bildirgec.org

acuistic

11 yıl önce üye olmuş, 8 yazı yazmış. 1104 yorum yazmış.

Masa Tenisi

acuistic | 12 June 2008 09:00

üst düzey bir maçtan sahneler
üst düzey bir maçtan sahneler

Bir masanın iki tarafındaki sporcuların ellerindeki raketler yardımıyla küçük bir topu, masanın ortasında gerilmiş ağ üzerinden karşı tarafa atmaya çalıştıkları spor dalıdır.
Her yaşa hitap eden bir spor dalıdır. Masa tenisi profesyonel anlamda düşünülmediğinde keyifli zamanlar geçirmek için ev ortamında da oynanabilir. Yoğun dikkat gerektiren sporların başında gelen masa tenisi, kişiye gelişmiş bir refleks özelliği kazandırır. Bireylerin kendi fiziksel özelliklerini kullanarak fizyolojik ve psikolojik gerginlikten kurtulabilmesinde, serbest zamanını değerlendirmede eğneceli bir aktivitedir.
Bireylere kazandırdığı özelliklere bakacak olursak; çabuk ve doğru karar verebilme, moral ve iradenin gelişmesi, uzun süreli dikkat ve oyuna yoğunlaşma becerilerinin gelişmesini sağlar.
Masa tenisinde aşağı yukarı herkesin kendine göre bir stili vardır. Başarılı bir masa tenisçi olmak için birkaç tane dikkat edilmesi gerekeken nokta var. Bunları kısaca anlatmak istiyorum.
Zamanlama(topa vuruş anı)
– Top yükselirken
– Top zıplama noktasının en üst noktasındayken
– Top düşüşe geçtiğinde
Güç ve Falsonun uygulanması (top ve falso ne zaman uygulanmalı)
• Güç vuruşu ileriye doğru hareket eden bir raket topa vurduğu zaman olur. Bunun bir örneği topu raket üzerinde zıplatmak için topa vurma şeklidir.Sürtme vuruşu raketle topu fırçalayarak vurulması ile olur.
• Çoğu vuruş Güç ve Sürtme vuruşlarının karışımıdır.

Masa tenisi terimleri:
Backhand -Raketin dış tarafıyla yapılan vuruş
Forehand -Raketin iç tarafıyla yapılan vuruş
Kesme -Topun kuvvetli backspin (geriye doğru dönme hareketi) ile karşı tarafa gitmesi. Masaya yakın veya uzak konumdan yapılabilen bu vuruşta top rakibin raketine değdiği anda aşağıya (file dibine) doğru gitme eğilimi gösterir.
Loop– Bu vuruş masa tenisinde en çok yapılan vuruşlardan bir tanesidir. Topun hızlı bir şekilde ileriye doğru dönerek gitmesidir.
Spin– Topun dönmesi.

Herkes için Spor

acuistic | 19 February 2008 23:43

Sporun fazla bilinmeyen ve gözardı edilen önemli konularını çeşitli kaynaklar ve bilgilerim dahilinde anlatmaya çalışacağım.
Aslında sağlık ve spor o kadar içiçe ki birbirine bağlı iki kavram diye tanımlarsak yanlış olmaz.
Düzenli spor faaliyetleri ile sağlığımıza nasıl etki edeceğine bir göz atalım:

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımlamasına göre:

‘Sağlık;insanın fiziksel,psikolojik ve sosyal iyilik halidir’

der. Gerçek iyilik hali ve zindelik sağlığın daha çok fiziksel yönüyle ilişkili olan ve güç,dayanıklılık,direnç ve beceri gibi meziyetleri barındıran zindelik kavramı, fiziksel bir rahatsızlık yaşamadan gündelik rutin görevlerimizin üstesinden gelmemize yardımcı olur. Spor ve zindelik, birbiriyle çok yakından bağlantılı iki kavramdır.
En çok karşılaşan rahatsızlıkları üzerinden sporun etkilerinden söz edelim:
Yine, bedensel egzersiz ve ruhsal sağlık parametreleri arasında depresyon,korku ve psişik gerginliği azalttığını;öz güveni arttırdığını ve uyku bozukluklarının giderilmesine katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.
Fizyolojik harekete geçirme hipotezi;Katekolomin ve Endorfin
Fizyolojik harekete geçirme,bedensel alıştırma sonucunda merkezi sinir sistemi sistemine giden oksijen ile periferikteki organlara giden kan miktarı artar ve böylece ruhsal durumda genel bir iyileşme ortaya çıkar.Endorfin bezi salgısı, spor faaliyetleri sırasında sonrasında endorfinin özellikle beta-endorfinin salgılanmasındaki artışa dayanmaktadır. Bedensel yüklenme sonucunda kandaki düzeyleri yükselen beta-endorfinler Limbik sistemdeki(duygusal sistem) özel reseptörlere bağlanarak bir yandan ağrının algılamasını engellerken öte yandan ruhsal iyilik hali halini pekiştirmektedir.
Korku ve kaygı: Spor faaliyetlerinin korkuyu azalttığı görüşünün bir varsayımdan ibaret olduğunu savunan Schicht de, dayanıklılık çalışması yapan 30-50 yaşlarındaki kişilerin korkularının azalma ihtimali,hiç spor yapmayanlara göre %16 daha fazla olduğunu tespit etmiştir.
Depresyon(çökkünlük): Spor yapanlardaki depresyon değerlerinin,hiç spor yapmayanlara göre daha düşük çıkaması birçok araştırmacının ortak sonucu olmuştur. Yapılan deneylere göre 3 aylık düzenli spor egzersizleri içine sokulan deneklerin %73’ünde depresyon değerleri anlamlı şekilde iyileşme göstermiştir. Depresyon ve spor ilişkisi hakkındaki araştırmaları derleyen meta-analiz,aerobik çalışmaların depresyonun bilhassa başlangıcında en çok etkisini gösterdiği sonucuna ulaşmıştır.
Benlik tasavvuru: Kullanıldığı yere göre,kişisel özgüven ya da öz saygı gibi kavramlarda da ifade edilebilir. düzenli spor faaliyetlerinde katılanlar da sadece benlik tasavvuru değil -kişinin kendisiyle ilgili değerlendirmelerin- olumlu yönde arttırdığını da göstermiştir. Fiziksel benlik algılaması, yani beden algılamasının doğrudan etkisi alanındadır diyebiliriz.Düzenli spor yapan bireyin,hareketsiz yaşam tarzına oranla sağlık açısından taşıdığı riskleri sıralarsak; kroner kalp hastalığı,kolesterol yüksekliği,hipertansiyon,kalın bağırsak kanseri,kemik erimesi,ruhsal gerginlik,depresyon riski içermektedir.Spor-kısıtlı da olsa-bağışıklık sistemini geliştirmekte ve bu sayede dirençli hale gelen bağışıklık sistemi bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkamasını engellemesinden bahsettikten sonra da uzmanların ortak tavsiyelerine bir göz atalım:

  • günde 7-8 saat uyuma
  • hegün kahvaltı
  • Sigara içmeme
  • öğün arası yemekleri azaltma
  • Tavsiye edilen kiloyu koruma veya ona yakın olma
  • Alkolü ölçülü kullanma veya hiç kullanmama
  • Düzenli egzersiz

Schicht’e göre sağlık amaçlı yapılan sporun birincil hedefi ,fiziksel ve psikolojik hedeften çok sosyal ilişkileri geliştirmek olduğunu ileri sürmüştür.
Amman ve İkizler’in araştırmasına göre spora yöneltmesi hususunda en fazla aile ve sosyal çevrenin etki ettiğini;bunun yanında gelir düzeyinin ve okul desteğinin;sonucu olarak medya faktörünün etki ettiğini belirlemiştir.Hiçbir hastalığımızın olmayışı sağlıklı olduğumuz anlamına gelmediğine göre yaşam kalitesi adına spor yapın ve yapmaya teşvik edin.

Nereye nene!

acuistic | 26 August 2007 09:06

Bugün yine bilgisayar başında saatlerce oturup bişeyler okuyup boş olan kafamı doldurmaya yönelik çalışmalarımdan biriydi. Oku bişeyleri araştır derken 12 saattir bilgisayar arasıra yemek ve tuvalete gitmişim. Gece 2 oldu 3, derken hafifteki ince atışmalara ve sizin yazdığınız güzel yazılara kendimi baya bi kaptırır olmuştum ki deli gibi uykum gelmesine rağmen. Neyse gece 4 olmuş ben hala hafife kafayı takmış daha önce okumadığım güzel yazıları yutmaya çalışıyorum derken artık gına geldi kapatmaya karar verdim. Kafamı yastığa koydum. Yavaş yavaş bilincimi kaybedip o güzel uyku moduna tam girecekken. Güüüüm!
İrkildim ama o kadar mayhoş olmuşum ki gözümü açacak gücüm yok. Tekrar Güüüm! güüüüm!
Artık kalkıp ana avrat sövücem diye içimden hesaplarken son defa patırtı geldi.
O sinirle gece anneme seslendim ‘ya kalk şunlara bişe söle yoksa girecem lavuklara’ diye. Gariban napsın kakltı hemen. Baktı ses seda yok. Bari kalkmışken tuvalete gidim diye hem işimi görürüm hesabı:)
Bizimde kapı komşumuz nenemdir. Annem bakmış acayip sesler geliyor yan tuvaletten, kulağını iyice vermeye başlıyor. Nenemin tuvalette garip sesler dizisi devam edince hemen babamı uyandırıyor. Babam annem kulaklarını duvara verince anlıyorlar ki fenalaşmış ve tuvalette düşüp öylece kalakalmış. Hemen bağırış çağırış derken kapı kilitli!!. Ben maymun adam olarak gece 4buçukta sade boxerla balkondan balkona zıplayarak nenemlerin balkonuna ulaştım ve içeri girince gözlerime inanamadım. Tuvalet darmadağın nenem yüzü koyun yatmış inliyordu. 5 sn şok geçirip hemen kendimi topladım ve kapıyı içten anahtarla açtıverdim. Daha sonra farkettim ki o sesleri nenem biz duyalım diye gürültü çıkarıyomuş. Babam, annem, yengem, amcam hemen içeri doluştu ve 80 kiloluk 1.60 boyunda yusyuvarlak olan nenemi battaniyeye sarıp 5 kat aşağıya indirip doğru hastane gittik. Tansiyon 25 ve beyincik kanaması geçirmiş. Bide Allah’tan tek bi dileği olurdu hep.
‘Allahım beni elden ayaktan düüşürüp çocuklarıma yük etme, benide süründürme’. Ama olmadı, tek istediği şeyide Allah ona vermedi. Ve hastahanede sabahlayan ben bu haberi duyunca hayatımın ilk cigarasını sanki tiryaki edasıyla bilinçsizle içtimiştim.
Size teşekkür ediyorum eyy hafifler gece uyutmadınız beni ve nenemin çıkarttığı sesleri duymama sebeb oldunuz. Pek bi işe yaramasada yinede teşekkürler.

Sağlıklı Yaz Beslenmesi

acuistic | 16 August 2007 14:14

Yaz aylarında havaların ısınmasıyla beraber beslenme alışkanlarında da birtakım değişiklikler olması gerekir.

Beslenmenin önemi
Beslenmenin önemi
Beslenmenin önemi
Beslenmenin önemi

Özellikle çok hareketli geçirdikleri bir dönem olan okulöncesi çağındaki çocuların da, yazı sağlıklı geçirmesi için beslenmelerine ayrı bir özen göztermek gerekir.

Beslenme alışkanlığı okulöncesi başlıyor! Okulöncesi çağ, çocuklarda bütün hayatları boyunca beslenme alışkanlıkları açısından oldukça şekillendirici bir dönemdir. Ailelerin sıklıkla yaptığı yanlış, çocuğu ne kadar beslerlerse, kendilerini o kadar mükemmel, sorumluluklarını yerine getirmiş, iyi anne-baba hissetmeleridir ki, bu doğru değildir. Büyüme ve gelişmesi normal bir çocuğunfazla yemesi için zorlamak, başka çocukların yedikleri ile kıyaslamak, çocuğun beslenme alışkanlıklarını ileriki hayatında sağlığına zarar verecek şekilde değişebilir ve kesinlikle unutulmamalıdır ki beslenme konusunda büyüklerin davranışları, taklit eden ve model alan çocuklar için en önemli faktördür.
Kahvaltı yine çok önemli! 24 saatlik periyot içinde en uzun aradan sonra yenilen öğün olan kahvaltı, her mevsim olduğu gibi yaz aylarında da günün en önemili öğünüdür. Akşam yemeği ile sabah arasında geçen 12 saatlik sürede vücuttaki besinleri n tümü sindirilir; böylece sabah kahvaltısında tüketilen yiyecekler vücutta daha verimli kullanılarak gün için gerekenenerji ve besin öğeleri gereksinmelerinin bir bölümünü karşılanır.
Okulöncesi çocukların zihinsel ve fiziksel aktiviteleri için gerekli enerji ihtiyacının büyük bölümünü kahvaltı öğününde karşılanmalıdır. Bu çağdaki çocukların ihtiyacı olan besin öğeleri de öğünlerinde dengeli bir dağılım göstermelidir.
Çocukalr için vitamin ve minerallerin önemi!
Vitaminler, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir. Latince hayat anlamına gelen ‘vita’ sözcüğünden kaynaklanır. Vitaminler, vücutta metabolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi ve sağlıklı durumun sürdürülmesi için gerekli olan ve besinler içinde ufak miktarda alınan maddelerdir.
Minareller, sağlıklı yaşam için ihmal edilmemesi gereken, vücudun fonksiyonlarını sürdürmesi için hayati öneme sahip inorganik maddelerdir. Sağlığımız için çok önemli 15’ten fazla mineral vardır. Çoğunlukla, vitaminler en ihtiyaç duyulan bölgeye ulaşmalarını sağlarlar. Hücre korunması ve sağlıklı dişler, kemik, cilt yapısı için önemli olan mineraller, kan basıncı, kalp ritmi, kas fonksiyonları, vücuttaki sıvı dengesi ve üremede de önemli roller oynarlar.
Özellikle çocukluk çağlarında minerallerin yeterli düzeyde alınması, büyüme ve gelişmenin devamlılığı açısından çok önemlidir.

Yaekosan nerdesin?

acuistic | 16 August 2007 10:56

Sabahın erken saatleriydi, güneşli bir gün başlıyor, ağaçlada oynaşan yapraklar bulutsuz gökyüzünden süzülüp gelen güneş ışıklarını yansıtıyor, bahçedeki gölgelere nefis bir tezat oluşturuyordu. Önceki gece hastanede nöbetçi olduğum için yorgunluktan henüz üstümü değiştirmemiş, oturma odasındaki halının üzerine uzanmış, aralık kapıdan bahçeye bakıyordum.
Birdenbire güçlü bir ışık parlaması oldu, peşinden bir daha… Bahçedeki gölgeler kayboldular, saniyeler önce önümde, zevkle baktığım güneşli pırıltılarla dolu görüntü birdenbire karardı, ortalığı kalın bir toz bulutu kaplamış, herşey toz perdesinin arkasına saklanmıştı. Olduğum yerden evimin bir köşesindeki kalın ağaçtan yapılmış sütunun yana yatmış, evimin çatısının hemen tamamen çökmüş olduğunu gördüm…
İçgüdüm hemen buradan kaçmamı haykırıyordu. Kımıldamakta zorluk çekiyordum; çöküntü ve yıkıntılar yürümemi engelliyordu.
Büyük zorluklarla az önce bahçem olup da şimdi içindeki her şeyin yok olduğunu açıklığa çıktım. Gücümü toplamak için bir an durdum. Birdenbire tamemen çıplak olduğumu farkettim; elbiselerime ne olmuştu ki?
Vücudumun sağ tarafı tamamen kesiklerle kaplanmış, büyük bir odun kıymığı, kanayan bir yaranın ortasında, kasığıma batmıştı. Birden ağzımda ılık, tuzlu bir sıvı hissettim, elimin tersiyle ağzımı silmeye çalıştım, elim kana bulandı; kocaman bir cam parçasıda boynuma saplanmıştı, yara şiddetli bir şekilde kanıyordu. İçgüdüsel bir davranışla cam parçasını çabucak çekip çıkarttım; şokun yarattığı şaşkınlık içinde ellerime bulaşan kana bakıyor, ne olduğunun anlamaya çalışıyordum…
Birdenbire karım aklıma geldi.
‘Yaekosan! Yaekosan!’ diye bağırmaya başladım.
Boynumdaki yaradan kan fışkırarak akmaya başladı; acaba camı çıkarırken şah damarımı mı zedelemiştim, kan kaybından mı ölecektim? Korku ve şok içinde bağırmaya devam ettim.
‘yaekoasn nerdesin, sakın korkma sadece 500 toluk bomba düştü o kadar…’
Birden yıkıntılar arasında onun çıktığının gördüm, çıplaklığının ve yanıp buharlaşmış derisine rağmen rahatladım.
‘Herşey iyi olacak yaekosan, sakın kokma,sadece 500 tonluk bir bomba…’ Ne bomba 500 tonluktu ne de herşey güzel olacaktı…

Bombaların babası
Bombaların babası

NE DİYECEĞİZ??

acuistic | 05 May 2007 15:42

Size kafamda deli gibi düşünüp cevabını bulamadığım bir sorumu sormak istiyorum, umarım yardımcı olursunuz. Hepimiz gayet tabi anne-baba olmak isteriz. Hatta bilim adamları dişiliğin özünde doğurmak olduğunu açık bir şekilde söylüyor. Ama bunların hepsi bizim görüşlerimiz. Peki, çocuk dünya kahrını çekmek zorunda mı? Kimsenin ona soru sorma yetkisi olmadan dünyaya getirmeye hakkı var mı? Yarın öbür gün çocuk sana dönüp ‘beni niye dünyaya getirdiniz’ dese ne diyeceğiz?
Cevaplar:Soyumun devamı, mutlu yuva kurma, hayali,zevkine felan da olamaz. Bunlar bencilce düşünceler. Evet, o çocuğu dünyaya getirmenin mantıklı bir nedenini bulamıyorum.

Kimin tarafında olmanın ne önemi var!

acuistic | 04 May 2007 09:58

Bu aralar nedense ortalığı bi kasırga gibi silip süpüren insanı kendinden uzaklaştırmayı ve çevresiyle it dalaşına sokan bir ortamın içindeyiz. Hükümetin beceriksiz yönetimine dikkat çekmek istiyorum bir bakıma ama onlar aslında bizi temsil etmiyor,resmi olarak öle olsa bile ben kabul etmiyorum. Onlar sadece ülkemizin kırsal kesimindeki cahil,bilinçsiz,olayların ve gelişmelerin dışında kalan kuru kalabalık insanların seçtikleri kimseler. Ben burda bireysellikten yana olduğumu söylemeye çalışıyorum. Milletin çoğunluğuyla seçilen yanlış kişileri ve kararları kabul etmek zorunda değilim. Hatta biraz ileri gidicem belki ama kendimi ne Türk,ne müslüman,ne solcu, ne de herhangi bir gruba mensup hissetmek istemiyorum. Bunlar insanları birbirine cephe alan ve hiçbir işe yaramayan kalıplardan başka anlam taşımıyor benim için. Ülkemizi değiştiremicez belki ama kendi içimizde büyük değişikler yaratabiliriz. Bozuk düzene sessiz kalmak onlar gibi asalak olmaktır. Gerektiği yerde meydanlarda olmalıyız ama öncelik kendi hayatımız olmalı. Kendi geleceğimizi planlamadan başkasının yarınları için fedekarlık yapmamak lazım diyorum. Biliyorum çok bencilce ama öle bir toplumun içinde yaşıyoruz ki, onların sessiz kalmalarına ve ‘ohh iyi olmuş’ demelerine dayanamıyorum. Yanlışların arasında büyüyüp yanlış bir birey olmak istemiyorum. Hayatımı savaşarak öğrenmek yerine niye huzur içinde geçirmeye hakkımız yok?

Çay, su ihtiyacını arttırır

acuistic | 04 January 2007 21:33

Su hem besinlerle hemde içeceklerle alınır metebolik süreçler sonucu hergün vücutta yaklaşık 0.5 litre su oluşur. 2 litre civarındaki su solunum,terleme,idrar ve dışkı ile atılır. Bu kaybedilen suyun dışarı atılması gerekmektedir. çoğu kişinin savunduğu ‘olsun ben çay,nescafe içiyorum onun içinde de su var’ diyerek su ihtiyacını karşıladığını zannetmesi süper yanlıştır. çünkü, çayın içinde bulunan kafein maddesi düreik etki(daha çok su ihtiyacı) yaratacağından idrarla atılırken daha fazla suya gereksinim duyulacaktır. yani bu kafeinli maddelerle su ihtiyacı daha çok ciddi boyutlara ulaşmaktadır. bu konuyla yakından alakalı olan susama terimini ise demin ki yanlış bilinen bilgilerden ikincisi… Susama, şiddetli bir egzersiz sırasında su kaybının iyi bir belirleyicisi olmayabilir. hatta susama gereksinimi gerçek gereksinimin gerisinde kalır. bu yüzden susama oluşmadan önce su içmek gerekebilir. tabi bu su ile birlikte sodyum,potasyum,klorid gibi minerallerin gitmesi de cabası. Yaşlanınca yüzünüzün kırışıcağını hatırlataraktan su içmenizi tavsiye ederim.