bildirgec.org

Site arşivi: hafif

Aşk Nasıl Birşeydir?

staplee16 | 23 February 2012 10:22

Hani insanlarda kalp denen bir organ vardır.Çoğu kimse o organın insanı yaşattığını sanır ama bilmiyorlarki kalbin bilinmeyen bir çok özelliği vardır.
Kalp insanları herzaman doğru yola sürükler ve en önemli şeyi sevgiyi,aşkı saklar içinde.Kimse ne zaman o sevgiyi kullanacağını bilemez herşey bir anda olur yani çatkapı olur.Hani derler ya ilk görüşte aşka inanırmısın diye o bazen gerçekleşir zaten o anda anlarsın olup olmadığını.
Normalde sevgi,aşk insanların birbirlerini tanımasıyla olur.Mesela ben kimseyi kolay kolay sevemem çünkü birine bağlanırsam o kişiyi kaybetmekten korkuyorum.Diye düşünürken Bir gün liseye başladığım ilk günlerde bir kız benim en sevdiğim Hastane Önünde İncir Ağacı adlı parçayı söyledi. Kim söylüyor diye baktığımda çok saf ve güzel bir kız gördüm.Güzel sesiyle beni büyülemişti.Dikkatli birşekilde onu dinledim ve gözümü ondan alamadım.Bir süre sonra onunla konuşmaya başladım aramız çok iyi olmuştu ama o beni en yakın arkadaşı olarak biliyordu.Ne yaptıysam açılamadım ona seni seviyorum diyemedim.
Tam 4 yıl boyunca onu sevdim bir türlü vazgeçemedim.Kafamdan silmeye çalışsam bile,kalbim izin vermiyordu.Her zaman aklıma geliyor daha doğrusu aklımdan hiç çıkmıyordu.Bir çocukla sevgili olmuştu.Ama ben hiçbirşey yapamıyordum hep onu sevdim,sevdim ve sevdim.Bunu yazmamın sebebi bir taraftanda içimde birikmiş olan duyguları açıklamaktı şuana kadar en yakın arkadaşıma bile söylemedim onu sevdiğimi.Biz birbirimizin dengiydik ikimizde neşeli,aynı şeyleri düşünen,gülmeyi seven vede aşka önem veren kişilerdik,ama o bu sefer yanılttı beni…Biliyorumki bu devirde gerçek aşk kalmadı varsada sayısı çok az.Keşke bende o eski zamanlarda yaşayabilseydim,o sevgiyi,aşkı tatmayı çok isterdim ama bu devirde böyle birşey çok zor.İnsan kimseye güvenemiyor…
Neyse aşk hayatınızda sizlere şans diliyorum…

Spleen Fanzin III

kahramancayirli | 20 February 2012 09:53

Harun Atak tarafından yayımlanan Spleen Fanzin’in üçüncü sayısı çıktı! Eskişehir merkezli olan ve iki ayda bir yayınlanan fanzinin yeni sayısında blues müzisyeni Rick Estrin (söyleşen: murat melih f.) ve şair-yazar Pelin Özer (söyleşen: Emre Gürkan Kanmaz) ile iki keyifli söyleşi var.

Sina Akyol, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Erol Özyiğit, Pelin Özer, Şakir Özüdoğru, Zeliha Köse ve 1994 doğumlu Furkan Çolak Spleen Fanzin III’ün şairleri iken; Serdar Uslu ve Petek Sinem Dulun’un öyküleri, R.M. Terati, Yakup Kuyucu ve Zeynep Aygül’ün illüstrasyonları fanzini zenginleştiriyor. Ahmet Bozkurt’un Şiir Fragmanları sürerken, Julio Medem’in Sex and Lucia filmi üzerine yazısı ile Gökçe Pehlivanoğlu Spleen Fanzin’e ekleniyor. Kahraman Çayırlı’nın, Spleen İçbükeyleri sayfalarında Ümit Ünal’ın Nar filmi, Yunan yönetmen Yannis Economides’in fotoğrafı ve Seni Görmem İmkansız isimli müzik grubu etrafındaki yazıları ile fanzinin yeni sayısı kapanıyor.

ROMANTİZM UYUŞTURUCU ETKİSİ YAPIYOR

sukuyusu | 19 February 2012 21:53

“Abd’de yürütülen araştırma, romantizmin, beynin uyuşturucu bağımlılığında aktive olan bölgesini harekete geçirdiğinin ortaya koydu. Sevgililerinin fotoğrafları gösterildiği sırada MR’ı çekilen deneklerin beyinlerindeki değişimi fark eden uzmanlar, aşkın uyuşturucu gibi hem haz hem de endişeyi tetiklediğini belirtiyor.”(Milliyet, 15.02.2012) Evet, doğru bir tespite benziyor. Bir yerde de aşkın beyinde çikolata etkisi yaptığı yazıyordu ki sonuçlar örtüşüyor, o deneyde MR çekilmiş miydi bilmiyorum ama çekilmese de fark etmez, olası etki “haz ve endişe” bir yanda mutluluk, diğer yanda kalorinin oluşturduğu endişe, herkes için geçerli değil tabii ki.. Sonuçlar örtüşmesine örtüşüyor, “haz” kısmı da aklıma yatıyor yatmasına da “endişe” derken ne demek istiyorlar tam çözemedim. Neyin endişesi? Bir de aşkın hangi sürecinde çekilmiş bu MR, döneme göre endişeler çeşitlenebilir. Ki kişiye göre de çeşitlenebilir. Ama aşk ve endişe çok da iç içe duygular değil ki.. Aşk çoşku dolu bir duygudur, bazen üzer bazen mutlu eder, kızdırır, küstürür, nefret bile ettirir zaman zaman ama bunlar hep alt duygulardır. Süreklilik göstermezler. Ama endişe aşkın neresinde, derken… “Sevgililerinin fotoğrafları gösterildiği anda” cümlesini gördüm, aynı polisiye kitaplarda dedektifin katili bulduğu anda olduğu gibi.. Bir baktım, gözümün önünde zaten! Sevgilisinin fotoğrafını gösteriyorsunuz tamam da bakalım bunlar hakkaten sevgili mi? Olayda bir üçüncü kişi varsa, ki tahminimce öyle, fotoğrafı gören denek haz duygusuyla beraber endişe de yaşar tabii ki, çok normal! O zaman da bu deney sayılmaz, yani aşk hala endişeden bağımsız, içinde bol miktarda haz, eser miktarda çeşitli duygular bulunduran çikolatamsı bir duygu! Naçizane fikrim tabii ki, endişe duyanlara saygılar…

YENİ NESİLLER

nurdan damlalar | 15 February 2012 17:29

YENİ NESİLLER
Yeni yetişen nesiller nasıl olmalı ? Dürüst, yalan söylemeyen, hırsızlık yapmayan, karşıdakinin hukukuna saygılı olan, bencil olmayan, yani kısaca ahlaklı olan bir nesil, bir de bunun yanında çalışkan bir nesil olsa kimin sırtı yere gelir.
Ama yeni yetişen nesil bunların çoğundan yoksun gibi. Eğer öyle olmasaydı, suç oranı neden bu kadar artmış olsun ki ? Neden aile içi şiddet ve boşanmalar bu kadar artsın peki. Gençler için durmadan uyuşturucu sinyalleri veriliyor, ailelere aman dikkatli olun tavsiyeleri veriliyor. Büyükşehirlerdeki bazı okulların bu konuda çaresiz kalıyoruz feryatları yükseliyor. Gençler intermetin başından nerdeyse kalkamadan ömür tüketiyor, aileler çaresiz. Demek ki bir yerlerde ters giden bir şeyler var. Bu terslik nereden kaynaklanıyor. Bunu konuşalım mı yada boşmu verelim. Bence en acil konuşmamız ve çözüm üretmemiz gereken konu budur. Toplumun her kesimi , dernekler, eğitimciler, siyasiler herkes bu konu hakkında kafa patlatıp bir şeyler söylemeli.Siyasi bir kişilik olan bu ülkenin başbakanı, çözümü dindar nesil yetiştirmeliyiz diyerek şöyle ucundan değindi. Bunu iki sene önce söyleseydi parti kapatmak için delil olabilecek nitelikte kabul edilebilirdi. Ne yaptık sus, konuşma dedik. Bu her ne kadar bir fikirde olsa, bizim için sakıncalı diyerek, söylemediğimizi bırakmadık. İyi o zaman sakıncasız olanları söyleyin beyler. Ama elle tutulur bir şey yok ortada. Bu millet bu teraneleri çok duydu, artık yemezler. Arkadaş adam ortaya bir tez attı varsa ilaven söyle, yada antitezini koy ortaya. Ne alakası var şimdi laiklikle, irticayla. Görmüyormusunuz yada hiç düşünmüyormusunuz yeni nesiller perişan vaziyette, adam yetişmiyor. Başbakan’ın hiç olmasa bir fikri var, belli ki çözüm üretme çabasında peki laikçi kukuman kuşları sizin çözümünüz nedir?
Her eğitimcinin veya sosyoloğun kesinlikle inkar edemeyeceği bir gerçektir, dinin toplum üzerindeki etkisi. Bu etki eğitim politikalarında nasıl kullanılmalı, bunun bir dozajı varmıdır, yokmudur. Yada tamamen hiçe mi sayılmalıdır. Bunları konuşmaktan neden korkuyoruz. Ne yapalım konuşmayalım sadece şimdilik düşünelim mi? Herkes düşündüğünü belli bir çerçevede dile getirebilmeli, Başbakan’da böyle yaptı. At kaçtı torba düştü. Laiklik çığırtkanları için bulunmaz bir kozdu. Neyse ki MİT meselesi bir ölçüde gündemi değiştirdi de, söyleyen de en azından bu konuda rahatladı.
Neyse bu konunun acelesi yok birkaç nesli daha feda edecek kadar nüfus var nasılsa ülkemizde, biraz daha medenileşip, demokratikleşince konuşuruz.

Whitney Houston da öl(dürül)dü

kaleidoskop | 13 February 2012 09:29

http://mindcontrolblackassassins.wordpress.com/2010/12/28/mind-rape-of-the-black-diva-whitney-houston-re-imaging-black-motherhood-black-messiah-for-a-luciferian-new-world-order/