bildirgec.org

kopanisti

11 yıl önce üye olmuş, 230 yazı yazmış. 15393 yorum yazmış.

Engelli, engel tanımıyor.

kopanisti | 11 December 2006 12:14

Jubilee Sailing Trust, engellileri deniz ve yelken ile engelsiz hale getiriyor. Lord Nelson isimli yelkenli okul gemisinin tayfaları engelli bay ve bayanlar. Ama onlar gemide her işin üstesinden geliyor. Deniz insanoğluna hayatla mücadele, tabiatın gücünün ve güzelliğinin farkına varabilme, birlikte yaşayabilme yeteneklerini kazandırıyor.

Lord Nelson Okul Gemisi
Lord Nelson Okul Gemisi

Gemide hayatı kolaylaştırıcı, tekerlekli sandalye asansörlerine kadar herşey düşünülmüş. Seyehatin bitiminde yaşadıkları onca deneyim ve kazandıkları yetenekler sayesinde bedenlerindeki arıza veya eksikliklerin onlar için engel olmadığını ve hayatlarını bundan sonra zorlaştırmayacağını öğrenmiş oluyorlar. Onlar artık gerçek birer denizci ve deniz insanı.

Gemici Bağı

kopanisti | 05 December 2006 09:48

kazık bağı
kazık bağı

Gemici bağları görünüşte karmaşık gibi gözükse de kolay atılan bağlardır, üzerlerine yük ve kuvvet bindiği zaman sıkışırlar ve açılmazlar, üzerlerindek kuvvet ve yük kalktığı anda ise açmak çok kolaydır. Bu bağları hayatın her evresinde içinde ip olan her durumda kullanmak hem zamandan tasarruf sağlar hemde pratiklik kazandırır. Denizcilerin yüzyıllardır kullandığı gemici bağlarının nasıl yapıldığına buradan ulaşabilirsiniz. Yada isterseniz buradan.

Deniz suyunda Makarna

kopanisti | 02 December 2006 15:19

– Sen git biz gelmeyelim bu hafta.
– Bir bakayım teknenin durumuna geç kalmam bende hemen dönerim, sen biletleri al ama.
Uzun uzun öpüştük kapının önünde.
Teknenin yanına vardığımda 50 dakika geçmişti.
İşte özgürlük.
Hava bir Aralık gününe yakışmayacak kadar ılıktı, ”Deniz suyu da ılık olmalı” diye düşündüm, teknenin başipinin boşunu alınca biraz daha yaklaştı yanıma ve yavaşça atladım üstüne. Kıçına geçip yüzükoyun sarkarak uzandım denize, elimi suda çırptım, suyun huzuru sardı heryerimi. Motoru çalıştırdım, tekrar başa geçip baş ipini çözdüm, kıça bağlı olan tonozun gerdirmesiyle tekne iskleleden uzaklaştı, sonra tonoz ipini çözdüm, suya bıraktım, geri vitese aldım ve uzaklaştım iskeleden. Sonra bir ileri ve marinadan çıkış. Sevgilimle başbaşa tertemiz suların üstünde süzülerek gidiyorduk artık, ama biran önce motor sesi bitmeli sadece rüzgar ve suyun sesini duyabilmeliydim. Sevgilimle bu güzel günün tadını çıkarmalıydım. Teknenin burnunu rüzgara doğru çevirdim, direk dibine gidip ana yelkeni direğe basmaya başladım. yarıyı geçince iyice ağırlaşmıştı, bu işler tek başına yapılmaz ama sevgilimle başbaşa olmak da ayrı bir keyif. Tekrar kıça geldim ve mandar ipini vince dolayıp elimle sararak yelkeni direk tepesine kadar bastım. Dümene geçtim biraz rüzgar altı yaparak yelkeni rüzgarla doldurdum. Havada tatlı bir rüzgar ve pırıl pırıl bir güneş. Ön yelkenin kilidini açıp onu da rüzgarla doldurdum. Artık motoru kapamanın zamanı geldi. Rüzgar ile hafif yatan tekne tatlı tatlı yol almaya başladı. Su gövdesinden geçerken tatlı bir şırıltı çıkarıyor, burunda oluşan köpükler yanlara doğru açılarak arkamızdan uzaklaşıyordu. İki Saat sonra adanın limanlığına girmek üzereydim. Önce önyelkeni sardım, teknenin burnunu tekrar rüzgara döndürdüm, motoru çalıştırdım, ana yelkeni yavaş yavaş indirmeye ve teknenin içine yatırmaya başladım.Nasıl olsa dönerken tekrar basılacaktı bu nedenle bumbanın üstüne sermekle uğraşmadım. Teknenin havuzluğuna özenle katlayarak yatırdım. Masmavi suyun dibi gözüküyordu, sanki su yoktu ve tekne havada asılı duruyordu. Sezonda çok kalabalık olan bu koy bir Aralık sabahı sadece bana aitti. İçeri girebildiğim kadar girdim ve demiri bıraktım, dalga ve rüzgar olmadığından demirin tuttuğuna emin olunca kapadım motoru. Bir süre sırt üstü uzandım, gökyüzüne baktım. Şu anda insanların şehirde birbirlerini nasıl yediklerini, yeni çamaşır makinası alınmadığı için eşlerinin dırdırını dinleyenleri, trafikte birbirlerine küfür eden sürücüleri, bu güzel günü maça giderek öldürenleri, bacalardan çıkan siyah dumanları düşüdüm, ”Çok şanslısın be moruk” dedim kendi kendime, ”İşte sevgilinle beraber bu güzel cennettesin.” Bunu sesli söylediğimi sonradan farkettim, ve güldüm bu sefer kendi kendime. Portucu açtım, plastik kovayı aldım, sapına bşr ip bağlayıp salladım denize, sapınmın ağırlığıyla yan yatan kovanın içine ağır ağır doldu deniz suyu, çektim aldım yukarı. Kamaraya indim tencereyi doldurdum, ocağın altını yaktım, geçen haftadan kalan ahtapotu dolaptan çıkardım.
Koyda çıt yok.
Benim mutfakta çıkardığım sesler kıyıdan yankılanıp tekrar bana dönüyor.
Elbiselerimi çıkarmaya başladım, ne olur ne olmaz kamaradan dışarı uzanıp etrafı tekrar kontrol ettim. Sonra çırılçıplak suya atladım yüzdüm kıyıya kadar, kumlara çıktım uzandım güneşin altında. Yılları aradan çıkarsam sevgilim de çıplak yanımda olurmuydu? Hala aşıktım O’na, hala rüyalarıma giriyordu, hala düşünüyordum O’nu. Şehirden uzak burada çıplak uzanmak nasıl birşeyse O’nu düşünmek te öyle bir şeydi, O’nunla aramda kimse yoktu. Sadece O ve ben, Issız koyda masvavi deniz, gökyüzü O ve ben.
Canı cehenneme! dedim kaprislerin, tafraların, alınganlıkların, kıskançlıkların, kibirlerin. Canı cehenneme! dedim dünyanın hala seviyorum seni var mı bi diyeceğin. Hala düşünüyorum, hala aklımdasın, kanımdasın, beynimdesin, midemdesin. İyi bok yedin evlendinde. Nerden girdim o gün fotoğrafçıya, Nerden gördüm resmini masada camın altında.
”Bakkal la mı evleneceksin?” demişti banan, al işte yine bakkalla evlenmişsin, ne değişti?
Babanın da canı cehenneme! Evlendiğin salağın da.
Hatta seni terkettiğim için benim de.
Makarna suyu kaynamış olmalıydı, biraz da üşümeye başladım, deniz suyunda haşlanmış ahtapotlu makarna yapacağım. Atladım suya ve tekneye doğru yüzmeye başladım. Yemekten sonra marinaya dönüp eve ulaşmam beşi bulur, dışarıda birşeyler atıştırıp sinemaya gideceğiz.”Ben bugün karımı seninle aldattım haberin varmı?”

Tek başına dünya turu yapan kadın yelkenci

kopanisti | 20 November 2006 10:11

Dünyanın en ünlü kadın yelkencilerinden biri olan Dee Gaffari Türkiye’ye geliyor.

Tek başına dünya turu
Dee Gaffari

Teknoloji harikası tekne ile tek başına dünya turuAslında 18 kişinin kullanımına göre yapılmış olma 21,6 mt. lik tekne Dee Gaffari’nin bu hayali için 1 kişilik kullanıma göre yeniden dizayn edildi. Gaffari dünyayı tek başına, alışılan rotanın aksine tersten dolaşan ilk kadın yelkenci. Aviva bu kadına sponsor oldu ve hayalini gerçekleştirmesini sağladı.

Teknoloji harikası tekne ile tek başına dünya turu

Efsunlu Gemi, Mahmudiye Kalyonu

kopanisti | 18 November 2006 14:57

1829 yılında İstanbul Tersanesi’nde, dönemin en büyük gemisi olarak inşa edilmiş.
Üç ambarlı, 201 m.. uzunluğunda, 56 m. genişliğinde. Tam 128 topu vardı.
Ama tek özelliği bu değildi. Ona insanüstü varlıkların yardım ettiğine inanılırdı. Rivayete göre, Kırım Harbi ilan edildiği gece, Haliç’te demirli bulunan kalyon aşka gelerek, kendi kendine demirlerini koparıp, köprülere doğru yol almıştır. Yine Sivastopol bombalanırken, Mahmudiye Kalyonu’nun, kendiliğinden bir iskele bir sancağa döndüğü ve her iki taraf topları ile kaleyi dövdüğü anlatılmıştır.Bir gece subaylar ve askerler uyurken, gaipten gelen bir emirle kimsenin haberi olmadan Mahmudiye savaş hattına varmış, limana girmiş, sabah uyandıklarında kendilerini savaşın ortasında bulan mürettebat ile Ruslar büyük şaşkınlık yaşamışlar, fırsattan istifade eden Türkler Sivastopol’u bu şekilde fethetmişlerdir.
Efsunlu olduğuna inanılan Mahmudiye Kalyonu, 2. Abdülhamit döneminde kaynak sıkıntısına düşen hükümet tarafından memur maaşlarını karşılamak için parçalanıp müteahhitlere satılmıştı

Ellerinizi çişten önce yıkayın

kopanisti | 16 November 2006 11:44

En pis organımız elimizidir. Süreki dış etkenlere açıktır.
Bu durumda çiş yapmadan önce ellerimizi bol sabun ve su ile temizlemek suretiyle yıkadıktan sonra sıra çiş yapılmalıdır. Elimizle fermuarımızı açıp, donumuzun içinden tutarak dışarı çıkardığımız organ zaten dış etkenlerden uzak tertemiz durmaktadır. Pis ellerle onu tutmamız ile elimizdeki mikroplar organımıza geçecek ve mazallah sonradan yaşanacak bir ilişki ile de kadına geçecektir. Kadınlar için de durum aynıdır. Organınızdan tiksinmeyin, onu tuttuktan sonra deyil tutmadan önce ellerinizi mutlaka temizleyin.

AB ilerleme raporu ve yetenekli Romanlar.

kopanisti | 08 November 2006 17:48

Bugün yayınlanan AB ilerleme raporunda Türkiye’de yaşayan 2 milyon Roman vatandaşın haklarına da yer verilmiş.
Roman vatandaşlarımızı bilirsiniz. Ellerine geçirdikleri her müzik aletini çalan bu esmer tenli, neşeli ve herdaim müziğin içinde yaşayan kardeşlerimiz. ”Urfa’da Oxford vardı da okumadık mı?” diyen İbo gibi, onların da ”konservatuara aldınız da gitmedik mi?” deme hakları vardır. Doğuştan müziğin içinde olan bu kardeşlerimiz dinledikleri her müzik parçasını ellerindeki aletle hemen çalabilmektedirler, böyle bir müzik kulağı acaba kaç sanatçımızda var? Birer Darbuka, klarnet, keman, kanun virtüözü olan bu kardeşler ülkemizdeki tüm orkestraların vazgeçilmezleri arasında. Nedense kıymetleri bilinmiyor. Mozart evindeki piyanoyu çalmaya 3-5 yaşında başlar, sonra da besteler yapmaya, notalar yazmaya, 36 yaşında öldüğü zaman ardında bıraktığı yüzlerce eser ile 250 yıl sonra bile dinlenebilmekte.
Her Roman vatandaşımız birer Mozart olabilir, yeterki istenilsin, bu yetenekler müzikte hakettikleri yere gelsin. Assolist bilmemkaç YTL alırken bu kardeşler kuru etmeğe talim etmesin.

Cirque du Soleil, Sokakta başlayan rüya

kopanisti | 04 November 2006 15:59

20 yıl önce iki akrobatın Kanada sokaklarında yaptığı gösteriler bugün dünyaca ünlü Cirque du Soleil e dönüştü.
Cirque du Soleil e sadece bir sirk demek yetmez.
Her gösterisinde 200 den fazla kişinin bir uyum içinde çalışarak ortaya çıkardıkları muhteşem bir rüya aleminden bahsediyorum.

Bodybalance, muhteşem denge ve gücün uyumu
Bodybalance, muhteşem denge ve gücün uyumu

Şarkıcılar, müzisyenler, akrobatlar, cambazlar, teknikerler, ahçılar, öğretmenler, her meslekten insanların bir rüya oluşturmak için yaptıkları gösteriler seyredenleri büyülüyor.

La Nouba, Walt Disney World-Orlando
La Nouba, Walt Disney World-Orlando

12 ayrı grubun dünyanın ünlü salonlarında sergiledikleri gösterilerin biletleri aylar önceden tükeniyor.
2004 yılında Montreal Caz Festivali’nin 25.yılı nedeniyle sahneledikleri canlı performans ve müzik ziyafetini 250.000 kişi meydanda seyretti ve bu tek gösteri filme alındı.
Cirque du Soleil de 15 farklı dil konuşan otuza yakın ülkeden sanatçı ve personel çalışmakta.
Zamanla kendi dünyasını oluşturan Cirque du Soleil aynı zamanda kendi dilini de yarattı, burada doğan çocuklar yine buradaki okulda öğretmenlerden eğitim alarak bir sanatçı olarak yetişmekteler.
Özgün müzik, kostüm, dekor, makyaj , 10.000 vat ses ve ışık düzeni ve teknoloji birleşince oluşan gösteriler kelimelerle anlatılamaz.
Oscar Ödülü gala gecesinde sergiledikleri gösteri seyircileri koltuklarınına yapıştırdı.
Sayısı milyonları bulan hayranları var, bir ülkeyi turne programına almaları 3 yıldan erken olamıyor. Gittikleri her yere onlarca tır ile gelerek orayı 300-400 kişinin aylarca yaşadığı küçük bir köy haline getiriyorlar ve gösterilerini sunuyorlar. Bu büyülü dünyayı bir gün ülkemizde de canlı olarak izlemek dileğiyle herkesin bir DVD sini biryerlerden edinip izlemelerini de tavsiye ediyorum.

Leonardo da Vinci dahi mi?

kopanisti | 02 November 2006 15:43

Bilgileri nereden alıyoruz? Nasıl öğreniyoruz? Neden eğitim alıyoruz ve bunun sonucunda aldığımız diploma bunun tek kanıtı mı? Konuyu şöyle açalım. Okullara gidiyoruz, bilgileri öğretmenlerden ve yazdıkları kitaplardan belli metodlar ile alıyoruz. Öğretmenlerin de aynı bizim gibi kitapları ve öğretmenleri vardı. Onlar da belirli metodlarla öğrendiler Peki ilk öğretmenler kimlerdi? Yani öğretme işine başlayan ilk öğretmenler. Onların öğretmenleri ve kitapları olmadığına göre nasıl öğrendiler. Matematikçi Pisagor‘un matematik öğretmeni varmıydı? Buradan hareketle İnsan beyninin kıvrımlarında hayatın tamamının var olduğuna ancak bunları kullanabilmenin yine insana bağlı olduğuna varmak mümkündür. Suyu elleriyle kaynaktan içen insan hindistan cevizi kabuğunun yarısını çanak olarak kullanabilmeyi kendi öğrendi ve suyunu bu çanakla içti. Bunu takip edenler işi geliştirdi ve camdan bardağa kadar getirdi. Leonardo Da Vinci not defterine şöyle yazmış: ”İnsanlar birgün çok uzak mesafedeki insanlara mektuplar yazacaklar ve hemen cevap alabilecekler.”
Leonardo da Vinci sadece bu cümlesiyle bile dahiliği fazlasıyla hak ediyor.
Peki diploması varmıydı?