bildirgec.org

mavilikler

11 yıl önce üye olmuş, 99 yazı yazmış. 872 yorum yazmış.

AYAZI GETİRENLER

mavilikler | 22 August 2010 14:01

Bana elini uzatır mısın küçük kız? Onu sıkı sıkı tutmama, sıcaklığımı ona geçirmeme izin verir misin? Çünkü bende bol bol var o sıcaklıktan. Yıllarca onu elde etmek için savaştım durdum. Sıcacık yapmak için ellerimi, tüm soğukları savuşturmayı öğrenmeye zorladım kendimi.

Sen çok küçüksün henüz. Bilmezsin. Büyüdükçe çeşit çeşit soğukla karşılaşır insan. Havanın soğuğu onların yanında çok hafif kalır. İnsanların yarattığı, hava koşullarından bağımsız dünyada, soğuklar çok daha fazla sıklıkta yaşanır.

Bir dolu insanla karşılaşırsın. Kimi zaman güneşli bir bahçedesindir. Kimi zamansa ayazın ortasında… Ama ben öğrendim artık, insanların dünyasındaki hava koşulları her ne olursa olsun üşümemeyi. Ayazın ortasındayken de güneşi getirebilmeyi bahçeme…

HİÇ YAŞANMAMIŞ GİBİ

mavilikler | 13 August 2010 17:40

Geldin nihayet. Kapıyı açtın anahtarınla… İçeri girdin. Aynı koridorda ilerledin ağır ağır.

Hiç şaşırmadın her şeyin bu kadar aynı olmasına. İstediğin an kaldığın yerden devam edebilirdin çünkü. Onca zaman hiç geçmemiş gibi aradan, daha dün ayrılmışsın gibi açıp kapıyı girebilirdin içeri.

Odanın kapısından girdin. Fasulye ayıklıyordum ben. Televizyon açık… Bir kadın feryat figan bağırıyor ekrandan. Canını acıtan biri var çünkü. Susmak bilmiyor.

Ben hiçbir şey söylemiyorum ama. “O kadar zaman nerdeydin?!” bile demiyorum. Sen kapıda dikilmiş, benden bir şeyler söylememi bekliyorsun. “Onca gün hiç yaşanmadı.” dememi… “Çocuklar her zamanki gibi kavga ettiler kahvaltıda. Okula geç kalacaklardı nerdeyse. Küçüğün ayakkabısı delinmiş. Bütün gün top koşturmaya ayakkabı mı dayanır?” Böyle şeyler söylememi istiyorsun sana. Henüz dün kapıdan çıkmışsın gibi…

KONUŞMA YASAĞI

mavilikler | 11 August 2010 10:02

Bir gün için konuşmak yasak olsa… Diğer her şey tıpatıp aynı kalsa ama. Sabah yataktan çalar saatin sesiyle kalksan yine, hemen banyoya geçsen. Güzelce bir duş alıp gelsen kendine.

Kendinle başbaşa geçirdiğin bu süreçte konuşmamak hiç zorlamasa da seni, ‘diğerleri’ görünmeye başladığında boğazın isyan etmeye başlasa hemen… kendisi yoluyla dışarı çıkmaya uğraşan bir şeyi serbest bırakmasına izin vermen için sürekli zorlasa seni. Ama sen ısrarla kararlılığını sürdürerek o şeyi geri göndermesini söylesen ona. Hatta bir aracıya gerek duymadan direkt o şeye söylesen: “Kes sesini!” diye…

Herkes senin kadar kararlı olsa bu yasağa uymaya… İnsanlar bir günlüğüne sussa. Evden çıkıldığında komşuya rastlansa ve alışkanlıkla söylenen kuru bir ‘günaydın’ olmadan, sadece gözlerle günaydınlaşılsa. Gözler işin içine girince, gerçek bir dilek olarak ulaşsa bu ‘günaydın’ o komşuya. O da aynı dileği gönderse gözleriyle. İlk kez iki komşu güne bir diğerine iyi dileklerde bulunmakla başlamış olsalar böylece. İlk kez gerçekten gözgöze gelseler.

ORMAN

mavilikler | 05 August 2010 15:34

Neden sürekli gelmemi istiyorsunuz? Yanınıza… Hayır! Gelmeyeceğim! Ben iyiyim burada.

Gülüşünüz, yüzünüzdeki beni düşündüğünüzü, böylelikle de kendiniz dışında herhangi birini düşünebileceğinizi gösteren, bu yüzden de kendinize duyduğunuz nedensiz hayranlığa bir dayanak kazandırdığı için sizi çok mutlu eden o endişe ifadesi bu sefer kandıramayacak beni.

Belki gerçekten üzülüyorsunuz. Kendinizle barışmanızı sağlayacak bir araç değil yalnızca yüzünüzdeki ifade. Ama ben oraya gelirsem biliyorum, şu an gerçek de olsa her şey bir yalana dönüşecek. Yine kendinize dönecek, burnunuzun ucunu göremeyeceksiniz.

TEK BİR KİŞİ GÖRSE

mavilikler | 31 July 2010 15:09

Biri ağlıyor kapının ardında… Belli belirsiz sesler duyuluyor. İki kişi mırıl mırıl konuşuyor sanki.

Biri az önce ağlayan… Diğeriyse ağlamaya son verip konuşmayı başlatan olmalı.

Seslerden daha genç olanı ağlayana ait. Kelimeleri hıçkırıklarla bölünüyor hala sıklıkla. Bazen bu aralar iyice uzuyor, yeni bir ağlama nöbetine bırakıyor yerini. Diğer ses, yani olgun olanıysa hep aynı sükuneti korumayı sürdürüyor inatla. Duymuyor sanki ağlamayı. Duymayınca gözyaşları yok oluyor sanki.

NEFRETİ YENMEK

mavilikler | 29 July 2010 16:29

Biri olsa… Bileyim ki, odasında yapayalnız kaldığında aklına gelen ilk şey olsun gözlerim. Onlar o odayı kocaman bir bahçeye çevirsin.

İçinde binbir renkte çiçek açsın o bahçenin. Orada, o çiçekler arasında her şey güzelleşsin.

Gününü nasıl geçirdiğini düşünsün sonra. Dışarıda yaşadıklarını, sürekli bir kavganın sürüp gittiği o yerde var olma çabasını hınca hınç. Bir kez daha “Yenilmedim!” diyebilecek kadar güçlü durmasını onlara karşı.

İÇERİLERDE BİR YERDE

mavilikler | 24 July 2010 21:02

Bir otobüste yolculuk ederken, birden dost bir gülümsemeyle karşılaşırsın hiç tanımadığın birinin yüzünde. Ama yüz o kadar tanıdıktır ki, sen de gülümsersin hiç düşünmeden.

Karşındaki insanın kendisiyle senin aranda bir bağlantı kurmasına yol açan müşterek bir şey vardır onu böylesine içten gülümseten, bilirsin. Ve o şey her neyse sen de ona gülümsersin.

Otobüs yolculuklarında dost olmak, bunun için güzeldir. Dostluk kurmak için aranan şartlar, bir otobüsün imkanlarıyla sınırlanmıştır çünkü. Bir koltukta oturup pencereden dışarıyı seyretmek ya da yolculara göz gezdirmek dışında yapılabilecek bir şey ya da kendini bir şekilde tanımlayabilecek herhangi bir sınıflandırma sözkonusu olmaz orada. Herkese açıktır otobüs.

Bu yüzden de yolcular sadece yolcudur. Nereye varacakları ya da nereden geldikleri belirsiz… Herhangi bir durakta yolculuğunun son bulmasıyla yaşantımızdan silinip giden bir gölge gibi…

SUSMUYOR KALBİM

mavilikler | 16 July 2010 09:08

Tamam, geleceğim seninle. Ama sadece birkaç gün daha istiyorum senden. İçimdeki o küçük kıza söylemeliyim bunu önce. Başta hemen itiraz edecek, biliyorum. “Gitme!” diye yapışacak ellerime. Bana olur olmaz onlarca neden sıralayacak kalmam için.

Gözleriyse bambaşka şeyler söyleyecek. Ben, dudaklarından çıkanlardan çok daha fazla dinleyeceğim onları. Esas onlar zorlayacak beni. Çünkü sıkı sıkı tıkamaya çalıştığım kulaklarıma değil kalbime seslenecekler.

“Beni düşünmüyor musun?!” diyecek gözleri. “Ben ne yaparım sensiz?! Eğer gidersen, ben hep burada böyle bir başına bekleyeceğim seni. Çünkü yeterince acıdı canım. Sayısız kez geldim peşinden. Aynı hataları defalarca tekrarlayışını izledim. Küçücük bir parıltı görmen yetiyordu bir yere yaklaşman için. Neşeli bir kahkaha, sıcak bir gülüş, yaşamında bir fark yaratacak küçücük bir şey çağırmaya yetiyordu seni.”

GERÇEK BİR GÜLÜŞ

mavilikler | 10 July 2010 13:57

“Dudaklarının kenarındaki o alaycı gülüşten minicik bir parça da bana verebilir misin?”

“Vermeme gerek yok ki!” dedi, gülüşünü tüm yüzüne yayarak. “İki ucu yukarı doğru kaldıracaksın. Dudaklarına bu kadarcık da bir söz geçirebilirsin herhalde?”

“Denemedim mi sanıyorsun?!” dedim, neredeyse ağlamaklı. “Ama dudaklar hiç de senin zannettiğin kadar yumuşak başlı değiller. Gülümsemeleri için gerçekten de gülünecek bir şeyler bulmaları gerekiyor. Yoksa hep düz bir çizgi halinde kalmaya devam ediyorlar. Sen bu konuda hiç zorlanmıyorsun oysa. Sanki her şey, dudaklarını yerçekiminin etkisinden bir anda kurtaran müthiş bir gıdıklanma hissi uyandırıyor sende. Bunun sırrını bana da verebilir misin?”

TÜM IŞIKLAR SÖNMÜŞTÜ

mavilikler | 05 July 2010 12:11

“Bitti artık!” dedi.

Saatlerdir tek bir kelime etmemeye yemin etmiş gibi oturup durmuştu o koltukta. Bir şeylerin yolunda gitmediği belliydi. Ama bitmesi… Bunu beklememişti hiçbiri.

Hepsi biten şeyin ne olduğunu tahmin edecek kadar aşinaydılar duruma. O’nun kapıdan içeri dalıp da koltuğa yığılmasına yol açabilecek şeyi biliyorlardı. Zaten bildikleri için şimdi bu kadar şaşkın karşılamışlardı bu iki kelimeyi. O kız ve bu kelimeler aykırı kaçmıştı sanki birbirine.