bildirgec.org

nehir hakkında tüm yazılar

Dünyanın Yalnızlığı

zvitamini | 02 August 2012 11:37

buzullar eriyor
buzullar eriyor

Hayat, senin tüm dileklerini yerine getirmeye çalışan bir cin değil ve hiç kimse kendini kurtaracak sihirli bir lambaya da sahip değildir nihayet. Sahip olduğun tek sihirli şey aldığın nefestir. Her nehir kendi yolunda akar ve her balık yaşadığı nehirde tutunur hayata. İnsan hem nehir hem de balıktır kendi hayatında ve kendisine verilmiş tüm nefesini bu nehirde bir balık gibi kullanmak zorundadır, ta ki bir gün oltaya takılıp son nefesini harcayana dek.

Dünya, yalnızlıklar üzerine kurulmuş büyük bir okyanustur mesela ve tüm nehirler bu okyanusta birleşir. Tüm yalnızlıklar bir aradadır aslında. Nüfus ne kadar fazla olursa olsun okyanusta herkese yer vardır. Kimileri hayata bir nehirde gözlerini açar, kimileri ise gözlerini açtığında kendini okyanusta bulur. Nefes almak ikisinde de zordur çünkü iki hayat da tek bir dünyaya aittir. İster ırmakta olsun ister okyanusta, yaşamak herkesi bir akıntıya sürükler bu hayatta.

SİHİR PEŞİNDE

super hero | 12 May 2010 10:03

“Sihrimi kaybettim.” dedi bana, “Onu bulmama yardım eder misin?”

Gözlerinde gördüğüm ışıltıdan başka nasıl bir sihre ihtiyaç duyduğunu hayal bile edemesem de teklifini kabul ettim. Tek istediğim onun yanında olmaktı, her zaman. Neyi aradığımızın hiçbir önemi yoktu.

Elini uzattı bana. Dokundum. Gözlerindeki ışıltının giderek güçlendiğini gördüm. Önce onu sardı bütün ışık, ta ki bütün vücudu tamamen ışıktan olana dek. Sonra da ona dokunan elimi sardı. Işık beni de kapladı. Bütün vücudumu saran o heyecanı hissettim, ben de onunla birlikte ışık olurken.

Litvanya Günlerim -3-

juki | 19 April 2010 10:53

Vilnius'un merkezinden geçen Neris Nehri'nin buz tutmuş hali.
Vilnius’un merkezinden geçen Neris Nehri’nin buz tutmuş hali.

Bu yazımda Litvanya’nın doğasından bahsedeceğim biraz. Başkent Vilnius da dahil olmak üzere tüm şehirlerde yemyeşil bir doku sizi karşılar. Sadece Kaunas’ta biraz betonarmelik göze çarpar o kadar. Neyse, ben zaten Vilnius’taydım. Bol bol boş alan vardır. Yollar engebeli değil. Yokuş çok nadir. Düzayak birçok yere gidebilirsiniz.Şehrin içinde Vingis Park denen bir orman var. İçinde kaybolunacak kadar büyük. Bu ormanın içinde gösteri yapmak üzere tasarlanmış bir stad var. Stadın etrafı tellerle çevrili değil. İsteyen çimlere yatıp uzanabilir. Zaten orman içinde piknik yapmak üzere tasarlanmış çok yer var. İnsanlar bu ormana köpeklerini gezdirmeye geliyor. Her 3 kişiden birinin köpeği var. Ayrıca ev hanımları bebeklerini gezdiriyorlar bu ormanda.Kadınlar geç saatlere kadar rahatça gezebiliyor. Güvenlik tehlikesi yok, öyle bir kaygı da yok. Zaten nüfusun çoğunu kadınlar oluşturuyor. Kadınlar hayatın her alanında. Öyle ki 20’li yaşlarda genç kızlar otobüs şoförlüğü yapıyor bu ülkede. Birçok kadın kocası tarafından terk edilmiş durumda. 1 kadın ve 1 bebek tablosu sıkça rastlanan bir tablo. Kadınlar çalışkan, -20’ye varan soğukta bile buna aldırış etmeden işlerine güçlerine gidiyorlar kışın.Evet, kış dedim de aklıma geldi. Ben ömrümde gerçek kışı Litvanya’da gördüm. Ne Erzurum’u ne Ağrı’sı. Artık bana Türkiye’deki soğuk vız gelir. Ben orda -28’i gördüm. Kar bir yağdı, bir daha kalkmadı. Benim orada kaldığım 4 ayın 3 ayında yerde kar vardı. Şehrin içinden 2 nehir geçiyordu ve nehirler buz tutmuştu.Litvanya’da birçok göl var aynı zamanda. Bu göller de buz tutunca yerli halk buz hokeyi oynamaya, paten kaymaya başlıyor. Ben de buz pateni öğrendim bu vasıtayla. Bir gün arkadaşalarla bu göllerden birinin kıyısında ufak bir delik açtık. Bulunduğumuz yer Alytus denen bir şehrin kuş uçmaz kervan geçmez bir köyüydü. Orada tatil yapıyorduk 1 haftalığına. Sauna da vardı. Saunadan çıkıp buz tutmuş gölün içine daldık ama anında çıkmak zorunda kaldık. Yine de büyük bir cesaretti buzu kırıp içine atlamak.Erasmus programı kapsamında geldiğim Litvanya’da Erasmus programını unutmuş kendi kafama göre yaşıyordum. Zordu biraz ama zevkliydi. Hibem hesabıma yatmıştı o günlerde ve o kısıtlı parayı 4 ay idare etmek zorundaydım. Bu, aynı zamanda insanın sorumluluk bilincinin gelişmesini sağlıyor.Bir sonraki yazımda Litvanya’daki okul yaşantımdan söz edeceğim.

Giderken

admin | 07 July 2009 13:06

Bir küçük kızın tertemiz bir nehri seyretmesidir bazen hayat. O nehir ona göre o kadar berraktır ki, doğadaki hiçbir paylaşımcı onu kirletemeyecektir sanki. Ne börtü böcek ne bir ağacın kurumuş, kendini atmak istemiş bir dalı,yaprağı. Ona bakarak huzur bulur,gelecek günlerine kendini hazır hisseder ama en önemlisi az sonra oynayacağı bebeğine bu nehri anlatacaktır, yüzeceklerdir onunla orada, hayal dünyası oyunlarında…

fotoğraf

jean genet

aylakadamveben | 15 September 2008 08:48

jean genet’nin bi filmi..ya da ben onun zannediyorum..bu konuda senden yardım istiyorum..tam şu anda metallica bitip faith no more başlıyo radyoda.tamam merak etme hangi şarkılar olduğunu da söyliycem;misery ve evidence..şöyle;film baştan sona bir mavna üzerinde geçer,şu nehir üzerinde mal taşıyan sutaşıtı..jeneriklere geçmiş bi sahne hatırlarım aynı filmden;kadınla adam sualtında buluşurlar..sonrası flu..yoğun bi romantizm hatırlıyorum sanki,öyleyse bırakalım öpüşsünler sualtında..bir kurtarma durumuna da kayabilir sanki bu görüntü..ya da hayalimin gücü bir başka filmden sahneyi bizim filme yamamaya çalışıyodur:piano;harvey keitel intihar amacı güderek kendini denize bırakmış,ayağına dolanmış iple hızla denizin dibini boylamakta olan sevdiği kadını kurtarmak için dalar ve kurtarır..evan mcgregor yanında çalıştığı adamın çocuğu mavnadan düşünce atlar ve kurtarır.sen soruyosun bunda da mı romantizm var?evet var..çünkü bi kaç film dakikası sonra çocuğu kurtarılmış anne ile sevişeceklerdir.kahramanlığın şehevi duygulara yol açabileceğini gözardı mı edelim yani..diyelim genet’ye ait diil bu film..demiyelim ya..hiç bi şey kalmıyo dağarcığımda o zaman genet’ye dair..oysa ne hoş bi tınısı var..hatta bir şiiri var bu ismin.sende söyle bak:jean genet..şiir bilen ebeveynler.çok şey istiyosun.isimebeveynliği..adebeveyni olarak çalışan kişiler olsun.

En Acayip Ölüm Hikayelerinden Bazıları…

sirkupu | 18 January 2008 08:01

 Hans Steininger
Hans Steininger

Hiç uzattığı sakal yüzünden ölen birini duydunuz mu? Ya çok yemekten ölen birini gördünüz mü? Ya da boynuna bağladığı eşarptan boğularak ölen birini tanıyor musunuz? Neatorama adlı haber sitesi tarihin en ilginç 30 ölümünü seçti. En acayip ölüm hikayelerinden bazıları;

  • Rus mistik Grigori Rasputin’nin (1869-1916) çarlığa yakın olması düşmanları harekete geçirir. Rasputin’e önce siyanür içirilir. Ancak zehrin öldürmemesi üzerine silahla vurulur.Buna rağmen kaçmaya başlayan Rasputin’in başına demir levyeyle vururlar. Buzla kaplı nehre atılarak boğulan Rasputin’in donmuş cesedi ölümünden iki gün sonra sudan çıkarılır.
  • AMERİKAN Cleveland Indians’ın efsanevi oyuncusu Ray Chapman oyun sırasında başına vuran beyzbol topuyla yaşamını yitirir.
  • Dünyanın en uzun sakallı adamı olarak bilinen Avusturyalı Hans Steininger 1567’de bir metre 40 santimetre uzunluğundaki sakalına takılınca dengesini kaybeder. Boynu kırılan Steininger anında yaşamını yitirir.

Daha Fazlası…