bildirgec.org

idealand

11 yıl önce üye olmuş, 5 yazı yazmış. 24 yorum yazmış.

Ata ve Türk Olmak – S1E3 – Final…

idealand | 22 February 2008 07:04

Samimiydim ve düzeltme yapmaksızın yazdım bu üç saçma ve gereksiz bölümü, ya da yazıyorum hala. Sidik yarıştırma peşinde de olmadım, olmam da. Okuduklarımı, okuyacaklarımı da sınamadım ve ya test etmedim bilgi sürecinde. Dünyada en çok korktuğum şair ruhlu gerici komünistler oldu sanırım. Şiiri sevmem, ki bu benim kişisel bir seçimimdir, şiir gibi konuşanı hiç sevmem, ki en duygulu ve bileni lümpenliği yarattığı için, sanatı ve edebiyatı severim, ki bu alkol etkili son üç yazımı bir kenara bırakırsak üzerinde uğraşılmaya değer bulabildiğim bir tür olduğu için, ve yine zoraki yalanı sevmem, söylenmesi emredildiği için, ki hatta nefret ederim. Komünist ortamda yaşamış ekonometrist eşime bile anlatmaya çalıştığım zaman zorlanabildiğim ütopik sosyalist ekonominin ütopik ya da daha doğrusu basit ideolojik temellerini kavramış olmam büyük katkımdır bana. Hayır bunları kitaplardan öğrenmedim, bildiğim şeylerdi, genlerime yazılmıştı insan olarak.

Ata Ve Türk Olmak II

idealand | 12 February 2008 06:35

Hadi en eksiğiyle Atatürk gibi düşünmeye çalışalım… Lisede o muhteşem tarih öğretmenime dediğim cümleyi çok iyi hatırlıyorum. “Hodjam, ben olsaydım Atatürkün yaptığını yapmayabilirdim” demiştim. Evet, yapmayabilirdim, bu sanırım cesaretle ilgili birşey de olabilir, ama aranızdan hangi babayiğit bin senelik bir kültürü yıkma pahasına, kendinden onlarca kat büyük ordulara karşı koyabilmeyi düşünebilirdi ki… Bu demek istediğimin Türkçesi şunun gibi bir şey olabilir: “Ben Atatürk gibi çılgın bir adam olmazdım…” Hodjama dediğim ikinci cümle şuna benziyordu: ” Hodjam, ya yenilmiş olsaydı o ulu önder…?!!”, “Ya yenilmiş olsaydık?” Bize öğrettiğiniz hangi ‘mantık’ ve ‘bilim’le örtüşebilecekti bu yenilgi. Bize kim nasıl anlatabilecekti bu büyük kumarın mantığını…
Sefil, kaybetmiş ve kazanacak ya da kaybedecek hiç bir şeyi yokmuş gibi görünen bu ayağında çarık, sırtıda silahı olmayan halkın ne gibi bir isteği ya da mantığı olabilirdi ki. Avrupa tarihini biraz da olsun bilenler bunun gibi halkların nelere boyun eğmiş olduklarını çok iyi bildiklerine inanıyorum. Ne gibi küçük kralcıkların giyotinlerine boyunlarını histerikçe uzattıklarını biliyorum bu ‘batıl’ toplulukların. Hangi Kristiyaniti şeriatleri altında inanılmaz zulümlerin ve saçmalıkların altında olduklarını da. Jesus tanrılarına inandıkları azametli devirlerinin de ne hale geldiğini biliyorum- ki Ortaçağ şeriatinden daha ileridedirler.. Size inanılmaz nasyonalist gibi gelecek ama cevap onda gizliydi: “Muhtaç olduğunuz güç damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.” Peki ben ve benim gibi düşünenlerin bu damarla, asillikle ve kanla ilgili “çağdışı” (!) düşüncelerin yanında olabileceğime inanılırmıydı? Hayır!
Sorun, etkilendiğim kafayı yemiş Türk (ya da Türkçü) filozoflarında olabilirmiydi? Hayır! Onların birçoğunu okumaya bile katlanamadım… Kafatasçılık Türkiye’de Nazizm kadar büyüktür, bunu gördüm, iyi ki bir kaç kuzey Afrika kökenli köyümüzden başka siyah ırk yaşamıyor bu topraklarda. Yaşamaya çalışanlar da İstiklalde uyuşturucu satıcısı diye dövülerek öldürülebiliyor. Sanki Türkiye’ye uyuşturucuyu onlar sokmuş, yaymış ve batıya satmışlar gibi… Uyuşturucunun nereden gelip nereden gittiğini bilen biliyor, ortaokullu kafa bile farkında olabiliyor. Konu dağılmasın!!!
O yalan söyleyerek etkilenmediğimi söylediğim sosyalist büyüklerimizden biri, Enternasyonalisizm’in olamamamasından ve olamayacağından bahsediyor. Proleter dediğimiz sınıfın ırk, din ve sosyo-kültüründen dolayı birbiriyle örtüşmediğinden ve örtüşemeyeceğinden bahsediyor örneğin. Amerika’daki sömürücü petrol şirketinde kas çürüten ve kanser olan işçinin haklarıyla sömürülen ülkedeki o petrolü işleyip kasları çürüyen ve kanser olan işçinin haklarının bir olamayacağı gibi. Dolayısıyla sosyalizm, nasyonelist ya da daha açıkça nasyonel üstü bölgeci bir kimliğe bürünebilir, bürünmelidir de. La. California’ da Kendine ait ‘Tribbblexx’ mülkü ve arabası olan sömürücü işçiyle her gün sincandan İKİBUÇUK saatlik otobüs yolculuğuyla fabrikasına ulaşan işçinin çıkarları bir potada birleşemez, birleşmemeli. Avrupa, Asya ya da Uzak Doğu sosyalizmiyle bu yaklaşımı bir tutamayabiliriz.
Bildiğim tek bir gerçek var ki o da bu dünyanın bütün nimetlerinin bu dünyadaki bütün insan ve yaşayan canlı topluluğuna yetebilecek büyüklükte olduğudur. “Hiç bir şey yoktan varolmaz vardan yok olmaz” 😐 derken kastedilen de bu… Ya da bu olmalı… diyalektik materyalizmden haberdar olmadığımı düşünenler ya da düşünmeyenler olabilir, kastettiğim şey bununla paraleldir. Ya da üçüncü bölümüm bununla paraleldir…

Ata ve Türk olmak…

idealand | 10 February 2008 07:02

Ankara’dayım… Kepitıl Siti’deyim… Yaşım tam 29… Dile kolay tam 29 senedir ilk defa Atatürkçü diye bazı insanların tehlikeli olabileceği kaygısıyla polisler tarafından yan yan kesildiğini (dik dik bakıldığını – İngilizce -stareing-) ilk defa görüyorum… Tamam, yalan olmasın, ilk defa görmüyorum, ama ilk defa bu kadar çok farkına varıyorum… Senelerdir kendime yakıştıramamıştım sosyalist denmeyi, çünkü sosyalist olmak için daha uzun bir yol vardı. 3 (Üç) kitap okuyup sosyalistim ben diyenler kadar rahat olamadım hiç… 300 (Üç Yüz) tane bile okusam, ya da neyi okuyabildiğimi bilsem, ya da 300’e (Üç Yüz) kadar sayabilsem bile kendime bu olgunluğu yakıştıramadım, çünkü sosyalist olmak insan olabilmenin en üst noktası olmalıydı, olabildiğimi zannetmedim hiç… Ya da bazen hayal ettim, olabilirmiyim diye. Üniversitedeyken benim de arkadaşım türbanlıydı. Böyle, böyle türbanla girebiliyordu derslere, sınavlarda türban üstü peruk takıyordu. İyiydi, ismini hatırlayamıyorum, çok zorlasam da hatırlayamıyorum, isimleri hatırlamıyorum, bu benim alkolikliğimden kaynaklanıyor, üzgünüm. Ama ona destek verdiğimi çook, çok iyi hatırlıyorum. Bazı Gomünist tanıdıklarımın bana bu yüzden karşı olduklarını da hatırlıyorum, hep karşılardı, çünkü bazı şeylere karşı olmak emirdi bizim gibiler için… Daha doğrusu bizim için demeyeyim, ben hep ayrıydım onlardan, o yüzden sevilmezdim belkide. Ama samimi olarak söylüyorum ilk defa olarak, ve ilk defa, bütün bize öğretilenlerin ilk defa sakıncalı olduğunun farkına vardım, sosyalist düşünür ve okurken bile bu kadar tehlikede hissetmemiştim kendimi. Atatürk gibi düşünebilmenin bu kadar tehlikeli olabileceğini hiç kimse tahmin edememişti, ister Sosyalist, ister Komunist, isterse dinci… Atatürk gibi düşünmek ve kısacası Atatürk’çü olabilmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı yaşadığım bunca zamanda.
Tamam, kabul edelim artık Atatürk’çü bir ülkede değiliz, tamam, yeni bir rejim gönüllüsü olalım, ama bu, benim bu akşam Kızılay’da gördüğüm bu büyük sistem yanlılığını açıklayamıyor.
Bizim devrimimizin bir büyük farklılığı var diğer geliştiğini sanmış ülkelere göre. Aslında bir değil birçok farklılığı var. Ama en önemlisi bu devrim askeri kökenlidir, ne lider, ne de halk kökenlidir. Bu Cumhuriyet’i asker kurmuş, ve yaşatmıştır. O yüzden askeri mantığın ülke üzerinde bu kadar büyük bir söz hakkı vardır, haklı olarak. Hadi askeri bakışı es geçelim, bu ülke insanının en çok güvendiği yapı ve sistemin askeriye olduğu da bu temele dayanmaktadır. Türkiye tam anlamıyla TSK’nındır. Bu bu kadar basittir. Burada tarihten, ırktan, ve ya politik görüşten ayrı bir gerçekten bahsedebiliriz. Bu güzel ve bırakmayı, terketmeyi hiç düşünmediğim, düşünemeyeceğim topraklar için . Hadi düzgün düşünelim ve bilelim, belki de en kansız devrim bizim, yani Atatürk’çü devrimdir diyebilirmiyiz. Buna şimdiki düşünce katılmıyor olabilir ama bakalım, okuyalım, araştıralım, bu kadar keskin, Osmanlı şeriatinden çağdaş (aslında çağdaş demek inanılmaz eksik morfolojik bir tabir olacak ama), yaşama bu kadar net ve kesin geçebilmiş herhangi bir ulus, ırk, devlet, vs. varmıdır…
Ben Atatürk ve devrimlerine inaıyor ve destekliyorum, ama bilinçli çağdaşlarım gibi onu ilerletmeye ve yüceltmeye de çalışyorum. Belki de söylediğim gibi sosyalist mantığı, onun bir üst mantığı olabileceğini düşünmeyi varsayıyorum. Bilmiyorum. Biliyorum… Bu da bölüm 1 olsun gerçek olabilmek adına…

Bilgisizler her yerde ahkam keser, süpper entellektüel aydın olur.

idealand | 02 October 2002 16:11

Ve bu insancıklar vatanın yokolan değerleri üzerine duyarlılık derecelerini abartmak suretiyle tarihe iyi aydın liderler olarak geçebilme yollarındadırlar. Hürriyet’te görülen bu haberiçler acısıdır başka bişey değildir. Bu memlekette kesinlikle hepimizin bildiği üzere lider kısmının büyük bi kalifiye sorunu vardır. Meclise girenler ve bakan, hatta başbakan olanlar elbetteki her türlü şeyi bilmek zorunda değildir. Dolayısıyla bir çok iş için danışman meclisleri kurulmaktadır ama bu danışmanlar da çoğu kez danışılacak insan olmaktan çok kadro dolumuyla sağlanan rantların uzantılarıdırlar. Neyapalım bu ülkede buna benzer çok çarpıklık var.

Yahudi soykırımı bir oyun mu?

idealand | 02 June 2002 23:53

Şu aralar yahudi pre-tarihi, soykırım ve günümüz üzerinde biraz kafa yoruyorum da, ben mi yeni duyuyorum bilemem, inanılmaz bir iddiayla sarsıldım. İddia bazılarımızın tüm dünya görüşünü değiştirebilitesiyle gayet enteresan geldi bana…!!!

23 senelik dünya deneyimlerimin hiç bir safhasında nasyonalist, faşist düşünmemiş biri olarak tezatlaşıp yahudiler üzerine bi düşünce birikimi oturdu kafamda. Birçoğunuzun duyduğu ve bildiği gibi dünya ticaretini ve parasını yönlendiren birinci ve en büyük güç yahudi toplumu. Dünya düzen ve hareketlerinin rotası hakkında zaten yeterince paranoyak olmam bir yana, özellikle Amerika Birleşik Sömürgeleri’nde(ABS) bir kısım özel merkez bankalarının olması, ve bunların, arkalarında dünyanın en verimli petrol kaynaklarını elinde tutan yahudilerin olduğunu öğrenmem, yani paranın asıl karşılığı ve sahibi olarak para basıp ABS hükümetine büyük faizlerle borç verebilme kapasitelerinin olduğuna ulaşmam bi hayli düşündürücü geldi. Bu şirketler uluslararası olduklarını iddia ediyorlar ve ABS topraklarında özerklik kazanarak hiçbir ulus ve ülkeye mensup olmadıklarını söylüyorlar. Umarım yanlış hatırlamıyorum ama ABS‘nin 500 milyar doların üstünde borçlandığına ulaştım. Dolayısıyla sadece ABS‘de değil dünyanın heryerinde akıl almaz ve yıkılmaz bir sınırlar-aşırı emperior haline geldiklerini düşünüyorum. İstedikleri her şekilde dünya kararlarında birinciliği birkaç yönetimle paylaşıyorlar. Korkunç… Ama asıl iddia daha korkunç…: