bildirgec.org

unutmak hakkında tüm yazılar

unuttum

admin | 28 March 2011 16:27

Dün bir yakınımın nikahı vardı…

Lakin ne zaman aklıma geldi, gecenin 3’ünde. Bravo bana. Oysa maillerimden silmemiştim davetiyesini. Gözümden kaçmasın diye.

Ama cumartesi maillerime bakmayı verdim ve gidivermiş. Tamam, oldu da; ben şimdi unuttum nasıl diyeceğim?

Rezil oldum. Tamam oldu bir kez de bunun şimdi yaptırımı olacak ya, ne desem acaba?

Elbette biliyorum, unutmak rezil bir durum. Önemsememişsiniz demek ki, diyecek. Hayır, herşey aklımdaydı, o gün gitmiş.

Kapının Ardında

mavilikler | 21 February 2011 16:15

Kahvaltı masası hiç bu kadar sessiz olmamıştı. Çay kaşıkları bu kadar gürültüyle şıngırdamamıştı hiç bardaklarda.
Her ses, her kıpırtıda daha da büyüyordu sanki masadaki iki genç kızın sessizliği.

“Emre, şekeri uzatır mısın?” Şekeri uzatırken ablasına bir bakış fırlattı Emre, “Neler oluyor?” dercesine.

Diğer abla onlarla ilgilenmiyor görünse de aslında en küçük detayına kadar farkındaydı herşeyin. Kız kardeşine duyduğu kırgınlık, onun olduğu her yeri de ondan bir parça yapıyordu sanki… Çevresindeki herşeyi onun kadar göze çarpar bir görünüme bürüyordu.

Arzuhal

Chat Noir 1 | 13 February 2011 19:32

Keşke seni hiç tanımasaydım,
Gözlerim gözlerine değmeseydi.
Seni sevdiğimi kabul etmeseydim.
Pişman olmak için artık çok geç.
Keşke seninle dost olabilseydim.
Her anını seninle paylaşabilseydim.
Sana sarılıp her şeyi unutabilseydim.
Hayal kurmak için artık çok geç.
Keşke gözyaşlarımı silebilseydin.
Üzülmememi söyleyip beni teselli edebilseydin.
Keşke bana beni sevdiğini söyleyebilseydin.
Her şey için artık çok geç.

Güliz Ardilli / İstanbul / 8 Kasım 1997 16:25

UNUTMADIM SENİ

saklimimoza | 31 December 2010 12:36

Unutmadım seni, kimse unutturamadı. Özel değildin oysa herhangi biriydin. Ne boyun bosun vardı, ne kaşın gözün, yoktu albenin. Nedendi sana bu bağ, bu sensiz yoksunluk neden? İçim peşine akıyor hala, deldiğin yaralar sızım sızım. Savrulup gittin benden ne varsa?! Daha mı mutlusun şimdi, bensiz tam mısın? Bense yarımım sensiz, belki de daha azım. Tutunduğum hiçbir dal taşıyamadı beni, koptu gitti hepsi. Bir tek ellerin tutabilirdi, bıraktılar, düştüm. Hem de öyle bir düştüm ki derine, en derine. En çok onlara güvenirdim, gözlerin de çekti gitti. Zifiri karanlığa terk ettiler beni, ışığım yok. Yüreğimde huzursuz bir sessizlik senin bozmanı bekliyorum hala. Yoksun. Yaşayıp yaşamadığımı merak ederdin arada, senede bir sorardın ” iyi misin” diye. İyi olmam mutlu etmezdi seni demek ki, bir daha aramazdın. Sadece iyiyim diyebildim sana her seferinde değilim oysa. Hiç iyi değilim. Çöreklendin kaldın orada ıssız kalbimin bir köşesinde, eşeleyip duruyorsun olduğun yeri. Bi dur, bırak kazma küreği. Acıyor anlamıyor musun!! Neymiş efendim dünyanın bir yerinde hala yaşıyormuşsun, yaşıyormuşum. Bu nasıl yetiyor sana. Yaşıyorum evet yaşamaksa nefes almak, yürümek, yemek, içmek. Dışımdaki ben canlı, içim kupkuru bir ucube haberin yok. Geldin bitirdin beni, gittin yitirdin. Geldiğinde başkasıydım gittiğinde başkalaştım. Şimdi dön desem sana, yetti desem, dönüp gelsen tanımazsın beni. Ya da tanırsın belki de, doğru ya eserinim…

zamana mektup

hakikatci | 04 October 2010 14:34

Zamana dedim ki bit bitebildiğin kadar. Neden dedi zaman. Dedim ki: Yalnızlıklar yaşanıyor kimilerince sende yaşananları unutmak adına, mutlu olmak için ve sende geçen seni akıl sehnesine düşürmemek için… vefa denilen duygu ayaklar altına alınıyor. Senin gözlerin önünde hissedilenler yalanlanıyor bazen. haksızlıklar, topuzu kaçmış kantara dudak ısırtıyor. Bit ki unutulsun bu yaşanmışlıklar.Umudun ateşine odun atan sensin ve sen bit ki küllensin ateşim. Çünkü ey zaman, senin coğrafyanda beklemek, mumun pervaneye olan tutkulu ve umutsuz aşkından daha da acılıdır.

Rahat olun , gerilmeyin… Hepsi bu…

firatocal | 31 August 2010 14:51

Yoksunluktan boğulan hayatlarımızla böbürlenirken , yoksulluktan tiksinerek yaşıyoruz… Bayağı , sersefil sohbetleri en entellektüel ahkamlarla bir tutarken , köşebaşındaki dilencinin önünden bir cüzzamlıdan kaçar gibi geçiyoruz…

Kredi kartları altında ezilen hayatlarımızı umursamazken , herşeyin bizim için yaratılmış olduğunu düşünürcesine kazanmadan ve hakketmeden fütursuzca yaşıyoruz…

Kimiz biz??? Niçin geldik dünyaya??? Hayatta olmanın bir anlamı kalıyormu şu yaşadıklarımızla??? Bir gün gelip de bu dünyadan ellerimiz bomboş ayrılabileceğimiz gerçeğini hiç düşünüyormuyuz???

Sanmıyorum… Artık bunu umursadığımızı da düşünmüyorum … Din , mezhep değil konum … Hayat dersi vermeye kalkışmak ise hiç değil… Kimseyi imana ve teslimiyete davet etmeyeceğim… Rahat olun lütfen… Koltuklarınıza keyifle kurulmaya devam edebilirsiniz… Şuan için hiçbir tehlike yok… Söylemeye çalıştığım da o zaten…,

Aşka Ait…(2)

witamin | 26 July 2010 14:13

Gitmişti İstanbul’a.Ne bir tanıdığı ne bildiği bir yer vardı.Birileriyle tanıştı İstanbul sokaklarında dolaşırken ve tanıştığı biri kendisinin çalıştığı fabrikaya işçi olarak girebileceğini söylemişti.Hiç düşünmeden kabul etmişti.Başka çaresi var mıydı ki?

Onun için yeni bir hayat başlamıştı ama hiç çıkmıyordu içinden sevdası.Yurtdışına çıkma fikri girdi bir yerlerden aklına.Ne kadar uzağa gidersem o kadar çabuk unuturum diye düşünüyordu.Evet kesinlikle yurt dışına çıkmalıydı,kaçmalıydı sevdiğiyle kaçmayı planladığı yerlere. Bir başına…

Zamanda Sarmaşıklar ve Aşk Bağları

astral | 26 March 2010 15:35


Yeni evine gelen Bek ile dışarı çıktık. Yaza girmek üzereydik. Muhteşem bir hava bizi sararken, çiçekler dallarında kudurmuş ‘Daha ne kadar güzel olabilirim!’ dercesine botanik bahçesine çevirmişlerdi dört bir yanı. Buraları çok severdim eskiden beri. Biraz uzaklara yürüdük. Belki kendimle karşılamak istiyordu bir yanım, diğer yanım ezilse de…

Uzaklara yürüdük, zamanında aşık olduğum bir adamla aşk bahçelerinden çıkıp, bağlardan geçip evimize ulaştığımız bir yer vardı. Hep kalacak sanırdım. Hep birlikte olacağız, hiç ayrılmayacağız. Gerçekten kuşkusuz inanırdım buna. Hiç şüphem yoktu. O vardı, sadece. Düş de değil, sadece gerçek yeterince güzeldi. Öyle zamanlardı.

Unutmayı bilmeyenlere

faraza | 26 February 2010 10:46

Unutmak öyle kolay bir şey değil belki başarılabilecek bir eylem.

Unutmak hafızanda hiç olmaması ya da hafızanda olmasına rağmen her anında olmaması (hatırında olmaması)dır.

Bunu bir nevi lades oyununa benzetirim.Unutmak istediğiniz kişi aklımda diye tuttuğunuz şeydir , zaman ve hayat ise rakibiniz. Hayat ladeslediği zaman üzülürüz bunun nedeni;
bize hatırlatmış olması mıdır bir şeyleri?ya da kendimizce kurduğumuz ‘unutamam’ tuzağına bir anlık yenilmemizden midir?

şiir