bildirgec.org

Ne olacağız?

muadib | 17 September 2007 10:53

Hikayemiz orta halli her bekar erkeğin başından geçebilen, ayrıntıları farklı olsa da temelleri değişmeyen bir kısırdöngüden ibarettir. Er kişi, zaten mutsuz olduğu işinden, yenisini bulamadığı için ayrılamamakta, iyi-kötü bir düzen tutturmuş, yaşayıp gitmektedir. Düzenli bir ilişkisi vardır, ve iş dışında kalan tüm zamanını bu kişiyle geçirmektedir. Kadınımız, gerek güzel yüzü ve tavırları, gerekse tuttuğunu koparan yapısı ile, iş yaşamında ki merdivenleri üçer beşer atlamakta, hata affetmeyen tavrı ile üstlerini bile birer birer devirip doruğa koşmaktadır. Er kişi ise, evlilik müessesinin maddi temelleri üzerine ciddi ciddi düşünürken, ülser olma yolunda ilerlemektedir.
Çiftimiz her buluşmalarında dişinin hayatındaki zorluklar üzerine konuşmakta, erkek sorunları dinleyip, kadına çözüm üretmekle uğraşmaktadır. Bu arada kadının çevresi genişledikçe erkeğin içi daralmakta ama birşey söylememektedir. Serde delikanlılık da vardır. Lakin hayat erkeğin değer yargılarından daha hızlı değişmekte, sadece şehirler arası bir otobanın yanındaki çimenlik alandan hergün gelip geçeni seyredip akşamına yuttuğu eksoz ve tozlarla birlikte kendi deliğine dönmektedir.
Derken erkeğin pamuk ipliğine bağlı düzeninde bir deprem olur. Önce işten çıkarılır, yerine daha az paraya daha çok çalışabilecek bir yeni mezun seçilmiştir bile. O güne kadar ki çalışmalarına teşekkür edilir, 3 kuruş bir tazminatla kapıya kadar uğurlanır. Halen umudunu ve iyimserliğini yitirmemeye çalışan er kişinin telefonu acı acı çalar. Annesinin uzun süredir mücadele ettiği rahatsızlığı kritik bir evreye girmiş ve hastaneye yatırılmıştır. İş bulana kadar idare etmeyi düşündüğü tazminatla ilgili kurduğu tüm planları en yakınındaki çöp tenekesine bırakır. Koşar adım, havaalanına gider (kahramanımızın ilk uçuş deneyiminin kötü bir haber olması ayrıca manidardır, bunun da farkındadır).
Uçaktan iner inmez hastaneye koşar. Doktorlarla konuşur. Umut vardır. Ama beklemek şarttır. Metin olmak gerekmektedir, zira tedavi süreci uzundur. Tedaviye verilen ilk tepkiler olumlu da olsa, beklemelidir. Hastane bahçesinde baba ile saatlerce oturulan günler başlamıştır. Herkes iyi görünmeye çalışmaktadır ama kimse iyi değildir. Yeni bir keder eklememek için işten ayrılındığı söylenmez, ücretsiz izin aldığı yalanı sıkılır. Herkes inanmış görünür. Yoğun bakımın kapısında beklenmekte, ağır hastaların, çığlıkların, vefatların sedye sedye geçit töreni izlenmektedir hergün. Cep telefonu uzakta ve merakta kalan eş-dostun soran sessiliklerini doldurmak için kurulan cümleleri dillendirmek için bir araçtır. Ayakta kalınmaktadır, kalınmak zorundadır.
Çok geçmeden, bir iki gün içinde sevgili arar. Sinemaya gidilsin midir diye sorar. Durum kısaca özetlenir. Çok üzülür, o da teskin edilir. Herşey düzelecektir. Geri dönünce görüşülecek, kaldığı yerden hayat devam ettirilecektir. Elimden gelen birşey var mı, geleyim mi sorusuna kibarca hayır yanıtı verilir. Herkesin sıkıntı çekmesine gerek yoktur. Kısa sürede iyileşme gerçekleşecek ve pay-i taht’a geri dönülecektir. Her gün düzenli görüşmeler devam eder. İçinde iş yaşamında görülen aksaklıklardan, insanların salaklığında, bu işle böyle yürümezlerden bir demet de her daim bulunmaktadır. Ancak hastada görülen iyileşmeye ters orantılı olarak bu telefon görüşmelerinde bir sıkıntı vardır. Öncelikle gittikçe kısalmakta ve bir rutine binmektedir. Tamamen zorunluluktan yapıldığı dişi tarafın ses tonunda hissedilmekte ancak tüm çabalara ve iltifatlara rağmen girilen yolun geri dönülmezliği hergün biraz daha aydınlanmaktadır. Derken tam da umutların en yeşil olduğu hastaneden taburcu olunacağı haberinin alındığı gün telefondan ustura gibi bir ses gelir:
– Ne olacağız biz?
Nasıl yani diye sorulur ama, lafın nereye gideceği bellidir. Doldur boşalt ve yan pas yapmaktan başka çare yoktur. Ne sorulduğunu dikkatlice irdelemek gerekmektedir. Çünkü sorunun ne yeridir, ne zamanıdır, ayrıca verilebilecek somut bir yanıt olmaması da ayrı bir dezavantajdır. En güleryüzlü maske takılır, şaka yollu yanıtlar verilir ama dişi aptal değildir. Kaçak dövüşüldüğünün, er kişinin bir yanıt veremeyeceğini bilmektedir. İyice üstüne gider, annesinin ağzını aradığından, artık yaşının geldiğini söylediğinden, bahseder. Er kişi şimşeğin çaktığı bir sürede bin düşünce ile boğuşmaya başlamıştır. Elindeki para bittiği için günlerce sadece ucuzundan çorba içmiş, midesini ateş basmıştır. Kilo vermiş, yüzüne bir karaltı çökmüştür. Bunların yanında evlenme hesapları yapılan listelerin uzunluğu ve maliyetlerin bol sıfırlı tabloları gözünün önünde uçuşmaktadır. Kaçacak yer yoktur, zaman istenir; gelince konuşuruz denilir. Gelince farklı mı olacak yanıtı alınır. Kan; artık er kişinin beynindeki basıncı şakaklarındaki zonklama ile hissettirmektedir. Şimdi konuşamayacaktır, eve gidilmesi gerekmektedir. Hastaneden çıkış yaptırılacaktır. Beyhude bir “görüşürüz” ile görüşme sonlandırılır. Hasta taksiye bindirilir. Yalandan bir gülümseme takınılır. Son 3-5 kuruşla taksi parası ödenirken, alınması gerekli ilaçların katkı payı üzerine kara kara düşünülmekte, bir yandan da ihanete uğramışlığın yüreğe düşen koru soğutulmaya çalışılmaktadır.

Devam edecek…

mediatemple çalışmıyor

korthaci | 21 November 2007 02:02

yabancı hosting araştırmalarım sonucunda, bir domainimi mediatemple’a taşımaya karar verdim. bir kaç soru sormak için mail adreslerine mail attım. geri dönüş süresi 1 saat gibi sürdü. daha baştan dakka bir gol bir. ayrıca bana gelen mesajda pazarları çalışmıyorlarmış gibi gözüküyor. hatta diğer günlerin de belli saatlerinde çalışmıyorlar. ikinci mailime daha cevap gelmedi. 4 saat oldu. gerçekten kaliteli bir şirket gibi gözüküyor ama bir hosting şirketi nasıl olur da , 7 /24 çalışmaz.gönderdikleri orjinal metin :The Sales Department is available:
Monday-Friday 6am-6pm Pacific (UTC/GMT -8 hours)
Saturday 9am-6pm Pacific (UTC/GMT -8 hours)
We hope to provide you a timely and informative response.
kullananlar daha iyi bilir. ben hala burdan satın almak istiyorum.bu konuda bilgisi olan var mı ?

Web Siteniz İçin 10 Harika Flash Tabanlı Mp3 Player

LeBron | 31 August 2009 17:01

Flash mp3 player‘lar harikadır. Çünkü web geliştiricileri ve blogcular için websiteleri üzerinde kolay bir şekilde kişiselleştirilebilir bir müzik oynatma özelliği sağlar.

Bu online müzik oynatıcılar ile kolayce şarkı listelerinizi ekleyebilirsiniz. Burada bulunan müzik çalarların çoğu kişiselleştirilebilir olduğu için tasarımınıza uygun bir şekilde eklenebilir.

1. Audio Player

Audio Player, açık kaynak MIT lisansı altında yayınlanmasına müsade edilmiş açık kaynak flash mp3 player’dır. Bu aslında bir wordpress eklentisidir ama geliştirici bunu herhangi bir web sitesi üzerinde kullanılabilecek bir sürümünü hazırlamıştır. Wordpress kullanıcıları için kişiselleştirmek için birçok seçenek bulunuyor.

2. Flabell Flash Mp3 Player

Web siteniz için tamamen kişiselleştirilebilir müzik oynatıcısıdır.

Mana

| 14 January 2009 13:31

Tanrı sülalesinin en küçük kızının çiçekçi torunu buradaydı demin.
Seninle ilgiliydi elbet tüm suallerim.
Seni en son ben görmediysem fillerin yaprakları görmüştür kesin.
Sordukça bataklık kenarında bulut, fidan verdi.
Sonunda ben bilmem, dedem bilir dedi.

dedeye koştum, semaya dar kapılar taşınmasın artık.
dede ki bunak! seni kimlerle karıştırdı bilemezsin.
Bir cevizin köpek dişlerinin arasında kalanları öğrendim geldim.
Sana bir şey soracaktım, vazgeçtim, söyler misin?

Yarı sindirildim, yarım sindiriliyor salyasıyla cevizin
bir parçam, akasyanın iğnelerinde kanı çekilmiş gül
bir parçam, bulut torunun boğazında mor bir hilal
sanma ki mezarımdayım
sanma ki çok çırpındım
sanki cennem gözlerinde bırakıldım.

GoogleTV gerçek mi kandırmaca mı?

lecoqnonsportif | 04 April 2007 08:17

Google TV bu sitede oğuz eser’in yazdığı gibi acaba sürpriz yumurta mı yoksa geç kalan 1 nisan şakası mı? Olay kısaca arama motoru devi google ın yeni bir uygulamasını gmail yolu ile alenen değilde şu video anlatıldığı gibi gizli davetiye ile duyurması hikayesi. Şu sitedekiler ve ben 🙂 denedim ve yanıldım ama şu site whois kaydı hala doğru olabileceğini veya olmasını istediğimizi destekler gibi.