bildirgec.org

exorientelux

11 yıl önce üye olmuş, 72 yazı yazmış. 350 yorum yazmış.

Kosmos

exorientelux | 01 February 2011 17:19

Türk sinemasının artık kendini kanıtlamış yönetmenlerinden Reha Erdem‘in 2010 yılı yapımı son filmi Kosmos, adından da anlaşılacağı üzre izleyiciyi farklı bir boyuta taşıyan, onun farklı bir boyutta düşündürmesini isteyen ilginç bir film.

Filmimiz, kelimenin tam anlamıyla karlı yolları aşmış da gelmiş bir yabancının Kars’ın bir kasabasına gözyaşlarını dindirmek ve sadece aşk’ı yaşamak için gelmesiyle açılıyor. O geldikten sonra da kasabada tuhaf olaylar gerçekleşmeye başlıyor. Kendini Kosmos olarak tanıtan adı sanı belirsiz bu yabancının, ellerinden şifa dağıtan bir derviş mi yoksa eli uzun bir hırsız mı olduğu konusu, film boyunca kasaba halkının kafasını meşgul ediyor. Bu kafa karışıklığı kasaba halkından biz izleyicilere de sirayet ediyor. Film boyunca, Kosmos hakkında kanaatimiz zavallı bir meczup olmasından mekansız bir derviş olması arasında gidip geliyor.

Filmlerden İlüstrasyonlar

exorientelux | 29 December 2010 17:51

İnternette öylesine gezinirken bir blogda rastladığım ve pek beğendiğim Justin Reed imzalı ilütrasyonları sinepildeşlerimle paylaşma arzusuyla tuşlara sarıldığım iş bu postta, sizleri kendi elceğizimle seçtiğim resimlerle baş başa bırakıyor, daha fazlasını sanatçının resmi sitesine havale ediyorum. Buyrunuz…

Vavien

exorientelux | 12 April 2010 10:09

Başroldeki isimlere bakınca komedi izlenimi veren ama özünde güldürmek dışında çok başka dertleri olan Vavien, Yağmur ve Durul Taylan biraderlerin yönettiği 2009 yılı yapımı Türk sinemasının yüz akı filmlerinden biri.

Tokat Erbaa’da abisiyle beraber kendi elektrikçi dükkanlarında çalışan Celal (Engin Günaydın), yaşamının tek düzeliğinden sıkılmış, bol para ve başka gönül maceralarıyla hayatın tatlı taraflarını yaşama isteğinde olan sıradan bir adamdır. Bu arzusunda karısını en büyük engel olarak görmektedir. Almanya’da yaşayan babasının gönderdiği paraları kocasından habersiz saklayan Sevilay ise (Binnur Kaya), yurdum topraklarında fazlasıyla rast gelinebilecek evi ve ailesi dışında bir hayatı olmayan ve dahasını da düşünemeyen basit bir ev hanımıdır. İkilinin tek yaprak sallanmayan hayatında Celal’in bu gidişe bir son verecek planıyla ufaktan esintiler gelmeye başlar.

The Secret Of Kells

exorientelux | 29 March 2010 16:48

2010 yılı oskarlarında en iyi animasyon dalında adaylardan biri de İrlanda yapımı The Secret Of Kells adlı animasyondu. Yönetmenliğini Tomm Moore‘un yaptığı The Secret Of Kells‘te, İrlan için epey mühim bir kitabın, 800’lü yıllarda Celticli rahipler tarafından yazıldığı rivayet edilen ve Hz. İsa’nın öğretilerini içeren Book Of Kells‘in yazılma serüveni anlatılmaktadır.
Hikayenin ayrıntılarını izleyecek olanlara bırakayım da, olağanüstü çizgilerini ve anlatım tarzını öveyim biraz. Gerçekten de filmin hikayesi biraz kapalı, biraz yarım kalmışlık hissi verse de görüntüler, çizgiler muhteşem diyebilirim. Persepolis‘teki masalsı sahnelerin neredeyse bütün filme yayıldığını düşünün, üstelik renkli olarak. Sade bunun için bile izlenmeye değer bence. Bol fotoğraf vereyim de iştahlar kabarsın biraz.

Eskiye rağbet olmuş…

exorientelux | 29 March 2010 09:49

Biraz geç oldu ama fotoğrafları görünce çok hoşuma gitti ve geç de olsa paylaşmak istedim. Empire dergisi 20. yaş günü şerefine her biri sinemada ayrı bir yeri olan filmlerin oyuncularını biraraya getirip filmlerin konseptiyle bir fotoğraf albümü oluşturmuş. Birkaç örneğini bu yazıda görebileceğiniz fotoğrafların tamamı ise burada.

Precious: Based On The Novel Push By Sapphire

exorientelux | 26 March 2010 12:18

Hani bazı filmlerin izlenmesi hiç de kolay değildir ya, anlattıkları o kadar çıplak gerçeklerdir ki insan anlatılanların bir yerlerde yaşandığını, birilerinin başına aklın alamayacağı şeylerin geldiğini bilse bile bilmekten kaçınır yine de. Precious: Based On The Novel By Sapphire, işte o izlemesi kolay olmayan filmlerden biri.

On altı yaşında babasının ikinci çocuğuna hamile Precious’un bir nevi ayakta kalma mücadelesini anlatan filmde hem uğradığı tacizlerden hem annesinin kötü muamelesinden, hem de çevresindekilerin alaylarından ismiyle zıt biçimde kendini iyice değersiz hisseden Precious (Kıymetli) kurduğu hayallerle avunmaktadır ancak. Hamile olduğu için okuldan atılmasıyla eğitimini tamamlamak için gönüllü bir kuruluşa kaydolur. Bir yandan okulunu dışardan bitirme gayreti içine girerken öte yandan ikinci çocuğunun doğumu da yaklaşmaktadır.

Başka Dilde Aşk

exorientelux | 26 March 2010 09:26

Başka Dilde Aşk, yönetmen İlksen Başarır‘ın ilk filmi olmasına rağmen, ilk filmlerde rastlayabileceğimiz çoğu aksaklıkları/aksamaları bertafar edebilmiş son dönemlerde çekilmiş güzel Türk filmlerinden birisi.

Konusu şimdiye kadar çoğumuzun malumu olmuştur, ben yine de temelde işitme engelli bir genç olan Onur ile işitme engelsiz Zeynep adında bir genç kızın ilişkisini anlattığını, bunun yanında normal insan-anormal insan kavramlarına değindiğini, insan ilişkilerini özellikle de arkadaşlık ve aşk ilişkilerini incelediğini, bunları yaparken de toplumsal sağırlığı da ele aldığını söyleyeyim.

Başka Dilde Aşk‘ın ele aldığı bu kavramları sinema sanatı bazında anlatmada başarılı olduğunu düşünüyorum (tabii sinemadan anladığım kadarıyla). İşi acındırma boyutuna taşımadan, işitme engelli birinin kendi ayakları üstünde durma çabasını izlerken, Onur’un bu işi nice engelsiz insandan daha iyi yaptığını görüyoruz, aynı zamanda ilişkilerinde de “normal” (!) insanlardan daha sağlıklı bir anlayışı var. Zeynep’in Onur’u sahiplenme ve ona ayak uydurma çabası da nice insana ders verecek nitelikte.

Annie Hall

exorientelux | 25 March 2010 16:25

Wood Allen ustanın baş yapıtlarından biri sayılan Annie Hall, gerçekten de aldığı övgüyü hak eden filmlerden biri. 1977 yılı çıkışlı filmin senaryosunu Marshall Brickman ile beraber yazan Allen, baş rolü de Diane Keaton ile paylaşıyor.

Komedyen Alvy Singer’ın başından geçen iki evlilik sonrasında tanıştığı Annie Hall ile ilişkisinden yola çıkarak kadın erkek ilişkilerini irdeleyen filmde, Woody Allen’in klasikleşmiş entellektüel hayat, sanat, kişisel gelişim, yahudiler, aile, New York gibi göndermeleri de bolca mevcut.

Şahsen, kadınların da erkeklerin de ilişkilerde kendilerine biçilen rolleri oynadıklarını, maskeleri çıkardıklarında ortaya çok farklı düşünce ve duyguların çıktığını, ama bu farklılıklara rağmen “ne seninle ne de sensiz” durumunda olduklarını anladığım filmde; ne kadar eğitimli olursa olsun erkeklerin doğalarını aşmalarının güç olduğu (Annie’nin önce kurslara gitmesini teşvik edip sonrasında kaydettiği gelişmeye somurtan Alvy), kadının ne istediğini idrak edecek bilince ulaştığında artık başkasına ihtiyaç duymayacağı (Annie’nin filmin sonundaki kararı) gibi yan düşünceleri de çıkarmak mümkün. Bunların yanında Woody Allen’ın aslında kadınların tarafını tuttuğu gibi bir düşünceye de sahibim.

Annie Hall‘un bir güzel yanı da harika mizah anlayışı elbette. Çoğunluğu diyaloglar üzerinden yapılan mizahın bazı sahnelerde durumlara yüklendiğini ama bunun vasat bir durum komedisinden çok daha başarılı yapıldığını görüyoruz ( Mesela Annie’nin ailesiyle yemek yedikleri sahne).