bildirgec.org

orhan veli.. hakkında tüm yazılar

Bir rüzgar esti…

hayalicindegecti | 14 November 2010 15:51

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş (*)

Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık

Bu dizeler aklımdan geçerken yaşamın aslında ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Rüzgar uzaklardan, çok uzaklardan bir koku getirdi, sürülüp ekilmiş tarlaların kokusu muydu? Yoksa kurumaya yüz tutan lavantaların esintisi miydi beni böylesine sevindiren… Kaybolmaya yüz tutmuş ışıklar o kadar güzeldi ki dokunduğu an, rüzgarla salınan otları birer amber parçasına dönüştürüyordu. Ama zavallı bizler şehir ortamında, doğadan ne kadar uzaktaydık.
Sonra Nazım Hikmet’i düşündüm, ‘Yaşamak güzel şey be kardeşim” demişti ya… Çektiği açıları, hapishane günlerini, karısına, tek oğlu Mehmet’e duyduğu hasreti, sürgündeki yalnızlığını, Türkiye özlemini düşündüm… Yaşama bu kadar umutla bağlanışına bir kez daha hayran oldum. Oysa ölüme de uzak değildi, ne demişti o şiirinde:

HİSS-İ VUK’U

il mare | 08 September 2010 16:31

‘Beni bu güzel havalar mahvetti’

Biliyordum, hislerin bazen sadece hislerden ibaret olmadığını biliyordum.Dün sabaha karşı uyuyakaldığım o koltuktan kalktıktan sonra kendimi bulmuşluk hissinin gelip geçici sersem bir histen ibaret olmadığını biliyordum. Açık kalmış olan Habertürk’teki evet -hayır tartışmalarına,daha gözlerimi açar açmaz hemen adapte oluşumdan,bunu kendi kendime farkettikten sonraki bilincimin munzur tebessümünden anlamıştım, elimi yüzümü yıkamak üzere banyoya doğru ilerlerken ayaklarımın vücudumu sola çekişine karşı kurduğum dengeden, hemen sonra kendime gelişimden ve izlemeye doyamadığım cami ışıklarına bu sefer çok kısa ama her zamankinden daha uzun bakabilişimden farketmiştim bazı hislerin aslında sadece hislerden ibaret olmadığını…

Oldukça geriye gitmiş olsam gerek.Kendi kendime yettiğim bir zamana.Güneşin yılda sadece bir kere böyle parlayabilip ağaçların yılda sadece bir kez böyle konuşlanıp kokabildiği,dışarısının sesinin yılda sadece bir kez böyle herşeyle ahenkle bütünleşip duyulabildiği zamanı ellerimle sıkı sıkı yakalayabilmiş olsam gerek. Evimin bu kokusu başka hangi zamandan gelebilir ki? Herkesdeki bu haller tavırlar başka ne zamana ait olabilir,ben başka ne zaman bu odada böyle durup böyle hissedebilirim? Avuçlarımda bir zaman var,sıkıca tutuyorum,gözükmüyor zaman, hissediyorum, ama hissetmek de yetmiyor,yaşıyorum. Hisler her zaman hislerden ibaret değilllerdir çünkü.

Orta 1. sınıfa gidiyorum, annemin hasta bir annesi yok,her eve gelişimde evde,kapıyı açan o.Kardeşim çok küçük daha,farkında değilim ama.Kardeş o sadece,küçük bir kardeş değil.O da gelir birazdan okuldan,annem ve ben varız şimdilik evde.Sessiz ev,çok sessiz,çalışan bir tv yok,toz alıyor annem şimdi,birazdan yemek hazırlar bana,bir iki tabak sesi anaçlık katar adı ben olan sessizliğe.
Odam küçük olan.Büyük,küçük olan kardeşte.dağınık hep,yararlanamıyor büyüklüğünden,hem nesine gerek onun koca oda.Ama isyanlarımdan çok uzağım şimdi,küçük ve sevimli odama tapıyorum çünkü dibine dek güneşe boyalı duvarları, yüzeyleri ,yan yüzeyleri ,çevresi, alanı.Odaya baktığın vakit gördüğün şey güneş.Dışını hiç yakmıyor ama içini öylesine ısıtıyor ki…Dünyanın böyle bir odası olmalı.
Dört beş saniye camın önünde seyre daldıktan sonra hapşırıyorum arka arkaya üç kez, annemin sesi duyuluyor mutfaktan: ‘Çok yaşa kızım!’.

Sen de gör anne! Sen de! Karşı apartmanın bahçesi dört ördekle dolu,büyümüşler nasıl da, birbirlerini kovalıyorlar güneşin altında,mutlular ördekler,mutluyum.

GÜZEL OLURDU…

il mare | 26 March 2010 12:45

göz alıcı;çünkü çok renkli
göz alıcı;çünkü çok renkli

Bir trenddir gidiyor,şimdi tüm dizilerde millet illa birbirini aldatıyor,bacısına bilmem nesine yan gözle bakıyor.

Aşkı Memnu ile başladı,Behlül amcasının karısına baktı,

Ondan önce Kavak Yelleri vardı, orda kim kiminle ne yaptı,zaten belli değil..

Yaprak Dökümü’nde Leyla ile Necla ortalarına tek bir adam aldı, yeri geldi Leyla sardı yeri geldi Necla bağrına bastı, ama Oğuz’a bir şey olmadı.

nicole kidmanın tatlı idrarı

aylakadamveben | 04 August 2008 07:08

aşiyanı geçip bebeğe yaklaşırken geliyo aklıma.hep sonradan gelir aklım başıma.ahmet kaya.ne güzel şarkıdır.dinledin mi.türkçenin yüreğe bu kadar dokunan başka sesi olmamıştır.yine unuttum bakmayı diye vahlanıyorum.gerçi tam önüne bi ağaç dikmişler.büyür günden güne.kapatacak önünü.göremiycek veli denizi.bi gece elimde bi testere.taş yumuşuycak.martısı kanatlanacak velinin.süzülecektir boğaz üzerinde..istanbulun daha orta yeri var mı.adam duvara dönmüş.yuh diyorum.sen de de.şeker ahmet paşanın resimlerinden bahseder,bi kaç da şairden..ben seviyorum,siz de sevin der.ben de seinfeld i çok severim.sen de sev…radyoda bi kadın.galiba fiona apple.hold me tight,not to tight diyo.bana sıkıca sarıl,ama çok sıkı değil,gibi bi şey galiba.köpeğin ılk uzmanı olduğunu söyleyen şairi düşünüyorum.ılığı yakalayabilmek..biraz edepsiz bi hikayeden bahsedicem sana .askerdeyiz.gazino denen yerde.yanımda bi arkadaş var.nasıl olmuşsa tvye nicole kidman çıkmış.-kral tv ve benzeri kanallar dışında hiç bi şey seyredilmezdi-.yanımdaki arkadaş aaaa diyerek ağzını yukarı doğru açmadan önce şunları söyledi.ne karı be,ağzıma işesin bu karı benim.bi erkeğe bunları söyletebilmiş olmasına saygı duymuştum.o günden sonra nicole kidman benim için en önemli kadın figürlernden biri olmuştur…biraz belden aşağı edebiyata girince daha fazla gülüyo be insan…

okuma notları-7

kahramancayirli | 23 June 2008 09:50

özgü namal
özgü namal

pınar kür ün küçük oyuncu ve bir cinayet romanı adlı romanlarını okudum. ikisi de birbirinden akıcıydı, bitmesinler istedim, çok da keyifliydiler..bir nevi betty blue nun devamı olan eşiktekiler bitmek üzere phileppe djian ın. o da çok güzel. yazarın anlatımı çok serbest ve samimi. ve de çarpıcı. aragon un şiirlerini okumaya çabaladım mutlu aşk yoktur’u, pek sarmadı, belki de çeviri kötüydü. şiir çevirisi çok zor olsa gerek. yılmaz odabaşı nın feride sini okudum, çok naif çok keyifliydi kafiyeler, şiirler, defalarca baskı yaptığı kadar var hakikaten. ve orhan veli nin şiirleri. ne kadar sade ve güzeller. bir de bu arada o çocukları filmini izledim. sonu hariç gayet iyiydi, özgü namal ın italyanca konuşması battı bir, bu arada namal ne kadar güzel bir sinema kariyeri inşa etmekte, ne güzel..bu kadar şimdilik de..

Puştlar Dünyasında Gerçeği Görebilmek..

| 30 October 2007 15:30

İki Kafadar..

Hava sıcak mı sıcak karar vermiş iki kafadar , demlenelim bugün ülkeyi kurtarırız bir ucundan bir ucuna sorunları çözeriz demişler, tanrı rolüne soyunmuşlar, başlamışlar demlenecek yer aramaya kimi demiş; E-5 ortasında demlenelim trafik bize vız gelir, ben türküm demiş arkadaşıda boş dururmu, doğrusu trafik banada vız gelir ben de kürdüm demiş. Yok demişler E-5 de olmaz.. Hem konuşamayız ses olur gürültü olur, sonra sigara tüttüremeyiz şehirin havasını kirletiriz. Birde bu sorunu eklemeyelim bu ülkenin üzerine demişler. Düşünüp karar vermişler taksimde içelim demlenelim hem tv canlı yayın ekiplerinden birileri geçer görüşlerimizi çekerler tv de yayınlarlar hükümette duyar nasıl sorunları çözdüğümüzü bir çırpıda memleket kurtulur demişler. Almışlar nevaleyi kurulmuşlar Taksimde meydanda orta yere tesadüf buya bir tv canlı yayın ekibi de orada kurmuşlar çilingir sofrasını iki çay bardağına doldurmuşlar rakıyı başlamışlar memleketi kurtarmaya yüksek sesle konuşmaları hararetleri canlı yayın ekibinin dikkatini çekmiş lakin iki kafadarda durumun farkında ilk ben konuşacam benim fikirlerim daha doğru yok öteki benimki daha doğru derken, yok demiş türk ben ben senden daha zekiyim senin aklın almaz bu işleri. Kürt demiş ben senden daha zekiyim asıl senin aklın almaz bu tür işleri.. Tutuşmuşlar kavgaya biri birine bıçak çekmiş, demiş türk burası Türkiye Kürdiye değil. Ben söz sahibiyim buralarda sen değil. Olsun demiş kürt, Kürdiye olmayacağı ne malum. Yok demiş türk benim dedem Çanakkalede şehit düştü hadi ya demiş kürt benim de dedem Çanakkalede şehit düştü. Sanki ikisi birden kafalarına bir şey düşmüş gibi aniden durmuşlar başlamışlar ikiside aynı anda yüksek sesle düşünmeye o zaman neden biz kavga ediyoruz. Kendi kendimize neden parçalıyoruz gücümüzü azaltıyoruz. Çanakkalede dedelerimiz dosta düşmana aynı siperde gösterdi gücünü bizim ne alıp veremediğimiz var. Yoksa biz asıl puştlara mı yardımcı oluyoruz birbirimizi kırmakla. Devam etmişler düşünmeye bu puştların derdi bizi bize kırdırıp zayıflatıp parçalamak piyonlara bölmek sonrada yutmak olmasın. Yutamıyorlar şimdi korkuyorlar kursaklarında kalacağımızı biliyorlar. Böyle yapmakla ne kadar hatalıyız demiş kürt kardeşçe elele vermişler. Türk demiş sen aileni geçindirmek için yüzlerce kilometrelerden doğulardan buralara geldin sen gelme ben geleyim demiş açalım bir yer. Ne güzel dedindemiş kürt türke dur demiş önce ben gideyim anlatayım dostluğumuzu aynı vatanın evladı olduğumuzu dedelerimizin aynı amaçlar uğruna bu vatan toprakları uğruna şehit düştüğünü. Bitsin bu çile bir gün bile uzamadan puştlar görsün gerçeği kardeşi kardeşe böldüremeyeceğini Hem Türkiye olmasının bir sakıncası yok ki dedelerimiz kurmuşlar bu ülkeyi şanlı bir tarihin parçası kılmışlar…
Gerçektende demlenmek güzel türk usullerince çözüm varmışda bulamamışız yıllarca iki kadeh attın mı çözüm tam dibinde….
Orhan veli de çözümü bulmuş dizelerinde “ bir rakı şişesinde balık olsam” Asıl gerçek her millet ister Anadoluda Türkiye Cumhuriyetinde vatandaş olsam…
Zenginliğimizi bilelim gerçeği bilelim gerçek mevlanada gerçek Çanakkalede gerçek kalplerde gerçek Aşık Veysel de Yunus Emre de gerçek; gerçeği kardeşlikte arayanlarda… puştlar da değil..
blackfoal

bekledim seni, yanıtsız sorular gibi

kelebeklerozgurdur | 26 October 2007 10:34

Orhan Veli ” beklememek,beterdir beklemekten” der…

Hepimiz beklemişizdir, bir şeyleri…mutlaka beklemşizdir, istemeyerek de olsa bekletilmişizdir…

Özlemle, korkuyla, endişeyle, inançla,sabırla…Bıkmadan usanmadan nice beklentilerimiz olmuştur.
Oysa ki; Beklemek durağan bir olgu da değildir…Geçmişle gelecek arasında bir köprüdür sanki…

Ya hiç bir şeyi beklemeseydik? Ya da hiç kimse tarafından beklenmeseydik?

O zaman ne düşler kalırdı ne hayaller!…
Ben de bekledim…hiç ama hiç gelmeyecek bir trenin sadık yolcusu gibi bekledim !…

Bir Garip aRRoGaNTe / Deli Şiir 1

aRRoGaNTe HoMbRe | 24 September 2007 16:30

orjinali için bkz..

istanbul’u gözetliyorum dimağım kapalı
önce hafiften bir rüzgar esiyor
yavaş yavaş açılıyor hatunun etekleri
uzaklarda çok uzaklarda olduğu için göremiyorum ne renk don giymiş..
sucukların hiç durmayan cızırtısı kulaklarımda
karnım mı acıktı ne! gidip bişeyler yiyim mina koim..

istanbul’u gözetliyorum dimağım kapalı
kuşlar geçiyor derken
aha sıçtı kafama yine biri, ulen yakalarsam..
içim çekiliyor gördüğümde dalyan gibi hatunu
ohha bana ayağını gösteriyor anlamlı anlamlı
ufaktan ufaktan tüymeli diyorum
istanbul’u gözetliyorum dimağım kapalı

Edebiyat Alemi ile İlgili bir kaç soru

semazem | 17 May 2007 15:19

Edebiyatla ilgili, ilginç veya eğlenceli bulacağınızı düşündüğüm, bir kaç soru var aşağıda 🙂

1. Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen yazarımızın gerçek adı nedir ? Adı hadi neyse de, soyadını doğru biliyor musunuz bakalım.

2. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın oğlu ile ilgili bir şeyler biliyor musunuz ? Adı nedir, Galata Kulesi ile bağlantısı nedir, onun için şiir yazmış mıdır ?

3. Orhan Veli nasıl ölmüştür ?

4. “Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış” hangi eserde geçer ?

5. İmzası sigara içen, şapkalı bir adamın profiline benzeyen şairimiz kimdir ?

ORHAN VELİ KANIK’IN DOĞUM GÜNÜ

macro | 12 April 2007 22:55

ORHAN VELİ KANIK
ORHAN VELİ KANIK

13 Nisan büyük şair Orhan Veli Kanık’ın doğum günüdür.Şair 13 Nisan 1914 günü İstanbulda doğmuş ve 14 Kasım 1950 günü beyin kanamasından ölmüştür.Garip,Vazgeçemediğim,Destan Gibi,Yenisi,Karşı,Bütün Şiirleri gibi birçok önemli eseri olan şair hakkında detaylı bilgiye BURADAN ,eserlerine BURADAN ulaşabilirsiniz.Ayrıca Orhan Veli Kanığın hayatına buradan ulaşabilirsiniz.Birçok değerli eseri bulunan şair 36 yaşında hayata gözlerini yumdu.