bildirgec.org

il mare

11 yıl önce üye olmuş, 104 yazı yazmış. 990 yorum yazmış.

KÜÇÜK BİR ‘b’ HARFİ

il mare | 19 March 2010 09:46

Hiç yoktun aklımda,hiç yoktu aklımda seni hatırlamak o an,üstüne üstlük bir de yazı yazmak…
Senden başlayıp konu,başka yerlere bağlanır umuduyla oturdum zaten klavyenin başına… Elimdeki kalemden kurtulmak için oturdum klavyenin başına…Bazen sevmiyorum çünkü kalemi sayende…Biraz önce de o getirdi seni aklıma…Elimin her zamankinden farklı dansı kalemle adi bir işbirliği içerisine girdi ve resmen seni yazdı kağıda…Sadece senin gibi yazarak… Öyle uzun uzun ismini karalayarak da değil. Nasıl mı?

Bir ‘b’ yaptım ki demin…Hiç öyle yapmam, o şekil yazmam ben küçük ‘b’ leri… Önce yukardan bir çizgi indirir,sonra aynı çizgi üzerinden biraz daha yukarı çıkıp, yukarıdan aşağıya doğru bir çizgiyi kıvırarak yaparım dairesini…Yani,hep böyle yaparım ben küçük ‘b’ leri. Ne olduysa, onca ‘b’ arasından canı sıkılmış ‘b’nin biri oyun oynadı bana, bir bemol işaretine benzedi tıpkı,tek bir hamlede,daha sancısız bir daire yaptı kendisine… Ben ‘b’ leri öyle yapmam ki , sen yaparsın…Ve bu hain ‘b’nin kıvrımlarını aynı sen bu derece aynı yaparsın… Bu derece salaş,ama kendinden emin;umursamaz ve karakterli… Hiç dersini çalışmayıp gene de sınıfını yüksek notlarla geçen zeki ve haylaz çocuklara benzer senin küçük ‘b’lerin, benimkiler ise hep özenli ve titizdirler,ayrıntıya takılıp gereksiz telaş yapanlardan, her zaman derslerine çok çalışıp daha düşük not alanlardan…

AŞKI YAĞMURLARA SAKLA!!!

il mare | 18 March 2010 09:27

Bu şarkıyı söylememek için, bir uyarı yazısıdır:

Biriyle bir şey yaşayacaksan eğer, mevsimleri getireceksin ilk aklına. Birini,ucundaki ayrılığı aklına getirecek kadar çok seviyorsan eğer,hesabını yapacaksın,onla olan vakitlerini olabildiğince az mevsime yayacaksın, ve mümkünse en soğuğuna… Bir ilkbaharda kimseyi sevmemelisin birkere… Cennet köşelerden biryerlerden rüzgarın ödünç getirdiği kokuları,her bahar yalnız duyumsayacaksın…Bu güzelliği sadece kendi başınayken tadacaksın,kendini bu yalnızlığa alıştıracaksın,en güzeli böylesiymiş gibi benimseyeceksin…Aksini yaparsan kurtulamazsın,aksini yaparsan yalnız kalmaya katlanamazsın ve en kötüsü hep yalnız kalmak istersin.Ya onla içine çektiğin kokuları,katlanılmaz da olsa yalnız yaşamak istersin ya da zaten başka hiç kimseyle…

Baharlar çok tehlikelidir aşk meşk işlerinde… Yaz da bir nevi öyle,bahardan nasibini almış ağaçlar,dağlardan gelen kokular,parıldayan maviler…Yazın da yalnız olmaya bakacaksın,olmazsan çünkü,birdahaki yazın da onla olmak zorunda…Ya olmazsa,giderse? O zaman işte, birliktelikten aldığın tadın çok uzaklarda olmasının getirdiği yalnız olma zorunluluğu çekilmez olur, bir başkası ise dayanılmaz…

FELAKETEN REZALET

il mare | 16 March 2010 11:34

Böyle rezillik olmaz…
Toplum zaten psikopatlaşıyor,normal insan sayısı aklı bozuk ve bozulmaya müsait insan sayısının önünde yüzü kızarık,diz çökmeye hazırlanıyor; ama bir televizyon programında, ağızdan ağıza arsızca dolanan bir sakızın yalandan baloncuğunun içine sığdırıldığı sözde bir 70 milyonu geçtim, en önemlisi,en yakınları tarafından izleniyor olan bir adamın katıldığı bir televizyon programında, bu adamın gördüğü muamele ,çirkinlik, programın kendisinin ve amacının basitliğinin de önüne geçen ya da tamam , belki de tam tamına örtüşen yaklaşım tarzları içler acısı gerçekten… Sonra gel de psikopat olma,cinnet getirme… Bu kadar da cahil olunmaz ki…

BİR BİLİNMEZLİK YAZISI

il mare | 13 March 2010 11:55

Hiçbirşey yapmak istemediğin zaman , hiç yapmak istemediğin şeyleri yaparsın… Ne yapacağını en bilmediğin anda, hiç izlemediğin dizilere takılırsın,aptal repliklerin aptal duygularını dudaklarına musallat edersin; en zayıf anındır işte, içinde sıkıntılarla boğuşurken, izlediğin her şeyin içine kontrolsüzce,balıklama dalarsın… Birilerinin aptal dudaklarından çıkan sözler senin dudaklarının bunca zaman zaptettikleridir sanki, birisinin gözleriyle akıtmaya çalıştığı duygu seli, bunca zaman içinde kaybolduğun bir çağlayandır sanki… ( “Suyun intiharı gelir aklıma şelale deyince”,Birhan Keskin’in bu dizesini hatırladım nedense şimdi…) En fenası, yapı kredi ,coca cola reklamlarına falan ağlamaktır kolaylıkla,ya da şimdilerde şekerbank bile… Susarsa susarım,susarsam susar, susarsalar susarızz’lar, anlamsız uyarlamalar, donuk sessizliklerdeki fosforlu naralar.

ÇAY YAPALIM MI?

il mare | 11 March 2010 09:41

“Çay yapalım mı?”

Hayat…
Ailece yenen bir yemekten sonra,sofrayı toplarken mutfakta buluştuğun annenin ağzından dökülen kutsal iki kelimelik soru cümlesi:

“Çay yapalım mı?”

Cevabın değişmeyeceğini bilerek gene de üzerine uzun uzun düşündüğüm soru. Sen de sorarken, alacağın cevabın değişmeyeceğinden emin olarak çok şey düşünüyor musun anneciğim?
Ben ağzıma dayayacağım her sıcak yudumda ;daha sıcak ellerini avuçlarımla sıkarken hissedeceğim sıcak kalbinden akan sıcak duyguyu ,beraberinde izlediğimiz dizinin repliklerine verdiğin tepkilerin aynılığını ama bende her seferinde uyandıran ve bu akşam da uyandıracak olan tonlarca farklı hissiyatı, belki de dizinin en heyecanlı yerinde kardeşimin okuldaki durumuyla ilgili şevkatlice yönelttiğin soruyla en varmış gibi gözüküp aslında en başka yerlerde olduğun halleri, gözlerinin dalgınlığını,sesinin çaresizliğini,kokunun tekliğini ve saflığını tekrar tekrar,bu akşam da yaşayacağımı düşünürken ve düşündükçe içim sıcacık olurken; sen de yarın beni bir başka eve yollamayacak olmanın rahatlığını,kimseye hesap ve haber vermeden ellerimi hiç bırakmayacakmışcasına sıkıca tutmanın keyfini,başka hiç kimseye sana ait olduğumdan daha fazla ait olmadığımı bilişinin verdiği beni içine içine sokası duyguyu, elinin tersi ile yanağımı okşarkenki tazeliği peşin peşin götürüyor musun dudaklarına, ince belli bir çay bardağıyla…???
Seni bilmem ama anneciğim, ben, sen her “çay yapalım mı” diye sorduğunda, içime tarifsiz bir huzur doluyor. Televizyonun karşısında ellerimizde buharı tüten bardaklar, üzerindeki mavi sabahlığa sarındığım an gözümün önüne geliyor, omzunu gıdıklayan kıvırcık saçlarından salınan koku seni bıraksam da beni bırakmayacağını içerime haykırıyor…Gevşiyorum suratımı yalayan buharla,rahatlıyorum.
Dizinin replikleri arasında olduğunu sanırken, annemin kanatları altında kayboluyorum.

ORJİN

il mare | 10 March 2010 13:17

An(ı)larım gözümün önünden yitip gidiyor işte,büyüyorum benden habersiz.Gelsin diye yollarını gözlediğim yaşanmışlıklarım, geçmişte ve şu anda anlam bulamazlarken yarını bekliyorlar…Yarın, başka gözlediğim anları yaşayacakken ben… Ne zalimsin hayat,içine attığın farklılıkları öğütüp aynılıklar yaratan girdap, ne zalim… Şu anımı bildirtmeyecekseniz bana,niye varsınız bugünler, sizler,yarın dün olacak günler… Sinemdeki taşa sabır adını takıp , tüm yarınların adını tahammül yapıp, bugünü gerçek yapmak da neyin nesi? Bugünü bildirtmiyorken üstelik.. Neden, yarın bilinecek diye… Yarın sabretmemi söylemeycek misin, bugün,kendi doğurdukları arasında kaybolurken ,yarın önüme bambaşka dünler sermeyecek misin …? Yanlışın var zaman, sen yarınlara uzanmazsın, gebeliğin bugünler için… Yarın olsun diye kandıramazsın beni artık,saltanatın bugüne hükmetmek için…

MAVİ YOLCU,İNKILAP

il mare | 08 March 2010 15:59

Gene o baş ağrılarından biriyle uyandım bu sabah.Gözlerime de pişkince yayılanından,bütün bir gün boyunca,ölecekmişim,ölsem de hiç üzülmeyecek ve kimseyi de üzmeyecekmişim gibi hissettireninden… Suratımı asıp çekilmez olduğum,evde sayemde kavgalar çıkarttırdığım,hiç soru sormayıp sorulanlara da cevap vermediğim,içerimde ne varsa hepsini kendime sakladığım sabahlardır ki,her ne kadar bir kaşık suda boğulası, hırçın bir yaratık gibi gözüksem de,ben gözlerimdeki ağrıya rağmen,kendimde hoşuma giden çok şey bulurum aslında.Her zaman konuşurken o gün sessiz kalmanın farkındalığı ile ve onun da yarattığı farkındacıklıklarla sıkı bir dost ilişkisine girerim tüm gün,fazla duygusallaşırım,daha önce düşünmediğim şeyleri düşünür,hiç tanışmadığım ayrıntılarla el sıkışırım, ve ne varsa bende o güne dair,hepsi ,arka fonda duygusal bir müzik eşliğinde hüzünlü bir masal anlatıyorlarmış da ben de günümü bu masalı dinlemeye ayırmışım gibi,hiç çıkarmadığım geceliklerimle karşılarına kurulurum.Cam kenarına…

BULANTI

il mare | 03 March 2010 09:41

Bugün seni kim seviyor,öğren.
Kaç kişi gezinmiş saifanı,tıkla hemen.
Ne zaman öleceğini mi merak ediyorsun,doğru yerdesin…

Ali sana gül yolladı,

Veli sana sarıldı,

Ayşe ayıcık gönderdi,

Fatma da öpücük.

Bu mesajı 15 kişiye yolla,

Yollamazsan…

nası akrostişş yaptınız öleee???
nası akrostişş yaptınız öleee???

Flash tv, sabah kuşağını bilmiyorum.Öğleni de.

Akşama doğru bir curcuna,şarkı türkü. Bi taraflarını, parıldayan aptal elbiselerin içinde sallayan boya kutusu hatunlar… Kolbastı vardı bi ara her açtığımda,şimdilerde yok gibi.. Mide bulantısı sebebi.
Daha geç vakit;bir adam.Bir de kadın..Rastgeldiğim vakit hep böyleydi yayın.
Yapma bir sızlanış kadında. Gözlerindeki yapma acı,sadece bağırdığında.Kasıyor ya kendini;gözlerindeki o ifade de işte,kasmaktan.Yaş falan da yok zaten.
Susuyor sonra bir ara,nefes alıyor az. Yoruldu çok,dinlensin biraz. Susmak televizyonda haramdır,günahtır. İşte tam da burda araya giren küfürler,avuçları kaşındırırrr.. Hatırr hatırrrrrr…

CAMLAR TEMİZ OLMALI VE TÜM HAYATLAR UCUZ

il mare | 21 January 2010 09:21

Yedinci kat,karlı ve soğuk hava, koca bir cam boyunca, bir temizlikçinin kolları uzanmakta…

Temizlikçi…Hayattaki tek ödevi buymuş gibi…Birileri hep kirlettiği için,birşeyleri temizleyici…
Başka hayatların,başka ağızların yaşayan nefeslerinin camlardaki intiharları, ve bıraktıkları buğulu lekeler… Temizlenmeli…

Koca bir cam,o nefesler sanki hiç alınmamış gibi,pırıl pırıl olmalı,yeniden yeniden doğmalı,yaşanmışlıkların kattığı lekeler düzenli olarak arındırılmalı… Yeni doğmuş bir bebeğin gözünden bakmalı dünyaya büyük evlerin büyük camları…Hiçbirşey yaşanmamış gibi,dünyada pislik yokmuş gibi…