bildirgec.org

EUQON

11 yıl önce üye olmuş, 45 yazı yazmış. 1308 yorum yazmış.

BOVİZM

EUQON | 10 September 2007 11:07

BOVİZM

Kendimi bildim bileli sıkılınca ‘mö’lerim (alın size malzeme sevgili beni sevmeyenler 🙂
“Ööööööfff” demem, “oooooof” çekmem, “ammmaaaaaağğğn” demem, “möööööööö” derim. Nedendir bilmem, tuhaf bir şekilde beni rahatlatır.

Artık bunu felsefi boyutta inceleyip derinine inerek bir diyalekt kıvamında yaşamaya karar verdim (ne haddimeyse).

BOVİST MANİFESTO

  • Her şey kişinin inandığı kadar gerçektir, ancak o kadar gerçek olabilir.
  • Aslında insanlar olarak yaşadığımız hayat oldukça basit, biz komplikeleştiriyoruz.
  • Sorunlara öngörülen çözümler ne kadar basit olursa, sorunun çözümü o kadar kolaylaşır.
  • ‘Basit’ indirgenmiş bir hal değildir, tam tersine çoğu zaman “basitleştirmek” için (sözkonusu olguyu) geliştirmemiz (improve etmemiz) gerekir.

Efendim, deneyin evinizde, ama ilk denemenizde yanlız olmanızı tavsiye ederim. Tercihan iyi bir yemekten sonra (o zamanlar olayın özüne daha kolay inildiğini müşahade ettim), hafif rehavet çökmüşken rahat bir yere oturun. Tamamen ruhunuzun derinliklerine inmeye çalışın. Kendinizi sığlığın derinliklerine bırakın.

HOKKABAZ

EUQON | 07 September 2007 10:28

Şol sefer-ü hayatta inatlan oldum bâlâpervâz. Her türlü zevk-ü-sefaya ederken cevâz, bazı hukuku haliyle eyledim iğmâz. Bir çeşm-i zebercedi göründü uzaktan, ben mest iken bilâpervâz. Ol bakışlar dilnüvaz, tebessümü dilgüdâz. Her yanı künûz, yekparesi eazz. Yüz çevirip lütfeder mi bir nigah, bendeniz bînamaz, hab-u iltizâz…

Geçip gidecek, nihan olacak cângüdâz. Şecaât ettim, dikildim önüne bendeniz gerdenferâz, dükülüverdi kelimeler bedâvâz.

Dedim “Dilber aceb çok acıtmış mıdır sen düşende cennetten? Ne ola bu lütfa ivaz?”

MEMENTO MORI (!)

EUQON | 22 August 2007 09:19

Muzaffer bir Roma generali, savaştan galip çıkıp sokaklarda zafer turu atarken, arkasındaki aciz köle geleneklerin icap ettirdiği şekilde kulağına eğilip şunları söyler: “Arkana bak! Sadece bir insansın, hatırla!” (“Respice post te! Hominem te esse memento!”). Bugün en tepede olsan da, yarın başka bir gün olacak. Kişi ne kadar güçlü olursa olsun, sonuçta bir faniden başka bir şey değildir. Bu hatırlatma, o zamanlardan günümüze “MEMENTO MORI”; yani, “Fani olduğunu hatırla” cümlesiyle bir anekdot mahiyetinde geçmiş. Bizim Zincirlikuyu Mezarlığı’nın girişinde yazan “Her Fani Ölümü Tadacaktır” ibaresi, müslüman kişilere aynı şeyi tüyler ürperterek hatırlatır.

Zaten müslüman ülkeler ve Doğu Avrupa’nın bazı yerleri dışında mezarlıkları şehrlerin içinde pek göremezsiniz. Hatırlamaktan korkarcasına yerleşim yerlerden uzakta ayarlanır ebedi istirahatgahlar. Bu anekdotun Tertullian‘ın Apologeticus‘unun 33. Bölümünde yer alıyor olması, İncilde (1 Thessalonians 5:23) insanı oluşturan 3 hayat elementinden; -Tanrıdan aldığımız can, irade ve arzularımızdan oluşan ruh ve etten ibaret vücut-tan bahsedilmesiyle alakalı mıdır bilinmez, ancak Tevratta Ecclesiastes’te “İnsanlar fanidir. Onları Tanrı böyle yapmıştır (Tanrı, böyle olmalarını istemiştir). Faniliklerine yenilmeleri de keza onun yaratışından ötürüdür.” diye yazar. Kur’an’ın Yûnus’da verdiği mesaj da gayet net ve açıktır: “Ey insanlar taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. Sadece fani dünyanın zevkinden (başka bir şey elde edemezsiniz). Sonra bize dönersiniz, biz de size bütün yaptıklarınızı haber veririz.” (Yûnus, 10/22-23).

KAFAM İYİ AĞABEY!

EUQON | 15 August 2007 16:08

Chinese Opium Smokers
Chinese Opium Smokers

Sümerlerin “zevk”, “tazelenme” anlamına gelen“HUL”kelimesiyle ifade ettikleri ideogramları, ilk defa afyonun kullanımından bahsetiğinde M.Ö 5000 yılı imiş. Bundan 1500 yıl sonra bir mısır papirüsü, alkolün icat edildiğini yazmış. Tahmin ediliyor ki, alkolden 500 yıl sonra çinliler çay içmeye başlamış. M.Ö. 2500 yılında Dwellers Gölü etrafında yaşayan İsviçreliler haşhaş çiçeği çiğnemeye başlamışlar. En eski mısır yasaklarından biri olarak kabul edilir; bir rahip öğrencisine “Ben, senin efendin, sana tavernalara gitmeyi yasaklıyorum. İblisler kadar aşağılık olmaya başladın!” diye yazdığında, tarih M.Ö 2000 imiş. M.Ö. 350 yılından kalma bir özdeyiş, “Ölmek üzere olanlara güçlü bir içki verin, Huzursuz olanlara da şarap; bırakın içip hallerini unutsunlar, ve acılarını bir daha asla hatırlamasınlar” diye öğütlemiş. Theophrastus, haşhaş suyu hakkında tartışmasız ilk referans olarak kabul edilen kayıtları M.Ö 300 yılında tutmuş. “Sürüler için çimenleri, ve insanlar yetiştirsinler diye bitkileri getirdin ki topraktan yiyecek sağlayabilsinler, ve kalplerini rahatlatmak için şarap yapabilsinler”diye yazmılmış Zeburda, M.Ö 250 yılında. Bu sıralarda Konstantinapol Piskoposu Aziz John Chrysostom (M.Ö. 345-407) şöyle serzeniyormuş halkına: “Ağlayanları duyuyorum; ‘ Artık şarap yok mu?! Ahmaklık bu! Delilik! Bu istismara yol açan şarap mı ki?! Sorarsanız ‘hayır’ derim. ‘Jurnalciler var diye ışık yakmayacak mıyız, ya da zina var diye kadınlar olmasın mı?!” Gene M.Ö 450 yılında, Babil Kutsal Kitabında “Şarap tüm ilaçların başındadır. Şarap olmazsa başka uyuşturuculara gerek duyulur” yazmış. 1. yy ın başında Çin ve Uzak Doğunun birçok yerinde afyonun kullanıldığı biliniyormuş. İstanbul’un fethinden 40 yıl sonra Amerika Kıtası’nı keşiften dönen Christof Kolomb, tütünü Avrupaya tanıtmış. “Bir parça domuz eti alın, bir yahudinin yatağında 9 gün bekletin. Sonra toz haline getirip bunu sarhoşa içkisiyle karıştırıp içirin. Bir yahudinin domuzdan köşe bucak kaçtığı gibi alkolden kaçacaktır.”1500 yılında bir ingiliz tıp tarihçisi olan J. D. Rolleston sarhoşluğa karşı bu tedaviyi önermiş. 1525 de Paracelsus, afyon ruhunu farmakoloji literatürüne kazandırmış, adına da Laudanum demiş.

TETEBBU

EUQON | 10 August 2007 17:01

Canlarım, bir tanelerim (bitanelerim), balabuşkalarım, madabujkalarım, miçkalarım, vesaire, vesaire;

Bakın hala his doluyum, aşamadım kendimi. Mazur görünüz efendim; zira etimden, kanımdan bir parçayı yakın zamanda kaybettim. Siz şimdi bunları okurken o çok uzaklarda olacak…

3 gündür içimde tutuyordum. Yavaş yavaş kanımı kirleten varlığı artık ufak çaplı bir kaos yaratmaya başlamıştı. Sabahları malak gibi kalkıyor, yediğimden içtiğimden bir şey anlamıyordum. İçi boş bir doluluk vardı içerimde. Midem ve görüşüm bulanıyordu, dalgındım, hatta dün karşıdan karşıya geçerken az daha eziliyordum, gelen arabanın hız/mesafe tayinini yanlış yapmışım.