bildirgec.org

Dün, acaip bir siyasi reklamdan sözetti bir arkadaşım. Güngören tarafları sanırım.. Yolda yürürken yerde bir 20 milyon TL görüyor, eğiliyor sevinçle, parayı alıyor ve arkasında şunu okuyor: “Bunu kazanmak istiyorsan oyunu Genç Parti’ye ver”

Dedim: Oha! Ama ne diyeyim, acaip bir fikir aynı zamanda.

Kent sigaralarının Türkiye pazarına girdiği dönemde yaptığı kampanyaya benziyor; hani 100 bin adet boş Kent kutusu bastırıp, buruşturup buruşturup sokaklara atmışlar, “herkes Kent içiyor” havası vermek için. Ama o fikir muhtemelen, yabancı bir ajansa aitti. Uzan’ın 20 milyon TL’si ise (Eğer doğruysa, çünkü bana hala gerçekdışıymış gibi geliyor), Ali Taran’a.

Herbert Schiller,Frankfurt Okulu diye bilinen ve aralarında Adorno, Walter Benjamin gibi “Felsefe Tarihinde kim kimdir?” ansiklopedilerinden fırlamış hesabı, dünyanın genel gidişatı hakkında cilt cilt yazma yeteneğine sahip, huysuz, huzursuz, 20. yüzyılda yaşamaktan mesud görünmeyen, Marksist bir düşünce okulunun son temsilcilerinden biriydi. Bu büyük düşünürü, 2000 yılında kaybettik.Ruhuna fatiha. Ama neyse, konu başka… Schiller, genellikle ekonomi dergilerinde ya da, protokolun ön sıraları doldurduğu “internet hayatımızı nasıl etkiliyor? (abi ya?)”konulu seminerlerde karşımıza çıkan “bilgi toplumu” şeysi üzerine, kavramsal bütünlüğü olan, derli toplu ilk teorilerden birini geliştirmiş bir saygın abimizdi.

İnternette marka yaratma konulu bir geyik yapmıştım geçenlerde, üstüne bir kitap vardı elimde geçen hafta, “baktığımız ve gördüğümüz hiç bir şey sahici değil” minvalinde, kafam da iyi bu arada, onu da ekleyeyim, uykuya dalmışım…

Rüyamda nasıl zengin olacağımı görüyorum.. İnternette marka yaratıyorum, bir hazır giyim markası, GAP falan hesabı… Bu markayla ilgili derin bilgi var, olayımız “felsefesi olan bir marka” yaratmak iyi mi, yazmışız, bu markayı kim giyiyor, markanın felsefesi nedir, e-grup’a katıl, şu, bu.. Markayı yaratan tasarımcının Nike’dan neden kovulduğunu anlatan bir yazı… Şirket başkanından, kazanılan paranın şu kadarının topluma hayırlı işlerde kullanıldığına ilişkin mesaj.. Dünyanın neresinde, hangi hayırlı projeye yardım ettiğimizi gösteren bir harita..

2.Beni deli eden senin kişilik sorunların diil, senin yazdıklarını haber yapanlar.

1.Kendisini aldatan sevgilisinin fotolarını yayınlayacak kadar kişilikli bir arkadaşımız..

Ve işte dünyanın sonu. Commerzbank bu hafta batıyor, akabinde dünya krizi… Yazan Ztar diil, Observer.

Down sendromlular ve otistiklerin de bir okulu var.

“We know that Saddam is trying to build the world’s largest and most powerful nuclear and biologic-powered penis enlargement machine” :))

Washington D.C. festivalinin programı aşağıdaki gibidir.

Şöyle bir haber okudum bugün ecnebi bir yayında: 2001 yılında dünyada hangi ülke, teknolojiye toplam ne kadar yatırım yaptı şeklinde. İlk sırada yer alan Amerika ile ikinci ve üçüncü sırada yer alan ülkeler arasındaki fark akıllara durgunluk verici boyutlardaymış meğer. İki satır çevireyim, Hafif’e koyayım dedim; niçin? Bazen öyle okuyorum yazılar şu dergide, bu gazetede, “Amerika kağıttan kaplandır, aslında hikayedir, içi çürümüştür, bi numarası yoktur, şudur, budur” biçiminde.. Amerikan hayranı falan diilim fakat böyle saçma sapan yazılar da canımı sıkıyor; neden? Çünkü iki adım sonra, “Türkiye’nin Amerika’dan ne eksiği var, biz de dünya gücü olalım” geyiği geliyor. Bakın, “aslında nesi var?” Amerika’nın şekli şöyle: (Japonya sıralamada bile yok dikkatinizi çekerim…)