bildirgec.org

huriki

11 yıl önce üye olmuş, 11 yazı yazmış. 349 yorum yazmış.

bu ne yahu?

huriki | 20 March 2007 22:45

http://www.youtube.com/watch?v=koFEXZ1JS8w

korku, ölüm, karanlık

huriki | 05 March 2007 20:31

İnsanın yaşamı ana rahminin karanlığında başlayıp, toprağın karanlığında biter. Belki de karanlık en güvende ve en huzurlu olduğumuz yerdir. Bir başkası karanlığın ardından ışığın geleceğini bildiği için bunun bir bekleyiş olduğunu da düşünebilir. Ana rahminde doğmayı beklemek, gece yatakta sabahı beklemek, toprağın altında dirilmeyi beklemek. Bense bekleyişi düşünmem. Yaşam zaten karanlıktır. Bekleyecek bir şey yoktur. Işık sadece, bu karanlık evrende yolumuzu bulmamız için gereklidir. Karanlığı severim. İçinde barındırdıklarından korkmam. Barındırdıkları beni korkutmasa da her zaman tedirgin eder belki.

siyah, beyaz, ölüm

huriki | 22 January 2007 22:02

Ölüm olgusu genelde siyah ve beyaz renklerle simgelenmiştir. Bir taraftan bilinmezliğin, karanlığın göstergesi olarak siyah, diğer yandan yeni bir hayatın başlangıcı olarak beyaz.

Aslında siyah da beyaz da fiziksel açıdan birer körlük durumudur. Nesnenin üzerine düşen ışığın nesne tarafından tüm renkleri yutması sonucu siyah ortaya çıkar; bu hiçbir rengin görülememesi durumudur. Beyaz ise ters bir yolla, tüm renklerin geri yansıtılması ile, yine hiç bir rengin görülememesi yoluyla ortaya çıkar. Bu iki rengin/renksizliğin bu nitelikleri sebebiyle ölümü yansıtması manalıdır. Renksizliğin ölümün bir göstergesi olarak düşünülmesi renklerin hayata işaret ettiği, hayatı temsil ettiği çıkarımını yapmamızı sağlar. Hayat fiziksel olarak görebildiğimizken, ölüm göremediğimizdir.

Ne olacak benim halim

huriki | 31 December 2006 04:08

uyuyamıyorum. uyuyamıyorum. sabaha karşı dört oluyor uyuyamıyorum. var mı bir çare bilen. benim aklıma hep şu geliyor: susam sokağında edi ile büdü yatakta yatıyor. büdü uyumuş ama edi’yi uyku tutmamış. ya da tam tersi. neyse sonra edi uyuyamıyoorum, uyuyamıyoorum diye inleye inleye büdüyü uyandırıyor. büdü bakıyor ki uyutmayacak edi, başlıyor uyu edii hadi uyuuuu lalalilala lalala sen uyu hadi uyuu lalalilalalaaa diye ninni söylemeye. derken bir süre sonra edi tam uykuya dalıyor ki büdü edi’yi sarsıyor. kalk kalk sıra bende diye. işte ben tam edi uyurken hafifliyorum ama hemen büdünün sesini duyuyorum. ne olacak benim halim.

Allah’ım yoksa ben hayvansever miyim??

huriki | 23 December 2006 21:37

benim hayvanlarla özellikle de köpeklerle ilişkim genelde mesafelidir. ancak dün geceden beri hayvanlara karşı bir zaafım olduğunu anladım. dün bizim mahallenin çocukları benim evin önündeki bahçemsi, balkonumsu uzantının önünde uzun süre durup beni dikizlediler. ben de hem çalışıyordum o sıra hem de çocuklarla uğraşmak istemiyordum. akşama doğru üst komşulardan biri aşağı sepet uzatıp beni dışarı çıkardı. meğerse orada bir yavru köpek varmış. köpek bir aylık bile değil. yere uzanmış, başı aşağı düşmüş, baygın gibi. hava çok soğuk olduğu için, hiç adetim olmamasına rağmen köpeği içeri aldım. ama zavallıcık hala yarı baygındı. kesinlikle bir lokma yemeden, bir yudum su içmeden öylece yatıyordu. benimki veterinere götürelim dedi ama saat geç olmuştu. hayvanlara uzak olunca insan veteriner nasıl bulunur onu bile bilmiyor ki.bütün gece ishal olmuş bir şekilde hasta yattı. bu sabah veterinere götürdük. o kadar susuz kalmış ki bütün algıları kapanmış, gözleri içeri kaçmış, bilinçli bir hareket yapamaz hale gelmiş. ağlamıyor, yemiyor, içmiyor. serum verildi, ilaç falan. ama şimdi evde öyle yarı baygın yatıyor. işin ilginci sızlanmaya başladı ve okşanınca susuyor. okşamaktan helak olunca bir peluş bebek bulduk onu sürtüyoruz, acısına rağmen sakinleşiyor. şimdi ne yapacağım bilmiyorum. hayvan barınağında ölür dedi veteriner, sokağa da atamam. ama ne yer, nasıl yer bilemiyorum. onun için ne yapılabileceği hakkında fikri olan veya bir yavru köpeğe ne nasıl yedirilir bilen varsa tavsiyeleri seve seve dinlerim.

yök ve demokratik seçim

huriki | 07 December 2006 11:26

mimar sinan üniversitesi rektörlük seçimleri yapıdı bir süre önce. diğer üniversitelerden farklı olarak 20 mart 2006’da emeklilik gerekçesiyle ayrılan vildan alptekin yerine seçim yapıldı. ancak yasaya göre o tarihten itibren altı ay içinde, vekalet süresince seçim yapılması gerekirken yök’ün tavsiyesiyle seçim 9 ekim 2006’da gerçekleşmiş ve sonuç şöyle olmuştur:
Prof. Yalçın Karayağız (103)
Prof. Onur Altan (94)
Prof. Rahmi Aksungur (86)
Prof. Halit Yasa Ersoy (4)
Prof. Ferit Özşen (1)
Prof. Suphi Saatçi (1)
sekiz ay geciken seçimin sonunda rektör adayları mulakata çağırılmış. yök bu adaylarla sadece onar dakika konuştuktan sonra cumhurbaşkanına rapor vermişlerdir. bu rapor sonucu üçüncü sıradaki Prof. Rahmi Aksungur rektör olarak atanmıştır.
şimdi buyaya kadar normal aslında. bana ters gelse de anlayabiliyorum. benim anlayamadığım nokta şu; yök bu konuda hiç bir açıklama yapmamıştır. yani nasıl olur da tamamı üniversite üyelerinden oluşan bir (toplumu eğiten, çağdaş, aydın, akıllı , vs. olması gereken/beklenen) topluluğun bilinçli olarak verdiği oyları saymazsın, sanki siz karar verebilecek bir kurum değilsin dercesine üçüncü adaya kadar eleme yaparsın. ve bunun ardından bu konuya ilişkin hiç bir açıklama yapmazsın. demokratik seçimle ilk sıraya oturmuş olan kişileri de bir şaibenin altına sokarsın.