bildirgec.org

il mare

11 yıl önce üye olmuş, 104 yazı yazmış. 990 yorum yazmış.

AKAK

il mare | 04 April 2009 23:55

Akıp giden sulara rağmen aynı yerde uyuyup uyanmak… Eskiden uykuna emanet ettiklerinin şimdilerde olmaması,hoş her sabah kendiliğinden karşına çıkması…Arabeskliğin en yokolasıcası…

KALEMLER HEP YAZMASIN,BİRAZCIK DA YAZILSIN

il mare | 03 April 2009 09:08

Hafızam hiç iyi değil, hele ki son 1-2 sene içinde… En yokluğunu hissettiğim zamanlar da deniz kenarında sonsuz mavinin önünde olduğum zaman ya da bir otobüste gözlerimle taradığım yüzlerce hayatın arasında olduklarım. Anlık yaşadığım gibi gözlerim de an ile sınırlı kalıyor ve belki de üzerinde milyonlarca güzel çağrışımın yürüyebileceği düşünce matruşkaları aracı gözüm ile beynim arasındaki köprüler kalemsizlikten kırılıyor,yerle bir oluyor.Her seferinde bir kağıt ile kalem bulunduracağıma dair kendime hatırlatma yapıyorum, fakat bunu hatırladığım zamanlar ise gene ya bir otobüse ya da denizin önüne denk geliyor…Ve her seferinde kendimi tekrarlıyorum,biraz daha sert vurarak kafama.Gözlerin beyne kayıt yapabileceğine dair bir haber de okumuştum fakat kendimi biliyorum ki(!) bu çok daha fazla acı verecektir bana, derdime devanın teknoloji ile bütünleştiği zamanlar ne kadar işimi halletmiş olmanın mutluluğunu hissetsem de,içimi nedenini işte yeni anladığım bir burukluk kemirmiştir hep,aklıma tükürmüştür sonra da. Ve köpüklü sular altında kafamın daha da ağırlaşması bundandır,anladım…

Ne diyordum… Kalemin, en çok da kendimi,ana dair hissettiklerimi anlamada bana en çok yardımcı olan 2. dostumun,en ihtiyacım olduğu zamanlarda, olmadığını görmek kendimi daha da işeyaramaz hissettiriyor.Kızarım çok,sağa sola bakınırım çünkü,o olmadan arabaların önlerine konulan,kafaları saniyede 1200 kez öne arkaya sallanabilen süs köpeklerine benzerim sahillerde,hatta çok daha işlevsiz. Gözlerim bayram eder sade, tanıdık bir yüz görmenin sevinci ile;beynime gidemez hiçbirşey,çapı 100 cm. olan kocaman delikli elekler hükmediverir beynime,hiçbirşey ayırt edemem.Bakarım…Uzağı da çok seçemem ama,en farketmediği zamanlardır zaten.Ve denizin uzağı hep bulanıktır zaten… Otobüslerde ya da cadde üzerindeki boş banklarda oturur vaziyetteyken tabi,çok daha lanet edesim gelir az ışıkta inatla okumaya çalıştığım kitaplara. Daha yakından incelemek istediğim,yorgun bedenlerin ait oldukları simalara bakış süremin iki insan arasındaki normal bakış süresini fazlasıyla aştığım; her ne kadar ,çok göremesem de karşı taraftan yanıp sönen bir soru işareti aldığımı sezdiğim an da kızarım, falan…

BEKLEYİŞLE HAYAT AŞK YAŞARSA N’OLUR

il mare | 28 March 2009 10:24

“Ne acayip hayat?

Hayat=Bekleyiş

Yaşarken bekliyoruz.Beklerken yaşıyoruz.
Ve onların çocuğu oluyor ki= ZAMAN

Beklemek girerse ilişkiye yaşamla eğer…
Zaman doğar…Kızı erkeği yok.Bu ayrımsızlık onu daha da güçlü kılar,her iki cinsin tüm özelliklerini almıştır.Herşeye sahiptir.
Bir erkek kadar güçlü ve zalim,bir kadın kadar merhametli ve narin.

Herşeyi vardır zamanın…

Sonra onun da çocukları olur,istediği herşeyle ilişkiye girer ama o. Yine minik zamancıklar gelir dünyaya. Minik minik saliseler,saniyeler,dakikalar,saatler…

HAYAT

il mare | 27 March 2009 10:55

“Pencere”

Her gün, tüm karamsarlıklarını sırtına yükleyip evinin yolunu tutuyordu küçük kız. Gözlerinin önünde hep açık bir pencere,önünde oturmanın heyecanı ile,hep uzun olan adımlarını kısa ve sık yapmaya çalışarak
hız testi yapıyordu kendi kendine…Ama her gün bir önceki günden 1 dakika daha geç varıyordu penceresine,hayata karşı geç kalmışlık hissi,umutlarının ışığını yayan penceresini de hakimiyeti altına almıştı anlaşılan…Hayat her gün bir dakikasını daha çalıyordu ve düşünüyordu küçük kız:

GÜNDÜZLERE BOYKOT

il mare | 26 March 2009 09:35

Karanlıklardan artık korkulmadığını düşünsenize…Güpegündüz aydınlık sokaklardan geçerken,herşeyin tersini düşünmeye bayılan ben,bu sefer gündüz herkesin içeri,gece de dışarı aktığını düşündüm. Eğlenceli oldu…:) Geceyarısı,rengarenk ışıklara eşlik eden insanlar,ellerinde çocuklarıyla anneler,aydınlatılmış sokaklarda top koşturan çocuklar,herkesin herkesi bulmasının nasıl da zorlaştığı saklambaçın en zevkli hale geldiği saatler,gene geceyarısı tıkalı trafik ve trafik lambalarının ışıklarının en çok gece işe yaramasının verdiği çok daha fazla işlevsellik,kendini belli etmek için mecburiyetten giyilen rengarenk fosforlu giysiler,ellerden düşmeyen cep telefonlarının yaydığı renkli ışıkların geceye renk eklemesi,sinema salonlarında yer bulunamayan gece matineleri,ya da kadınların asıl gece vardiyalarında çalıştırılması,vapur seferlerinin durmadan işlediği karanlık gökyüzünün karanlık suları,üstünde yıldızlar ve yakamoz da cabası,hele ki önünden geçen bir ateş böceğinin selamı…
Esas gündüz kilitlenen kapılar ve gündüz kapalı olan perdeler,bir yazarın ilhamını gündüzlerin verdiği sessizlikten alması…Değişiklik gösteren yaz saati uygulamaları,gündüzleri kısaltma,geceleri uzatma çabaları,ve gözardı edilen elektrik faturaları:D Sonraaa…Ne bileyim,kenarlarına yanar söner ışıkların takıldığı gece uçurtmaları; tüm ışıklı oyuncakların oynandığı karanlık sokaklar,tüm ışıkların anlam kazanığı zamanlar…

2 Mİ 1 Mİ?

il mare | 20 February 2009 09:56

Bu kadar insan arasından sadece 2 taneyiz. Ve bu kadar çift arasından sadece 1. Çiftken 1 olmak mı güzeldir,yoksa insanlaşıp,bölünüp 2 olabilmek mi?Benleşmek,bütünleşmek mi iyi,ayrışıp ikileşmek mi?Hangisi daha yararlı,verimli?

Zaten bölünmüş olan şey,tekliğe amaç olamaz.

Dünya 1 olsun,savaşlar barış olsun öyle mi?
Kural varmış,doğmuş,büyümüş,kocaman olmuş.Bölündükçe büyümüş.

Ve kendi yarattığı kuralın altında ezilip yok olur dünya.

Böldüysen…Toplayamazsın!

BİÇARE

il mare | 14 February 2009 11:23

Büyümemek için
Ölmek gerekiyorsa eğer;
Boşa gitti annemden gizli
Saksılara döktüğüm sütler…

SEVGİLİYE

il mare | 14 February 2009 10:29

Birşeyler yazmaya çalışırken parmaklarım seni tuşladı,döndüm dolaştım sana geldim şaşkın ördeğim. Seni burda yazmak istedim,burdan oku istedim , böylesine geniş olmamda,bu ortamın kimlikleri saklı tutabilmesinde,bizleri gizleyebilmede büyük rolü var tabiiki.Sen kimsin,ben kimim,neye benziyoruz kimse hiçbişey bilmio, gene kimsenin bilip farkında olmadığı tesadüfi tanışıklıklar çıkabilir aslında kurcalandığında ama böylesi iyi:) Yani en iyi sadece bizim birbirimizi bildiğimiz bu yerde bu yazıyı okuyacak bir çok kişi kimbilir kafalarında bize benzemeyen ve belki de çok benzeyen bir çift yaratacaklardır,tıpkı romanlarda sadece isimlerinden ibaret bildikleri o hayranlık besledikleri karakterler gibi ya da saatlerce chat yaptıkları esnada beyaz atlarının üstündeki o yakışıklı prens gibi ya da ne bilim görme yetisi alınmış insanların her duydukları sesi adeta bir portre çizmeye yardımcı birer kalem gibi kullandıkları gibi… Heralde öyledir yani:)