bildirgec.org

siyaset hakkında tüm yazılar

Salakça bir özeleştiri

taha3045 | 15 October 2010 18:41

Ey kafası az çalışan dostum kır şu önyargını, şu bunu giymiş, bu şu takımı tutmuş, bu şuna oy vermiş, bunun şeyi uzun, onunki kısa deme, isterse herkes tutsun kendi takımlarını sanane, sen tercihlere değil yüreğe bak, yürek yürekse eğer kılıfı önemli değildir, seveni sev, selam veren ver , hakedene hakettiği gibi davran ama görünüşünün, aksanının, güzelliğinin hakettiği değil, kalbinin hakketiğidir kastım. Bak o zaman topuğun kıçına değecek mutluluktan.

Buraya gelip iki satır yazalım havamızı bulalım, kafamızı bulalım, bir iki kelam edelim diye gelmişken, cadıların bile haklarını savunan yazıları okurken, kaliteli şarapları övüp lezzetli yemekleri severken, lezbiyenlerin, gaylerin özgürlüklerinden dem vururken dibe vurma ey dostum.

Politika, Siyaset ve Hafif

ozanTi | 14 August 2010 19:19

Az önce Pilli network üzerine bir takım araştırmalara girişmiştim. Bu arada bir yazıya rastladım. Yazı 2006 Temmuz’da yazılmış. Yazının orjinaline ulaşmak isteyenler buraya bir göz atabilirler. Yazı içerisinde özellikle Hafif için bir öneri var. Nedir o öneri? Konusunun politika-siyaset olarak değiştirilmesi. Bence haklı mı söyleyen kişi, haklı. Ama haksız duruma düşüren şeyler de var.

Eğer denildiği gibi hafif politika-siyaset üzerine yazılar üretse çok fazla okunur, çok kazandırır. Çünkü milletçe politikayı çok seviyoruz. Bu nedenle de eğer böyle olursa diğer Pilli sitelerini geçmesi işten bile olmaz Hafif’in. Çok ziyaretçi çok kazanç demek olduğu için hem pilli network hem de yazarlar Hafif üzerinden kazandıkları miktarları rahatlıkla artırabilirler. Bu da Pilli’nin ününe ün katar. Açıkçası ben de politika üzerine yazmayı seven birisi olduğum için bu fikrin yanındayım. Her ne kadar 2006 Temmuz’dan beri kimse duymamış olsa da…

Hafif yazarları hep yazmalı..

| 12 August 2010 10:28

Hafif’in kaç üyesi olduğunu bilmiyorum ama yazanların sayısı sınırlı..
Şu günlerde edebiyat dergilerinde de tartışma var; Önüne gelen roman yazıyormuş, yazmasınalar
efendim.Bu kadar roman yazılır mıymış?
Niye yazmasınlar?
Bunda gocunacak ne var?
Aynı sıkıntıyı biz de bu blogta yaşıyoruz zaman zaman; Aşağılıyoruz, küçümsüyoruz, dalga geçiyoruz aklımız sıra..
Aslında dalga geçtiğimiz yazarlar değil yazıların içeriği oluyor..
Kimi durmaksızın aşk ve kavuş(amama)ma temalarına sarmış, kimileri nostalji peşinde, kimileri şiir yazacağım diye kafa göz yarıyor..
Hepsi de makbul ve çok insani girişimler..
Düşünsenize, bunları yapmayan bu insanlar ülkenin şu koşullarında neye tutunacaklardı?
Tutundukları şey yazıp-çizmek.
Bundan daha güzel ne olabilir?
Buradaki sert tartışmaları da vahim olarak görmemek lazım..
Bakın, arşivlere bakarken gözüme çarptı. Bir yazının içinde kullanılan “karı” sözcüğüne yazarlarımızdan biri tarafından sert bir tepki gelmiş. “karı sözcüğünün çok yakışıksız olduğunu söylemiş.
Bloğ sahibide ona aynen şu yanıtı vermiş;

Obama’nın İran’a Nükleer Saldırı Tehdidi

super hero | 01 June 2010 09:51

Bu yazı www.globalresearch.casitesinde yer alan, Prof. Rodrigue Tremblay (*) tarafından yazılan Obama’s Threat to Launch a Nuclear Attack on Iran adlı makalenin çevirisidir. Çeviri için hem site yönetiminden hem de yazardan izin alınmıştır.

Not1: Bu makaleyi çevirmek için harcadğım emek ve zamandan anlaşılacağı üzere yazarın söylediklerine genel olarak katılsam da, aşağıda okuyacağınız makale öncelikle yazarı bağlar.

OBAMA’NIN İRANA NÜKLEER SALDIRI TEHDİDİ

“(Kıyamet Kuvvetleriyle İsrail arasındaki) bu savaş, bu çatışmayı kullanarak Yen Çağ başlamadan önce insanlık düşmanlarını silmek isteyen Tanrı’nın dileğiyle gerçekleşmiştir.” ABD Eski Başkanı George W. Bush (Fransa Başkanı Jacques Chirac’la 2003 yılında yaptığı bir konuşmadan).

“Önleyici savaş, (Adolf) Hitler’in icadıdır. Böyle bir şeyden bahseden Bir insanı ciddiye alıp dinlemem bile. “Dwight D. Eisenhower

Biz bölgemizde nükleer silahlanma istemiyoruz. Kimin böyle bir program yürüttüğüne bakmaksızın, bizim bu konudaki politikamız gayet açıktır. Bizim için İsrail ya da İran olması fark etmez. İran konusunda bu kadar hassas olan uluslar arası cemiyetin İsrail’e de dikkat etmesini istiyorum.” Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Başbakanı

“Bu anlaşmadaki hiçbir şey, anlaşmaya imza atan tarafların nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla geliştirme, araştırma ve üretme hakkını etkileyecek şekilde yorumlanamaz.”

Nükleer Silahsızlanma Anlaşması

İndira Gandhi

hafiften | 16 May 2010 14:18

Modern Hindistan’ın Kurucusu ve Hindistan’ın ilk kadın Başbakanıdır; İndira Gandhi. Hindistan’ın ilk Başbakanı, Cevahir Lal Nehru’nun tek çocuğu olarak 19 Kasım 1917’de dünyaya gelmiştir.

Indira Priyadarshini Gandhi Hindistan Tarihinin en etkili ve önemli liderlerinden biridir.
Indira Priyadarshini Gandhi Hindistan Tarihinin en etkili ve önemli liderlerinden biridir.

Hindistan yaklaşık yüz yıl süren İngiliz Hegomanyasından kurtulup kendi bağımsızlığını ilan ettiği 1947 yılında Başbakan olan babası Lal Nehru’ya yardımcı olmuş ve onun yanında siyaseti öğrenmiştir. Gandhi; Santiniketan Üniversitesi ve Somerville College, Oxford Üniversitesi gibi saygın kurumlarda eğitim almış, 1942 yılının Mart ayında Hindistan Bağımsızlığının etkin savunucularından Feroze Gandhi ile evlenmiştir. Kısa bir süre sonra her ikisi de İngiliz Yönetimine karşı yaptıkları eylemler nedeniyle 13 ay hapis cezası almışlardır. Feroze Gandhi hapis cezasnın ardından bağımsız üye olarak mecliste görev almıştır. İndira ve Feroze Gandhi’nin; Rajiv ve Sanjay adlarında iki oğulları olmuştur.

Seçim paradoksu: Demokrasi neden her zaman adaletsizdir?

denizkar | 29 April 2010 19:47

İdeal bir dünyada seçimlerin iki özelliği olmalı: bağımsız ve adil. Birkaç mantıklı istisna dışında her yetişkin kendi seçtiği bir adaya oy verebilmeli ve verilen oyların her biri aynı değerde olmalıdır.

Bağımsız oy vermeyi sağlamak hukuk alanının konusudur. Fakat oylamayı adil kılmak ise aslında daha çok matematik alanının bir konusudur. Yüz yıllardır bireysel oyların değer oranlarını bozan kaynaklar tespit edilmeye ve önlenmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmalar bir çok paradoksu ve sürprizi ortaya çıkarmıştır. Yapılamayan tek şey ise bir cevap bulabilmektir. Büyük ihtimalle böyle cevap yoktur.

İmaj: Peter Nuhly / Getty Images
İmaj: Peter Nuhly / Getty Images

Dünya genelinde uygulanan bir çok demokratik sistem matematiksel adaleti ve güvenilir ve sağlam bir hükümet oluşturmak gibi politik hedeflere ulaşmaya çalışır. ABD, Kanada, Hindistan ve İngiltere’de kullanılan “adaylar arasında çoğunluk oyu alma” yöntemini ele alalım. Prensibi çok basittir: her seçim bölümü en çok oyu alan adayı seçer.

Sistem güvenilirlik olarak düzgün gözükse de matematiksel adalet anlamında bir fiyaskodur. Kazanan adaya verilen oyların dışındaki bütün oylar göz ardı edilmektedir. Kanada, Hindistan ve İngiltere’deki gibi birbirine çok yakın birçok adayın olduğu durumlarda adaylar kazanmak için asla %50 gibi bir oran elde etmek zorunda değillerdir ve bu durumda oyların büyük çoğunluğu göz ardı edilmektedir.

Bir ülke veya şehri seçimler için çok küçük parçalara bölmekte farklı tip yanılgılar oluşturan başka bir kuşkulu konudur. Bir politik parti her bölgede rakiplerinden sadece biraz daha fazla oy alarak genelde seçimleri kazanabilir. 2005 İngiliz seçimlerinde İşçi Partisi toplam oyların sadece %35’ini alarak parlamentodaki koltukların %55’ine sahip olmuştur. Eğer bir parti seçim bölgelerinin çoğunda rakibinden sadece biraz daha fazla oy almış, ama diğer bölgelerde çok geride kalmışsa toplamda daha az oy alarak bile seçimleri kazanabilir. Bu durum 2000 yılında George W.Bush’un Al Gore’u yendiği seçimlerde gerçekleşmiştir.

Maket, Fotograf ve Tarih

maver | 15 April 2010 14:09

benim çalışmalarım tarihi anlatıyor, onlarla ilgili resimler zaten zihinlerimizde

1964 yılında münih’te dünyaya gelen alman fotograf sanatçısı thomas demand, münih, düsseldorf ve londra’da öğrenim görmüş. bir süre paris, amsterdam, londra ve new york’ta yaşamış, ilk sergisini ise 1991’de brüksel’de gerçekleştirmiştir.

11 ekim 1987 tarihinde hotel odasında küvette ölü olarak bulunan alman siyasetçi uwe barschel için hazırlamış olduğu maket/fotograf.
11 ekim 1987 tarihinde hotel odasında küvette ölü olarak bulunan alman siyasetçi uwe barschel için hazırlamış olduğu maket/fotograf.

alman sanat çevrelerinde; “yaşayan en önemli isimlerden” biri olarak kabul edilen demand, oldukça farklı bir fotograf sanatçısı. aslında tam olarak kendisini fotografçı olarak tanımlamıyor ama sergilediği bütün objeler temelde fotograflar.

Neden İkinci hayat?

| 26 March 2010 16:58

Ölüm düşüncesi insanın içini acıtır. Öyle bir çaresizlik ki, dünyayı, yıldızları, evreni bir daha göremeyecek, hissedemeyecek olmak. 1,5 metre toprağın altında yavaş, yavaş çürüyerek yok olup gitmek. Elinden hiçbir şey gelmeden o anı beklemek.

Evren adına tutulan tek seferlik bir nöbet gibi. Doğum ve ölüm arasında evrenin kendisini izleyebilmesi için.

Neden var olduk, neden yok oluyoruz? Madem yok olacaktık, niye var olduk?

Ölümden geriye dönüş olmadığı kesin. İnsanoğlu bu en büyük korkusu ve üzüntüsü karşısında tam bir teslimiyet ve kabulleniş içinde yaşamını sürdürmesine rağmen, acaba bir ümit ışığı var mı diye düşünmekten de kendini alamaz.