bildirgec.org

absence of mind

11 yıl önce üye olmuş, 29 yazı yazmış. 679 yorum yazmış.

hiçliğe bir adım

absence of mind | 15 August 2008 12:56

aslında hiç yazasım yok..şimdi sorsanız yaşayasım bile yok zaten..ama kahrolası kalbim durmak için tanırın emrini bekliyor.
isyankarım evet..bütün dünyaya lanet şarkıları dilimde..küçük asi bir kadının yalnızca kendi kulaklarına değen sesiyle..bu dünyanın bir acil çıkış kapısı olmalı.
ahmağım işte, alnımda yazan bu! hatta avuç içimde de bu yazıyor olmalı.kimbilir baksanız belki de heryerimde.
oysa dünya böyle yanlışlıkları bünyesinde izole etmiyor..bir yanlışım kim bilir nelere bedel.artık yoruldum, erik dallarının en ince dallarına tırmanabilen o küçük kız bendim değil mi? bendimi yırtıcı kuşlar kemirdi.çoçukluğumu hatırlamalıyım, beni ancak çoçukluğumdaki korkusuzluğum kurtarabilir.
ama şimdi korkuyorum..bir şehrin en ıssız köşesine fırlatılmaktan korkuyorum.ben güçsüz biriyim belki de.belki de katatonik vaziyette, bir odada geçirmeliyim ömrümü, insanlardan, hayattan uzakta depresyonumun dibini süpürmeliyim.

rumuzlarımızı eşeleyelim

absence of mind | 12 August 2008 14:20

burada hepimiz bir rumuzun arkasına saklanmaktayız..peki kendimizi yansıtan, ifade eden rumuzları nasıl seçtik..kopanisti kendine neden kopanisti diyor, nevdalist ne zamandır nevdalist diyor, hombre yazılması ve söylenmesi bu denli zor olan rumuzu neden seçti?.

benim rumuzum mesela, hayatımı alt üst ettiğim günlerden kalma..kendi kendime ‘akılsızın biriyim ben, akılsızın biriyim’ dediğim günlerden..öylece yapıştı işte üzerime..

yazıyı bitirmeden en beğendiğim birkaç rumuzu sıralayacağım.

bütün hafifi aklımdan geçiremesem de,

çöl

absence of mind | 11 August 2008 16:14

bir şey var bu gece..
beni eski bir anıya götüren…
tamı tamına dört sene öncesine.

muratla bir arkadaşların evindeyiz. murat
hoşlandığım çoçuk..her kalp çarpıntısını aşk sandığım dönemlerden birindeyim işte.aşkın asılıyla henüz tanışmamışım.

murat durmadan anlatıyor…durmadan konudan konuya atlıyor..bir yandan içiyoruz tabi..vakit geç. evde bizim dışımızdaki herkes neredeyse uyanacak kadar uyudular.

cümlelerini pek hatırlamıyorum..yüzü, yüz çizgilerinin aldığı şekil, kaşlarındaki ifade doluluğu şimdi bile gözümün önüne geliyor… yüzü cümlelerinin önüne geçecek kerte etkili.

Tanrı bana da yalnız olmayı öğretsin.

absence of mind | 07 August 2008 10:50

Bir sancı var sol yanımda, yaslanmayın sakın!
Sol yanımdan, gömdüğüm ölülerin kemikleri batıyor.
Toprak yerine kalbimi deştim ben.
Tam da yirmi beş yıl derinden…

Aldığım her nefesi, son nefesim gibi sevdim.
Kıymet verdim duyduğum her sese…
Esmedim deli deli , gidenin yolunu kesmedim.
Gittiler..
Geldikleri gibi de değildi gidişleri.
Bağrıma bastılar ‘hayat’ diye çileyi…
Birey olmaktan söz ediyorlar.
Bu mu ki onların reyleri?

İnsanlar duyun, bilin insanlar siz de.
Ben yıkılmış, yakılmış köprülerin dibinde ölmekteyim.

bir yalnızlık anı.

absence of mind | 15 February 2008 02:08

Ben şimdi gitsem kaç kişi beni ayak izlerimden tanır..kaç kişi izleri takiben yeniden bana ulaşır.
Nasıl bir yalnızlık biçimindeyim böyle..izahı zor .
En az Tanrı kadar yalnızlığım..

Annemin memesine , babamın eline olan bağlılığımı özledim..bir vakit elini tutabildiğim babamın..sonra kaç yiğide uzattım elimi de hiç biri babam gibi sağlam tutmadı.

Kalbim yerinden çıkacak gibi. Neden hala bu atak halinde yazı yazmaya çabalıyorum..kulaklarımda bir gong sesi, o gongu çalacak erkeğin ellerini bağladım..istersem yeniden açarım..isteyeceğimi sanmıyorum.

bu nehir sıcak denizlere dökülmüyor.

absence of mind | 14 February 2008 15:40

yazmayı benzersiz bir ihtirasla seviyordu. beyaz, boş sayfalar onu sehvetli bir kadın gibi içine alıyor, kaygan dilin esiri yapıyordu. her anı doğallığından soyup çıkartıyor, beyaz sayfalarda bambaşka bir hale sokuyordu..yazma sevdası herşeyin üstüne çıkıyor, ezici ağırlıkta olabiliyordu..

3 yıla yakın bir kadın ile birlikteydi. yazıya ve kadına olan sadakatı arasında sıkışıyor, var olabilmek için bu ikisine eş zamanlı ihtiyaç duyuyordu. kadınla tanıştığı ilk andan itibaren aralarında geçen herşeyi yazıyordu..zaman içinde yaşananların yazılması ile yazılanların yaşanması yer değiştirmişti..kendi kitabının kahramanlarını ele geçirmiş, ayaklarına prangalar vurmuş, istediği yola sürüklüyor, kah neşeye kah kedere sebep oluyordu..

kendini gerçekleştiren kehanet

absence of mind | 12 February 2008 15:11

yıllar önce bir kahve falı baktırmıştı. falcı kadın, konuştukça büyüyen gözleri, korkunç çehresi, yırtıcı bir kuş sürüsü gibi üzerine saldığı sözleri ile yıllarca aklından çıkmamış, hayatının belli dönemlerinde ifrit gibi peydah olmuş, en olmadık anlarda, içinde yanan ateşin, kulaklarında dinmek bilmeyen gong sesinin körükleyicisi olmuştu.
yıllar yılı kadının söylediklerini düşüne düşüne eblehleşmiş, akıl yordamıyla idame ettirdiği hayatını kontrol edemez hale gelmişti.

önceki yaşantılarıyla kadının söyledikleri bir iki örtüşünce, kadının sözlerini ilahi bir takdir olarak addetmiş ve kendini bütünüyle uhrevi meselelere adamıştı.

uyandım bir kabusun içine!

absence of mind | 03 February 2008 12:32

yukarıdan yere bomba düşüyor. yere değdiği anda etrafa sayısız türbanlı kadın dağılıyor. üzerlerindeki kıyafetlerden yüzlerine kadar herşeyi birbirinin aynısı olan bu kadınları ayırt edebilmenin tek yolu başlarındaki rengareng türbanlar. her biri ayrı ayrı yerlerden farklı yönlere koşuyor, koşarken evlerin, iş yerlerinin, okulların, hastanelerin kapılarını tek tek yumrukluyorlar. şehrin bütün hoparlörlerinden aynı anda; ‘bu topraklarda demokrasi yeşerecek, her birey dilediğince hareket edebilme özgürlüğüne kavuşacak’ söylemleri duyuluyor.bu sesle daha da çoşan kadınlar bilinçlice hareket etme yetisini kaybediyor, başlarındaki türbanı her ne pahasına olursa olsun korumak sancısıyla koşarken, birbirlerine takılıyorlar, düşüyorlar, eziliyorlar, etekleri bedenlerinden sıyrılıyor edep yerleri ve kadınlıklarıyla ortada kalıyorlar.bu ana kadar şehrin hiçbir köşesinde rastlamadığım erkekler, çürümüş et kokusu almış sinekler gibi kadınların üzerlerini üşüşüyorlar. başlarındaki türbana özen göstererek, cinsel organlarını kadınların açılan bedenlerine sürtüyorlar. birden, ‘türbaaan, allahu ekber, türbaaan, allahu ekber sesleri duyuluyor, taraflar birbirinden ayrılıyor, erkekler ve dişiler arasına büyük mesafeler giriyor.