bildirgec.org

buddhala

11 yıl önce üye olmuş, 124 yazı yazmış. 787 yorum yazmış.

Canım kardeşim

buddhala | 04 March 2007 08:07

Madeni paralarla sıranın bir ucundan diğer ucunda kurulmuş parmak kaleye o kadar güzel gol attım ki, sıranın kenarına dizilmiş ton ton kızlar beni alkışladı. İşte o gün, benim için yeni bir hayat başladı.

Babam hakkını arayan bir insandı. Ama bu bazen takıntı haline geliyordu. Mesleğinin orta yıllarına doğru ücret dengesizliğinden yakınan ve düzeltilmesini içeren mektupları, bütün bakanlıklara hayali adlarla gönderiyordu. Hatta el yazısından teşhis konmasın diye bana yazdırıyordu mektupları ve diğer kardeşlerime. İmzaları da bize attırıyordu. Birgün, küçük kardeşim “Baba, imzalar mektubun en sonuna atılıyor. Madem öyle, okuyan okuyacağını imza kısmına kadar okur zaten. İmzanın atılmadığını görmesi birşey değiştirmez o saatten sonra!” dedi. Babam bu kadar tescilli bir cevap karşısında apışıp kalmıştı.

17

buddhala | 13 February 2007 04:35

Camda duran kediye baktım. O da küresel ısınmadan hormonal olarak etkilenip saatlerdir miyavlıyordu. Onunla son ocak ayımızdı. Artık bu evde kalmayacaktım. Bundan sonraki hayatımda onu yanıma almayacaktım, yeni bir sahip bulmuştum bile ona. Ayrılık zor mu olacak bilmiyorum ama o gün gelmeden, o günü düşünmek zaman kaybı olur.
Bu sene öğrenim hayatımın son senesi. Babam 4 çocuk okuttu, tek memur maaşıyla. Bunu bir ayrıcalığım varmış gibi söylüyorum ama artısı yok hiçbirşekilde. İş başvurularında ya da genel olarak dolduracağın hiçbir resmi evrakta ne sana bir indirim ne de bir olanak sağlıyor. Öğrenciyken biraz burs çıktı hakkını yemeyim ama onlar da torpille zaten.
Demem o ki, okulu bitirip hayatımda yeni bir sayfa açılacak muhakkak. Artık kendi ayaklarım üstünde maddi yönden de duracağım. İlk kazandığım parayla eve dönüş için uçak biletini aldım bile. Evet, bundan önceki tüm biletlerimi babam alırdı ama bunu ben aldım, kendi paramla. Güzel ama tattıktan sonra basit bir duygu elbette. Hatta bu onlar için süpriz olacak biraz. Sınavlarım var diye gelemeyeceğimi söyledim. Önceden yaptığım bir numara, kandılar mı bilmem ama annem kanmış gibi, sınavlarımdan geçeyim diye telefonda dualar ediyordu.
Okulda geçen senelere daldım biraz. İlkokulda en arka sırada altına sıçan komşu çocuğu ile okula bir daha birlikte gitmemeye çalıştım, hatta okuldan çıkışta bile onun okuldan çıkmasını bekleyip, benden umudu kesince gittiğine emin olunca garanti olsun diye cadde üzerinden eve döndüğümü hatırladım. Halbuki ilkokul son sınıfta beni bir çocuktan dayak yemekten o kurtarmıştı. Filmlerdeki gibi oldu biliyorum, şimdi siz o olaydan sonraki hayatımda benim dostum olacağı senaryosunu düşünmüşsünüzdür ama değil. Ben de iyi bir arkadaş edindim diye umutlanırken, babasının tayini çıktı ve bir daha haber alamadım ondan.

Sözde Ermeni Soykırımı’ na Lahey Yolu

buddhala | 08 February 2007 21:55

Sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili yapılan sempozyumların, dağıtılan broşürlerin ulusal arenada istenildiği sonucu verse de, uluslarası arenada etkisiz kalması, Ankara’ yı strateji değişikliğine sevk etti. Sözde Ermeni Soykırımı’ nın özellikle son zamanlarda uluslararası arenada daha çok Ermernistan’ ın devlet politikasına uygun şekilde ilerlemesi, Hollywood yıldızlarının Soykırım belgeselini sunması, film çekmesi, uluslararası bazı gazetelerin durumdan artık “soykırım” diye bahsetmesi, bazı devletlerin Soykırımla ilgili yasa tasarılarını parlamentoda tartışması, onaması vb. durumlar Ankara’ nın da jetonu geç düşse de vakayı uluslararası bir organa taşımasını akıl ettirdi. Lahey Adalet Divanı’ nda belgelerin ve bilimselliğin ağır basacağı düşünülürse Türkiye önemli bir başarı alabilir ama Ermeni Lobisi ne yapar belli olmaz? Bu arada işin filmini çekmek, belgeselini Hollywood’ un güzel ve yakışıklı sunucularıyla sempati toplayacak şekilde yapmak kolay. Tarihte yapılan; araya giren soysuz dış güçlerin tahriki ve kışkırtmasıyla, silah tedarikiyle, çift taraflı bir cinayetin, yine o kalleş dış güçlerin kurduğu bir organda sonuca bağlanması elbette ki, hem Türkiye’ nin hem de Ermenistan’ ın suçu. Bunu kendi aramızda da halledebilirdik. Bakalım sonuç ne olacak?

Bir Sümüklü böcek; Güllü (Final)

buddhala | 04 February 2007 18:41

…1 …2 …3 …4 …5

Güllü, Taksim Meydanı’ nda 61B’ nin kalktığını görür ve peşine takılır. Beyazıt’ a mucizevi bir şekilde kısa sürede varır. Şimdi yapması gereken Hüküm Dağı’ na giden yolu bulmaktır. Ama kalabalık bir grubu, Beyazıt Meydanı’ nda toplanmış halde görür. Ordan geçen birine ne olduğunu sorar?
-Hocam, ne oldu burda?
-Yoldan geçen birini vurdular.
-Niye?
-Birşey biliyordu sanırım. Mavi kanatlı, kırmızı slipli bir sinek gelip onu vurdu.
-Nasıl yani? Karesinek o dediğin be! Karesinek nerde?
-O da, Yoldan Geçen Adam yere yığılırken son anda bir darbe savurunca sersemledi ve sendeleyerek uzaklaştı.
-Bu adamı tanıyan biri var mı?
-Git kalabalığa sor, ordan biri çıkabilir.

Güllü, kalabalığa yaklaşır.
-Beyler başınız sağolsun. Rahmetliyi tanıyan var mı?
-Hepimiz Yoldan Geçen Adamız. Hepimiz Yoldan Geçen Adamız.
-Aaa, o zaman hepiniz Hüküm Dağı nerde bilirsiniz.
-Hüküm Dağı’ nın adı değişti dostum. Alemdağ’ ı oldu adı. AB’ ye girme çerçevesi altında oranın eski kimliğine kavuşturulması düşünülüyor. Yani tekrar Hüküm Dağı olarak anılmasına çalışılıyor. Hatta Papa bile geldi bu yüzden. Papa’ ya misilleme olsun diye de 10000 $ karşılığında Ajdar orda konser verecek gelecek hafta.
-Ne Ajdar’ ı yav? Bana nasıl gidileceğini söyle yeter!
-Üsküdar’ dan veya Kadıköy’ den otobüs kalkıyor oraya. Karşıya geçmen lazım.
-Eyvallah sağol.
-Sen kimsin kardeş, bu arada?
-Ben, Güllü.
-Tam düşündüğüm gibi. Yolun açık olsun, Seçilmiş Sümüklü böcek.
-Sağol.
Güllü, yeni adıyla Alemdağ’ ın yolunu tutar. Nazar boncuğuna son bir kez bakar ve onu daha bir sıkar hüzünlü bir şekilde. Karşıya geçince 11A nın peşinden gider. Ve Alemdağ’ ına varır. Alemdağ İett durağında beklemeye başlar. Elindeki Nazar boncuğunu bırakmak istememektedir. Tam o sırada sırtındaki yuvasına biri atlar.
-Ver onu bana, ver kıymetlimissszizi!
-Ne diyon be, in sırtımdan.
-Ver kıymetlimissziizi, o benim.
-Haa, sen Gullum olmalısın. Ha sıçam sıfatına. Ahhh, in sırtımdan , bırak Nazar boncuğunu.
-Verrr, kıymetlimi bırak, o benim. Kıymetlisi beni istiyor.

Bir Sümüklü böcek; Güllü (5.bölüm)

buddhala | 03 February 2007 17:26

…1 …2 …3 …4
Güllü, Kahve Teyze’ nin dediği güzergahtan Hamur Abi’ nin yanına gelir. Ama olaylar bambaşka bir yön bulur.
-Naber, Hamur Abi?
-Sen kimsin be? Eyvah, ajanlar geldi!
-Ne ajanı abi?
-Ajan Simit!
-O kim abi?
-Sen seçilmiş çocuksun di mi? Tam düşündüğüm gibi. Ajan Simit beni bulursa valla kendi gibi bişi yapar.
-E, ben nolcam? Nazar boncuğu nolcak? Kahve Teyze gönderdi beni, bak onu söylemeyi unuttum.
-Adın ne senin?
-Güllü.
-Buraya gelirken hiç iki kediyi ardarda geçerken gördün mü?
-Abi, 110 ile geldim buraya. Görmedim kedi falan. Ama iki tane 129T gördüm ardarda olur mu?
-Kedi görmemen iyi ama Ajan Simit kılık değiştirmiş olabilir. Bana bundan sonra Ömür Abi diyeceksin.
-Öbür Abi?
-Ömür lan, dellendirme. Şimdi burda iki tane hap var. Biri beyaz, biri… gerçi o da beyaz yav. Hashüs, gel lan buraya karıştırdım hapları yine. Bunların hangisi kabartma, hangisi pakmaya. Ufff, hangisi gerçek, hangisi yalan?
-Abi, ben de bilmiyom. Boş ver at ikisini de mideye. Güzel kafa yapıyor. Ben denedim. Herşey uçmaya başladı. Tüm ışıklar kuyruklu yıldız olup aktı…
-Sıçtığımın denyosu. Lan, Güllü. Hap olayı yalan oldu oğlum. Sana hiç görünmezlik sağlayan bir pelerin veren oldu mu?
-Yok. Sadece Nazar boncuğu var elimizde, mutlu olmaya yetmez mi, mutlu olmaya yetmez mi? Bazı yalanlar güzel, bazı yalanlar…
-Lan sus, şimdi Teoman’ dan şarkı söylemenin sırası değil. Sıçtık olum. Az sonra Ajan Simit te gelir.
-O kim ya, anlatsana.
-Simit Sarayı’ nın sahibi. Beni ele geçirmek istiyor. Aslında Osmanlı Simit’ in, Simsimit’ in, Simit Köşk’ ünün, Simit Şatosu’ nun hepsinin sahibi. Beni ele geçirirse, kehanet gerçekleşmiş olacak ve dünyayı Kötü güçler ele geçirmiş olacak.
-Yahu, kafam karıştı. Bu Nazar boncuğunu da ele geçirirlerse Kötü güçler, dünyayı ele geçirecek.
-Evet, onu da biliyorum. İkimizin gideceği yol hemen hemen aynı. Ama sen Seçilmiş Sümüklü böcek olduğun için sen gideceksin. Bliyorsun, yeryüzüne gelen ilk Tüp Sümüklü Böcek sensin. Sen doğduğunda yıldızların, göğün konumu özel olarak bir hal aldı. O yüzden sen gideceksin Hüküm Dağı’ na. Ordan da Zion’ a aktarma yapacaksın. Ama Hüküm Dağı’ ndaki işini 1.5 saatte bitir. Yoksa aktarma yapamazsın. Zion’ a giden yolu ise, senin gibi Tüp olarak dünyaya gelen, Tüp Çokokrem söyleyecek. Onun adını, Hüküm Dağı’ na Nazar boncuğunu attıktan sonra üç kere söyle, ortaya çıkıverecektir.
-Böyle mi, Tüp Çokokrem, Tüp Çokokrem…
-Dur salak herif, şimdi ortaya çıkacak.
-Ben beğenmedim bu oyunu. Niye diğer Tüp bebekler üç defa adları söylenince ortaya çıkarken, ben yerlerde sürünüyorum?
-Bilmiyorum, sen Seçilmiş Sümüklü böceksin o yüzden. Şimdi boş ver onu. Zion’ a gidince Makinelere de ki: “Beni Hamur Abi gönderdi. Ajan Simit’ ten kurtulmamız lazım. Gelin güçlerimizi birleştirip voltranı oluşturalım.”
-Hani adın, Ömür Abi idi?
-Salak herif, Ömür Abi öldü.
-Vah vah, ne zaman?
-Allah’ ım. Yalancıktan öldü. Yani, Makinelere benim gerçek adımla seni gönderdiğimi söyle.
-Eeee, peki ya kabul etmezlerse?
-İşte o zaman da, bu kitaptan kehanetleri söylersin.
-Ne kitabı?
-Emine Beder ile Osmanlı Mutfağı!
-Ne alaka yahu. D&R da baktım, orda hep yemek tarifi vardı. Ne kehaneti bulunsun ki?
-Bilmiyorum işte. Kitapta öyle yazıyor.
-Allah için ver şu kitabı, ne yazıyor merak ettim!
-Al bak.
-“Ben bir kehanet kitabıyım!” , puhaha. Ömür Abi biri sizi keklemiş baboş. Bu yazıyı Emine Beder yazmamış ki! Ortalıkta dolaşan çocuklardan, çıraklardan biri yazmış.
-Lan debezek öyle konuşma. Herhalde Emine Beder yazamaz, çünkü o öldürüldü. 301′ den yargılanıyordu o da.
-301 ne yahu?
-Bir makine o da. Yemeklere hakaretten yargılacaktı. Bir mikrodalga fırını, ırkçıların gazına gelip öldürdü onu.
-Hııı, olaylar demek ordan başlıyor. Peki Nazar Boncuğu ne alaka?
-Fazla zamanımız yok. Bak uzaktan bir kalabalık geliyor. Ajan Simit’ in ordusu olabilir.
-Yok be abi. Yüzde yüz yine eylem vardır Taksim Meydanı’ nda, onun kalabalığıdır. Kahrolsun Bush falan, gördüm gelirken, lafta kalıyor hepsi gerçi ama. Zaten Rokoboklarda bir güzel dövüyor, joplarla.
-İşte bak sen söyledin, robotlar. Bunlar makinelerin ta kendisi. T28, T18, T1, P905, 3310, 7710, 2100 hepsi geliyor bak. Makinelerin saldırısına uğradık. Kaç git burdan. Al bu kitabı ve git. Ben mayamın son damlasına kadar dövüşüp sana zaman kazandıracağım.
-Evet abi haklısın. Dükkan vitrinlerinde de “Yeni modellerimiz gelecektir!” diye yazıyordu zaten nasıl anlamadım komplo olduğunu. Ben kaçıyorum abi. Ama nereye gideyim?
-Burdan 61B’ ye bin.
-Ama abi, o da makine.
-O zaman, peşinden takip et. Beyazıt’ a git. Ordan geçen birine Hüküm Dağı’ nı sor. Sana söyleyen olur.
-Herhangi biri mi?
-Hadi kaç, geldiler… (devam edecek)
Bu yazıda adı geçenlerin gerçekle alakası yoktur.
Bu yazıda da sanal uyku uygulaması vardır.

Bir Sümüklü böcek; Güllü (4.bölüm)

buddhala | 02 February 2007 20:11

…1 …2 …3
Güllü, uykusuz bir şekilde günlerce süründü. Kahve Teyze’ nin yanına varması için meşhur Kuzguncuk yokuşunu çıkması gerekiyordu. Yokuşu çıkarken, arada sırada tıslamalı sesler de duyup irkiliyor ve etrafına bakıp kimseyi göremeyince tekrar yola koyuluyordu. Bu sesler, Kahin’ in bahsettiği Gullum’ a ait olabilirdi. Pazar, sabah 4′ e doğru Kahve Teyze’ nin kapısına vardı. Kapıyı çaldı ve…
-Merhaba, Kahve Teyze.
-Merhaba, Güllü.
-Ama, adımı nerden biliyorsunuz?
-Ben bilirim yavrucuğum.
-Evet, doğru. Ben de salak gibi Kahin’ e gittim, gül gibi Kahve Teyzem dururken.
-Yavrucum, öyle deme. Onun da bir bildiği vardır. Nazar boncuğu nerde?
-Bak, onu da bildiniz. Kahin, sorudan ve felaketlerden başka birşey söylemedi. Nazar boncuğu mu? Şey, nazar boncuğu şey oldu.
-Yavrucum, yemiyeceğim sadece nerde olduğunu söyle.
-İşte burda.
-Anlıyorum, etkisi altına giriyorsun onun ama ben birşey yapmam sana. Şimdi gel gelelim bu nazar boncuğundan nasıl kurtulabiliriz?
-Evet, evet nasıl?
-Fal bakmamız lazım. Sana bol köpüklü, şekersiz Türk kahvesi yaptım. Yoldan geldin bayağıdır, sürünüyorsundur diye. Bir yorgunluğunu alalım senin.
-Valla, bilseydim en baştan buraya gelirdim Kahve Teyze.
-İç bakalım o zaman. Telvesini de içme ama buddhala gibi. Sonra niye benim fincanımda birşey çıkmadı dersen karışmam.
-Eheh, tamam.

-Çevirdin mi?
-Evet. Kahve Teyze, Kahin’ i nerden tanıyorsunuz?
-O çok uzun bir konu Güllü. Aramıza bir erkek girdi şimdilik bu kadarını söyleyeyim. O yüzden ikimiz farklı şekilde geleceği yorumluyor, yol gösteriyoruz. O, olabilecek kötülükleri söylüyor. Ben çözüme giden yolları söylüyorum.
-E, o zaman sen daha çok şey yapıyon! Onun, yaptığı bi bok olmadığı gibi, bildiği de bi halt yok. Felaket tellallığı sadece…
-Öyle, deme. Kötülüklerin nerde olduğunu bilemezsek, çözüme giden yolu da bilemeyiz.
-Neyse fal kurumuştur. Hadi bakalım, kurtaralım dünyayı.
-Evet, önce bir dilek tut.
-Tuttum.
-Nedir?
-Valla, onu da sen bileceksin!
-Lan, debezek kılıklı. İnsan tuttuğu dileği bilmez mi?
-Yahu, biliyorum da. Gelecekten haberdar olan sensin.
-Valla, senin gibi bir gerzekle, o nazar boncuğundan nasıl kurtulacağız bilmiyorum ama Hüküm Dağı’ na giden üç yol var burda. Bak, tam burda, birinci yol, ikinci ve üçüncü. Üç vakte kadar, üstünden büyük bir yük kalkacak Güllü. Bir de bak burda bir kuş var.
-Karesinek işte o. Anneeee.
-Annen, bir orospu. Burda ciddi birşey yapıyoz, kötü kadınları anma burda.
-Şşşşt, alo. Annem hakkında öyle konuşma, külahları değişiriz.
-Aaa, bak burda haber alıyorsun. Yeni bir kardeşin oluyor sanırım, anası belli, babası yüz elli değil ama bu. Masum, temiz bir kardeş.
-Allahım yav. Nazar boncuğundan haber versene artık!
-Ha, bak o tam burda. İki kişi onu senden almaya çalışıyor. Biri çok güvendiğin, ağzının içine baktığın biri. Diğeri de çok sakındığın biri.
-Eyvah, biri beni arkamdan mı bıçaklamaya çalışacak yani?
-Olabilir, tedbirli ol!
-Şimdi, fincanın dibine parmak bas bakayım.
-Ne parmağı yahu.
-Ah, unutmuşum.
-Şöyle yapsam olur mu?
-Olur, olur. Aaaa, ne güzel. Bak kısmetin var senin. Biriyle evlenceksin! Harbi diyorum. Bak bu kalp, bu da yüzük.
-Yüzük mü?
-Evleniyorsun, yavrucum. Düğününe çağrırsın beni di mi?
-Evet de. Nazar boncuğu nolcak, kurtulamayacak mıyım ondan?
-İstersen bana ver, ben götürüyüm onu.
-Hayır, olmaz.
-Ver onu diyorum sana.
-Hayır, ne yapıyorsun, Kahve Teyze!
-Ah, bilmiyorum. Sanırım testten geçiyorum. Nazar boncuğuna kendimi kaptırdım bir an.
-Güllü, al ve nazar boncuğunu git burdan. Bana birşeyler oluyor. Onun etkisini altına giriyorum.
-İyi de nereden gideyim? Nereye gideyim?
-Önce Kadıköy’ e in. Ordan 110 ile Taksim’ e geç.
-Vapurla geçsem olur mu? Hem aktarma ile geçmiş olurum.
-Yok, kitapta 110 ile geçmen gerektiği yazıyor.
-Ne kitabı ya?
-Emine Beder ile Osmanlı Mutfağı kitabı.
-Aaa, okumadım onu. Eee, sonra ne yapayım?
-Taksim’ de İstiklal’ e in. Orda ak sakallı bir adam çıkacak. Adı da, Hamur Abi. Beni Kahve Teyze gönderdi de, hemen sana verir.
-Çüşş, neyi?
-Pardon, hemen sana gösterir.
-Oha, neyini gösterecek?
-Sıçtırtma lan, sus iki dakka sümük kebabı. Hüküm Dağı’ na giden yolu gösterecek. Hadi, git hemen burdan. Yoksa seni Saray Tuz ile yahni yapacağım bak. Kontrol edemiyorum kendimi.
-Peki, Kahve Teyze. Fal için ağzına sağlık. Oğlunun sana selamı var bu arada.
-Hadi, defol artık. Tuzluk geliyor bak!

Zaten Aşk…

buddhala | 31 January 2007 16:03

Günlerdir hastayım ve bu beni delirtiyor…
Sınavlar bittiği gibi kafayı boşaltmaya inmiştim barlara. Nerden bilebilirdim onun orda olacağını. Arkadaş çevremiz aynıydı, biri onu da çağırmıştı. Ama onu barda görünce ya da onu bir yerde görünce, aklıma ortamla, koşullarla ilgili bir şarkı gelir. Onu barda görünce de djimiz devreye girdi.
Ne güzel sürpriz bu böyle
Hoşgeldin…

Tek başına değildi tabi ki. Ben önce köşeye çekilip yalnızları oynayayım dedim. Ama film sarmadı beni. Onca gürültüde benim kafamda hep başka şarkılar çaldı. Onun keyfi yerinde, erkek arkadaşı ve mutluluk tablosunun diğer karakterleri. Ben ise dudak kurutan bir votka limona sarılmış, sahnedekileri izliyordum.
… kıskançlık aktığında durmaksızın damarlarımda…

Hepimiz Bush’ uz!

buddhala | 26 January 2007 01:52

Pek ti’ ye alınmayacak konu. Amacım, Hepimiz Hrant Dink’ iz diyenleri ya da yazanları eleştirmek değil. Tahminimce, Bush Türkiye’ de yaptığı bir gezide öldürülse, ardından kimse Hepimiz Bush’ uz da yazmaz veya söylemez.
Bush’ un dünya görüşü gün gibi ortada zaten. Fahrenheit 9/11 de bunu iyice sağlamlaştırdılar. Öncesinde Suudi ortakların Amerika’ daki bir şirkette hisselerinin varlığı. Sonra bu şirkette Bush adının geçmesi ve günümüz Amerika’ sında Suudi Kralların ekonomideki payının 860 milyar dolar oluşu. (Bu pastanın azımsanmayacak bir kısmı. Düşünsenize bir gecede bu paranın çekildiğini…) Usame bin Ladin’ in ailesinin veya akrabalarının 11 eylül saldırılarının olduğu gece özel bir uçakla gönderilmesi. Bunu güvenlik olsun diye yapmışlar(!) Ama sorarım size, ailenizden birini, biri katletse, sorguya katledenin ailesinin bireylerinden bilgi almakla başlamaz mısınız?

Bir Sümüklü böcek; Güllü (3.Bölüm)

buddhala | 18 January 2007 18:09

…1 …2
-Kahin, Kahin, Kahin!
Güllü, karşına çıkacağı şeyin ne olduğunu bilmeden söyledi bunları. Ve karşısına kırmızı kanatlı, lacivert gözlü bir kelebek çıktı. Tıpkı bir zamanlar aşık olduğu hatunda olduğu gibi…
-Beni niye çağırdın, söyle hadi?
Bu sert konuşma Güllü’ yü eski günlerden uyandırmıştı.
-Şey ben, Karesinek için şey ettirmiştim. Toprak Sülocan’ ı verdi adresinizi, Karesinek’ ten kurtulmanın yolunu bir tek siz biliyormuşsunuz.
-Karesinek ile alıp veremediğin ne?
-Benim üstüme tuz döküp duruyor, bir de anneme orospu diyor, Ha, bir de Toprak Sülocanı’ na gay ve lezbiyen dedi.
-Durum ciddi. Orospu, gay, lezbiyen kelimeleri bir kişi üstünde konuşulmaya başlamışsa, korktuğum şey olmuş olabilir.
-Ne gibi?
-Karesinek ile hiç kapıştın mı?
-Evet. Bir kere yine sataşmıştı. Sinirimden, ne yaptığımı bilmeden, üstüne nazar boncuğunu attım. Ve tostoparlak bir şeye dönüştü. Karı gibi oldu. Ben artık ona, Karısinek diyorum. Hehe, ne kadar komik değil mi, Kahin Abla?
-Budala herif. Ben senin ablan yaşında mıyım? Haha, çok komik. Şimdi zevzekliği bırak, şu nazar boncuğundan bahset. Korktuğum şey olmuş olabilir. Nerde buldun onu?
-Bahçede.
-Tam beklediğim gibi. Nazar boncuğu sana hiç gelmemeliydi Güllü. Onu yok etmen lazım. Kötü güçler, karanlık onu ele geçirmeden, yok etmen lazım. Nazar boncuğunu bir tek Kötü güçler kullanabilir. Ona hükmedemeyiz. Ancak yok edip, dünyayı bu kötü felaketten kurtarabiliriz.
-Ne oluyoruz yahu! Sen iyice kafayı kırdın ha. Kahin, mahin dedik bağrımıza bastık ama ne oldu? Gelmişsin bize felaket tellallığı yapıyon? Hay ossurduğumun Nazar boncuğu yav!
-Tam düşündüğüm gibi. Nazar boncuğu seni ele geçirmeye başlamış.
-Yav bırak nazar boncuğunu. Al, senin olsun. Beni Karesinek’ ten kurtar da, başka birşey istemem.
-Nazar boncuğu artık sana ait. Ona bir tek sen hükmedebilir ve yok edebilirsin. Karesinek’ ten de Nazar boncuğunu yok ederek kurtulabilirsin.
-Nazar boncuğunu nerde yok edebilirim. Böyle kırmakla olmaz mı, kırarak kurtulamaz mıyız?
-Dene bakayım, oluyor mu?
-Al o zaman….. Allah eridi kıçım. Niye söylemiyorsun be böyle olacağını. Kafir Kahin!
-O, öyle yok edilemez. O, onu yok etmeye çalışan şeylerin zaaflarını kullanarak, yok etmeye çalışanı ya da düşmanını alt eder. Onu, ancak Hüküm Dağı’ nda yok edebilirsin.
-O nerde peki?
-Bilmiyorum.
-Ne demek bilmiyorsun. Ne biçim Kahinsin be?
-Bilmiyorum işte. Nerde olduğunu sen bileceksin. Yüreğin seni doğru yere götürecek merak etme Güllü!
-Hasbinallah. Valla buddhalanın annesine sorsam o daha güzel şeyler söylerdi, gelmez olaydım. En azından fal bakar, Hüküm Dağı’ nın yerini bile söylerdi.
-Bak yavaş yavaş kafan çalışmaya başladı. Şimdi buddhalanın annesinin yanına git o zaman.
-Peki, son bir soru. Nazar boncuğu onca zaman ne alemdeydi de onu ben buldum .O önceden yok edilmeye çalışılmadı mı?
-Çok güzel soru, tebrik ederim Güllü. Bu sana iki kat zaman ve 4 kat mil puan kazandaracak. Senden önce nazar boncuğunu Gullum diye biri bulmuştu, Güllü. Sonra onu silikon ve botoks karşılığında takas etti. Takas ettği kişi de, nazar boncuğundaki gizemi keşfetmeden dışarı atmış olacak ki, onu sen bulmuşsun.
-Şimdi, Gullum ne yapıyor?
-O kelebek oldu en son. Ama bazen, nazar boncuğunun kokusunu alınca tekrar eski hırsına dönüyor. Hüküm Dağı’ na giden yolda ona da dikkat etmelisin Güllü. Karşına çıkacaktır… (devam edecek)

Bir Sümüklü böcek; Güllü (2.Bölüm)

buddhala | 16 January 2007 14:13

Karesinek te, bilim dünyasının ayrı bir mucizesiydi. Onu Japon genetikçiler, Kare karpuz deneyinden sonra geliştirdiler. Karesinek, kare şeklindeydi ve dünyaya geldiği ilk gün ona onun ölçülerinde, supermanin giydiği bir kırmızı slip don dikildi. Kanatları mavi renkte olunca, supermani çağrıştırıyordu.
Güllü, Karesineği ilk gördüğünde gıcık olmuştu. Karesinek te, bir yerlerden bulup getirdiği tuz tanelerini Güllü’ nün üstüne döküp duruyordu. Karesinek, yavaştan yavaştan iyice Güllü’ ye dadanmaya başladı. Ona herkesin ortasında, “Senin anan için şöyle böyle diyorlar doğru mu, lan?” diye laf çakıyordu hatta.
Güllü, bu durum karşısında ne yapabilirim diye kara kara düşünürken, imdadına çok şey görmüş ve geçirmiş olan, o bahçenin Şirin Babası; Toprak Sülocanı yetişti. Toprak Sülocan’ ı Güllü’ ye Karesineği alt edecek bir taşa sahip olduğunu söyledi sadece.
Yine bir gün Karesinek Güllü’ ye sataşırken, yanındaki Toprak Sülocanı’ na da gay ve lezbiyen diye takılınca Güllü, iyice sinirlendi ve nazar boncuğunu Karesineğin üstüne fırlattı. Ama o an ilginç birşey oldu. Nazar boncuğu Karesinek için, kriptonit etkisi yaptı ve Karesinek tostoparlak birşeye dönüştü. Sesi kısılmıştı ve pembe renkli karı gibi kanatları vardı ve kırmızı slip donu, kırmızı bir tangaya dönüşmüştü. Karesinek olan bitene anlam veremedi ama yere düşen, nazar boncuğunu görünce, “İntikamım acı olacak!” şeklinde haykırıp oradan uzaklaştı.
Bu olay üzerine hayretler içersinde kalan Güllü, yanında hıçkırarak ağlayan Toprak Sülocanı nı görünce nedenini sordu:
Sülocan- “Dostum bilmiyorsun ama ben Karesineğin dediği gibi hem gay, hem de lezbiyenim. Bizimle ilgili film de çekiyorlar insanlar, belki annen söylemiştir. Ama adımız çıkmış dokuza inmez sekize. Benim tercihim değil bu durum ama, benden uzak durmanı tavsiye derim özetle. Yoksa, Karesinek hem seni hem de beni pişman eder.”
Güllü- “Peki, ne yapayım?”
Sülocan- “Kahin’ e git, o bilir.”
Güllü- “Kahin’ i nerde bulabilirim?”
Sülocan- “Kimseye söyleme ama üç defa “Kahin!” demen yeterli, o hemen ortaya çıkıverecektir!”
… (devam edecek)