bildirgec.org

kardelen-hafif

11 yıl önce üye olmuş, 3 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

BİR GÜN MUTLAKA!

kardelen-hafif | 03 July 2002 14:46

Edirne’ye yol alırken kulaklarımda Nazım Hikmet’in “Bir Küvet Hikayesi” şiiri yankılanıyor. Ne kadar bana uyuyor diyorum. Bunu hakedecek ne yapmıştım acaba. Birlikte geçen 23 yıl ve bunun meyvesi birbirinden güzel ve akıllı dört çocuk. Neden,niçin iklemleri içerisnde dışarıya öylece bakıyorum. Heryer ne kadar güzel. Buğdaylar sararmış biçilmeyi bekliyor. Taptaze tarlaları yeşilin her tonuyla ne güzel boyanmış toprağı, sebze ayçiçek tarlaları.

Aman Alllahım böyle güzellik olur mu? Nasıl bir duruş o! Güneşe ulaşabilmek için bu kadar kendini ona benzetmek olur mu hiç? Sanki herşey güneş. Ayçiçeğini bu kadar sevmemin nedeni ne diyorum kendime. Öyküsünün bana benzemesi mi? Hani ayçiçek güneşe aşıkmış; gün doğumundan batışına kadar onu takip edermiş. Ayçiçeğine de sarmaşık aşıkmış, çekemezmiş bu aşkı. Hergün birazcIk ona baksın diye yalvarırmış. Birgün ayçiçeğinin gözleriyle karşılaşmış,çok sevinmiş benim oldu diye. Ama bakışlarda canlılık yokmuş. Sarmaşık onun kalbini kazanayım derken sarıldığı bedenini çok sıktığını ve bu yüzden ayçiçeğinin öldüğünü anlamamış. Şimdi diyorum;ben bu öykünün neresindeyim? Ayçiçek tarlarını görünce fanteziler üreten ve bunu eşime söylediğimde “neden olmasın” yanıtını alan ben ve bu öykünün beni bu kadar etkilemesine izin veren ben ayçiçeği miyim? Yoksa sarmaşık mıyım?

Okul yıllarından başlayan öyle bir aşk ki gerçekten gözleri kör eden bir aşk.Ben aşka inanıyorum ve insanların yaşama nedenlerinden biri diye yorumluyorum.Ama ulaşılmaz olanı savunuyorum. Şöyleki; biraz gizemlilik kalmalı. Hergün bişeyler keşfetmelisin. Çabucak kavuştuğun zaman veya cinselliği çok fazla ön plana çıkardığın zaman aşkın,aşk olmaktan çıktığını savunuyorum. Bedenden çok ruhların bütünleşmesi ve uyuşmasının aşkı yücelttiğini düşünüyorum. Ben ruhu keşfetme nedeniyle yola çıkmıştım ve 23 senede hiçbirşey yapamadığımı gördüm çünkü karşımdaki insanın bu duyguları taşımadığını gördüm. Ona göre aşk “seni çok seviyorum” ve “haydi yatağa…” Halbuki ben keşfedilmeyi ruhumun güzelliklerini ona sunmaya çalışıyordum ve buna ne kadarda hazırdım. Aradan bu kadar zaman geçmişken ve yaşım 45 olmuşken hala vazgeçmemiştim tabiki aldatıldığımı öğrenene kadar. Hani filimlerde görürüz yaşantı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer hiç inanmazdım, böyle şeyler yaşayamacağımı düşündüğüm için heralde.Çünkü bana göre değil ama çevremdeki kişilere göre ben kusursuzdum,başarılıydım(hem anne olarak,hem öğretmen olarak)herkezin gıpta ile baktığı birisiydim.Üstelik çirkin bir kadın da değilim peki bu ihanetin nedeni ne olabilir?Acaba suç bende mi?soruları içerisinde kendimi suçlu çıkarmaya çalışıyorum ona o kadar güveniyordum ki çocuklarımın uyarılarını bile dikkate almıyordum.Birgün kendime cep telefonu aldım.Ona şiirlerden pasajlar yazarak onu çok beğendiğimi ve herşeyini bildiğimi buna rağmen kendisiyle msjlaşmak istediğimi söyledim (aklım sıra onu deniyordum,acaba yanıt verirmiydi gerçekten buna meyillimiydi diye)o da bana cevap vermeye başladı yüreğim nasılda daraldı.O güzel sözleri birgün bile bana söylememişken adını “sevgi” koyduğum kadına (yani bana)yazıyordu.üstelik Ahmet Arifin “terketmedi sevdan beni” şiirini de yazmıştı.Halbuki bu benim en sevdiğim şiirdi!Kendimi daha çok ihanete uğramış saydım.Kadınlar gününde beni kutlamamışken onun kadınlar gününü kutlamıştı.Evet artık herşeyi ortaya çıkarmalıyım diye düşündüm ve buluşma teklifi ettim kabul etti.O gün buluşma yerine çocuklarımla birlikte gitmeye kararlıydım.Ama içimden ona bu kadar aşağılayamassın diyen sesi dinledim. “neden gelmedin” msjına karşılık telefon açarak “neden gelmediğimi” söyledim.Telefonun öbür ucundan sesimi duyunca şok yaşadı ve inkar etmeye çalıştı şimdi bu işin suçlusu benmişim gibi davranıyor, hadi beni benle aldattı peki ya o başka kadın?

Bunlar kafamın içinde çarpışırken hiç konuşamıyoruz.Birde elimi tutmak istiyor bütün vücudum buz kesiyor,elimi çekiyorum.Hayır diyorum.Eskiden olsaydı hatta 2 gün önce olsaydı ellerimiz ve gözlerimiz kenetlenmezmiydi?

Yol bitti ve eve geldik dahalen bana suçlayıcı bakışlarıyla bakıyor,bense hala ahmet arifin şiirinde takılı kaldım.Uzun yıllar önce öğrenciyeken miting alanlarında söylerdik şiirimizi o zamanlar neler neler yaşamıştık ki.Ölümle bUrun buruna yaşamak, güzel memleketimin refahı için protesto yürüyüşleri, çok sevdiğim arkadaşlarımın ölümleri ,sanki bunları onunla hiç yaşamamışım! Gözüm televizyona takılıyor, milli takımın yurda gelmesi şölenlerin hazırlık çalışmalarında küçük bir boyacı çoçuğun yırtık ayakkabısını boyayayrak katılması beni uyandırıyor.Kardelenin sessiz çığlıklArını kimse duymuyor…Varsın duymasın, zaten yıllarca sesini duyuramamıştı, varsın gözyaşları yine içinde seller oluştursun, yine içinde fırtınalar oluştursun, bir gün bahar göz kırpmaya başladığında bembeyaz karın içinde başını özgürlüğe doğru ve çevresinde doyumsuz bir koku bırakan kardelen gibi birgün mutlaka …

CEVAP VERİYORUM

kardelen-hafif | 20 May 2002 13:58

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var;Yaşadın mı büyük yaşayacaktın,ırmaklara,göğe,bü tün evrene karışırcasınaçünkü ömür dediğimiz şey,hayata sunulmuş bir armağandırve hayat,sunulmuş bir armağandır insana ..(Ataol Berhamoğlu)

Doğrusunu söylemek gerekirse ilk başta korkmuştum.”Bir öğretmenin aramızda ne işi var!”diyebilirdiniz.Demediniz,teşekkürler çocuklar.Gençliğe değer veren,onların düşüncelerini önemseyen biriyim.Belki de öğrencilerim tarafından sevilmemin nedeni budur.Öğrencilik yıllarımda karşı olduğum disiplin kurallarına hala karşıyım.Saygının,sevginin sigarayla karşılaştırılmasına karşıyım.Karşımda robotlaşmış insan görmeye karşıyım.Hakkını arayan,konuşan,ne konuştuğunu bilen,kendini ifade edebilen öğrenci herzaman tercihimdir(terbiye sınırları içinde).Not korkusu olmadan öğrenmeye yönelik bir eğitim-öğretim sistemi isteyen gençlik için çalışıyorum.Bazen çeşitli zorluklarla karşılaşıyorum.(kendi arkadaşlarım tarafından engel çıkarılıyor)Bunları sizlerle paylaşmak ve düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.Çok sesli düşünmeye karşı değilim hatta herkezin düşüncelerini söylemekte özgür olduğunu savunuyorum.Bu sene dokuzuncu ve onbirinci sınıfların edebiyat dersine girdim.Başarılı bir eğitim ve öğretim yılı olduğuna inanıyorum.Ben işin eğitim yönüne daha çok önem veriyorum. Öğrencilerimi (bilhassa 9.sınıflar)hedefleri doğrultusunda yüreklendirmeye,bunu yaparken de zararlı diyebileceğim bazı baskılardan korumaya çalışıyorum.(dışarıdan yapılan siyasi gençlik örgütlerinden)Çünkü daha kişiliği oturuşmamış,ne genç ne çocuk ikilemi içerisinde olan çocukları kandırmak çok kolaydır.Bunun mücadelesini yaparken okul idaresinden uyarı aldım.Sizce ne yapmalıyım?

merhaba..

kardelen-hafif | 18 May 2002 21:45

kızımın sayesinde bende bu ortama katılmış oldum..hatta bu satırları bile kızım yazıyor..klavyem o kadar yavaş ki sanırım uzun kolon için bir şey yazmaya kalkışsam bayağı zamanımı alacak:)45 yaşına gelmiş bir öğretmenim,sanırım hafif’in yaş ortalaması oldukça genç..ama benim işim geçlikle içiçe..zaten ruhum genç..anlaşabiliriz..paylaşabiliriz..saygı çerçevesinde..sevgiler..