bunca duygu nereden geliyor ve nereye gidiyor sevgilerim? çıkıp çıkıp esmer tenimden..

maksat muhabbet..

morfik | 16 April 2010 09:47

(Anlık yaşıyoruz..bir anda ne çok yaşıyoruz..)

Tenim, ey ölümcül hapishanem,
parmaklıklarına dokunan rüzgara hayallerini bırakabilsen,
ayrımsayamayacaklar seni yatağından..
geceleri düşüncelerinin volta attığı şu yatak, yani bildiğin pamuk, bir parça bez,
nereden gelmişse değişmez elma kabuğu..

bez işte, gözlerini silip bakakalacağın
mavi koca küvet.
yıkanıp uzun uzun, ardından –bir-bir
aşklarını yıkıp
günde sevip
günde, ömrü kumuluna yatırıp ninni söyleyeceğin dev avlu
da sarı güneşleri getirecek gün..
yani yanıp
yanıp, yanık türkülerine şaşıracağın
asla erişemeyeceğin özgürlük
mühürlü sözlük..

aşka masalım Var..

morfik | 07 April 2010 10:09

öncesi:

pörsümüş uykularını kağıda çizdi, Melek..

melek çıktı Ağaca. ağaç kopardı kendini topraktan, Dağı(lı)n en tepesine-
dağ, zirvesinden atladı bin kanatlı Kuşa- kuş Buluta- bulut Kabuğa- kabuk Sırra- sır Açığa..
velhasıl ulaştı Tanrı’ya..

Tanrı yazdı Resme. .

ilk Gün:

kimsiniz ve Heyecan.
_ benim ve Heyecan.

ikinci Gün:

dün yoktunuz, yokluğunuz varlığınıza Yol.
yürümüş ve Sevmiştim. yollar kalkıp ağırlığından, bakmıştı Ardımdan.
_ susun Lütfen. yolların bırakıp Taşını, gittiğini Gördüm. gördüklerime Kördüm. baktım Size. hatırlamıştım-sizi. sevmiştim Ben.

vızıltı..

morfik | 05 April 2010 11:54

(Güneş ile doğ..)

Geceden düştüm-düşeceğim..

Karanlığın sahibi, aydınlıkların nefreti.. geldim.

Denizlerini kırmaya, su olup akmaya..taş olup yoluna taş koymaya.. Mavi bakışlarını almak için geldim.

İğnelerle indiğiniz kalbimde, zamanı yeniden çoğaltmak için sizi öldüreceğim.
Hasta gölgelerimden ayıklayıp bedenimi, kuşların dillerini tek tek yakalayıp öpeceğim.

Saymakla bitmeyecek gelmelerim. Bir kez gideceğim. En uzağa. Tek şiir tek dize..yanından geçip gideceğim.

(güneş ile bat.)

düş sokağı..

morfik | 20 January 2010 12:44

düşüme yattım, düşümde kalktım.

başladım düş sokağında yürümeye..saçlarım olabildiğince dağınık, ayaklarım yalın, ellerimde ayıcık..ve yanımda gölgem..

elini kolunu sallayarak bir adam yürüyordu.. geldi, karşımda durdu. ‘Açıl..’ dedi kalbime, kalbim açıldı. ‘Dur!’ diyecektim, gölgem sesimi tuttu. bıraktı.. artık, sesimde davet vardı.
‘burası benim yerim.’ dedi.
‘yalan’ dedim.
_olsun inanalım.
bencilim..
_kim değil ki!
yalnızlığa alıştım ben.
_sana kıyamam.

bir şeyler söylüyordu, sanırım anlatıyordu. acı çektim diyordu. hırs diyordu. geçmiş onundu, beni ilgilendirmiyordu.

kubbe şehir-bir dost..

morfik | 16 January 2010 21:25

Zamanı ayaklarından bağladığın, gözünü çıkardığın olur. Zamanın dudakların öpüp uzattığın, kalbine hançeri saplayıp durdurduğun olur.
Uykuya daldığında senden çaldıkları olur. Çok uzaklarda erişemediğin olur.
Yani, zamanın neresinden tutarsan, tutarsızdır.

Kurultaydaki dinleme cihazını ne yazık ki buldular. O nedenle çok yardımcı olamayacağım.
Anladığım kadarı ile, seçilmişlerin boynuna dolayacakları mola azaltıcı sayesinde duvarı sağlamlaştırma düşüncesi içerisindeler.
Çok fazla ateş. Hallerini düşünmek bile istemiyorum.

pazar-cık-lık

morfik | 11 January 2010 11:49

güneşli bir gündü. kahvaltı hazırdı. bedenini kaldırmalıydı rüyalarından ve yatağından.

_gün-aydın..gün-güzel geçsin.
_sonunda, hadi üzerine bir şey al gel.
_tamam.

tanıdığınız biri ile karşılıklı evlerde oturmanın bazı yararları vardı. mesela her akşam çay demlemek gerekmez. bu telefona mesaj olarak gelebilir ve sizi gülümsetebilir.
dııtt dıttt..’size özel kampanya. 2 bardak çay içene 2 parmak bedava. fırsatı kaçırmayın. parmaklat, bol bol kazan.’

yüzünü yıkarken suyun içinden bağırdı; ‘kahvaltıya ne vereceğiz?’ annesine teşekkür etti ve bardağını aldı masaya oturdu. telefon yine çalıyordu. daha önce de çalmış ve duymamışlığa gelmişti. teknolojiye kızacaktı ki kullandığı için kendine kızdı.
ısrarla çalıyor, anlaşıldı kurtuluş yok. ‘efendim’
orta yaşlarda kadın ağlıyor. ‘kızım, yalvarıyorum beni biraz dinle. seni sevdiğinden ölecek oğlum.’
bunun kendisi ile alakalı olmadığını hastalıklı bir sevgiden ileri geldiğini anlatsa anlayabilir mi?
güneş gizlenmeye çalışıyor. ‘ben senin kızın olsam’ diye cevap veriyordu kadına.
canı sıkıldı, oysa ki ne güzel başlamıştı. en iyisi biraz dolaşmak dedi ve hızlıca hazırlandı. kapıyı açtı. kapısının önündeki çiçeğin ne kadınla ne canıyla ilgisi olmadığını bilerek üzerinden atlarken, arkadaşı; ‘eve götürebilir miyim?’ diye sordu. ‘ne yaparsan yap.’ diye cevap verdi. koşar adımlarla kendini sokağa bıraktı.

isyan..

morfik | 06 January 2010 11:57

unuttum..

elbette adını duyduğumda, yine, evler kalkıp gidiyor, bastığım yer kayıyor ayaklarımdan..söylediğin bir söze rastladığımda ve ellerim tutmuyorsa çatalı, kulaklarımda patlayan sesine dokunuyor buluyorum parmak uçlarımı. bir şaka seni anımsatıyorsa gülemiyorum, özlemim dudaklarımda oturuyor..

unuttum dediğinde hatırlarmış insan, hatırlıyorsan da unutmamışsın. öyle diyorlar..yine, aklım ermiyor mantığa. kendi bildiklerimde kayboluyorum. inanmak ve yanlarında yürümek istiyorum aslında.. yapamıyorum.
ya sallanıyor iken izler siliniyor ya da düğümlerin peşinde ipten ipe atlarken ve inanmazsın tam çözecekken, dönemeçleri fark ediyorum. zamanı hiçe sayıp uzun uzun beklemişken. beklediğimi bilmeden..kördüğüm.

siz-ler-e kutlu olsun..

morfik | 02 January 2010 21:12

zaman, yolunu kaybetmiş sürünüyor zihinde..

yıl-an.. (ar)
kadının göbeğini öpmeden önce. ne kadar önce ! kadın dans ediyordu.
sağ ayak bileğinde bela..
sonra, ne kadar sonra.. günahkar duvarlar şeker misali erimeseydi, kaçacağı bir yer olacaktı..
yılan, attı derisini kadının yüzüne..

yıl-dız..
parlamak için geziniyordu çevrede..kadını gördü, kara kara düştü deli-li-ğe..