bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Pan’ın Labirenti

geppetto | 17 April 2008 14:53

Poster El laberinto del Fauno
Poster El laberinto del Fauno

Bir anda kendini, İspanya’da yaşanan iç savaşın ortasında bulan küçük bir kızın, hiç de küçük olmayan hayal gücünün yansımaları ile hayatının acı gerçekleri arasındaki gelgitleri anlatan fantastik bir yapım. Aslında filmi hiç tereddüt etmeden “büyüklere masallar” kategorisine sokmak mümkün. Küçük bir kızın iç dünyasının sonsuzluğunu, çaresizliğin insanı bir cendere gibi kollarının arasına almasını ve savaşın korkunçluğunu aynı zamanda da haklılığını akıcı bir üslupla gözler önüne seren olağandışı bir film. Babası iç savaşta ölen Ofelia, annesiyle beraber yaşamaktadır. Ofelia’nın annesi üniformalarını diktiği bir subay olan Yüzbaşı Vidal ile evlenir ve ondan hamile kalır. Yüzbaşı Vidal, direnişçilere karşı hiç acıması olmayan marazi ruhlu bir subaydır. Aynı zamanda, saplantı derecesinde de bir erkek evlat sahibi olmak istemektedir. Ofelia ve annesini savaşın tam içine, yani yanına aldırır ve olaylar burada ve Ofelia’nın iç dünyasında gelişmeye başlar. Yönetmen koltuğunda Guillermo del Toro bulunuyor. Ofelia rolünde Ivana Baquero yer almakta ve Yüzbaşı Vidal karakterinde de Sergi López rol alıyor.Film aynı zamanda 3 dalda Oscar Ödülü sahibi.

Selvi Boylum Al Yazmalım

exorientelux | 17 April 2008 09:46

Bir sahne düşünün : Kadın, onu almaya gelen âşık olduğu adama elini uzatırken, sadece elini değil bütün varlığını adamın avucuna bırakıyor. Başka bir sahne düşünün : Adam, sevdiği kadın adım adım ondan uzaklaşırken, parça parça olmuş yüreğini de gözyaşlarıyla beraber damla damla akıtıyor.

Selvi Boylum Al Yazmalım, Türk sinemasının ilk 10’unda her zaman yer alan bir film olacaktır desem her halde yanılmam (Benim için hep 1.). Cengiz Aytmatov’un bir eserinden Ali Özgentürk’ün senoryalaştırdığı filmin yönetmeni Atıf Yılmaz. Başrollerde Türkan Şoray (Özellikle de bu filmdeki haliyle Türkiye’nin en güzel kadını değildir de nedir?), Kadir İnanır (Kariyerinde yaptığı en iyi şey bu filmde oynamak değildir de nedir?) ve Ahmet Mekin ( Bu role en uygun adam değildir de nedir?) yer almış. Filmin müziğini (Türk sinemasında şimdiye kadar yapılmış en güzel film müziği değildir de nedir?) Cahit Berkay yapmış. Böyle başarılı isimlerin bir araya gelmesiyle de Türk sinemasının en güzel filmlerinden biri ortaya çıkmış.

Çizgi Romanlardan-Çizgi Filmlerden Sinemaya

tunchh | 17 April 2008 09:03

Sinema sektörünün çizgi filmlerini ne kadar çok kullandığı malum. Bir çizgi roman önce çizgi film olur sonra da sinema filmi. Daha birkaç gün önce öğrendik Spider Man serisinin 4, 5 ve 6. filmlerinin de çekileceğini.

Şimdi de AVATAR:THE LAST AIRBENDER’ın (Avatar: Son Hava Bükücü adıyla Nickelodeon’da yayınlanmakta) filminin çekilceği haberi geldi. Yönetmen ise tanıdık birisi: Shyamalan. Açıklanana göre 2010 Temmuz’unda gösterime girecekmiş bu film. Önce her ne kadar bir çizgi dizi de olsa bilmeyenler için Avatar: The Last Airbender‘ı anlatıp çizgi filmlerden sinemeya uyarlanan eserleri kısaca bir anlatmak gerekliliği hissettim. Gerçi yaş itibariyle çok eskilere gidemem ama 80’lerden günümüze kısa ve eksik bir inceleme olabilir…

Shawshank Redemption

emsvizyon | 16 April 2008 20:34

Ülkemizde Esaretin Bedeli ismiyle sinemalar ve tvler de gösterilen The Shawshank Redemption, sinema tarihinin bence en iyi yapımı (Matrix hayranı olarak bunu itiraf ediyorum). Yönetmenliğini Frank Darabont‘ın yaptığı 1994’de vizyona giren film bir Stephen King uyarlaması
Baş rolleriniTim Robbins ve Morgan Freeman‘ın paylaştığı bu unutulmaz yapımın konusu ise ( yine henüz bilmeyenler varsa diye = ) şöyle;
karısını öldürmek suçundan shawshank hapisanesine atılan bankacı Andy Dufresne’ın hapis hanede ki yaşamı ve inanılmaz bir kaçış hikayesini anlatıyor…

Butterfly Effect- Kelebek Etkisi

toz66 | 16 April 2008 16:00

Bilim Kurgu filmlerinin vazgeçilmez ögesi sanırım geçmişe gidip gelebilmek veya geleceği bilebilmektir. Geçmişe gidip birçok olayın geliişimini değiştirebilmek… Filmimiz Kelebek Etkisi de bu temayı başarılı şekilde işleyen nadir filmlerden bir tanesidir. Eric Bress ve Mackye Gruber’ın yönetmenlik koltuğunu paylaştığı filmde Asthon Kutcher başrolü başarılı bir şekilde üstlenmiş diyebilirim. Yani ortaya merakla ve hayranlıkla izleyeceğimiz bir bilim-kurgu / gerilim tarzı film çıkmış…

Evan Treborn, çocukluğuna dair anılarını kafasındaki unutkanlık kara deliğinde kaybetmiş bir çocuktur. Küçüklüğünde yaşadığı acı verici olaylar onun geçmişini unutmasına sebep olmuştur. Fakat o, psikolojik danışmanının da önerisiyle günlük tutma alışkanlığı kazanmıştır. Günlüğünde, yaşadığı her şeye yer vermiştir… Artık bir üniversite öğrencisi olan Treborn eski eşyalarının arasında bu günlüğünü bulunca okumaya koyulur fakat kendini bir anda sebebini anlayamadığı bir şekilde geçmişte bulur. O an bu anı defteri aracılığıyla geçmişe yolculuk edebileceğini farkeden Treborn geçmişte yaşadığı bazı şeyleri değiştirmek isteyecektir. Ama Treborn ne zaman geçmişte bir şey değiştirse, bu değişikliğin bugünde ani ve korkunç sonuçlar doğurduğunu görür. Her denemesinde başarısız olan Treborn, Kayleigh ile mutlu olabileceği bir gerçek zaman dilimine gidememektedir. Belki de o zaman dilimi hiç olmayacaktır…

Sinirlerinize Ne Kadar Hakim Olabiliyorsunuz?

yunusemreklk | 16 April 2008 08:31

Anger Management Poster
Anger Management Poster

Siz de, yanınızda birisi şapırdatarak bir şey yediğinde, sorumsuzca etrafa tükürükler saçarak güldüğünde deliren ya da isteğinizi yerine getirmeyle mükellef birisine iş buyurduğunuzda bunu ukalaca ağırdan aldığında suratına iki tane patlatmaya eğilimli biri misiniz? Eğer bunlar yetmediyse; evinize emrivaki ile girse daha sonra yatağınızda yatsa eşyalarınızı izinsiz kullansa? Bu da mı yetmedi peki; gerçekten sevdiğiniz, evlenmeyi düşündüğünüz güzel sevgilinizi kurnaz bir oyunla ayartıp, sizden soğutup kendi haremine alsa? Bu gibi ve benzeri daha birçok çileden çıkarıcı durumların çoğu her tür toplumda sıkça karşılaşabileceğimiz türden. İşin garibi çoğu kişi bu gibi vak-a larda çileden çıkar ve birincisine katlansa bile ikincisine sözlü ya da fiziki bir uyarı yapamadan geçemez sanırım. Hele bu bir Türk ise, gerçekten maruz kalınan durum içler acısıdır.

(İzlediğim en iyi komedi filmi diyorum. Bilmiyorum belki de filmde kendimi bulduğum içindir. Sizde mutlaka denemelisiniz. Komedi severlerin mutlaka izlemeleri gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Filmde, biraz espri anlayışı olup da gülemeyene bu yazıdan aldığım gelirleri bağışlayabilirim bile.)

Sizce bütün bunlara katlanamayıp gizli ya da açıktan tepki göstermek gerçekten bir sinir hastalığının habercisi midir? Bu hafif sayılacak türden şeylere tepki göstermek anormal midir? Yoksa gayet tabii bir tepki midir? Filmimizde bu ve benzeri konuları her yanından, en çıldırtıcı yanlarıyla ele alıyor ve inanılmaz komik bir şekilde analizini yapıyor. Eminim herkesin çok beğeneceği; arşivlik komedi filmi Anger Management, Türkçe manasıyla; Öfke Kontrolü.

Top Gun

linet | 16 April 2008 08:23

Top Gun1986 yılında başrollerini Tom Cruise ile Kelly McGillis in paylaştığı benim gençlik yıllarıma damgasını vurmuş filmdir. Top Gun 1986 yılının en çok hasılat yapan filmidir. Bu hasılata filme 3 kez giderek benimde katkım oldu sanırım.

1986 yılı liseye gidiyorum, allahım neden bizim okulda bir Tom yok diye hayıflanıp duruyorum. Çaylar yapılıyor o zamanlar, öyle barlar, clup lar yok yada var ben bilmiyorum. Gündüz gözüyle gidiyoruz bir yere dans müzikleri çalıyor en çok da take my breath away… Kız kıza dans edenler bile var, omuzlarımızda vatkalarımız saçlarımız ya önden dolma yapılmış yada Serpil Çakmaklı gibi kapartılıp mandal tokalarla tutturulmuş. Ama ben Kelly gibi saçlarım olsun istiyorum dümdüz saçlarım var oysa ki gidip perma yaptırıyorum, allahım sonuç felaket bir kuzucuk oluveriyorum kıvır kıvır.

Mongol – Cengiz Han

toz66 | 15 April 2008 16:58

Cengiz Han
Cengiz Han

Kazak, Alman ve Rus yapımı olan Mongol (Cengiz Han), küçük Temudjin’in savaşarak esaretten kurtuluşunu ve dünyanın yarısında hakimiyet süren Moğol İmparatorluğunu kuruşunu konu alır. Film üçleme olarak çekilmiştir. Üçlemenin ilk halkası Mongol’dur. Burada en çok dikkat çeken Kazak sinemasının atağa geçişidir. Bu film Kazakların Oscar adayı olmuştu. Kazak’lar da dünya çapında film çekmeye ve kendilerini bu alanda göstermeye başladılar. Peki biz neden dünya çapında filmler çekemiyoruz, o da bir ayrı tartışma konusudur. Sergei Bodrov’un ustalığını konuşturduğu film belgesel tadında sinema filmi olmuş…
Filmografi
Yapım : 2007, Moğolistan / Kazakistan / Almanya / Rusya
Tür : Dram / Savaş / Tarih
Yönetmen : Sergei Bodrov
Senaryo : Sergei Bodrov, Arif Aliyev
Oyuncular : Tadanobu Asano, Aliya , Tegen Ao, Ying Bai, Khulan Chuluun, Bao Di,

Zeki Demirkubuz sineması

nevdalist | 15 April 2008 16:29

3. sayfa hikâyelerini sever misiniz, bilmiyorum. Okurken yok artık dediğiniz, bu kadarı da haksızlık diyerek isyan ettiğiniz zamanlar olur mu? Cevabınız evetse doğru yazıdasınız. Çünkü Zeki Demirkubuz sineması herşeyden önce 3. sayfa hikâyelerii anlatır. Hep bir kaybeden, hep hayatın sillesini yemiş, arabeks bir yön vardır. Bu yüzden ya sevilir ya nefret edilir. Bunun ortası yoktur. Cevabınız hayırsa devamını okumadan sizi başka bir yazıya alayım.

Isparta’da 1964 yılında doğan Demirkubuz; İletişim Fakültesi mezunudur. Aslında gazetecidir. Ama nedense bu alana hiç bulaşmaz. Onun yerine Zeki Ökten’in asistanlığını yapmaya başlar. Yıllar süren bu asistanlıktan sonra senaryolarını yazmaya başlar. Bütün filmlerinin senaryosu kendine aittir. Bir çoğunun senaryosunu çok önceden yazmış, gün ışığına çıkacağı günleri beklemektedir. Cebinde daha birçok kelimsei var. Zaman geldikçe onları da ortaya çıkaracaktır. Onu sevenler bilirler Demirkubuz bir kesimi, dönemi anlatır. Onun hikayelerinin kahramanları tutunamayanlardandır. Kendini tutunamayan sananlar değil, hakkaten tutunamayanlardır.

Cashback – Zamana güzellik kat

mstkurt | 15 April 2008 15:22

türkiye’de “zamana güzellik kat” adında gösterilmiş olan, 2004 yılında 18 dakikalık bir kısa film olarak çekilen ve 2006 yılında kısa film dalında oscar’a aday gösterilen cashback, aynı yıl 90 dakikalık yeni bir çekimle tekrar karşımıza çıkmıştır.

kısa filmde harçlığını kazanmak için geceleri bir markette çalışan bir sanat bölümü öğrencisinin iş arkadaşlarıyla yaşadıklarını ve vaktin hızlı geçmesi için yapılması gerekenin aslında zamanı durdurmak olduğu anlatılırken uzun metrajlı filmde ise konu biraz daha romantizme kaymış. öğrencimiz sevgilisinden ayrılır ve yaşadığı üzüntüden dolayı uykusuzluk(insomnia) hastalığına kapılır ve uzun süre uyuyamaz. uykudan kazandığı bu zamanı bir markette çalışarak geçirir.