bildirgec.org

türkiye hakkında tüm yazılar

Burası Türkiye’ydi Dimi?

freefreshfish | 18 January 2005 02:35

2001’de yazdığım bir yazım üzerine eklemek istediğim bir iki konu var. Son zamanlarda yaşadığım sıkıntıları ve “Burası Türkiye! işine gelirse..” lafına inat yazmak istiyorum. Kimbilir belki ileride oğlum ve arkadaşları bir “internet kazısı”nda bu yazımı bulup “vay be! nasıl bir ülkeymiş lan bura?” der -inşallah-. Son bir senede ve yakın dönemde başımdan geçenleri yazıp dertleşmek istedim. Bu ülke böyle olmamalı demek istedim. Buyrun;

1. Sekiz ay evvel aldığım evi tadilat yaptırmak üzere bir taşeron firma aradım. Fiyat veriyor hepsi. Biri dedi ki “22 milyar, fiyatın içinde PVC pencereler, seramik, su tesisatı, mutfak dolapları, amerikan panel kapılar, boya-badana, kalorifer petekleri, evye batarya vs. herşey var”. Ancak kullanacağı ürünleri gözümüz tutmadı, fiyat düşmüyor adam. Dükkanında konuşuyoruz, en son 20 milyar iki taksit olur dedi. İmkansız deyip çıktık. Bir saat sonra aradı 18 buçuk milyar ve 3 taksit dedi, olmaz dedik. Akşam aradığında 18 milyar 6 taksite düşmüştü ama işin cılkı çıktığından hayır deyip konuyu ve gelen telefonları kapadık. 22 milyar kurtarmaz diyen adam 18 milyar 6 taksite düştü! Nasıl yani?!? Daha sonra 23 milyardan aşağı olmaz diyen biri de 20 milyara düşmüştü. Neyse;

hey corc versene borc & Ab

suitfly | 01 July 2004 20:07

İşgalcilerin zirvesi İstanbul’da oldu bitti. Peki ne kazandık? Veya ne kazanmışız gibi gösterildik bir bakalım. Türkiye’nin AB yolunda attığı büyük bir adım olarak tanımlandı. Demekki AB yolunda bir zirveye konukluk ederek ve Bush’a yalakalık yaparak yol alınıyormuş. peki ab’ye doğru yol alma isteği neden? Türkiyede AB’ye girmeyi neden istediğini bilmeyen büyük bir topluluk ve bu topluluğu yönlendiren medya var. Keşke Türk medyası zirvenin hemen ardından Emine ERDOĞAN’ın kostümlerinin şıklığıyla ilgilenmeyi bırakıp gerçekleri yansıtsaydı diyorum. Keşke Türk medyası hükümetin sadece iyi yönlerini göstermese. Kısaca yalakalığı kesse. “Hey corc versene borç” şeklinde ülkeyi yöneten hükümete karşı tepkisini gösterse. Ama nedense AKP başa gelmeden hespine saydıran bir çok yazar AKP başa gelince sustular. Gerçek yüzlerini gördük. Medya daha çok nasıl ilgi çekeriz diye düşünüyor. Tabi ki bu sorunun cevabını türbanlı olduğu için Çankaya Köşküne davet edilmeyenlerde buluyor. Hâtta Cumhurbaşkanını burda eleştiren bir çok yazar var. Keşke onlarla konuşup bu konunun lâiklikle ne gibi bir ilgisi olduğunu sorabilsem. Lâiklik resmi devlet alanlarına türbanla girmekte bitmiyor. Kimse onlara türbanını hiç bir zaman takamaz demiyor. Madem ülkeyi yönetiyorlar belirli sorumlulukları ve uyması gereken kurallar var. Türban dini bir sembolden öte siyasal bir sembol hale geldi zaten. Bir de türbanın kamu alanlarına sokulması için elinden gelen yapılıyor. Sizde buna destek veriyorsunuz. Bende Çankaya köşküne çıplak gireyim o zaman. Benimde inancım böyle. Çankaya köşküne çıplak giremezsek Türkiye lâik olmaz… Bu arada insan hakları mahkemesine başvuran ve üniversitede türbanla okumak istediğini bildiren bir bayan da reddi almış. Kabul edilmesinimi bekliyordu acaba? Veya kabul edilse Avrupadaki kurallar Türkiyedeki kanunların önündemi yer alıyor? Irak’ta alel acele devredilen yeni hükümet PKK’yı terörist grup olarak tanımış. Iraktaki yönetim daha kendini toparlamamışken dağdaki eli silahlı teröristlere nasıl söz geçirecek merak ediyorum. Verilen sözler daha önce de verilmişti zaten. Ülkece aralıkta verilmesi beklenen AB müzakere tarihini bekliyoruz, daha o zamana kadar istedikleri herşeyi yapabilme potansiyelimiz var malesef. Peki AB’yi neden istiyoruz? Bazılarımız çoktan vazgeçilmiş olan Avrupa’da serbest dolaşma hakkı için, bazılarımız ekonominin düzeliceğini düşündüğü için. Peki bunlar için AB’ye bu kadar yalakalık değermiydi. AB ekonomimizi düzeltecek deniyor ama ABD, Çin, Rusya gibi ülkelerin yanında Avrupa ekonomisi gittikçe arka plana kayıyor. Yaşlanan nüfusuyla nereye kadar? AB bize insan hakları getirecek deniyor. İnsan hakları getirmek ne demek? İnsan hakları sadece siyasal bir aldatmaca haline geldi. İdamına karar verilen, insan haklarına tutunmaya çalışıyor. Eğer insan olsa o idamı hakketmezdi zaten. Diğer bir yandan Türkiye’de insan hakları zaten korunuyor. AB bize daha fazla demokrasi getirecek diyorlar. Biz bilmiyoruz ama galiba demokrasinin bir ölçü birimi var. Ve Türkiye’de yeterli değil. Yoksa neden böyle bir şey istesinlerki. Batıdaki demokrasiyi daha çok beğenen varsa, bunu Türkiyeye dayatmayı değil gidip orda yaşamayı amaç edinsinler. Çünkü bize ATATÜRK’ün kurduğu demokrasi yetiyor. Doğu Türkistan’da her gün zulüm gören Türkler varken biz AB’ye bakıyoruz. Türk Birliği diye bir şey olabileceği kimsenin aklına gelmiyor sanırım. Ya da kişisel çıkarlar yüzünden getirilmek istenmiyor. Avrupa Birliğine girince, her zaman yaptıkları gibi Türkiye’yi bir şeyi yapma mecburiyetinde bırakmıyacaklarını kim garanti ediyor? Her zaman bir isteği olduğunda ya Ermeni soykırımı ya da Kıbrıs meselesini dile getiren Avrupa’nın bizim milli egemenliğimize dahi göz koymuyacağını kim garanti edebilir? Kıbrısı milli egemenliklerinden vazgeçirmek için elinden geleni yapmadılarmı. Ve başardılarda. Bizimkilerde sağolsun Avrupaya bu konuda çok destek verdi. Gönül isterdi ki istenmediğimiz yere zorla girmeyelim! Başkaları gibi olmayalım…

IRAK SAVASI AKP, ISRAIL ABD VE TURKIYE GENCLIGI

Prof. Omer Turk | 02 January 2003 14:48

Bugunlerde Turkiyeye cok ilgi var nedense. Israil

Genelkurmay baskani Moshe Yalon Turk GK Bs. H. Ozkoku ziyaret ediyor, CIA heyeti Ankarada, Tayyib Erdogan ABD elcisi ile Irak sorunu gorusuyor, babasi CIA ajani gibi calisan Kurt agasi Barzani Ankarada, zamaninda Sovyet kuklasi Talabani de Ankarada. Gazetelerde Irak ile ciddi bir yazi ve elestiri yok.

Cok ilginc gelismeler bunlar. Orta doguda Iraga karsi dunyayi umursamiyan BM bile ciddiye almiyan ABD yonetimi ve en kustah ve bilgisiz Cumhurbaskani Bush, buyuk bir savasa hazirlaniyor. Turkiyede uslerin kullanilmasi ve hatta asker ve Irak esirlerinin depolanmasi icin izin ariyor. Elimde Amerikan Dis Isleri bakanliginin yayinladigi Turkiye uzerine bir kitap var, benim ve bizim halkin bilmedigi ABD nin kullanilimina acik ustler var. Bu ikili antlasmalari halka ve meclise danismadan imzalayan Adnan Menderes idi. Amerikan ajanslari ve yetkilileri televizyonda, Turkiye bizim tarafimiza katildi diye bildiriyorlar. Bizim AKP hukumeti daha karar vermedik filan diye naz yapiyorlar gerdan kiviriyorlar. Amerikan basininda ve sivil toplum kuruluslarinda Bush a ciddi elestiriler var, Amerikan halki Bush bizi yeterince ikna edemedi (yuzde ellibes) ilk once terrorizme onem vermeli, Irak harbi terrorizmi artiracak diye aciklamalar ve tartismalar yapiliyor. Amerikan basini ve yonetim arasinda her zaman ciddi ayrimlar ve tartismalar olmustur, sorumzus ve tutarsiz kucuk bir renkli basin gurubu disinda Amerikan basini cok ciddidir ve arastirmaci gelenegi, halkin cikarlarini savunma ilkesi cok eskidir. Vietnam harbini ilk once destekleyen ve sonra savas ortasinda yerinde gercekleri gorup en acik ve carpici sekilde karsi cikan Valter Cronkite bakin ne diyor ” gazetecinin gorevi buyuk hukumeti ve buyuk isverenleri suphe ile izlemek gercekleri halka aktarmak zorundadir.” benzeri yazarlarin karsi cikmasi ve Amerikan halkinin desteklememesi sonucunda Vietnam harbi bitmistir. Almanya ve Ingilterenin butcesinden buyuk butcesi olan Standart Oil tekeli nasil bir kac gazeteci tarafindan dize getirilmis ve tekel dagitilmis yeni anti tekel kanunlari cikmistir. Bu gazetecilere ” Mudracker” yani camur temizleyen denmistir, son gunlerde uc dort gazetecilik okulu ogrencisi Illinois de on uc idam mahkumunu DNA testi imkanini saglayarak serbest biraktirmistir. En onemli basari ise iki gazetecinin ortaya cikardigi Watergate olayidir, kuvvetli Cumhurbaskani Nixon istifa etmek zorunda kalmistir. Basinda en onemli en gizli kuruluslar olan CIA, FBI, National Security Administration ve benzerleri en agir sekilde elestirilmekte ve denetimden gecmektedir, demokraside asil olan budur zaten. Hatta hukumetin en gizli belgeleri halkin baskisi ile, hatta kisilere mahkeme karari ile aciklanmak zorundadir. Bizdeki ABD isbirlikcileri yardakcilari usaklari belli bir sene sonra halka aciklanacaktir, asker sivil satilmislarin listesini ABD kaynaklarindan okuyabilirsiniz. Silideki askeri junta ve yardakcilari aciklanmistir.

“Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar zengin bir ülkedir”

on3nisan | 30 December 2002 15:08

Zengin ülkenin fakir halkı Türkiyebu haberi okuduğunuzda neden kullanmıyoruz diye kendinize soracaksınız! || Neptünyum Elementi. 93 Atom Numaralı Neptünyum radyoaktif bir elementir ve uranyum pillerinin üretiminde kullanılır. 1940′ ta California Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı Mc Millan ve Abelson tarafIndan keşfedilen bu radyoaktif element ile son yıllarda enerji üretiminde had safhada faydalanılıyor. Üstelik de alternatifleri içinde en ucuza maledilen bir ELEMENT…

Neptünyum Elementi. 93 Atom Numaralı Neptünyum radyoaktif bir elementir ve uranyum pillerinin üretiminde kullanılır. 1940′ ta California Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı Mc Millan ve Abelson tarafIndan keşfedilen bu radyoaktif element ile son yıllarda enerji üretiminde had safhada faydalanılıyor. Üstelik de alternatifleri içinde en ucuza maledilen bir ELEMENT…

borla çalışan araba ve türkiye

aftermath | 08 June 2002 10:56

bor ile çalışan araba üretilmiş. hatta bazı firmalar seri üretime bile geçmişler. ancak bu haber türkiye’den saklanıyor diyorlar. nedeni ise dünyadaki bor rezervinin %70’nin türkiye’de bulunması, diyor scientific american. türkçeleştirip özetlemişler,

Borla çalışan araba üretildi; Türkiye kıskaçta

Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı. Daimler-Chrysler, seri üretime bile geçti. Ancak bu gelişmeler Türkiye`ye yansıtılmıyor.

Çünkü Türkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip ve uluslararası tröstler Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi planlıyor.

Dünya rezerv yekûnunun yaklaşık yüzde 70`inin Türkiye`de olduğu bor madeniyle çalışan araba üretildiği ortaya çıktı. Bu alanda patenti alınmış yaklaşık 600 tane proje bulunuyor. Amerikan Millenium Cell (MC) ve stratejik ortağı Daimler-Chrysler (DC), seri üretime bile geçti. Ancak uluslararası tröstler, bu gelişmeleri ülkemizdeki `bor` zenginliğine egemen olmak için Türkiye`den kaçırıyor. Aksiyon dergisinde yayımlanan habere göre, konuyla ilgili gelişmelerden biri Scientific American dergisinin Mayıs 2002 sayısında yayımlandı. `Düşünülebilecek en temiz yakıt` başlığıyla verilen haberde, kimyager Steven Amendola`nın Ford Explorer model otomobili bor bileşiklerinden elde edilen yakıtla çalıştırdığı anlatılıyordu. ABD`li kimyager Amendola`ya göre, sodyum bor hidritle çalışan otomobilin hem menzili iki katına çıkıyor, hem patlama ihtimali olmadığı için tam güvenli oluyor, hem çevre kirliliği olmuyor, hem de yakıt kullanıldıktan sonra tekrar değerlendirilebiliyor. Benzinle çalışan otomobillerde yakıtı depolama sorunu olduğu için menzili düşüyor. Borla çalışanlardaysa bu sorun ortadan kalkıyor. Araç, sodyum bor hidrit maddesi ile suyun oluşturduğu hidrojenin yakıt pillerine ulaşması ve açığa çıkan enerjinin mekanik enerjiye dönüşmesiyle yürüyor. Bor konusu özellikle son yıllarda Türkiye gündeminden hiç inmedi. Bilgisayardan silaha, nükleer teknolojiden akaryakıta kadar birçok alanda kullanılan bor, ister istemez birçok çevrenin ilgi odağı. Tartışmalar, bazı kişi ve güçlerin özelleştirme furyasını da arkalarına alarak, bu cazip ve stratejik madeni `iç etmek` istediğinden, uluslararası tröstlerin Türkiye`yi bor konusunda baskı altına aldığına, boru devletin yeterli kârlılık ve verimlilikte kullanamadığına kadar uzanıyor. Devlet Denetim Elemanları Derneği (DENETDE) Başkanı Atılay Ergüven de bor gibi hayati önemi olan konulardaki gelişmelerin Türkiye`ye geç yansımasını, `Batılılar Türkiye`ye bor teknolojisinin gelmesini önledikleri gibi, o konudaki gelişmeleri de duyup, borun önemini kavramamızı istemiyorlar.` sözleriyle iz