bildirgec.org

duchamp

11 yıl önce üye olmuş, 2 yazı yazmış. 16 yorum yazmış.

Türk Sineması mı?

duchamp | 31 May 2006 18:15

Her ülkenin kendine has bir sineması olmak zorundadır. Zorundadır diyorum, çünkü sinema kendi çağını ve çıktığı coğrafyayı yansıtan modern bir aynadır.

Yeşilçam naifliğini bir kenara bırakırsak- ki bırakmamak gerektiğinin farkındayım- gerçek manada bir Türk sinemasından bahsedememizin temellerine bakmak gerekiyor. Neden bir Türk sineması yok? Niçin dünya genelinde Türk Sineması algısı ya çok zayıf ya da varolamadı? Soruların cevapları hayli derin… Sinema çağına tanıklık etmek için yaratılır, ancak bazı yerel sinemalar çağını resmederken başka coğrafyalardan beslenir ve temellerini çürük zeminler üstüne kurar. Çürük zemine oturan sinema anlayışı da er ya da geç çökecektir.
Sinema kültür olarak yaşadığı dönemin aynasıdır ancak daha da önemlisi o çağın insanının aynasıdır.
Disiplinli bir şekilde seyretmek ve seyirci kültürü çok eski çağlara dayanan spor müsabakalarından ve gösteri sanatlarından gelmektedir. Türk Sineması işte bu eski gösteri sanatlarını ele alarak kendine ve günümüze uyarlamalı buradan yeni bir estetik yaratmalıdır. Aksi halde yapılan diğer kültürlerin basit birer taklitlerinden öteye geçemeyecektir. Nitekim geçemiyor da. Duruma bu açıdan bakarsak eski Türk gösteri sanatlarına yaslanmak zorunluluğunu görürüz.
İslam öncesi Türk sanatlarına ve İslam sonrası Türk sanatlarına değinen, çıkış noktasına Türk Tiyatrosunu ve halk danslarını koyan bir sinema aynayı kendine doğrultmuş demektir.
Kendi kendine yabancı ve kendini başkalarının gözüyle gören sinemacı, insanını ve içinde bulunduğu kültürü şarkiyatçı okumalar üzerinden açıklamaya çalıştığı vakit bocalıyor, ortaya çorba gibi bir estetik anlayışı çıkıyor. Bu estetik anlayışı hem kendine benzemeye çalışan hem de batı kültürlerinin etkisiyle oluşturulan görsel malzeme ile birleşince, sonucun hüsranla bitmesi kaçınılmaz oluyor.
O halde sinemacı tamamen yeni bir estetik ve görsel dil kurmak zorundadır, lakin bu görsel dilin temelleri kendi kültürü ve o kültürün ana dili olmalıdır.
Unutmayalım ki, bu çağa bakmak için geçmiş çağların değerlerininden beslenmeliyiz.

Esenyaka Köyümüzde Olupta Olmayan Kimler Vardı, Neler Yaparlardı?

duchamp | 27 April 2006 00:32

Türkiye’de farklı bir yayıncılık anlayışı var. Ana akım yayınevleri zaten steril, üzerinde düşünülmüş, proje baskıları yapıyorlar. Afiyetle okuyoruz.
Çok yaşasınlar.

Ama bir de matbaa yayıncılığı var. Söyleyecek sözü olan, naif insanlar para biriktirerek tutuyorlar matbaaların yolunu. Bastırdıkları bir kaç yüz kitabı da eşe dosta imzalayıp dağıtıyorlar. Bu tarz yayınları kitapçılarda bulmak oldukça zor. Belki sahaflarda kıyıda köşede kalmış ”hayırsız evlat” ürünlerine rastlayabiliriz. Çünkü bir çoğu dağıtım ağına giremiyor.
Dağıtımcılık da bir tür mafyöz ilişkiler yumağı-galiba-, neyse konuyu uzatmadan elime geçen bir kitabı tanıtmak istiyorum.
Kitabın ismi oldukça ilginç, kitabın içeriğini uzun uzun anlatıyor; ”Esenyaka(Zor) Köyümüzde Olupta Olmayan Kimler Vardı, Neler Yaparlardı?”, ”Olupta Olmayan” kalıbının ne anlama geldiğini akıl sağlığımızın korunması ilkesi uyarınca açıklama deliliğine girmeyeceğim.