bildirgec.org

infuscoare

11 yıl önce üye olmuş, 86 yazı yazmış. 139 yorum yazmış.

Menu

infuscoare | 01 December 2002 09:32

Milyonlarca kirpi uykuya dalmış gözlerimde, soğuk bir gün başlıyor olmalı, kımıldanıyorlar ağır ağır…

Kulaklarıma bulutlar doldurmuştum, düşmüşler gökyüzüne. Bu ne gürültü be… Ay sıvışıp kaçmış, güneş davetsiz misafir, kahvaltı hazırlamış bana; bir tabak deniz suyu,bir fincan sıcak gökyüzü yanında.

Bu resmi bitirmek gerek bu gün. Fırçamı toprağa batırdım, bomboş tarlalar çizdim. Şaraba batırdım, çiçekler açtı tarlalarda. Suya daldırdım, kendimi çizdim, boş bir kadehi doldurdu bedenim. Sonra çiçekleri toplayıp kadehin içine yerleştirdim.

Akşam oluyor. Benim ellerim çizmekten, güneşin yüzü sıkıntıdan morarmış olmalı, sokuyor giderayak parmaklarını gözüme..

O sırada telefon bağırıyor, akşam yemeğine hazırlanmalısın diye. Kulaklarımda Living Dead Girl sallanıyor, dudaklarımda en kırmızı kelimeler, burnumda çevremdeki insanlar,ki, ucuz parfüm gibiler.

Akşam yemeğimde; silahlar ve güller…

where`s my mind

infuscoare | 26 November 2002 08:13

Sırtımı Kuzey Yıldızı`na dönmüşüm,alnımda kelimeler,göz kapaklarıma oturmuşlar. Ufff…Beşinci sınıf bilim kurgu filmlerinden fırlamışım, şimdi ise ne bir film karesi ne de hayatın kendisi…

Kalbim “tekleyeceğim yine” diyor. 2500 puan, son can. Nereye saklansam ? Yok canım korkmuyorum, ben daha önce geçmiştim buradan…

Ben buradayım, okyanusun diğer ucunda, 27. katta. Sırtımda kuzey yıldızı, bak elimi uzatıyorum, karşımda gökdelenden havai fişekler, arka fonda “where`s my mind”…

Can Sıkıntısı

infuscoare | 20 November 2002 08:38

İnsanların gözleri önünde yığılmak mı gerek,sadece kalbinizin taştan olmadığını göstermek için ? Her uzvumdan yaralanmalı ya da her sevdiğimden acı mı çekmeliyim ? Oysa benim sadece dizlerim taştan, diz çökemedim önlerinde, devrilemedim, altımda şehirler,kasabalar… Sanki 3 asırdır aynı şaşkınlıklar,güya taştan yapılmış kalbime bilindik iltifatlar,kızgınlıklar.Ben etrafımda kınından kıvılcımlar dökülen kılıçlar isterim,hayaletler.Çünkü benim cesaretim gülmek ister…

PS:Deli olcam yaa, ben duygusuz diiliiiiimm

Kelimeler Göktaşları

infuscoare | 18 November 2002 09:49

Sözler bağırılmak ister,onlar ki birinizden birinize giden göktaşlarıdır. Onlar ki atmosferinizde dağılır, yok olur.Sözler tutulmak istemez. Durgun ve dalgın ruhlar o sözleri tutamaz ve onlara, gökgürültüsü ve havai fişeklerle seslenmek gerekir. Benim sesım yorgun,benim sesim şimdi yaşlı. Hikayelerim ancak uykusuz,ayık ruhlara erişebilir.. Ben size küçük öyküler anlatsam, siz onları birleştirseniz. Ya geride kalan boşluklar ? Onlar, ruhlarınızdaki delikler, tıkadınız onları boş inançlarınızla ve kapadınız kör karanlıklara açılan kapılarınızla… Varlığımı yalanlıyor kilitlediğiniz kötülükleriniz.Bakın, onlar tam orada yumrukluyor o kapıları, sılahlarını doldurup biliyorlar dişlerini. Bense burada buzulların arasında, yorgun, kızgın, saldırgan ama zararsız, yalnız ve insan…Bir dalga neyi anlatır bir okyanusta, kaç dalga sığar bir okyanusa ? Ya insan ömrü neye karşılık gelir, tam da bir koca tarihten bahsediyorken ? Ben sadece bir kocaman ağız kesildim hiç konuşamayan. Yüksek tepelerden koşan nehirlerin gürültüsü, vahşi atların ayak sesleri oldum. Sözlerimi vadilere salayım, otlasınlar isterim… Eski dillerden bıktım, ruhum aşınmış taşlar üzerinde yürümek istemıyor. Her konuşma bana çok yavaş geliyor. Fırtına ! Senin arabana atlıyorum yine ve kırbaçlıyorum en vahşi rüzgarlarını..Siz… Duyuyor musunuz, havada dönen kırbacımın ıslığını ? Bulutlarımdaki ağırlık pek bir fazlalaştı. Yıldırımların kahkahaları arasında denizlere sağnaklar yağdırmak istiyorum. Aaah… Derin bir nefes vereceğim, kasırgalar dağlardaki karları süpürecek sizin üzerinize bu sefer… Ama korkaklar…Ama aptallar… Onlar ellerindeki anahtarları arkalarında saklarken, kafalarının üzerinde bir şeytanın çılgınlık ettiğini sansınlar…

Bilemedin

infuscoare | 16 November 2002 07:42

Hiç anlatamayacağım şeyler, anlatmayı denediklerimden daha delice. Öyle diyordunuz değil mi; deli…

Neydim biliyorum ama, ne oldum hiçbir fikrim yok. İnsan bir tecrübe… Aah, bir çok hata bu bedende vücutlaştı. Binyılların yalnız bilinci değil, deliliği de başımda uçuşuyor. Uyanık kalın da, bakın. Kanat darbeleri nasıl yüzünüzü serinletiyor.

Aah… Ya kısa delilikler… Şöyle diyordunuz değil mi; Aşk. Ve evlilikleriniz, uzun bir budalalık halinde bu kısa deliliklere son veriyor. Sizin en iyi aşkınız bile şaşkın bir sembol ve acıklı bir alevden ibaret.

Oof… Alışamadım damarlarımdaki sıcaklığa

Korkuyorum galıba..

Ama.. Bilemedin Ezekiel… İşitiyor mu çürümüş kulakların gökyüzünde hala çınlamakta olan kahkahalarımı. Görüyor mu hala ne kadar güzel olduğumu kurumuş gözlerin. Ben senin kemiklerinle zafer davulumu çalıyorum hala..

Pecco ere Ezekiel

Pecco ere…

LJARGAR

Evrim

infuscoare | 04 November 2002 09:20

En ağır şey nedir ki, eğileyim önünüzde omuzlarıma almak için ve kaldırayım ki, sevineyim kuvvetime….

En büyük acı nedir ki,yaşayayım, ağlayayım karşınızda ki, sevineyim gücüme…

Bu kibrini zedelemek için alçalmak mı, hikmetiyle alay için deliliğini belli etmek midir? Hasta olmak ve teselliye geleni geri çevirmek ve senin istediğini hiçbir zaman duyamayan sağırlarla dostluk yapmak mıdır?

Bizi hor görenleri sevmek ve bizi korkutmak isteyen hayaletlere elini uzatmak mıdır?

İçinde gerçek var diye kirli sulara dalmak ve soğuk kurbağaları, sıcak yengeçleri itmemek midir?

Bırakın açlığa ve susuzluğa dayanayım engin çöllerde, bırakın bütün bunları yükleneyim kendı çölüme doğru ağır bir deve gibi.

Fakat ne yapabilir bir aslan bir devenin yapamayacağı?

O hür olmak ve kendi çölüne egemen olmak ister. Burada son efendisini arar. Son tanrısına düşman olmak ister o. Ve zafer için onunla boğuşmak…

Artık ruhun efendi ve tanrı olarak tanıyamadığı büyük dev nedir? Büyük devin adı `sen yapmalısın`dır. Fakat aslanın ruhu `ben isterım` der.

Sen yapmalısın onun yolunda altın kıvılcımlarıyla parlayan pullu bir hayvandır ve her pulun üzerinde altın bir parıltı ile `sen yapmalısın` parıldar. Bu pulların üzerinde binlerce yıllık değerler parıldar ve devlerin en güçlüsü şöyle der: bütün değerler bende parıldar. Bütün değerler yaratılmıştır ve bütün değerler benim… Dev böyle söyler.

Fakat henüz insanlara uzağım. Ben onların gözünde bir deli ile bir ölü arasındayım. Bu kulaklara uyan ağız değilim henüz. Gözleriyle işitmeyi öğrenmeleri için kulaklarını mı patlatmalı ?

Fakat söyleyin bana bir aslanın hangi yapamadığını küçük bir kız çocuğu yapar ?Aslan niçin çocuk olmuştur?

Çocuk bir günahsızlık, temizlik, bir unutmadır. Bir yeni başlama, bir oyun, kendiliğinden yuvarlanan bir tekerlek, bir ilk hareket ve kutsal bir evettir.

Şimdi işitilmemiş şeyler için kulağı olanın kalbini mutlulukla dolduracağım.

Şimdi ruhum hareketsiz ve kuşluk zamanı kadar aydınlık.

Şimdi unutmaya başlıyorum bildiğim bütün dilleri.Başım ağrıyor. Başım çok ağrıyor…