bildirgec.org

mavilikler

11 yıl önce üye olmuş, 99 yazı yazmış. 872 yorum yazmış.

KARŞIDAN BAKMAK

mavilikler | 08 March 2010 17:40

Aynada gözlerine bakarken, yeni birşey farketti onlarda. O’nu tanıyan herhangi birinin göremeyeceği, ancak kendisinin yakalayabileceği kadar minicik, varla yok arası bir duygu kırıntısı…

Peki neden dün ya da iki hafta önce değil de tam şu anda gözleri, çoktandır unutmak istediği, hatta unuttuğunu düşündüğü o duyguyu böylesine acımasızca bir şekilde ortaya döküyordu?!

Yıllar geçer, olaylar yaşanır ve onlarla ilgili acı-tatlı sayısız duygu hissedilirdi. Sonra yeni olaylar ve yeni duygular… Böyle sürer giderdi bu döngü. Bir an gelir, duygulardan biri silinirdi kişisel tarihten. Bu iş nasıl olurdu, bilemezdin. Ama sonuçta olurdu… Ve eğer sözkonusu olan, acı verici bir duyguysa, yıllardır olmasına uğraştığın ve bir gün uğraşmaktan vazgeçecek kadar gerçekleşmesinden umudunu kestiğin o sonuca vardığın için garip bir suçluluk duyardın.

GÜLÜŞÜNDE ISINMAK

mavilikler | 02 March 2010 09:40

Gülemeyeceğim, kusura bakma! Bugün de yine o günlerden biri çünkü. Gözlerimi kapayıp güzel rüyalara dalmak yetmiyor ne yazık ki yeni bir günü başlatmaya. Herşey aynı kalıyor yine. Dönüşü olmayan yollara girilmiş bir kere çünkü. İnsanlar yapmışlar çoktan seçimlerini.

Yani anlayacağın, birilerinin seçimleri yüzünden bu halde yüzüm… Seninle bir ilgisi yok. Sana böyle kapkara bulutlarla yüklü gelmeyi hiç istememiştim. Aksine tek isteğim; bir parça güneşti… Gülüşünde ısınmak için gelmiştim ben buraya… Bulutlarımdan birer birer arınmak için…

KÖŞEDEKİ HAYAL

mavilikler | 27 January 2010 17:05

O, tam köşede duruyordu. Farkettiğimde, geri dönemeyeceğim bir noktadaydım. O da farketmişti beni çünkü. Eğer başka bir yöne bakıyor olsaydı, hiç düşünmeden sırtımı döner, hemen uzaklaşırdım. O kadar uzun zaman geçmişti ki yollarımız kesişmeyeli… Bir gün aniden karşıma çıkmasını beklediğim günler çok uzaktı artık.

Şimdi köşede, benim önünden geçmemi beklerken, hiç hayale benzemese de, en azından benim için ‘gerçek’ değildi. Benim karşılaşmak istediğim adamla, beş senelik koca bir yaşanmışlık girmişti arasına. Bu iki adam tıpatıp aynı görünüyor olsa da, onları ayıran koca bir fark vardı: Biri yabancıydı, biri sevdiğim…

OYUN VE GERÇEK

mavilikler | 26 January 2010 09:36

Penceremi açıyorum. Güneş ve hafif bir esintiyle birlikte dalıyor içeri bir anda ‘gün’. Peşinden sesleri ve kokuları da sürüklüyor… Evle dışarıyı birbirine katıyor, karmançorman ediyor… En küçük bir ayırım bile bırakmıyor aralarında.

En çok bu saatlerde seviyorum, O’nu odama konuk etmeyi. Güneş yeni yeni yükselmeye, pencerelerin perdeleri birer ikişer henüz açılmaya başlamışken… Ve dışarıdaki seslerin tek hakimi, hala kuşlarken…

Gün boyu hakim olacak sesin sahipleri, daha yeni yeni üzerlerinden atmaya çalışırken uykularını; uykunun kendileriyle aralarına soktuğu uzun saatlerin yarattığı, geçici hafıza kaybından kurtulmaya, kendileri olmaya çalışırken… ben çoktan kendime gelmiş, günü karşılamaya hazır bir şekilde açıyorum penceremi.

GERÇEK ÇOCUKLAR

mavilikler | 24 January 2010 10:29

Bir yetimhanede nasıl uyur çocuklar?! Herhangi bir çocuk gibi yataklarına girdiklerinde, onlar da hemen dalarlar mı düşlere? Düşlerinde onlar da, dinledikleri bir masaldaki ya da seyrettikleri çizgi filmdeki dünyalara benzer dünyalar mı kurarlar? Onların da sınırsız mıdır hayal edebildikleri?!

Saçlarının hiç okşanmamış olması, saçları okşanmış çocuklardan daha mı farklı yapar uykularını? Yoksa, hiç değilse uykularında onlarla aynı mı olurlar? Saçlarını okşayan annelerle dolu rüyalarında, gerçek dünyada diğer çocuklarla aralarında varolan tüm uçurumlar kapanır mı bir anda?

GÖZLERİNDEKİ IŞIK

mavilikler | 21 January 2010 14:08

Metroda oturuyorsun. Önündeki bu insan kalabalığından başka, hiçbir manzara olmaksızın geçecek koskoca on dakikaya nasıl katlanacağını düşünürken, birden o sıkıcı olduğunu düşündüğün manzarada bir şekil belirginleşiyor… Ve tüm anlam değişiyor birden… Manzara güzelleşiyor.

Huzursuzca ordan oraya konan bakışların, istikamatine karar vermenin huzuruyla, şimdi tek birşeye odaklanıyor. Kendisi dışındaki herşeyi geri plana iten ama o geridekileri de kendinden kaynaklanan bambaşka bir anlama bürüyen; yanındaki, arkasındaki, önündeki diğer pekçok benzerinden ilk bakışta hemen hemen farksız… bir erkek bedeni… Genç, pervasız, biraz dalgın… Ama çevresiyle onu benzeştiren tüm bu özelliklerinden bir anda sıyrılmasına neden olacak kadar da farklı bir ışık yayan…

GÖLGE

mavilikler | 19 January 2010 10:59

Yorgundum. Açtım. Üşüyordum. Bir an önce eve atmak istiyordum kendimi. Kapıdan içeri dalmak, sıcağa kavuşmak… Hem dışsal, hem içsel olarak doya doya ısınmak istiyordum.

Mutfaktan gelen hoş kokuları derin derin içime çekerek salondaki koltuğa uzanmak ve yarı baygın bir halde kumandayı elime alıp TV kanalları arasında dolanmak istiyordum.

Mutfaktan bana yöneltilen sorulara, bu yarı uyur vaziyette, bulutların üzerindeymişçesine çok uzaklardan yarımyamalak karşılıklar vermek; mutfaktaki kadının cevaplarla çok da ilgilenmediğini, esas maksadının mutfakla salon arasındaki mesafeden bana ulaşmak olduğunu bilmenin rahatlığıyla, kelimelere önem vermeden, öylesine, sadece konuşmuş olmak için konuşmak istiyordum onunla.

SICACIK

mavilikler | 18 January 2010 10:16

Kocaman bir gülümseme olmalısın hayatta. Sana bakanların yüzünde o gülümsemeyi yansıtmalı; onlara bakanları da, onlar gibi, baktıkları yüzdeki gülümsemeyi yansıtan bir ayna yapmalısın… Ki böylece sonsuza dek çoğalabilsin gülümsemen…, daha da büyüsün uçsuz bucaksız…

Öyle bir noktaya gelsin ki bu çoğalış; kim ayna, kim gerçek, karışsın. Ortadaki, tüm karmaşadan uzak olan tek gerçekse, herkesin ama herkesin yüzünde varolan o tatlı gülümseme olsun sadece. Nedenleri ve nasılları ortadan kaldıracak kadar güçlü, ta içten gelen bir duyguya dayalı o gerçek, ‘bir gülüşün mucizesi’ olsun!

ÖZGÜRLÜK

mavilikler | 15 January 2010 11:16

Farkında mısınız? Yanlış giden birşeyler var sanki. Çok büyük bir ihtimalle farkında değilsiniz. Çünkü farkında olsanız, zaten sürdüremezsiniz daha fazla, bu yanlış gidişi. Durursunuz benim gibi… Böylelikle devam edip etmemek için vereceğiniz karara, yeterli olacak zamanı verirsiniz kendinize… Ve benim gibi görürseniz herşeyi; içerisinden çıkıp gidişin, ona dıştan bakabilirseniz, siz de yürümeye devam etmekte zorlanırsınız benim gibi.

Çünkü dışarıdan bakınca görmemek için, görme işlevine sahip olmaması gerekir gözlerinizin. Çünkü o kadar belirgindir ki herşey! Bir dolu çelişki vardır öncelikle. Haksızlık, insan doğasına aykırılık, insafsızlık vardır.

O YER

mavilikler | 13 January 2010 11:09

Bir sabah herşey değişmiş olacak. Yine aynı yönden vuracak güneş, odanın aynı yerine… Ve yine saniyeden de kısa bir zaman diliminde, nedensiz bir mutluluk saracak içini. Ama bu kez, önceki sabahlardaki gibi hemen terketmeyecek bu sıcacık duygu onu. Sanki nedenini bulmuş gibi ve onu anlamsızlıktan kurtaran bu nedenle gittikçe güçlenerek sürecek gün boyu.

Herşey aynı olmayı sürdürecek yine görünürde. Odasının kapısını açtığında, aynı hayat karşılayacak onu. Çocukların seslerini duyacak yine yan odadan. Kocasının ayak seslerini… Sesler onu çağıracak yine önceki günlerdeki gibi. ‘Hadi, kalk artık!’ diyecekler. ‘Biz çoktan kalktık. Gel de, hepbirlikte güne başlayalım.’