bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

En iyi uyarlama: The Mist (2007)

ggecim | 11 April 2008 00:14

Son zamanlarda izlediğim en iyi Stephen King uyarlaması olan The Mist(Sis), aynı zamanda sonu en ilginç biten Stephen King uyarlaması. Nedeniyse, bu kez duruma sadece insansal ve oldukça da güdüsel bakan bir grup insanın yaşadıklarıyla girilmesi. Duygular ve dürtüsel ihtiyaçlar doğrultusunda hareket eden insanoğlunun, en ilkel güdüsü olan hayatta kalma mücadelesi sırasındaki rekabeti, etkileşimleri, sürü psikolojisi gibi durumlar irdelenmiş.
Başrollerinde bir oğlu olan ve sade yaşam sürmeyi tercih eden ressam David Drayton (Thomas Jane),filmin ve felaketlerin başından sonuna kadar, herkesin sinirini germeyi başarmış, ancak yine birçok kişiyi safına toplamış olan ve yeteği sebebiyle filmde hiç hoşlanmayacağınız kaçık Bayan Carmody rolünde(Marcia Gay Harden) , kasabaya yeni gelmiş öğretmen Amanda Dunfrey (Laurie Holden),inatçı ve muhalif avukat rolünde Brent Norton (Andre Braugher)

Filmde bildiğimiz sis bir kasabayı istila eder, ancak bu kez sis’in sebebi insandan kaynaklı olup, filmin oturduğu mantık diğer King uyarlamalarına göre daha akılcıdır. Bu felaket sırasında bir süpermarkette sıkışan kalabalık kasaba halkının temsil ettiği ve yaşadıkları neredeyse bir ülkeyi simgeleyebilmektedir.

Korkuyorum Anne

merhum | 10 April 2008 21:13

İnsan nedir ki…
“Korkuyorum Anne”, bunu merak ediyor.

Korkuyorum Anne“, Reha Erdem’in “Kaç Para Kaç” ve “A Ay”dan sonraki üçüncü filmi. Çeşitli festivallerde aldığı aldığı bolca ödülü bir kenara bırakırsak bu film öncekilerden ayrılıyor. Daha iyi demeye dilim varmıyor… Nefis senaryosu, görüntüleri ve oyuncuları ile müthiş bir film.

Filmin derdi, web sitesinden anlaşılabileceği gibi, “insan nedir ki” sorusuna verilebilecek cevapları araştırmak. İnsan! Zaaflarıyla, egosuyla, organizmasıyla…

The Pursuit of Happyness – Umudunu Kaybetme

toz66 | 10 April 2008 18:38

umudunu kaybetme
umudunu kaybetme

Filmin Hikayesi
Chris babasız büyümüş birisidir ve oğlunun da böyle büyümesini istememektedir. İşsizliği ve zor durumda olmaları sebebiyle eşiyle olan tartışmalarının artması üzerine eşi Chris’i terk eder. Fakat Chris oğlunu bırakmaz. Chris ve oğlu artık beraber bir hayat mücadelesi vereceklerdir. Evin kirasını ödeyemecek duruma gelen Chris oğluyla birlikte kendini sokata bulur, bundan sonra geceyi geçirmek için düşkünler evi, otobüs durağı ve hatta tuvalette kalırlar. Her şeye rağmen Chris oğlundan ayrılmak istemez ve babalık görevini büyük bir sevgi ve özenle yerine getirmeye çalışır.

Chris bir kemik tarayıcısı cihazı yüzünden bu hale gelmiştir ve elinde kalanları bitirip bir daha bu işe bulaşmamak istemektedir. Borsa danışmanlığı işine başvurur fakat bu iş için stajyerlik denilen 6 aylık döneme 60 kişi seçilecektir ve bunlardan sadece bir tanesi işe devam edebilecektir. Chris’in ise cebinde beş kuruş yoktur.

Anestezi (AWAKE)

electro | 10 April 2008 17:55

Anestezi
Anestezi

Hayden Christensen, Jessica Alba, Lena Olin ile Terrence Howard’ı buluşturan, konusu itibari ile gerçek yaşamı anlatan fakat daha önce benzeri çekilmemiş bir film Anestezi.

Kısaca filmin konusu, kalp nakli yapılacak bir hastanın anestezi esnasında sadece vücudunun uyuması fakat beyninin sağlıklı çalışmaya devam ederek çevresinde çevrilen dümenleri görmesi üzerine kurulu. Filmdeki bağlantılar çok kuvvetli fakat boşlukta kalan noktalar da var.

Shine a Light

hdmirbs | 10 April 2008 16:52

Afiş
Afiş

Tam gaz müzik ve insanın iç organlarını alt üst eden bir rock&roll. Shine a Light, 2006 yılında, New York’taki Beacon Theater’da çekilmiş. Filmde dikkati dağıtan kamera ve vinçlerin Mick Jagger’ın öfkelendirdiği oluyor ama Scorsese tınmıyor. Tam tersine, on sekiz kamera, reçele üşüşen sinekler gibi Mick Jagger’ı bir geri vokalistle birlikte She Was Hot’ta coştururken, Keith Richards’ı, görmüş geçirmiş sesini You Got the Silver’a akıtırken, Ron Wood’u, Keith’e bile bir gitarın neler yapabileceğini gösterirken ve Charlie Watts’ı, davullarını doruğa ulaştırırken çekip duruyor. Arşivlik röportajlar insanı şok ediyor: Geçen zaman yüzlerinde çizgiler oluşturmuş ama enerjileri hala patlamaya hazır. Misafirlerin çekimleriyse apayrı. Jack White, Loving Cup’taki idolleriyle birlikte heyecanlı görünürken Christina Aguilera Live With Me’de Mick Jagger’la kendi seksi yolunda buluşuyor. Son darbeyiyse, Stones’la kapışarak ve ağızlarını açık bırakarak, blues efsanesi Buddy Guy, Champagne & Reefer’la vuruyor. Stones seyirciye çalıyor, kameralara değil, ancak set o kadar samimi ve Scorsese’nin odaklamaları o kadar yoğun ki üç boyutta da konseri yaşıyorsunuz. Oradaymışsınız etkisi veren bu büyücü adam, ışığını gezegendeki en büyük rock grubuna yansıtan usta bir yönetmen. Mutlaka seyredin.

KÜNYE:

La Môme – Kaldırım Serçesi

kadirgunay | 10 April 2008 15:06

Fransa’nın en ünlü sanatçılarından hatta simgelerinden olan Edith Piaf‘ın hayatını konu alan film ağustos 2007 tarihinde ülkemizde gösterilmeye başladı.

La Mome - Kaldırım Serçesi Afiş
La Mome – Kaldırım Serçesi Afiş

Ünlü sanatçı Piaf’ın daha çok meşhur olma dönemi ve sonrasına değinen filmin kurgusu ve oyuncuların performansları gerçekten görülmeye değer. Küçük yaşta annesinin terketmesi sonucu büyük annesinin yanında kalmaya başlayan Piaf köyde başlayan salgın nedeni ile hasta olur. babasının ordudan geri dönmesi üzerine yeni bir hayata başlayacağını düşünse de tam tersine daha farklı bir ortamda yaşamaya başlar. babası bu sefer de işleri nedeni ile küçük piaf’ı annesinin yanına bırakır. annesi de genel ev işletmecisi bir kadındır. piaf hayatında hep hatırlayacağı ve çok mutlu olduğu anları burada geçirir. bunun yanı sıra gözünde oluşan enfeksiyon yüzünden bir süre göremez. daha sonra babasının gelip onu alması ile şehir şehir dolaşır. küçükken gözü için gidip dua ettiği sırada aklına kazınan azizenin onu sürekli koruduğunu düşünür. sokak köşelerinde şarkı söylerken sesini keşfeden bir yapımcı ile ünlü olma yolunda büyük bir adım atmış olur. artık çok fazla kazanıyor ve iyi yaşıyordur. hayatının aşkı olan marcel’e delice bağlıdır ve marcel’in yanına gelirken uçak kazası sonucu ölmesi üzerine girdiği depresyonu atlatması çok uzun zaman alır.

Stephen King’in 1408’i

kadirgunay | 10 April 2008 14:47

korku ve gerilim türünün ustası stephen king‘in kısa hikayesinden uyarlama oda 1408 2007 yılında sinema severler ile buluştu.

1408 Afiş
1408 Afiş

oyuncu kadrosunda tanıdık 2 isim hemen göze çarpıyor zaten, John Cusack ve Samuel L. Jackson. Filmde çok az görünen samuel l. jackson için bir şey diyemeyeceğim ama john cusack baştan sona rolün hakkını vermişe benziyor. Klasik bir gerilim filminin yanı sıra kullanılan efektler bana göre yetersizdi. Filmin konusuna gelince: seneler önce kızını hastalık nedeni ile kaybeden Mike Enslin herşeyi bırak yalnız yaşamaya ve korku romanları yazmaya başlar. Mike kendisine gelen teklifleri değerlendirerek çeşitli konaklama yerlerinde kalır ve oralara korku puanları verir aynı zamanda bunları kitabında toplar. Mike cinler, periler, hayaletler v.b hiçbir şeye inanmayan birisidir. Ta ki 1408 nolu oda ile duyduğu efsaneye kadar. otelin 1408 numaralı odası seneler önce ölümler nedeni ile kapatılmış ve kimseye verilmemiş. fakat mike inatla araya avukatını sokarak bu odayı tutar. otel müdürü samuel l. jackson mike’ı ikna etmek istese de bunu başaramaz ve filmimiz olağan heyecanı ile buradan itibaren başlar.

Jumper – Atlayıcı (2008)

saltindagli | 10 April 2008 14:40

Doug Liman’ın yönettiği ve Hayden Christensen, Samuel L. Jackson, Diane Lane ile Jamie Bell’in oynadığı Jumper, istediği herhangi bir yere hiçbir kısıtlama olmadan kendini ışınlayabilen David Rice’ın hikayesini anlatıyor. Bkz: jumper

Filmde bir mekandan diğer mekana atlayabilen – ışınlanan bir gencin bu özelliğini kullanarak para çalmasını, kendine imaj yapmasını, kız tavlamasını seyrediyoruz.
Film izleyicinin aklında cevapsız şu soruları bırakarak başlıyor ve bitiyor:
1. David Rice Atlayıcı özelliğini nasıl ediniyor?
2. Atlayıcıları yakalamaya çalışan grup un yakalama sebebi nedir?
3. David Rice’ın 5 yaşında atlayıcı olduğunu öğrenen annesi onu bu küçük yaşında neden terkedip gitmiştir?
4. Diğer atlayıcılar ile David Rice’ın arasında bir bağ var mıdır?
5. Atlanan mekanda eğer bir kaya parçası varsa atlama esnasında içi görünmeyen bir mekan olduğu için ölme riski yok mudur?
6. David Rice’ın annesi oğlunu yıllar sonra görünce neden şaşırmamıştır?

Mevlana Celaleddin-i Rumi: Aşkın Dansı 25 Nisan’da

ggecim | 10 April 2008 14:25

Sinan Tuzcu, Burak Sergen, Özcan Deniz ve Müşfik Kenter; Selçuk Yöntem’in rol aldığı ve Kürşat Kızbaz’ın yönettiği, müzikleri Ömer Faruk ve Sezen Aksu’nun elinden çıkan Mevlana Celaleddin-i Rumi: Aşkın Dansı 25 Nisan’da vizyona girecek.

Barış, kardeşlik ve aşkın sembollerinden felsefi düşünür Mevlana’nın temel alındığı filmde, Mevlana’nın öğretileri anlatılıyor.

İstanbul İletişim Fakültesi mezunu Kürşat Kızbaz 2003’te “Çanakkale Destanı 1915” filmiyle başladığı sinema kariyerine bu filmle devam ederek dünya çapında başarı sağlamak istiyor.

Recep İvedik

myilmazx | 10 April 2008 11:54

“Dikkat Şahan çıkabilir” adlı programı hiç tutmamıştım, Recep İvedik karakteri en çok ilgimi çekenler arasındaydı ama onun da bi müddet sonra çekilmez olduğunu söyledim. Hatta filmi çıkmış diye duyunca gidilmez be buna demiştim içimden. Bir arkadaşımın ısrarı ile gittik sinemaya. Karşımda tam beklediğim gibi bir film vardı. Zaten İvedik karakterinden başka bir şey beklemek de yanlış olurdu. Bol küfürlü, bol höhöhöhöytlü bir film izledik güldük eğlendik. Zaten o filme gülerken düşünmek için gidilmezdi. Hiçbir beklentim olmadan gittiğimdendir belki, film beni tüh be param yazık oldu dedirtmedi. Şahan Gökbakar tebrik edilecek bir iş yaptı bence bu tebrik filmin kalitesine değil tabii ki bu filmi 4 milyon kişiye seyrettirdi. Tam piyasa işi bir filmdi ve bence bu filmi bu kadar kişiye izlettirmek bir başarıdır.
Recep İvedik,7. haftasında 134 salonda toplam 4004.215 kişi tarafından izlenmiş.

Film hakkında Linkler:
Fragman
Resmi site
Beyazperde
İmdb