bildirgec.org

buddhala

11 yıl önce üye olmuş, 124 yazı yazmış. 787 yorum yazmış.

14

buddhala | 13 May 2007 22:00

Yeni tanıştığım insanlara adımı farklı olarak söylemeye başladım. Efe, Burak, Derin, Deniz, Berk… hoş isimler. Bu eski halimden memnun olmadığımın ya da kendimi kabul etmediğimin göstergesi olabilir belki. Ama benim için yeterli bir değişim sağlamadı. Çoğu kişiyle aram bozuldu. Yeni tanıştığım insanların adını unutan hafızam, onlara hangi adla kendimi tanıttığım bilgisini taşıyamadı. Benim birinden yardım almam lazımdı. Bu bir enstruman olabilirdi, bir kalem, bir traş ya da ayakkabı… Günlük hepsi. Küllük atıştırmaya devam ederken, sigaranın bana dumanıyla birşey yazmaya çalıştığını fark ettim. Gerçek adımı… benim için gerçek bir adımdı. Asıl adımı muhafaza ettim. Adlara köle olunuyordu. Adlar bayraktı, beden toprağında. Adımı unutmadım, aldatmadım bir daha. Bir kız adı, herşeyi, bu bedeni sarsmaya yetti. Şimdi ki adım bu toprakları terk etmişti, herşeyin sonunda.

durak
durak

Onu bir kez tramvay durağında gördüm. Tanıyan var mı diye, herkese sordum, tarif ettim. Yoktu ama. Okuldan sonra, hep onu gördüğüm saatte durağa gidip beklemeye başladım. Yeni arkadaşlar edindim. Hepsine durumu anlattım. Ama ne onlar tekrar görebildi ne de ben. Günler geçti. 1.12 gün, 2.89 gün, 3.47 gün, 4.776 …

15

buddhala | 06 May 2007 23:05

Sanırım aranıyorum. Duvarda birkaç resmimi, kayıptır diye asmışlar.
Son derece steril bir ortamdı yaşadığım yer. Ailem benim için her türlü yatırımı yaptı, onlara müteşekkirim, onların bu olayda olumsuz hiçbir etkisi yok. Olumlu etkisi de yok, kıssadan hisse onları bu konuda yargılamayın memur bey!

Mektup bırakmayı düşündüm, çocukça geldi bana. Aslında yaşıma bakınca o kadar da büyük değilim. Yola koyulmadan önce yanımda ne götüreceğimi düşündüm, benimle gelecekler bu yolculuğu kaldırır mı, geri kalanlar yanıma almadım diye alınır mı? O kadar soru geldi ki aklıma… hiçbirini almadım.
Telefonu cinayet işlenmiş gibi arka bahçedeki saksının dibine gömdüm. Aynanın karşısına geçip, izlediğim bir filmdeki gibi saçımı sakalımı kestim. Yanıma birkaç gün idare etmemi sağlayacak para, gece içine yumulacağım ceket, birkaç mum, gözlük, kimlik ve don aldım.
Yolculuğa çıkacağım sabah, bakkala gidip onu satın aldım. Bana tüm dünyayı gezdirecek olan şeyi…

balon
balon

Balkona çıktım; anneme, babama, ablalarıma beni duymasalar da hoşçakal dedim. Sonra da silindirik kutudaki suyu, içine birkaç kez ucunda ortası delikli bir daire olan çubuğu batırıp köpürttüm. İçine sığabileceğim bir balon yaptım. Gözlerimi kapayıp, içine geçtim. İlk rüzgarda uzak diyarlara doğru yol almaya başladım. Balkon gittikçe ufaldı, balonun etrafında mordan sarıya tüm renkler vardı. Çocuklar beni görüp parmakla işaret ediyorlardı. Sonunda bu dünyadan kurtuluyordum. Hiçbir bilet almadan, hiçkimseyi kırmadan, üzmeden. Baktım herşey düşündüğüm gibi gidiyor, aşağıya doğru kimliğimi, paraları, mumları, ceketi, gözlüğü ve donlarımı bıraktım. Birkaç saat geçmeden, nefes zorluğu çekmeye başladım. Balonu toprağa yakın bir yerde patlatıp, aşağı düştüm. Dizim biraz incindi.

kaçmak
kaçmak

Sonra tekrar çubuğa arasına rüzgarı alacak şekilde üfleyip balon yaptım. Gözümü yanmasın diye kapayıp, içine atladım. Bir ara duvarlara gözüm takıldı. Kayıp ilanım vardı. Aranıyordum. Ardımdan üzülenler vardı. Kimliğim ve bana ait birkaç eşya dağınık halde bulununca bizimkiler kesin üzülmüştür. Artık bir yola çıkmıştım ama. Öyle çekip gittim işte. Dünya cennet olsa da çekip giderdim. Şimdi ki halinden zaten memnun değildim. Kimsenin keşfedemeyeceği bir sırdan haberim vardı; bize çocukken içine üfleyip balon yapalım diye elimize tutuşturulan çocuk oyuncağı, aslında gerekli büyüklüğe ayarlayınca içine atlayıp uzak diyarlara gidebileceğin birşeydi. Çocukken çoğu arkadaşım uçurtmaya atlayıp gitmişti. Daha da küçükken kağıttan gemilere atlayıp, engin denizlere açılan arkadaşlarım vardı. Sakızdan şişirdiğin balonlara ya da özel günlerde sevinsin diye eline verilen balona büyülü sözler söyleyip uzaklara giden arkadaşım da yok değildi! Hiçbirinden haber aladım. Hiçbirine gitme diyemedim. Çünkü oyun oynuyoruz sanıyordum. Dayımın hediye ettiği tren takımıyla da birkaç arkadaşımı uğurlayınca yapayalnız kaldım. Büyüyünce aslında hepsini kaybettiğimi fark ettim. Şimdi bu balonda onları aramaya gittiğim yok, öyle işte. Sadece üreyebildiğimiz bir dünyada, kendi oyuncaklarımız, bizimle oyuncak gibi oynayanlar ve bize oyuncak verenler. Bu balonla daha ne kadar giderim bilmem. Gerçi balonun içinde, çeperlere uygun bir yakınlıkta, dışardan yeni temiz bir hava kütlesiyle, yeni bir balon yaratmayı keşfettim.

çocuk
çocuk

Artık daha yükseklere çıkabiliyordum. Birgün elbet düşeceğim. Yerde kimin ölüsünü bulurlar bilmem ama ben arkadaşlarımınkini bulamamıştım…

Kader Çipi

buddhala | 20 April 2007 14:47

silah
silah

Yolda yürürken şahsınıza yönelik sözlü sataşmalardan ve fiziki saldırılardan bıktınız mı? Evde yalnızken, tecavüze uğradıktan sonra SAMT’ ın olay yerine iş işten geçtikten sonra gelmesinden gına mı geldi? Sevgilinizi kızkardeşinizle sevişirken mi yakaladınız? Bizim Scud Füzeleri tam size göre! Bizim Scud Füzeleri, sizi cinsel tacizlerden, hırsızlıktan, sözlü sataşmalardan koruyacak yeni çağın en modern silahı! Bizim Scud Füzeleriyle aynı anda can güvenliğiniz de sağlanacak. Bizim Scud Füzeleri, işte bunu seviyorum…
Hemen sipariş verin, aa++445611scdbzfz-1 beğenmediğiniz ürünü 1 tetral süre içersinde iade edebilirsiniz. Garanti süresi, 7 diverjans olup, Geridönüşüm Savunma Hakları 1. kutu ikinci katına uygun ölüm standartları sınavını başarıyla geçmiştir.

Bu üründen hemen almalıyım bir tane. Ama bir dakka. Önce rüya gösterebilen kontak lenslerden alacaktım. Sonra bunu alırım. Hem bu t-gözlükler de demode oldu. Bant kalitesi de düştü. Tüm paralel kanalları çekmiyor. Sokaktaki tüm ay işçilerinde de var. Önce leviant-lenslerden alırım sonra da bu füzelerden…

0

buddhala | 15 April 2007 05:38

00:00
saat

Teessüf ederim. Bana bu saatte çok kötü baktınız. Zamanla probleminiz olduğunu biliyorum. Sanırım o yüzden, arada sırada ileri ya da geri alınıyorum. Evet, alınıyorum. Benimle oyun oynamanızdan, pilim bitse de değiştirmemenizden, içime yerleştirilen salak süs kuşlardan, dans eden kadın ve erkekten ve de diğer bölgesel enstantenelerden…

zaman
zaman

Bunları söylerken sen uzanıyorsun, ağzını açıp, arada sırada bir elinle cinsel organını kaşıyorsun, diğer elinle kumandadan belanı arıyorsun. O kumandadan nefret ediyorum biliyor musun, dostum? Benden önce ırzına geçtiği bakire pilleri, folloş olduktan sonra benim yegane eylemimin kaynağı olarak kullandırtmanız, önce o kumandaya nefret duymama sebep oluyor sonra da sizden soğumama.

16

buddhala | 09 April 2007 00:05

dünya
dünya

Küçülen dünya. Küçücük böyle, bildiğin küçük işte.
Küçülen ülke ekonomisi, küçülen turizm?
Küçülen kıyafetlerim, ben büyüdüm biraz.
Küçülen cep telefonları, küçülen daha geniş hacme rağmen, daha kolay park edilebilen gösterişli arabalar.
Küçülen haplar, kartlar, valizler, cep mendilleri… yeter ki, taşıması kolay olsun, az yer kaplasın.
Küçülen bilgisayarlar, uydular, müzikçalarlar, saatler…
Sadece onlar küçülmedi işte. Birine öldürebilmek de küçüldü, çünkü silahlar küçüldü.

Herkes daha çok şey biliyor artık. Daha kolay elde ediyor istediği şeyi, iyi ya da kötü yollarla. Çünkü yollar da küçüldü, bilgiye giden yollar da kolaylaştı ama bilinçli olmadıktan sonra iş çığrından da küçük yollarla çıktı. Bu küçük sapmalar, daha sonradan büyük etkilere yol açacaktı. Küçük adamlar, büyük bilgilere sahip adamların varsa küçük korumalarını da alt edip küçük kurşunlarla küçük hesapların tuzağına düştü. Bu küçük adamlar herhangi birini düşünelim, eve gidince daha küçük tabaklarda daha çok şey barındıran yemeklerden yedi. Günlük vitamin ihtiyacını karşılasın diye küçük haplardan aldı. Daha küçük ekranda daha hızlı internete giren bilgisayarından yaptığı işin haberinin yayınlanmasını bekledi O sırada daha küçük yaşlarda pornoya alet olan insanların filmlerini evinde barındıran doktor, avukat vb. büyük meslekteki insanların evine baskın düzenlendiğini, okulda daha küçük yaşlarda; bizim cin ali okuduğumuz yaşta, öğrencilerin sınıf önünde cinsel ilişkiye girdiği haberini okudu. Ülkenin küçük bir köyünde küçük şartlarda yaşayan ailenin bir kız çocuğunun erkek arkadaşına kaçtıktan sonra eve dönünce babası tarafından küçük bir bekaret testinden geçirildiği haberini küçük gözleriyle okudu.

5 buçuk kızı

buddhala | 26 March 2007 10:56

24, 25, 26…
Niye 24′ ten başladım bilmiyorum. Ama karıncaları saymaya 24′ ten başladım. 24 diye haber kanalı açıldı belki o yüzden. (Hmm reklamlar işe yarıyor.) Ya da 24 ile lise numaram başlıyor o yüzden. Karıncaları neden mi sayıyorum? 1000000. karıncada sınırsız National Geographic üyeliği verecekler… Tamam kötüydü. Koyunları saymaktan bıktım uykum gelsin diye. Yok bu da kayda değer bir bahane değil. Tamam ben biraz kafayı kırdım. Bunu itiraf etmeme gerek yok, insanlar bazen birbirlerine söylüyor bu ithamları. Hatta alınmıyorlar bile, ne güzel hepimiz üşütüğüz.
Karıncaları saymamın nedeni gözümün önünde olmaları. Koyunları hayal etmek belli bir süreden sonra zorlaşıyor hem. Yazık yahu, niye atlasınlar ki çitten? Kim demiş koyunları say, uykunu getirir diye? Peki, kabul ediyorum, benimki devrim niteliğinde bir çözüm değil, tavsiye de etmiyorum. Ama koyunları sallayın, daha güzel şeyler sayın uyuyabilmek için. Ne bileyim cıbıl cıbıl karılar olabilir, çitten atlayan. Her sıçrayışta yukarı doğru yürek hoplatan dolgun göğüsler… Ne kadar uyku getirici değil mi? Ya da bahçesindeki muzları sayan ve büyük bir iştahla ısıran Ajdarları sayın. İmgelediğiniz ilk karede cumburlop beyaz bulutların üstündesiniz… Ne kadar huzurlu bir bilseniz!
Ben odamdaki çöplüklerden medet uman karıncaları sayıyorum mesela. Sayılabilir sonsuzlukta karıncalar…