bildirgec.org

Kyoshiro

11 yıl önce üye olmuş, 63 yazı yazmış. 516 yorum yazmış.

Stereogram ya da Şaşı Bak Şaşır

Kyoshiro | 12 January 2004 20:42

90’ların başında dünya stereogram çılgınlığına kapıldı. Bu resimlere şaşı bakarak 3 boyutlu arka plan imgeleri görebiliyordunuz. Bazı insanlar da göremiyorlardı tabi. Ve bir eksiklik hissediyorlardı içlerinde. Arkadaşlarına ellerindeki “şaşı bak şaşır” resimde ne olduğunu soruyorlardı. Aslında bu resimlerin isimleri aşağıda İngilizce’sini de göreceğimiz “Tek İmaj Gelişigüzel Nokta Stereosu”.

Saat yönünde takip edebileceğiniz gerçek olmayan bir spiral cismi
Single Image Random Dot Stereo(SIRDS) ya da SIS bu işlenmiş resimlerin genel adı. Web’de bu konuda çok geniş bilgi alabileceğiniz siteler var ancak ben bu blogda konuya ana hatlarıyla değinip birkaç hoş örnek ve acemiler için birkaç görme tekniği vereceğim.

Stereogramlar 1959 yılında Dr.Bela Julesz tarafından stereopsis yani 3 boyutlu görme ile ilgili araştırmalar yaparken bulunmuş.

Çıplak Hatun
En basit teknik bazı SIRDS’lerin tepesindeki iki cismi şaşı bakarak üst üste getirdikten sonra gözlerini resme kaydırmak. Resmin tepesinden uzaktaki bir cisme odaklanıp gözlerinizi resme kaydırmak da uygun bir çözüm. Ayrıntılı tarifleri burada sadece link’lemekle yetineceğim ama resmi 2 asetata basıp bunları birbirleri üzerinde yatay olarak kaydırırsanız bir yerde arka plan imgesini 2 boyutlu olsa da açık açık görüyorsunuz.

Burada verdiğim örneklerin üstlerine tıklayarak daha büyük resimler görebilirsiniz. Resimlerin üzerinde fare’yi biraz bekletirseniz ise resimlerin içinde ne olduğu yazacak. Burada ise google da stereogram galerisi aratınca çıkan sonuçlar. Saatler boyu başağrısı yani.

Kolay gelsin!

Kardanadam

Ateşböceklerinin Mezarı ve Isao Takahata

Kyoshiro | 10 January 2004 17:37

“Eylül 21, 1945. Öldüğüm geceydi.” der Seita’nın, 14 yaşında bir japon oğlanın hayaleti kameraya… Sağa döner kamerayla birlikte. Bir tren istasyonunun kolonlarının birinin dibinde ölmeden önceki hali oturuyordur. İpten bir kemer ve pis, yırtık kokuşmuş giysiler içinde. Etrafında kendi idrarından ve pisliğinden bir leke vardır. Yavaşça solurken gözleri dalmış yalnız kendisinin gördüğü ölmüş 4 yaşındaki kızkardeşinin annesini çağıran silüetine. İnsanlar tiksinerek yanından geçerken iyiliksever bir kadın eğilip bir parça pirinç topu bırakır yanına(Japonlar pirinci kaynatıp bazı çeşnilerle yoğurup toplar haline getirip yiyorlar…). Yemeği görmek şöyle dursun… “Bugün günlerden ne?” der ve yıkılır. Bir sinek konar yanağına ve uçar gider. “Setsuko” der Seita…

Gece çöpçüler gelip Seita gibi ölmüş ya da ölmek üzere olan insanları görürler. Biri süpürgesinin ucuyla Seita’yı dürtüp seslenir: “Bir tane daha.” Biraz bakınınca cesedin cebinde eski, paslanmış bir şeker kutusu bulur. İçini açıp ne olduğuna bakar. “Bu nedir?” diye sorar meslektaşına. Öbürü de fırlatıp atmasını söyler. Çöpçü kutuyu alıp dışarda bir çalılığa doğru atar. Ateşböcekleri hemen toplaşır düştüğü yerde. Kapağı açılan kutudan birkaç beyaz kemik saçılır. Bunlar Setsuko’nun kemikleridir. Seita’nın kızkardeşinin…

Ateşböcekleri hala uçuşurken Setsuko’nun hayaleti ortaya çıkar. Etrafına bakar. Ağabeyinin cesedini görür. Oraya gitmek ister ama Seita’nın hayaleti omzundan tutar. Setsuko gülümser ve Seita başını sallar. Seita uzanıp şeker kutusunu alır yerden ama kutu artık eski ve paslanmış değil parlak renklerde ve içi şeker doludur. Kutuyu Setsuko’ya verir ve ikisi yürüyerek uzaklaşırken filmin ismi gözükür ekranda…

Ateşböceklerinin Mezarıikinci Dünya Savaşında Amerikan Bombardımanı altındaki Japonya’da geçer. Babaları donanmada olan Setsuko ve Seita bombardımanda annelerini yanarak ölünce teyzelerinin yanına taşınırlar. Teyzelerinin devamlı aşağılayan tavrı ve onlara az yemek vermesinden bıkan Seita Setsuko’yu alıp kent dışında bir bataklıkta bulduğu mağara’ya yerleşir. Yemekleri yoktur. Ot ve kurutulmuş kurbağa yerler. Herşey karneye bağlandığından annelerinden kalan parayla yiyecek bile alamazlar. Geceleri annesini özleyen 4 yaşındaki Setsuko ağlayıp uyanmaktadır.

İlk gün Setsuko karanlıktan korkmasın diye Seita birsürü ateş böceği toplayıp mağarayı geceleri aydınlatmaya başlar. Ancak sabahları Setsuko’yu ölen ateşböcekleri için bir mezar yaparken bulur. Şöyle der Setsuko “Teyzem annemin de ölüp bir mezara gömüldüğünü söyledi…” ateş böceklerine bakar sonra : “neden bu kadar çabuk ölmek zorundalar ki?”. Seita ilk defa ağlar filmde.

Ancak sivrisinekler devamlı kardeşleri ısırır. İkisi de hastalık kapar. Vücutlarında açlıktan ve hastalıktan yaralar çıkar. Savaş zamanında kimsenin umrunda değildirler. Bir çiftçiden yemek çaldığında çiftçi Seita’yı döve döve polis karakoluna kadar sürükler. Bacağından tutunan Setsuko ile.. Birgün Seita yemek bulmaya gider. Bombardımanda herkes sığınaklara kaçarken bombaların arasından sıyrılıp evlerden giysi çalar. Bunları satmış eve kucağında bol yemekle döner. Setsuko yerde uzanıyordur. Yanında çamurdan pirinç topları.

“Setsuko bir daha uyanmadı” der Seita’nın hayaleti. Seita kalan parayla kömür ve odun alıp dini gereklere göre Setsuko’nun cesedini yakar. Babasından hiç haber gelmemiştir…

….

Çizgilerin Efendisi Hayao Miyazaki ve Princess Mononoke

Kyoshiro | 10 January 2004 01:22

Miyazaki Japonya’nın yetiştirdiği en büyük yönetmen ve animasyon ustalarından biri.1941 doğumlu sanatçı can arkadaşı Isao Takahata (Kendisi Japon Animasyon sanatının Kemalettin Tuğcu’sudur bir bakıma ancak onu daha sonraki bir makalede tanıyacağız.) ile birlikte Japon Animasyon’unun ilk devrelerinden beri parlamışlardır. Kendisi bunun yanında bazı filmlerine konu olan mangaları da çizmiş ve yayınlamıştır.

Miyazaki’nin yönettiği en kayda değer animasyonlar; Lupin III: The Caste Of Cagliostro (1979) ,Nausicaa Of The Valley Of The Wind (1984) , Laputa: The Castle in The Sky (1986), My Neighbours Totoros (1988), Kiki’s Delivery Service (1989), Porco Rosso (1992), Mononoke Hime (1997), Spirited Away (2001)-American Academy Award Best Animated Feature Film 2003-Oscar yani, Howl’s Moving Castle (2004).

and the people who are going to be 10 years old.
–Hayao Miyazaki “> Miyazaki ve Takahata Pippi Uzunçorap’ın da TV dizisini yapmayı planlamışlarsa da Astrid Lindgren kitabinin televizyona aktarilmasina izin vermediği için bu proje ve buna benzer birkaç proje de suya düşmüş.

Miyazaki birçok filmini Japon Animasyon endüstrisinin Warner Bros+20th Century Fox’u olan Studio Ghibli’den çıkardı. Ufak bir araştırma ile Animasyon sektöründeki en büyük yatırımların da Studio Ghibli tarafından yapıldığı görülebilir. (Sayfası japonca olduğu için link vermiyorum)

Miyazaki, filmlerini 5. sınıftan büyük çocuklar için yaptığını söyler ve her filminde verilen güzel bir mesaj vardır. 80’ler de Amerikan Animasyonu Voltran Robotech GI.Joe gibi savaş temalı animasyonlarla çocuklarını Columbine dehşetlerini yaratmaya itmişken Miyazaki çocukları gözleri nefretle kapanmadan görmeye iter (Mononoke Hime- “..To see with eyes unclouded by hate…” )

Müzik Miyazaki filmlerinin en vazgecilmez parçasıdır. Her filmin OST’sini gönül rahatlığıyla alabilirsiniz. Zaten ben söylemesem de filmleri bir kere izledikten sonra senaryonun akışına tam olarak uyan temalı melodileri farkedeceksiniz.

Gelelim bir filmin kısa analizine ; kendi favorim olan Mononoke Hime , ya da ingilizce versiyonunun ismi olan Princess Mononoke ile başlayayım.(Unutmadan ingilizce versiyonda dublajda Claire Daines-San, Billy Crudup-Ashitaka, Minnie Driver-Muhteşem bir performans ile Lady Eboshi, Gillian Anderson – Scully Moro’yu seslendiriyor, Billie Bob Thornton rol alıyor ve DVD coverinda Most Successfull Japanese Movie Ever yazıyor. Tabi Spirited Away Oscar alarak bu ünvanı taşımaya başladı 2003’de.)

Princess Mononoke 1400’lü yıllar’da Japonya’da geçer. Orman Hayvan-Tarıların evidir ve ve ormanlarını sayıları gitgide artan ve saldıurganlaşan insanlardan korumak için umutsuz bir mücadeleye girmişlerdir. Sürgün fakat orman tanrıları ile barış içinde yaşayan bir kabilenin prensi olan Ashitaka köyüne saldıran iblis-hayvan’ı öldürmek sorunda kaldıktan sonra bu yaratık tarafından lanetlenir. Bunun sonucundan kabilesini terketmek zorunda kalır. İblis nefret ile lanetlenip o hale gelmiştir ve kolundaki lanet izinden kurtulması için Ashitaka’nın gözleri nefretle kapandmadan görebilmesi gerekir. Kabilenin şamanı Ashitaka’ya batı’ya gitmesini salıklar. İblis’in cesedinde buldukları metal top (mermi) oradan geliyordur. Köyünü kurtarmasına rağmen lanetlendiği için sevdiklerini terketmek zorunda kalan Ashitaka kuzeye gider. Bu arada Kuzey’de Yüce Orman Tanrısı’nun yaşadığını öğrenir. Yüzü insan ve vücudu bir geyiktir. Geceleri Nightwalker olarak dev adımlarla ormanı adımlar ve şafakta yine geyiğe dönüşür. Ashitaka laneti kaldırmasını dilemek için ona gitmeye karar verir. Bu arada lanet her nefret duyduğunda kolunda gitgide yayılır. Şamanın kehanetine göre önce kemiklerine işleyecek ve sonra onu öldürecektir. İnanılmaz olarak her nefret duyduğunda kolunda insan üstü bir güç hisseder. Samuray’ların bir köyü yağmaladığı sırada oradan geçen Ashitaka’nın öylesine fırlattığı bir ok bir Samuray’ın kellesini koparır hatta. Sonunda demir topun geldiği yere ulaşır. Lady Eboshi’nin Demir Köyü. Genelevlerden kontratlarını satın aldığı kızlara demirhanelerde iş ve özgürlük vermiştir, erkeklere ise onları koruma görevini iyliksever Lady Eboshi. Orman Tanrıları Ağaçları kesip demir filizi için toprağı kazan insanlara saldırınca Lady Eboshi Tüfekleri adamları ile gelmiş ormanın koruyucusu Naga isimli Domuz-Tanrı’yı kovmuştur. Bu sonradan bir iblise dönüşen Tanrıdır. Ashitaka bu sırada Kurt Tanrılar tarafından bulunup yetiştirilmiş San’a rastlar. Hayvanların Prensesi, Mononoke Hime’dir San. Lady Eboshi’nin en büyük düşmanı. Ormanı korumak için herşeyi yapar. Ashitaka iki taraftan birini seçemez. Onlar barış içinde yaşamalıdır. Orman ve İnsanlar. Tıpkı onun kabilesinde olduğu gibi. Ormanın Yüce Tanrısının kafasını kesip İmparatora ölümsüzlük vermesi için almayı planlaya Tanrı avcıları gelince durum kızışır ve Ashitaka ve San’ın Lady Eboshi’nin deliliğini durdurup Hayvan Tanrıları savaşmaktan alıkoymaları gerekir.

Filmde gözyaşlarınızı tutamayacağınız sahneler var. İlki yaralanan Ashitaka San’ın ağzına verdiği kurutulmuş eti bile yiyemeyince San’ın annesi kurt Tanrı Moro’nun öğrettiği gibi eti önce çiğneyip sonra Ashitaka’nın ağzına kendi ağzına vermesi. Bu durumda ne siz tutabiliyorsunuz gözyaşlarınızı ne de Ashitaka. İkincisi ise Ashitaka San’ı Lady Eboshi ve Demir Köy’ün tüfekli kadınlarından kurtarması. Kolundaki lanet tavana vuran Ashitaka kolundan ışıkları saçarak Lady Eboshi’nin San ile düellosunu izleyen kalabalığı yarıp hasımları durdurur. Kolundan çıkan yılansı ışıklardan korkan kalabalığa seslenir :

“Look people! This is what hatred looks like. This is what it does when it gets hold of you. It’s eating me alive and very soon now it will kill me. Fear and anger only makes it grow stronger!”

Omzunda San köyden çıkarken kadınlardan biri yanlışlıkla da olsa Ashitaka’yı 10 santimetre çapında bir mermi ile vurur. Profilden göğsünü delip geçen mermiyi gördüğünüz Ashitaka gözleri dolu yürümeye devam eder ve on kişinin açabildiği kapıyı ayakları kendi kanında kayarken tek eliyle açıp San’la beraber Moro’nun çocuklarıyla Orman’a gider…

Bu arada Princess Mononoke’nin bazı sahnelerinin bol kandan ötürü sansürlendiğini dipnot olarak ekleyelim…

Bu sayfadaki release’lerden Alman versiyonun kapaginda San’ın ağzındaki kan silinmiş…

msn messenger

Kyoshiro | 08 August 2003 23:29

Basar says: kediler ve kopeklerin orjinal ismi? muzo says: ya hatirlamiyorum. ispanyolca Basar says: les finos los leos?