bildirgec.org

zihin hakkında tüm yazılar

BEYİN GÜCÜ MUCİZELERİ

deusvoluit | 01 May 2012 16:00

Beyin gücüyle yapılmayacak şeyin olmadığına inananlardanım.Bir insan neyi ne kadar düşünüyorsa onu o derece kendine çekiyor,iyi veya kötü.Genellikle biz her kötü anımızda her şeyin daha kötü gideceğine inanıyoruz halbuki pozitif düşünce yoluyla kendimizi daha farklı düşüncelere itebiliriz ve bu daha da yararlı olacaktır.çok fazla uzatmadan bir örnekle konuyu kapatayım.”Beyin gücünü kullanmayı test etmek üzere bazı bilim adamları bir kobay üzerinde deneme yapacaklar, denenecek olay da şu,kobay arkadaşa ellerini ayaklarını ve gözlerini bağlamak koşuluyla bir yatağa bağlayarak bileklerini keseceklerini söylerler ve bir tarih verirler o gün gelip çattığında bu olay yaşanacaktır.Ve o gün gelir çatar,kobay daha önce de söylendiği gibi elleri ayakları ve gözleri bağlanarak yatağa yatırılır ve hiçbir şekilde kıpırdama imkanı yoktur.Doktorlar kobayımızın bileklerine jilet yerine kuru buz değdirirler ve buzu hemen yanda bulunan asma kaba koyarlar kabın altı delik olduğundan buz eridikçe yere damlamaya başlar.Bu sesle beraber kobayımız bileklerinin kesildiğini ve kanların akmaya başladığını sanar..ve bu düşünceyle aslında hiçte bir şey olmadan kendi yaşamına son verir.” İşte hayatta düşünce gücüyle kendi kendinizi bile öldürebileceğinizin bir kanıtı.Eğer biz de bir şeyin geçekleşme olasılığına ne kadar inanırsak o olay düşündüğümüz kadar gerçeklerşir..Zihninize hakim olun ve onu çok iyi yönlendirin.Bu tarz olaylara merakınız varsa buradan düşüncenizle neler yapabileceğinizi öğrenebilirsiniz.Sağlıcakla.

tabula rasa fabrikasyon ayarları

hafifkullanicisi | 24 December 2010 11:14

Zihni boş bir levha olarak düşünmek ilk olarak hangi filozofun aklına geldiğini hatırlamıyorum.Hangi ayvayı yerken ya da mercemeği istediği fırına verememenin hezayanı yaşarken buldu umrumda değil.Bebek kafasına olan ihtiyaç umrumda olan.İnsanların kişilik yapıtaşlarının o kişinin kişisel görkemini belirlediğine inanıyorum.(en azından şu an için) Bunları mimari yapılara benzetmek eğlenceli geliyor ;kulubeden tutunda gökdelene kadar.Birinde beton biriketden gücünü alan duvarlar, yapının ayakta kalmasını sağlayan şey, diğerinde ise çelik iskeletlerle desteklemelisin ki göğü delebilenin sağlam bastonlarını yapının koltuğunun altına verebilesin.
(kerpiçten de yapılar var onları değerlendirmeye almadım amacım sadece kıyas yapabilmek için bir zihinsel harita çıkarmak ve en düşük örneği olarak kulubeyi seçtim.)
elektrik ve su tesisatı ayrıca iç dizayn, dış dizayn vs birer kıstas (problem yaşanmaması için gerekli ve düzgün bir görünüş için) olarak ele alınabilecek şeyler bununla ilgilenmiyorum sadece ayakta tutan nedir bizi…

Romanda Teknik Unsurlar 1 :Bilinç Akışı

kahvekokusu | 28 November 2009 12:42

www.kafehaber.com/?mxz=KA&kid=118
www.kafehaber.com/?mxz=KA&kid=118

Sanat eserlerinde anlatılacak şeyden çok anlatım biçimi önemlidir. Çünkü biçim anlatılacak olan konuyu, felsefeyi, mesajı okuyucuya ulaştırmada en önemli vasıtadır.
Romancı eseri ortaya koyarken anlatmak istediklerini en etkili biçimde okura sunabilmek için bir takım anlatım tekniklerine başvurur. Bu teknikleri yalnızca yazarın bilmesi yeterli olmaz. Okurun da bundan haberdar olması gerekir ki yazarın ne yapmaya çalıştığını kavrayabilsin. Anlatım tekniklerini bilmeyen bir okur yeterince sağlam bir okuma elde edemez ya da çoğu zaman okuduğumu anlamıyorum hissiyle kafası karışır. Günümüz romanları eskiye oranla çok daha karmaşık bir yapı barındırır. Ancak anlatım teknikleri romandan çekip çıkarılacak olsak geride ya bir psikoloji ya bir sosyoloji ya da salt bir tarih kitabı kalırdı. Bu nedenle bilinç akımı tekniğinden başlayarak anlatım tekniklerine değinmek istedim. Bilinç akımı esasında psikoloji biliminin romana bir armağanıdır. Önceleri psikolojiye ait bir terim olup roman sanatının gelişimiyle yazıya intikal etmiştir.
Bilhassa insanı ve iç dünyasını ele alan eserlerde ya da psikolojik romanlarda insanı en doğal haliyle karşımıza çıkarmayı planlayan romancı bilinç akımı tekniğine sık sık başvurur. Peki, nedir bilinç akımı ya da bilinç akışı? Bilinç akımı roman kahramanının zihninden geçenlerin aralıksız, seri halde bir iç konuşma şeklinde okura verilmesidir. Bu teknik kahramanın kafasından geçenleri okurun adeta izlemesini sağlar. Hiçbir gramer kuralı sentaks, yapı vs. gözetmez. Yazar, bu tekniğin kullanıldığı yerlerde imla bile gerek duymadan hiçbir noktalama yapmadan akış buyunca ahengi bölmeden, kahramanın zihnini ortaya döker. Bu uygulamanın en kapsamlı ve ilk kabul edilebilecek örneğini Joyce’un Ulysses romanında kullanılmıştır. Yazar 45 sayfalık bir bölümde bilinç akışı tekniğini kullanırken hiçbir noktalamaya yer vermez. Çünkü zihnin imlası yoktur.
Bilinç akımı romanın niteliğini etkileyen en önemli tekniklerden biridir. Bu tekniğin kullanıldığı romanlarda psikolojik bir derinlik mutlaka vardır ve kahramanın ne yaptığından çok ne düşündüğü vurgulanır.
Bilinçaltından geçenlerin yazıya aktarılması özel bir dil kullanmayı gerektirir. Bu nedenle de çoğu zaman kendi kendimize ne denmek istiyor? Gibi sorular sormamız kaçınılmazdır. Ancak eline bir kâğıt ve kalem alan okur sadece zihninden geçenleri, üzerinde durup düşünmeden yazıya dökecek olursa yazarın yaptığına yakın bir deneyim elde etmiş olacaktır.
Bilinç akımının psikolojik bir boyutu olduğunu söylemiştik. Bu nedenle zihinden anlık geçen düşünceler ya da kelimeler çoğu zaman bir imaj ya da sembolün ardına saklanmış olarak da ortaya çıkar. Bu semboller ise romanda daha evvelden anlatılmış bazı konuların zihinde yeni bir şekle bürünmesinden başka bir şey değildir.
Dünya ve Türk edebiyatında sıkça kullanılan bu teknik özellikle post-modern romanda daha dikkat çekici bir boyuta ulaşır. Tolstoy-T. Mann-Proust-Faulkner-Joyce-V. Woolf gibi romancılarda en fazla kullanılan tekniklerden biri olmuştur. Türk edebiyatında ise Oğuz Atay- Tutunamayanlar, Peyami Safa- Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Adalet Ağaoğlu- Romantik Bir Viyana Yazı örnek verilebilir.
Konunun daha anlaşılır olması bakımından Romantik Viyana Yazı’ndan kısa bir bilinç akımı paylaşalım:
“…E peki küvet boş mu temiz mi ip orada mı yoksa başka yere gitti mi lafa bak uçak kaçtı olur mu taksi parası yok diye dönmüş geri hani ne oldu komşu havaalanındaydı hani ben sana söyledim bunlar çekmez yolun altında silkeleyiverirler dedim şimdi yeni bir bilet alması gerekecekmiş Bülent’in plak sabun paralarını da çaldırdım artık siz ödersiniz değil mi Hoca somon füme seviyor boş ver bir duş alırım sonra…”

İsraf Çeşitleri

sametparpar | 10 June 2009 10:15

İsraf deyince aklımıza hep su israfı, para israfı, elektrik israfı en bilinçli olanımızın aklına ZAMAN israfı geliyor. Peki israf çeşitleri bunlardan mı ibaret.

İsterseniz önce israfın insana göre tanımına bir bakalım. İsraf, yerli yerince kullanılmayan, insan yararına döndürülmeyen, verimsizce heba edilen, maddi ve manevi her şey israftır.

Şimdi soralı kendimize, gözümüzün israfınız düşündük mü, kulğımızın srafını düşündük mü, zihnimizin israfını düşündük mü…

Zihinsel Tuzaklar : Varsayımda bulunmak 2

| 08 September 2008 11:45

Kişinin nasıl varsayımda bulunduğunu, buna nasıl inandığını ve çevresini inandırdığını, kendisinin ve başkalarının hayatlarını nasıl varsayımda bulunarak zehir ettiğini ve varsayımda bulunmaktan nasıl kurtulacağını yazının ikinci bölümünde anlatmak istiyorum.

Yazının ilk bölümünün son cümlesi ile başlamak bu bölümdeki içeriğin öğrenilmesi açısından faydalı olacaktır diye düşünüyorum

Varsayımda bulunma, genel olarak zihnimizden ya da başkasının zihninden geçen düşüncelerin her hangi bir somut delile dayanmaksızın doğru olduğunu kabul etmek ve ona göre davranmak demektir. Bu açıdan bakıldığında varsayımda bulunulduğunda düşüncelerin olumsuz olma şartı yoktur. Olumlu varsayımların da aslında zaman zaman zarar verici olduğunu söylemek istiyorum. İlerleyen satırlarda vereceğim örneklerle ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Zihinsel Tuzaklar : Varsayımda bulunmak 1

| 06 September 2008 19:14

zihninizi izleyin
zihninizi izleyin

Zaman zaman hafif ortamında kişisel gelişim yönünde yazılar yazdığımı bilirsiniz. Bu tip yazılarımın özünde, zihinsel tuzaklar ile hayatımızı nasıl zehir ettiğimizi gözler önüne sermek yatıyor. Zihinsel tuzak deyince aklınıza bir çok şey geliyor olabilir belki de hiçbir şey gelmiyordur. Aklınıza gelenlerin bazılarının zihinsel tuzak olup olmadığını bilebilmeniz için, zihninizi gerçekten izleyebilmeniz gerekir. Eğer zihninizi izleyemiyorsanız zihninizi izleyen her hangi birinin,bir fikrin bir ideolojinin bir inancın kurbanı olursunuz da haberiniz olmaz. Bu ne anlama geliyor? Bunun ne anlama geldiğini öğrenmeniz için yazının devamını okumanızda fayda vardır.

Zihinsel tuzakların en başında varsayımda bulunmak yatar. İnsanların neredeyse tamamı bu zihinsel tuzağın esiri altındadır. Esiri altında olduğunu bilmediğinden başarısız bir hayat, tartışmalardan zaferle ayrıldığını düşünüp kendi kendini kandırdığı bir hayat ve yine bu tartışmalardan dolayı kalbini kırdığı, küstüğü ve düşman olduğu insanlarla problem yaşadığı bir hayat kendini bekler. Başarısız toplumlar ve başarısız insanların özünde saçma sapan ideolojilere ve inançlara körü körüne bağlılık yatar. Bunun da tek bir sebebi vardır. Varsayımda bulunmak.

Kavgaların özü: varsayımda bulunmak
Kavgaların özü: varsayımda bulunmak

Varsayımda bulunmanın ne gibi bir zararı olabilir? Örneklere geçmeden önce bunun kısa bir açıklamasını yapalım. Varsayımda bulunmanın en büyük zararı bir yalana inanmak ve başkalarını da bu yalana inandırmaya çalışmaktır. Varsayımda bulunan insanın en büyük zaafı inandığı şeylerin şeksiz şüphesiz doğru olduğunu kabul etmesidir. Bu kör inanç öylesine gözünü köreltmiştir ki aksi durumdaki belgeler ve somut deliler bile bu saçma inancı kurbanın kafasından atmaya yetmez.

zihinle biligisar oyunu oynamak!!

kalsiyum sandoz | 15 August 2008 13:21

yok tuş basmadı, yok elim terledi, yok parmaklarım acıdı bahaneleri artık yenilgilerinizi mazur görmemizi sağlayamayacak. drexel university öğrencileri zihin gücüyle oyun oynamayı sağlayan araç geliştirmişler. araç saçbandına benziyor ve beyin aktivitelerini ölçen sensörler içeriyor. bu sensörlerle kafatasının içine kızılötesi ışınlar yollanıp yansımalarıının yoğınluklarına göre beyin aktiviteleri kayıtedilebiliyormuş. geliştirilen bu teknoloji aynı zamanda tıbbi amaçla da kullanılabilirmiş. bilimkurgu filmlerini hatırlatan bu ışınlı, kafataslı, sensörlü açıklamalarla birlikte henüz yolun başında olunduğunu da söylememiz gerekli. ben anlatanların yalancısıyım.

kobay öğrenci oynarken araçla görüntüleniyor
kobay öğrenci oynarken

Zihin yarım kalanı tamamlamak ister.

| 14 July 2008 16:46

“Depresyon, kişinin güzel anılarda seyirci pozisyonunda, kötü anılarda katılımcı pozisyonunda olması durumuydu” diye geçirdi içinden. Zaman zaman depresyona girmesinin sebebi buydu demek. Kötü bir anısına gitmek zorunda olduğunu hissetmişti. Hâlbuki gitmek zorunda değildi ki. Bu mantığı bir türlü çözememişti. Sonra aklına geldi birden. “Zihin yarım kalanları tamamlamak ister, bu yüzden geçmişe gideriz, o hatıralarda yarım kalan bir şeyler olduğunu hisseder ve çıkamaz. Hiçbir mantıklı sebep olmasa bile orada kalır. Ve bu durum kişinin psikolojisini bozar. Çünkü gittiği zamanın psikolojisine sahip olmuştur.” Şimdi de yaşarken nasıl o zamanın psikolojisine sahip oluyorum ki? Bir belgeselde seyrettiklerini düşündü. “Beyin, anılar ile gerçeği ayırt edemez.”

Hayal ve gerçek
Hayal ve gerçek

Taktik belliydi. Kötü anılarda katılımcı pozisyonundan çıkacak ve seyirci pozisyonuna geçecekti. Aslında düşünmese bile olurdu ama girmişti bile. Hemen kendini bir koltukta, siyah-beyaz TV’yi seyrederken hayal etti. Televizyon iyi göstermiyordu, görüntü bulanıktı, sesler iyi duyulmuyordu. Ama işine yarayacak şeyleri aldı oradan. Katılımcı pozisyonunda olduğu dönemlerde sinir küpü haline geldiğini düşündü. Bu teknik güzeldi sahiden. Şimdi kötü anılara televizyondan bakıp bir film şeridinden akan film gibi görüyordu. Orada kendi psikolojisini bozan insanların şimdiki durumları aklına geldi. “Hepsi de olanları unutmuştur, kaç yıl geçti aradan ben niye hala takılıp kalıyorum ki” diye serzenişte bulundu kendi kendine.” Kimsenin umurunda olmayan kötü anılar beni niye geriyor ki” diye düşündü. Ama NLP eğitiminin çok faydasını görmüştü. Artık öğrendiği teknikleri uygulayıp psikolojisini şimdiki zamanda tutmasını öğrenmişti.

Çırılçıplak Düşünceler Zihnimizde Köle !!!

chesss | 05 June 2008 16:17

Düşünceye Özgürlük, Hayır Bahsetmek İstediğim Bizahati Kendi Düşüncelerimize Yaptığımız Makyajlardır Hangimiz Düşündüğünü Törpülemeden Söylüyoruz Ki ?

Şöyle Olur Böyle Olur Bunu Söylersem Böyle Olur Şunu Söylersem Böyle Olur.

Çırılçıplak Düşünceler Zihnimizde Köle !!!

Eğer Bir İnsana Alenen Küfür Etmeyi Aklımızdan Geçiriyorsak ve Etmiyorsak Biz kendimiz Değilizdir.

Biz Kendimizi Köle Ediniriz Kendimize Sadece Eğer Düşüncelerimizi İfade Edecek Cesareti Bulamıyorsak o O Düşünceye Haksızlık Etmiş Bulunuruz.