bildirgec.org

nostalji hakkında tüm yazılar

Nostaljik bir teknoloji yolculuğuna çıkmaya hazır mısınız?

junya | 14 March 2012 15:00

“Çocukluğumuzun efsane teknolojik ürünleri” deyince aklınıza gelen her şey Teknosa Teknoloji Tüneli’nde! Türkiye’de teknolojide öncü Teknosa, Facebook’un yenilenen ara yüzü Zaman Tüneli ile birlikte geçmişte kullandığımız efsane ürünleri hatıralarıyla birlikte Facebook profilimize taşıyor.

Teknosa Teknoloji Tüneli, Türkiye’de Facebook’un Zaman Tüneli’ni açmasıyla birlikte yayına giren ilk Zaman Tüneli uygulaması olma özelliğini taşıyor. Uygulamada bir zamanın efsaneleri Commodore bilgisayarlardan, dönemin fenomeni Nokia 3310 telefona, yanımızdan ayırmadığımız Walkman’lerden MP3 Çalar’lara, 80’li yıllardan günümüze yüzlerce efsane ürünle karşılaşabilirsiniz.

80’lerden bugüne teknoloji yolculuğu başlıyor

junya | 13 March 2012 17:00

Facebook kullanıp da zaman tünelinden haberdar olmayan kalmış mıdır bilinmez ama olma ihtimaline karşı kısa bir özet geçmek gerekirse zaman tüneli; Facebook üzerindeki tüm aktivitelerinizi yaşam hikayesine dönüştürüyor ve doğduğunuz günden bugüne yaptığınız her şeyi sizlere film şeridi gibi sunuyor. Teknosa da bu yeni arayüz fikrinden yola çıkarak “teknoloji tüneli”ni hayata geçirdi. Uygulama; bugüne kadar hayatınıza giren teknolojik ürünlerle bir köprü kurarak zaman tünelinize bu serüveni eklemenizi sağlıyor. Bu sayede hayatınızda iz bırakan (bir tüplü televizyonun, komodor 64’ün ya da kasetçaların iz bırakmadığını kim iddia edebilir ki mesela?!) teknolojik ürünlerle profilinizi daha zengin ve de eğlenceli bir hale getirebiliyorsunuz.

Uzun lafın kısası; yüzlerce cihazın hem değişen teknolojileri hem de tasarımları ‘Teknosa Teknoloji Tüneli’nde sergileniyor, merak edenlere duyurulur.

Bilmediğim görmediğim mekanlar…

| 26 May 2011 13:36

Koço’da bir akşam yemeğine niyetliydik ama olmadı efendim yolumuz sürpriz bir mekana düştü… Bu kadar yıllık Kadıköy’lüyüm hatta Moda’lıyım, burada böyle bir ambians-mekan olabileceğini düşünmemiştim.
Mazide yaşayan bir bar-caffe burası; O kadar çok mazide yaşayan bir yer ki, kırklı ellili yılların tüm nostaljisini bulabilirsiniz… Kafenin ön duvarı bir vitrin camı, fakat cam gözükmüyor. Orada çok eski yılların Moda’sı ve Kadıköy’üne ait resimler var. Her taraf resimlerle dolu…Hatta hiçbir yerde görmediğim Atatürk resimleri bile var. Marilyn monroe ve Humphrey Bogard resimleri ve daha niceleri…

Büyük Sarı Taksi

hurie | 21 February 2011 14:53

Uzun zamandır görmediğim iki eski kız arkadaşımla buluşmuştum dün akşam. Geceyi birimizin evinde bol dedikodulu pijama partisi yaparak geçirme planımızla yola çıkmıştık. Bursa maçı sebebiyle insan yağmış gibiydi sokaklar, caddeler, meydanlar. Uzak olan metro istasyonu ve kaçırdığımız otobüsten sonra, bir sonraki durağa yürümeye başladık insanlara çarpa çarpa. O kadar kalabalıktı ki çarpmamak mümkün değil. Buraya kadar herşey çok normal.

Ancak Altıparmak’ta balıkçıların yanındaki durağa geldiğimizde 5 dakikalık bir beklemeden sonra farları gözümüzü alan bir araç yanaşıyor tam önümüze. Gözlerimize inanamıyoruz önce, bu büyük sarı bir taksi çünkü. Hani eski filmlerdekinden, kenarında siyah beyaz kutucuklu şerit olanlardan. Kocaman yuvarlak farı olanlardan… Kocaman bir direksiyonu, deri koltukları olan büyük sarı bir taksi.

Mp3 Çalıcınızın Sesi Az Mı Geliyor?

Beacool | 12 December 2010 14:05

Mp3 Çalıcınızın Sesi Az Mı Geliyor?

Boomcase
Boomcase

Taşınabilir müzik aygıtları çıktı çıkalı bir dönem çok popüler olan boombox diye tabir edilen sistemler piyasadan geri çekildiler. Her ne kadar yeni nesil boombox lar son dönemlerde kendilerini göstermiş olsalar da eski popülaritelerini yakalamaları imkansız gibi.

BoomCase Thumpinator Favori modelim...
BoomCase Thumpinator Favori modelim…

Kişisel müzik çalarlar kaliteli müzik dinletiyorlar da müziği birçok kişinin dinlemek istemesi durumunda gerçekten çok yetersiz kalıyorlar. Düşünün pikniğe gittiniz, yada bir dans çalışmasındasınız yada bir sokak performansı sergileyeceksiniz. Bu gibi durumlarda mp3 çalarınızın imdadına Boomcase ler yetişiyor!

Crosley’den yenilikçi pikap

ceyhanan | 01 November 2010 17:24

Maziye yeni teknoloji Crosley firmasından gelmiş. Crosley firmasının ürettiği yenilikçi pikap, hala plak dinleyenlerin ve nostalji severlerin ilgisini çekecek cinsten.

Crosley Revolution Portable Turntable
Crosley Revolution Portable Turntable

Pikabın boyutları oldukça küçük ve bu sayede taşınabilir özellikte, bu özelliği için pille çalışabilecek şekilde tasarlanmış.

Crosley Revolution Portable Turntable
Crosley Revolution Portable Turntable

Cihaz kablosuz olarak FM radyodan ses verebiliyor. (bkz: fm transmitter) Bunun yanında ses giriş çıkışları ve USB arayüzü de barındıran cihaz, bu sayede eski 45’liklerinizi bilgisayar ortamına aktarabilmenize ve kişisel müzik çalarlarınızla da dinleyebilmenize olanak sağlıyor.

HOŞ BİR NOSTALJİ: DEDENİN YERİ

firatocal | 14 July 2010 14:56

Mütevazi görünümlü Dedenin Yeri
Mütevazi görünümlü Dedenin Yeri

Akhisar gezimi , lezzet duraklarını bir bir takip ederek sürdü rüyorum … Benim için nostaljik bir tadı olan , ama bir o kadar da yedikle rinizden dolayı sizi asla pişman etme yecek lezzetleri barındıran Dedenin Yeri ‘ ni ziyaret ediyorum… Dışarıdan küçük , mütevazi bir dükkan gibi gözükse de , unutulmaz tatları ve hatıraları saklıyor…

Ustamın elleri pek maharetli
Ustamın elleri pek maharetli

Nostaljik oluşu ehliyet aldığımız dönemlere dayanıyor… Burayı ilk keşfedişimiz de tam bu döneme denk gelir… Sürüş derslerimizden her çıkışımızda eşimle birlikte soluğu Dedenin Yeri ‘ nde alırdık… Önce yorgunluklarımızı söylediği demli çaylarla atar… nefeslendikten sonra ekmeği kendi yağına bandırılmış , bol baharatlı sade kokoreçimizi yer , hiç bir zaman doyamadığımız için hemen ardından söylediğimiz ikinci partı kokoreçlerin içine parça dalak attırarak mideye götürürdük…
Ehliyetimizi ilk alışımızda da kutlamak için birbirimize küçük birer hediye aldıktan sonra Dedenin Yeri ‘ ne ziyafet çekmeye gelmiştik…

Modern teknoloji ile nostalji birleşirse…

Beacool | 15 June 2010 16:42

Daktilolar bir zamanların laptoplarıydı...
Daktilolar bir zamanların laptoplarıydı…

Rahmetli Anneannem bir teleks operatörü olduğundan çocukluğumda bilgisayar kullandığım sıralarda “Ben de senin gibi böyle hızlı hızlı yazardım” diyerek bana kendini yakın hissetmesi halen kulaklarımdadır. Aslında bu cümleler ülkemizin nasıl hazmedemeden hızlıca teknoloji çağına girdiğinin de güzel bir örneğidir…

İşte klavye~daktilomuz!
İşte klavye~daktilomuz!

Ülkemde hızlı bir geçişle postadan telgrafa, telgraftan telekse, teleksten telefona, günümüzde ise telefonun bile “eski” bir teknoloji olduğu siber çağda geçmişe bağlı yaşamak yurtdışına oranla daha bir olağan geliyor bana…

Sekiz silindirli 66 Buick ve yaşamımızdan yitip gidenler

hayalicindegecti | 25 May 2010 09:46

Kimdi o komşular? Nereye gittiler? Oğullarının ismi Gürbüz müydü? Hani şu yan taraftaki Saadet Apartmanının sokağa bakan birinci katında otururlardı, evlerinin balkonunu çepeçevre saran mor salkımlı evde. Nisanda mı Mayısta mı açardı mor salkımlar? Ortalık nasıl bir yağlıboya resim şölenine dönüşürdü?
İlk taşındıklarında onlara “mahalleye hoşgeldiniz” demeye gitmiştik annemle. Evin hanımı Gönül Duyar biz pırıl pırıl temizlenmiş, limon çiçeği kolonyası kokan salonda misafir etmişti. Evleri iki oda bir salondu, pardon salon salomanje… Duvarda, Saatli Maarif Takviminin hemen yanında duran saatin sarkacıyla, uzayıp giden kurma zincirinin ucundaki siyah abanoz kozalaklar nasıl da hoşuma gitmişti. Yakınına gidip, ayaklarımın ucunda yükselerek incelemiştim saati:
Tik tak, tik tak…” sesleri arasında yelkovan ilerliyordu, birden üstteki minik pencere açılmış ve mavi minik kuş çıkıp “guguk guguk” diye dört kez öterek saatin 16.00 olduğunu haber vermişti. Hiç beklemediğim için irkilmiştim kuşun hareketinden.
Kolonya ikram edilmişti anneme ve halama, benimse başıma döküvermişti damlaları Gönül Teyze. Bunu hep yaparlardı zaten, bir keresinde bir damlası gözüme kaçmıştı da nasıl canımı yakmıştı kolonya.
Sonra bizleri beyaz Amerikandan (*) kolalı örtü serilmiş masaya buyur etmişlerdi. Peçeteyi boynuma iliştirmişlerdi. Kuzineden yeni çıkmış, mis gibi kokan bademli kurabiyeleri, iki şekerli “paşa çayıma” batıra batıra yemiştim. Hala damağımda hissettiğim o lezzet ne muhteşemdi öyle. Ya kayık tabaklardaki çıtır çıtır susamlı simitler, beyaz peynir ve çilek reçeli hele…
Sonra köşedeki divana oturmuş, hele elime bir cilt “Çocuk Haftası” (**) verilince nasıl kopmuştum dünyadan, hanımların sohbetinden: